• Sonuç bulunamadı

2.1. Tarihi Süreç çinde Elitler ve Konya

2.1.2. Osmanl ’da Elitler ve Konya

Osmanl döneminde klasik bat anlamda bir aristokrasiden söz etmek mümkün de ildir (Keyder, 1998:39). Osmanl ’da soy ve aile ba ile devaml süren bat tipi bir aristokrasi s n olmay s rlar kesin hatlarla belirlenmi bir seçkin s tan mlamas na uymamakla birlikte daha çok dev irme usullerle özellikle askeri yönetime getirilen üst düzey ki iler ile ilmiye s Osmanl seçkin s olarak tan mlanabilir (Duman, 2005: 402). Di er yandan yönetim kademesinde

bulunan üst düzey ki iler Osmanl n seçkin s olu turmaktad r. Bu s f ise

genel anlamda padi ah n emirleri do rultusunda ve devlete sadakat içerisinde

çal müddetçe seçkinlik konumlar sürdürmekteydiler (Çaylak, 1998: 112;

Osmanl ideolojisine göre toplum, vergi ödemeyen yönetici elit kesimi ile bunun tersi durumdaki reaya denilen halk kitlesi aras ndaki bir ayr m etraf nda biçimlenmi ti (Zürcher, 2002:27). Örne in bu seçkin s n k k ve k yafeti normal radan insanlar n k yafetlerinden farkl idi. K yafet konusunda kesin kurallar vard . Öyleki belli bir meslekten olanlar n mesleklerini belirten bir numune ta malar alt flar n seçkinlerince giyilen k yafetleri giymemeleri gibi konular nda yönetim titizlikle durur, kontrollerde bulunurdu (Çaylak, 1998: 108). Osmanl yönetiminde kullan lan dil yine ayn ekilde halk n kulland dilden farkl bir ekilde Farsça idi. Bu dil ayn zamanda Selçuklu Devletinin de kulland dil idi. Osmanl seçkinlerinin farkl sanatsal faaliyetlerde de ortaya ç km r. Seçkinler klasik sanat musikisi dinlerken halk daha çok halk müzi i olarak adland lan türküleri dinlemekteydi (Duman, 2005: 403). Saray kültürü ve halk kültürü birbirinden farkl iki yap n merkez ve çevrenin sanat anlay lar olu turmaktayd . Günümüzde gösterilen bir lence arac olan Hacivat Karagöz oyunu dahi bu anlamda Karagöz ile halk , Hacivat ile de seçkin yönetici kesimi temsil etmektedir denilebilir. Bu ba lamda her zaman ne yapmas ve nas l davranmas gerekti ini anlatan bir tipleme ve onun buyruklar na kar ise her zaman temkinli ve aç k sözlü nüktedan bir halk tiplemesi bu oyunda kendisini göstermektedir. Osmanl da seçkin ve halk aras ndaki farkl klar sanat ve kültürel etkinliklerde kendisine yer bulmu tur. Bu farkl klara ra men halk ile seçkinler aras nda derin farkl klar ise görülmüyordu.

erif Mardin’e göre Osmanl elitleri/seçkinleri ve halk aras ndaki ba dini çerçevede tarikatlar sa yordu. Devleti idare eden önemli say da ki elit ayn

zamanda bir tarikate ba idi. Bir tarikat içinde elit ve halk bir arada

bulunabiliyordu. Bu durum toplumsal bar ve birlikteli i sa lama bak ndan

önemli bir faktör idi (Mardin, 1973). Mardin’e göre merkez çevre aras nda ki ili ki

Osmanl ’dan Cumhuriyet’e bütün kurumlara yans bir ikilemi içinde

bar nd rmaktad r.

Osmanl da seçkin yap da merkez ve çevre ba lam nda de erlendirme konusu olmu tur. Bürokrasi merkezi olu tururken, ta ra ve ehirlerde ya ayan tüccar esnaf yani tebaa çevreyi olu turmaktayd (Çaylak, 1998: 112). Frey’e göre (1965) Osmanl seçkini devlete daima sad kt r. Bu sadakatin bir gere i olarak da Osmanl tebaas ndan ayn sadakati istemi lerdir. Merkez daima çevreyi kontrol alt nda tutup

memurlar vas tas ile halk n içerisinden bir tak m kesimin a zenginle me ve güçlenmesini önleyici tedbirler ile kendisine muhalefet olabilecek yap lara da müsaade etmemekteydi. Di er yandan bir tak m istisnai durumlar örne in Selçuklulardan ba layarak Osmanl larda on yedinci yüzy la kadar varl sürdüren

Dullkadiro ullar ile büyük toprak parçalar ellerinde bulunduran ve

imparatorlu un ilk y llar nda var olan Evreneso ullar , Malkoço ullar , Turhano ullar ailerini belirtmekte fayda vard r (Çak r, 1998: 130). Bu çerçevede merkez çevre, seçkin halk, yöneten yönetilen kavramlar benzer anlamlar içerisinde kullan labilir.

Anadolu, Rumeli ve Arabistan olmak üzere üç ana co rafyaya da lan Osmanl Devleti, temel olarak eyalet sistemiyle yönetilen bir devlettir. Bu eyaletler alt birim olan sancaklara bölünmü tür.

Osmanl ’n n eline geçen yöreler, sancak denen yönetim ve komuta birimlerine ayr yordu. Yakla k olarak imdiki Türkiye’nin vilayetlerine k yaslanabilecek boyda olan bir sancak kendi içinde bir yönetim bütünlü üne sahipti (Kunt, 2002: 61). Bu sancaklar n ba nda Sancak beyleri bulunurdu. Bu sancaklardan birisi ayn zamanda o eyaletin beylerbeyisinin de oturdu u merkez sancak olmas nedeniyle “pa a sanca ” olarak adland rd . Ayr ca her eyalette ve sancakta beylerbeyi ve sancak beyleri yan nda kad larda bulunmaktad r ki bu kad lar beylerbeyi ile i birli i içinde çal rlar (Türkhan, 2003: 69) ve idaresinde bulunduklar yerlerin adli i lerine ve belediye çal malar na bakarlard .

Osmanl yönetimi her sancak bölgesinin öncelikle geleneksel kurallar

halk n devlete kar yükümlülüklerini inceliyordu. Sonra bu geleneksel

yükümlülükler bazen oldu u gibi, bazen biraz yumu at larak bir sancak kanunnamesi olarak belirlenip ilan ediyordu. Osmanl düzeninde her sanca n mali, idari ve ceza kanunu kendine göre geleneklerini ve daha önceki yönetim eklini göz önüne al narak haz rlan yordu (Kunt, 2002: 62).

Her sancak merkezine ve di er kasabalara kad lar tayin ediliyordu. Kad lar n görevi Osmanl kanunlar ve eriati uygulamakt . Osmanl ’da kanunlar devletin halk yla ili kisini, halk n yükümlülüklerini belirledi i için kad lar yönetiminde bu anlamda bir parças yd lar. Di er yandan Avrupa tarz nda bir belediyecilik anlay Osmanl devletinde Tanzimat ile ba lam r diyebiliriz. Genel olarak vak flar ve

çe itli meslek gruplar taraf ndan organize edilen belediye i lerinin bir k sm da kad lar taraf ndan idare ediliyordu (Kele , 2000: 124). Askerlikten yeti en yöneticiler ile medreseden yeti en ve ayr bir devlet kurumunu temsil eden kad lar, i birli i

yapmak ve birbirlerinin düzgün ve adil çal mas denetleyerek sa lamak

zorundayd lar (Ak in, 2002: 63). Osmanl da yerel otorite tek bir ki inin idaresine verilmeyip birbirini adeta denetleyen ve kontrol eden bir mekanizma ile sa lan yordu.

Osmanl bu düzen ve sistemi ile hakim oldu u topraklarda uzun y llar boyunca adil bir hayat ve yönetim modeli sergilemi tir. Bulundu u ehrin genel adet gelenek

ve görene ini de tirmeye çal mam din hürriyeti imkan sonuna kadar

kullanm r. Osmanl ’n n Balkanlarda yüzy llar boyunca sa lad bar ortam bu

geni özgürlük ortam n bir sonucudur. Yine ayn ekilde bugün büyük ve dinmeyen sava lar n merkezi haline gelmi Ortado u Osmanl lar zaman nda yüzy llarca sürmü bir bar ve huzur ortam na kavu mu tur.

Osmanl devletinin son zamanlar nda ise yetki ve güçleri artan bir kesim olan Ayanlar görülmektedir. Ayanlar yerel halk ile merkezi otorite aras nda bir köprü vazifesi görüyordu. Osmanl devletinde yerel seçkinlerin etkinli i ve gücü kendi çabalar n bir sonucu olarak de il, merkezi otoritenin zay flamas oran nda artm r. Bu seçkinler grubu merkezin iste inin d nda alternatif bir de erler sistemi geli tirip sisteme empoze etmemi ler aksine merkezin kendileri için uygun gördü ü mevkilere r za göstermi lerdir (Çaylak, 1998: 138). Osmanl gelene inde ayanlar n

devlete olan ba daima bar l yollarla sa lanmaya çal lm r (Zürcher, 2002:

52). Ayan kelime olarak günümüzde elit kelimesinin kar olarak kullan labilir. Ayanlar yerel halk taraf ndan seçilip merkezi otorite taraf ndan atamalar yap lan bir yap r (Çaylak, 1998: 134). Ayanlar merkezi otorite ile de s bir i birli i ve dayan ma içerisinde bulunmaktad r. Ayanl k; aç k, ortada olan, herkesin bildi i bir konum olmakla birlikte resmi ünvanl bir görev de ildi. Devlet görevlerinde oldu u gibi padi ah berat yla bir ki inin resmen ayan olmas söz konusu de ildi, ama yöresinde sivrilmi ki iler valiler yoluyla tan yordu (Ak in 2002: 69). 17. yüzy l sonlar na do ru Osmanl ’da ayanlar n d nda Valilik makam n da baz eyaletlerde oldukça güçlendi i görülmektedir. Valiler kimi durumlarda istedikleri gibi hareket ediyorlar ve bulunduklar makamlar nda y llarca kalabiliyorlard . Ondokuzuncu

yüzy n ikinci yar nda ise merkeziyetçi reformlara kar durabilecek olan ayanlar merkezi otorite taraf ndan tasfiye edilmi tir (Keyder, 1998: 40).

Osmanl Devletinin son zamanlar nda 1855’te, ba nda hükümetçe atanan bir ehreminin ba kanl k yapt ilk belediye te kilat stanbul’da kuruldu. Günümüzde ki Belediye ba kan o zaman ehremini olarak tan mlan yordu. ehreminin iki yard mc olurdu ve bu yard mc lar ehir meclisinin do al üyeleriydi. ehremini ile birlikte bir de görev yapan ehir meclisleri vard . ehir meclisinin göreve gelmeleri günümüzde oldu u gibi seçimle de il atamayla oluyordu. Bu atamalarda ise dikkat edilen önemli bir husus meclis üyelerinin “ stanbul’da oturan her s f Osmanl tebaas ndan ve esnaf n mutemet ve muteberlerinden” olma gereklili iydi. Aranan ko ullar aras nda özellikle esnaf n “güvenilir ve sayg n” ki ilerinden olmalar ko ulunun bulunmas dikkati çekmekte olup bu durum yerel kurulun olu mas ndaki

seçkinci anlay yans tmaktad r (Kele , 2000: 125). Seçkinlerin ehremini

olabilece i ve meclis üyesi olabilece i bir belediyecilik anlay vard . Seçkin olabilmenin k stas da yukar da belirtildi i ekilde güvenilirlik ve sayg nl k ile belirleniyordu.

stanbul’da kurulan ilk belediyeden üç y l sonra 1858 y nda, ehrin Beyo lu ve Galata semtlerini içine alan bir belediye kurulmu tur. Bu örgütün ba nda merkezi hükümetin atad bir daire müdürü ile yine hükümetçe seçilip atanan yedi üyeli bir Belediye Meclisi vard r. Belediye meclisine üye olabilmek için aranan iki önemli ko ul vard . Buna göre belediye s rlar içinde en az yüz bin kuru luk ta nmaz bulunmak ve en az on y ldan beri stanbul’da oturmak (Kele , 2000: 126). O zamanlar stanbul’da belediye meclisi üyesi olmak için stanbul’da aranan en temel art mali bak mdan yeterli seviyede zenginli e sahip olma ve en az on y l stanbul’da ya yor olmakt r.

Osmanl Devleti’nde belediyecilik anlam nda ilk çal malar stanbul için geçerlidir. Di er ehirlerde örne in Konya’da, 19. yüzy lda merkezde en yüksek

yönetici olarak Karaman eyaletinin ve Konya sanca n ba olarak Vali

bulunmaktad r. Önceleri buna beylerbeyi ad verilirken daha sonralar Vali denilmeye ba lanm r. Konya’n n ehir olarak da yöneticisi ve buradaki en büyük idari görevlisi Vali olmaktad r (Tu , 2004: 28). Valilerin de t pk devletin merkezindeki gibi divan vard . Valinin gerekli gördü ü zamanlarda çe itli

kümelerden olu an dan ma meclisleri toplad bilinmektedir. Bu divanda Valinin alaca kararlar görü ülür gerekli tart malar yap rd (Tu , 2004: 29). Konya’da yönetim hiyerar isi içinde s rayla u isimler bulunmaktad r. Bu s ra ayn zamanda

Osmanl döneminde ki Konya elitlerini tan mlamam z aç ndan da önemlidir. En

ba ta Vali ve onun vekili olan mütesellimden sonra vilayet kona personeli, yeniçeri, sipahi, askeri grubun önemli unsurlar r. Bunlardan ba ka kad , mahkeme personeli, müftü ve ehli ilim mensuplar , nakibül e raf Kaymakam ve seyyidler, ehli tarikler vard (Tu , 2004: 33).

Konya’n n ehir yönetimi anlam nda tarikat anlay önemli ve derin bir rol

oynam r. Seçkinler s ve halk aras nda ki ba sa layan en önemli unsurlar n

ba nda Mevlevi, Nak ibendi, Rifai gibi tarikatler gelmekteydi (Zürcher, 2002: 28). Tarikat ehli ve belirli bir tasavvufi ekole ba olan ki iler özellikle de Nak i Tarikati

Konya’da Osmanl zaman nda e itim alan nda yapt çal malarla göz

dolduruyordu. Konya’da e itim küçümsenen bir olgu olmamal r. Zira tarikatlerin olu turdu u medreselerde e itim gören ö renciler, bu medreselerde ki hocalar ve ayn zamanda kad lar Osmanl ’n n üst tabakas olu turan gruptur ( maz, 2002: 68). Konya’n n Osmanl ’n n özellikle son dönemlerinde 18 ve 19. Yüzy lda yükselmesinde Nak i tarikati ve sufilerin büyük rolü vard r (Sar kaya, 2007:163). Ayr ca tarikatin eyhi Mehmet Efendi idareciler üzerinde artan bir nüfuz kurmaya çal maktad r (Sar kaya, 2007:182). Mevlevi tarikati de Konya’da etkin roller

oynam r ama bu hiçbir zaman Nak iler ile bir mücadele ortam nda de il bir

dayan ma ortam nda geli mi tir. Bunda Osmanl siyasi mekanizmas n her iki

tarikati desteklemesi de önemli olmu tur denilebilir (Sar kaya, 2007:187). Bu gruplar Konya’da Osmanl ’n n son dönemlerine rastlayan ttihat ve Terakki’nin hükümette oldu u dönemde daima muhalif bir tav r sergilemi lerdir (Sar kaya, 2007).

ngiliz Konsolosu Steward’ n notlar nda Osmanl zaman nda Konya elitleri hakk nda da bilgiler verilmektedir (Aktaran: maz, 2002: 85). Steward notlar nda Validen köyün amiri olan muhtara kadar her idari birimin meclisi oldu unu ifade etmektedir. Yine Steward’a göre bu meclislerde görev alan azalar ahsi menfaatlerini ön planda tutar ve yak nlar tutan veya kay ran bir politika izlerlerdi. Örne in Konya’da Hristiyan toplulu un da mecliste azalar vard ve bunlar n rakam hristiyan

tamam n yönetimi Vali’nin ve onun memurlar n elinde idi. Yine o dönemlerde zengin ve güçlüler Konya Valili i nezdinde her türlü isteklerini yapt rabilirlerdi. ehrin kodamalar sadece Vali ile de il onun ötesinde Hükümetle de çok yak n ili ki içerisinde bulunmaktayd . Örne in, Mevlana dervi lerinin reisi Aziz Çelebi bunlardan bir tanesidir (Aktaran: maz, 2002: 87). K saca ehrin yönetiminde Vali ile birlikte güç ve söz sahibi olarak tarikat liderleri, ehrin önde gelen zenginleri de bulunmaktad r.

Konya, Osmanl hakimiyeti alt nda Karaman Beylerbeyinin merkeziydi. Karaman diyar olarak bilinen Konya’dan Osmanl lar n kurulu a amas nda Osmanl beyli ine giden ilim, fikir ve devlet adamlar ayr bir ara rma konusu olmakla birlikte say ca çoktur (Küçükda , 2004: 105). XV. Yüzy n sonlar na do ru kesin olarak Osmanl topraklar na kat lan Konya bölgesi, Osmanl eyalet düzenine Karaman Eyaleti olarak dahil oldu (Tu , 2004: 27). Beylerbeyilik, Konya, Larende, Seydi ehir, Bozk r, Bey ehir, Ak ehir, Ilg n, Ni de, Ürgüp, Ere li, Aksaray ve Koçhisar isimli idari birimlerden olu uyordu. 16. Yüzy lda ise bunlara ilaveten

Kayseri ve Mut’da bu beylerbeyli ine ba yd . 16. yüzy n sonlar nda Karaman

Beylerbeyili i Konya, Ni de, Aksaray, Bey ehir, K ehir, Kayseri ve Ak ehir

sancaklar ndan olu uyordu. Konya sanca nda ise Ere li, Eskil, Alada , nsuyu, Bayburt, Bargir, Pirlagunda, Belviran, Hatunsaray, Gaferyat, Kar , Larende, Mahmutlar, Lazkiye gibi kazalar bulunuyordu. 15. Yüzy lda Konya 7 Kad k, 13

suba k m nt kas na ayr rken (Mu mal, 2000:204), 1730 y nda Konya 13

kazadan meydan geliyordu. 1831’de Karaman eyaleti Konya merkez olmak üzere yedi livaya sahipti. 1918 y na gelindi inde ise Karaman Vilayeti, Merkez-Konya, Burdur ve Hamid sancaklar ndan olu uyordu. Merkez Konya sanca nda ise on kaza mevcuttu (Baykara, 187 slam Ansiklopedisi Cilt 26). Bu durum genç cumhuriyetin kurulmas na kadar bu ekilde gitmi tir.