• Sonuç bulunamadı

OSMANLI’DA REFORMĠST DÖNEM ve MÜZĠK EĞĠTĠMĠNE YANSIMALARI

TANZĠMAT’TAN CUMHURĠYET’E MÜZĠK EĞĠTĠMĠ

3. OSMANLI’DA REFORMĠST DÖNEM ve MÜZĠK EĞĠTĠMĠNE YANSIMALARI

Batı ile Osmanlı müziği etkileşiminin tahmin edilenden daha eski bir tarihe dayandığı bugün bilinen bir gerçektir. Örneğin “Müzikolog Mahmut Ragıp Gazimihal'in (1900-1961) en değerli kitaplarından biri olan Türk Askeri Mızıkaları Tarihînde, Osmanlı-Fransız Antlaşması‟ndan sonra Fransa Kralı I. François'nın 1543 yılında bir çalgı topluluğunu, Kanuni Sultan Süleyman'a teşekkür amaçlı konserler vermek üzere gönderdiği belirtilir” (Say,2000:509). Batılılaşma hareketlerinin yoğun bir biçimde yaşandığı “Lale Devri (1715-1730) olarak adlandırılan ve sanatsal yaşamın önem kazandığı barışçıl dönemde, Osmanlı Devleti ile Avrupa ülkeleri arasında kültür ilişkilerinin temeli atıldığı söylenebilir”(Say,2000:509). Ancak reformist sürecin III. Selim (1789-1807) ile geleneksel boyutta başladığını söylemek daha doğru olur. Sonraki dönemde ise II. Mahmut (1808-1839) bu süreci modern bir anlayışla devam ettirmek için bazı radikal kararlar almak zorunda kalmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu‟nun duraklama döneminde yoğunlaşan “Batılılaşma” veya “Modernleşme” ye dönük reform politikası Cumhuriyet sonrasına da çeşitli şekillerde etki etmiştir. “Shaw (2006), Kanuni sonrasında, II. Mahmut‟a kadar olan dönemde, II. Osman, IV. Murat, I. Abdülhamid, III. Selim gibi padişahların giriştiği reform çabaları, “geleneksel” olarak nitelendirilirken, II. Mahmud ve ardından gelişen Tanzimat, Meşrutiyet gibi süreçleri de kapsayarak Cumhuriyet‟e ulaşan dönemleri, “modern” reformlar olarak nitelendirmektedir” (Aktaran: Öztürk,2006).

Eğitim alanındaki yeniliklerin ilk örneklerine ise I. Abdülhamit (1774-1789) döneminden itibaren rastlayabilmekteyiz. Bu yenilikler başta askeri eğitim alanında olmakla beraber, diğer eğitim kurumlarında da hayata geçirilmiştir. Bu yenilikçi dönemde, 1776 yılında ilk askeri deniz okulu olarak kurulan Mühendishane-i Bahri-i Hümayun, Osmanlının yeni eğitim sisteminin batıya açılan ilk penceresi olması yönüyle önem arz etmektedir. II. Mahmut döneminde yaşanan en önemli yeniliklerden biri ise ilköğretimin zorunlu hale gelmesidir (1824). Ancak bu girişimin gerçek anlamda yasalaşması 1876‟da yayınlanan Kanun-i Esasi‟nin 114. maddesinde mümkün olmuştur.

Sırasıyla Tanzimat döneminde (1839-1876), I. Meşrutiyet döneminde (1876-1878) , Mutlakıyet döneminde (1878-1908) ve II. Meşrutiyet döneminde (1908-1918) eğitim ile ilgili birçok yenilik yapılmış, yeni okullar açılmış ve yeni dersler bu okullarda okutulmaya

başlanmıştır. Kültürel olarak da değişen Osmanlı‟da, müzik eğitimi de artık açılan bu yeni eğitim kurumlarında kendine yer edinmeye başlamıştır.

3.1. Rüştiye Mektepleri (1839)

Sıbyan mektepleri ile askeri okullar arasında yer alarak, Sıbyan mekteplerinden daha üst düzey eğitim vermek amacı ile kurulmuş okullardır. Bugünkü ortaokul gibi düşünebileceğimiz rüştiye mekteplerinin öğrenim süresi 4 yıl olmakla beraber, ilk açıldığı zaman bu okullarda din dersleri, matematik, tarih ve jimnastik gibi dersler okutulmaktaydı. Daha sonraları sayıca artan ve kız, erkek ve karma eğitim veren bu okullar, 1892‟den sonra İdâdî‟lerle birleştirilmiş, öğretim süresi 3 yıla indirilmiş ve ders programları yeniden ele alınmıştır. 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile kız rüştiyelerinde müzik dersi zorunlu olmamakla beraber okutulmaya başlanmıştır. 1910'lu yıllarda Gına (Şarkı ve Türkü Söyleme) dersi müfredata eklenmiştir.

3.2. Ġdâdi Mektepleri (1873)

Tanzimat döneminin en eski sivil okulu olarak kurulmuş olan Rüştiyelerin devamı olarak açılan İdâdi mektepleri, başta yükseköğretime hazırlık sınıfları olarak düşünülmüş, günümüz liselerine denk olarak kabul edebileceğimiz, “ancak 1869 Nizamnamesiyle açıklığa kavuşturularak, ilk defa başlı başına orta öğretimin bir kademesi olarak ele alınmıştır” (Kodaman,1999:114). Ancak ilk İdâdi‟nin açılması 1873 yılını bulmuştur. 1880 yılında İstanbul‟da açılan idâdi düzeyindeki kız okulunda, batılı tarzda genel kültür ve yabancı dil derslerinin yanı sıra, müzik derslerine de programda yer verilmiştir (Akyüz,1999:202).

3.3. Sultani Mektepleri (1868)

İlki 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesinden 1 yıl önce, Galatasaray Sultanisi olarak açılan bu okullar, mesleğe yönelik üst düzey eğitim veren orta öğretim kurumlarıdır. 3‟er yıllık 3 bölümden oluşup, toplam 9 yıl birbirine bağlı olarak eğitim verilen bu kurumlarda, ilk başlarda “müzik dersi zorunlu değildi. Ancak isteyenler parasıyla piyano ve keman dersleri alabiliyorlardı. Özellikle II. Meşrutiyet‟in (1908) ilanından sonra önce on iki vilayet merkezindeki idâdilerin adı Sultani‟ ye çevrilmiş, I. Dünya Savaşı yıllarında sayıları

50‟yi bulmuştur. Bu okullar yatılı olmakla beraber ,erkek ve kız öğrenciler için ayrı okullar vardı. Sultanilere 1911 yılında Lise adı verilmesi düşünülmüşse de, bu isim 1922 sonundan itibaren kullanılmaya başlanmıştır” (Akyüz,1999:233). 1915 yılından itibaren, hem erkek hem de kız sultani okullarında Gına (Şarkı ve Türkü Söyleme) dersi okutulmaya başlanmıştır.

3.4. Mekteb-i Ġptidai (ilkokul)

Yenilikçilerin, Rüştiye okullarına daha modern bir eğitim anlayışıyla, daha iyi öğrenci hazırlaması için Sıbyan okullarının yerine düşündükleri bu okullar, 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesinden sonra, ilki 1872‟de İptidai Numune Mektebi olarak açılmışsa da, ancak Mutlakıyet (1878-1908) döneminde İptidai Mektepleri adı ile eğitim-öğretime başlamıştır. Dini, ilmi ve beşeri çeşitli derslerin 4 sene süreyle okutulduğu bu okullarda “1913 sonrası Gına (ilahi ve vatani manzumeler) adı altında müzik derslerine yer verilmiştir”(Uçan,2002:24).

3.5. Darüşşafaka (1873)

Türk müziğinin ayrı bir ders olarak okutulduğu, ilk lise dengi okul olan Darüşşafaka‟nın ilk musiki hocası olan Zekai Dede Efendi, 1876‟dan itibaren önceleri fahri olarak, 1883 yılından itibaren ise asli olarak ölümüne kadar burada öğrenci yetiştirdi. Zekai Dede öldüğünde ise, yerine oğlu Hafız Ahmet Efendi atandı. Yaklaşık otuz yıl görev yaptığı bu kurumda her ders yılı başında babası gibi yetenekli öğrencileri tespit edip bir müzik sınıfı oluşturdu ve onlarla eser meşk etmiştir. 1925 yılında yayımlanan Tevhid-i Tedrisat kanununu ile artık müzik eğitiminin tüm ilk ve orta dereceli okullarda batı müziği esaslarına göre okutulması yasalaştı. Hafız Ahmet Efendi hocalığında bu kurumda uzun yıllar hem geleneksel meşk yöntemi ile hem de nota ile müzik öğretimi yapıldı. Ancak daha sonra ücret kesintilerinden dolayı meşk usulü dersler aksamış, sadece resmi solfej ve notalı derslerini yürütebilen Ahmet Irsoy, musiki hocası olarak girdiği Darüşşafaka‟ya, 1943 yılında müzik öğretmeni olarak veda etmiştir. (Behar,2008:95)

3.6. Darül Musiki-i Osmani (1908)

II. Meşrutiyetin ilk günlerinde kurulan ve özel Türk müziği konservatuarı olan okul, 1914 yılına kadar Koska‟da Ragıp Paşa Kütüphanesi karşısındaki binada çalışmış, daha sonra Çemberlitaş‟taki binasına geçerek çalışmalarını sürdürmüştür. (Budak,2006:67)

3.7. Darüttalim-î Musiki-i (1916)

Osmanlı/Türk müziği eğitimi veren ilk özel musiki cemiyetidir. “1916‟da bu derneği geleneksel Türk sanat müziğini yaşatmak ve geliştirmek amacıyla Fahri Kopuz kurmuştur… Tanınmış birçok sanatçıyı yetiştiren bu musiki cemiyeti, geleneksel Türk sanat müziği notalarını yayımlamış, Darüttalim-î Musiki-i Heyeti adı altındaki ses ve çalgı topluğu ile birçok konserler düzenleyerek plaklar kaydetmiştir… Devlet desteği olmadan kişisel çabalar ile doğan ve yaşatılan kurum farklı yerlerde mütalaa etmiştir. Kışın Şehzadebaşı, Direklerarası ve Letafet Apartmanı altındaki Hacı Osman Kahvehanesinde, yazın ise Küçüksu mesire yeri, heyetin yaz konserlerine sahne olmuştur.” (Say,2005:414)

3.8. Darülbedayi (1914)

Cemil (Topuzlu) Paşa şehremini iken, Paristen Odeon Tiyatrosu‟nda müdürlük yapmış olan Antoine‟ı getirerek Şehzadebaşı‟nda, 1914 yılında bir tiyatro mektebi kurmuştur. Bu, hem tiyatro hem de bir konservatuar olacak, doğru Türkçe ile icra edilen Osmanlı Tiyatrosu‟nun doğmasını sağlayacaktı. Bu kuruluşun, belediye tiyatrosu adı altında bir sahnesi de olacaktı. Okul ve sahneyi bir çatı altında birleştirmesi tasarlanan bu okula Darülbedayi ismi verildi. Okulun eğitime başlayacağı sene I. Dünya savaşı çıkmış, bir Fransız olan Antoine İstanbul‟dan ayrılınca okul açılamamış, ancak tatbikat sahnesi olan Ferah Tiyatrosu‟nda temsiller devam etmiştir. (Tekeli&İlkin,1999:92-93)

Türkiye‟nin ilk sahne sanatları konservatuarı olan Darülbedayi, müzik ve tiyatro olarak iki bölümden oluşmaktaydı. “Alaturka” ve “Alafranga” olarak iki bölümden oluşan müzik şubesinin reisi ise Ali Rıfat Bey (Çağatay) idi. 1926‟da kapanan bu okulda Hafız Ahmet Efendi ile beraber Rauf Yekta, Suphi Zühtü Bey, Tamburi Cemil Bey ve Hafız Yusuf Efendi gibi dönemin önemli icracıları da görev yapmıştır. (Behar,2008:97)

3.9. Darülelhan (1916)

Bu okul, I. Dünya Savaşı sırasında Muzıka-i Hümayun‟dan bir grubun Almanya‟da batı müziği konserleri vermeye gitmesi, ancak orada daha çok doğu (Türk) müziği örneklerine ilgi duyulması sebebiyle, yöneticilerin ülkede bir doğu (Türk) müziği konservatuarı kurma fikri üzerine kurulmuştur. (Tekeli&İlkin,1999:93)

Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye‟nin ilk resmi konservatuarı olarak 1916 yılında kurulan Darülelhan‟ın, hem geleneksel hem de batılı tarzda müzik eğitimi vermesi planlanmıştı. I. Dünya savaşıyla eğitim-öğretimine ara verilen, iki müzik türünü aynı çatı altında öğreten bu okul 1923‟te tekrar açılmasına rağmen, 1926‟da Darülelhan Türk musikisi şubesi Maarif Vekili Mustafa Necati Bey‟in çabalarıyla tekrar kapatılmıştır.

3.10. Muzıka-i Hümayün (1831)

Musikide hocalığını da yapan amcazadesi Sultan III. Selim gibi II. Mahmud da yenilikçi bir padişahtı. Bu devir Türk musikisi bakımından şaşaalı devrin de devamıdır. II. Mahmud, getirdiği Batılılaşma akımını, diğer bir deyişle "yenilikçilik" akımını, musikiye de yaymak için çeşitli ıslahat hareketleri yapmıştır. Bunlardan ilki ve süreci başlatmasıyla da önem arz edeni, 1826‟da Yeniçeri Ocağının kapatılmasıdır. Ocağın kapanması ile beraber buraya bağlı olan Mehterhane lağvedilerek yerine Muzıka-i Hümayun kurulmuş ve başına Ahmet Efendi geçirilmiştir. Daha sonra üstün hizmetlerinden dolayı general rütbesi alacak olan Giuseppe Donizetti (Donizetti Paşa) ile kurumsallaşma ile ilgili önemli gelişmeler yaşanmış, çeşitli konserler verilmiş ve Muzıka-i Hümayun aynı zamanda bir müzik okulu hüviyeti de kazanmıştır(Kaya,2012:1454).

Giuseppe Donizetti, "Osmanlı Saltanat Muzıkaları Baş Ustakârı" olarak, batı müziği yöntemlerine göre bandoyu eğitmiş ve geliştirmiştir. Muzıka-i Hümayun, aynı zamanda bir "müzik okulu" özelliği kazanmıştır. Flüt, piyano, armoni ve çalgılama (instrumentation) dersleri veren Donizetti Paşa, Avrupa'dan hem çalgı öğretmenleri, hem de çalgılar getirtmiştir (Say,2000:510).

Sultan Abdulmecit (1839-1861) dönemi ise batı müziğinin sarayda en yoğun hissedildiği dönemlerden biridir. Kendisi batı müziği eğitimi gördüğü için Türk mûsikîsinden ziyade, batı müziğine ilgi duyardı. Ancak “seleflerinden kendisine intikal eden Zekai Dede Efendi, Dellâlzâde, şarkı bestekârı Hacı Arif Bey ve diğer musikişinasları, yadigâr anlayışıyla

himaye etti. Bu dönemde Donizetti Paşa‟nın ölümünden sonra (1856) Guatelli Paşa getirilerek, Muzıka-yı Hümâyûn'un başına geçirildi.”(Yavaşça,2004:164) O da, 1899 yılındaki vefatına kadar Donizetti‟den miras kalan “İtalyan ekolü” nü sürdürmüştür. Bu süreçte Donizetti ve Guatelli dışında Bartolomeo Pisani (1811-1893) gibi İtalyan müzik adamlarının da Muzıka-i Hümayûn‟da görev yaptığı bilinmektedir (Baydar,2010:9-11).

Muzika-i Hümayun ile Türk müziğinde yeni arayışlara, yeni açılımlara yönelme çalışmalarına başlanmıştır. Muzika-i Hümayun'un fasıl heyeti içinde, ney ile flütü, bir araya getiren bir düzen vardı: "Takımın batı musikisinin "majörüyle minörüne yakın makamlardaki" peşrev ve saz semaileri, hafif şarkılar, köçekçeler ve oyun havalarının armonize edilmesinden oluşan özel bir repertuarı vardı. Geleneksel musikinin batı sazlarına göre armonize edilmesi hevesinin ne kadar acemice de olsa, bu ilk örnekleridir... Türkiye'de çoksesli müzik eğitimi ve öğretimi veren ve ilk konservatuar sayılabilecek Muzika-ı Hümayun'da yetişen kişilerle, çeşitli ordu birimlerinde kurulan bandolar, belirli ölçüde de olsa halka çoksesli müzik zevkini aşılamıştır... Muzika-i Hümayun'un Türk müzik tarihindeki önemi ise, müzik ve müzik eğitimcisi açısından belli bir birikimi Cumhuriyet Türkiye'sine aktarabilecek sanatçılar yetiştirmiş olmasıdır. (Budak,2006:55-56)

3.11. Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu)

Tanzimat öncesi dönemde öğretmen ihtiyacı medreselerden karşılanmaktaydı. Ancak Tanzimat ile daha çağdaş eğitimi hedefleyen maarifçiler için bu durum yadırganmaktaydı. Bu sebeple 16 Mart 1848 tarihinde İstanbul‟da Darülmallimin adıyla bir öğretmen okulu açılmıştır.(Kodaman,1999:145) Sıbyan, Rüşdiye ve İdadiye Şubelerinde ayrı ayrı programlar yürütülen Darülmuallimin okullarında, ilk açıldığı yıllarda her bölümde resim dersi olmasına rağmen müzik dersi okutulmamakta idi.

II. Meşrutiyet (1908-1918) döneminde sıbyan okullarının yerine açılan iptidai okullarına öğretmen yetiştiren İstanbul Erkek İlköğretmen Okulu (Darülmallimin-i İptidai)‟nun dört yıllık programlarında, her yıl haftada 2 saatlik Musiki ve Gına dersi yer almış, bu okul içinde açılan Tatbikat Mektebi‟nde de Gına derslerine yer verilmiştir. (Uçan,2002: 24,Akyüz,1999:243)

3.12. Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu)

1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi, kız okulları ve kız rüşdiyelerine kadın öğretmen yetiştirmek için, Darülmuallimat açılmasını öngörmüş ve bu okul 1870‟te açılmıştır (Akyüz,1999:158). Program olarak Darülmuallimin okulları ile aynı dersler okutulan okulda, ek olarak dikiş, nakış, tedbir-i menzil gibi bayanlar hitap eden mesleki dersler de yer almaktaydı.

Mutlakıyet döneminde (1878-1908) bu okulların programlarının her üç sınıfına da haftada 1 saatlik Musiki dersine yer verilmiş ve bazı illerde açılan ana mekteplerinde müzik eğitimi yapılmaya başlanmıştır. (Uçan,2002: 23)