• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti, Fransa İlişkileri Ve Fransa’nın Ermeniler İle Bağlantıları

3. FRANSA VE ERMENİLER

3.1 Osmanlı Devleti, Fransa İlişkileri Ve Fransa’nın Ermeniler İle Bağlantıları

Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlayan Fransa, Osmanlı siyasi, ekonomik ilişkilerinde ağırlıklı Hıristiyan azınlıkların istek ve talepleri belirleyici olmuştur. Bu ilişkilerin müspet ve menfi yönde ilerlemesinde Rum ve Ermeni azınlıkların temel aktör oldukları görülmektedir.

Ermeni milleti ile ilk resmi ilişkileri olan Avrupa devleti Fransa olmuştur.

1604 yılında Sultan I. Ahmet ve IV. Henry arasında yenilenen kapitülasyona göre, Papa Sixt Quint’in de desteğiyle Fransa, Katolikleri himayesi altına almış oluyordu.159 Daha sonra Fransa Kralı XIV. Louis Osmanlı devletinde yaşayan Ermenilerin hem kendilerinin, hem Fransa’nın çıkarları için mezheplerini değiştirmek yani Katolikliği seçmeleri için propaganda yapmıştır. Bu dönemde, Fransız Katolik misyonerlerin katkılarıyla sadece İstanbul’da, 1691 yılından itibaren 30.000 Ermeni mezheplerini değiştirerek Katolik olmuşlardır. Fransa Katolik Ermeni talebelerin Fransız okullarında eğitim görmelerinde ve tüccarların faaliyetlerinde kolaylıklar sağlamıştır.160

Fransa’nın Ermeni halkıyla ilk resmi münasebeti Napolyon döneminde olmuş; Napolyon 1798 yılında Mısır’ı istila ettiğinde Ermeni asıllı bazı Memlüklüleri hizmetine almış,1802’de verdiği buyrukta: ’’İstanbul’daki Fransız elçisi Suriye ve Ermenistan Ermenilerini koruyuculuğu altına almalıdır ‘’demiştir.161

1830 yılı başlarında Osmanlı Devletine bağlı bir eyalet olan, yeraltı zenginliklerine sahip Cezayir’i, Fransa egemenliğine almak istemiş ve dönemin yöneticisi Dayı Hüseyin Paşanın alacak yüzünden bazı Fransız gemilerine el

159 Şenol Kantarcı,’’Tarih Boyunca Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışı’’,Tarihte Türkler ve Ermeniler, C.IX, TTK, Ankara 2014,s.201.

160 Şenol Kantarcı,’’Katolik Ermenilerin Anadolu’daki Faaliyetleri’’, Tarihte Türkler ve Ermeniler, C.IX, TTK, Ankara 2014, s.67.

161 Salahi.R.Sonyel,a.g.e., s.237.

52

koymasını ve Fransız diplomatına hakaret ettiğini ve bu hareketlerin Fransa’nın şerefine atılmış bir tokat olduğunu öne sürerek bölgeyi kuşatma altına almıştır.162

Fransa’nın Osmanlı Ermenileri üzerinde hâkimiyet kurması, onların koruyuculuğunu yapması, Ermeniler üzerinde yarattığı tesirlerle daha sonra doğacak Ermeni sorununun temelleri atılmış oldu.163 Ancak Fransa’nın Ermenileri Katolikleştirme faaliyetlerinin etkilerinden rahatsız olan Gregoryen Ermenileri bu durumu Babıali’ye şikayet etmişlerdi. Bunun sonucunda 1828 yılında İstanbul’daki Katolik Ermeniler Anadolu‘ya sürülmek istenmiş, ileri gelenleri idama mahkum edilmişti. Kendini Katoliklerin hamisi gören Fransa, Babıali’ye baskı yaparak, bu yapılanların Fransa’ya karşı yapılmış olduğunu belirterek artık Katolik Ermenilerin bir cemaat olarak kabul edilmesini, ayrı bir Patriklik makamının olması gerektiğini dile getirmiştir. 1830 yılında, Sultan II. Mahmut, Fransa’nın da zorlamasıyla, verdiği fermanla Katolik Ermenileri ayrı bir cemaat olarak tanımıştır. Fransa, Katolik Ermenilerin İstanbul’da Patrikhane’ye sahip olmalarında etkili olmuş, İngiliz ve Rusların da devreye girdiği kutsal yerler meselesinde aktif bir şekilde rol oynamıştır.

Sonuç olarak ilk Patriklik merkezi Kilikya bölgesinde Adana olmuş; 22 Aralık 1831’de Hagopos Çukuryan ilk Katolik Ermeni Patriği olarak seçilmiştir.164

Osmanlı’ya ilk gelen Amerikalı misyonerlerden Eli Smith, Katolik misyonerlerin, Katolik Ermenilere milliyetçilik yerine mezheplerin ön plana çıkartmaya çalıştıklarını belirtmiştir. Misyonerlerin etkisiyle Katolik Ermenilerin Avrupa lisanlarını öğrenme istekleri, Gregoryenlere oranla Avrupalılara daha yakın olmalarına sebebiyet vermiştir.165Katolik, Katoliği tercih etmektedir.

1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanıyla, vicdan hürriyeti yani mezhep değiştirme serbestliğini içeren maddelerine dayanarak, İngiltere ve Fransa misyonerlik faaliyetlerini daha geniş ölçüde ve özgürce yapmaya devam etmişlerdir.1661890’lı yıllarda Avrupa’da tekstil endüstrisinde önemli gelişmeler olmuş, tekstil hammaddesi pamuk ise İngiltere’nin sömürgeleri Hindistan ve

162 Eşref Hilmi Açık, Geçmişten Günümüze Türkiye Fransa ilişkileri, IQ yayıncılık,İstanbul 2008, s.330.

163 Yılmaz Durmuş, Fransa’nın Türkiye Ermenilerini Katolikleştirme Siyaseti, Konya 2001, s.58.

164 Şenol Kantarcı, ’’Katolik Ermenilerin Anadolu’daki Faaliyetleri’’, Tarihte Türkler ve Ermeniler, C.IX, TTK, Ankara 2014, s.69.

165 Ömer Turan, Ermeni Soykırım İddiaları, Cedit Neşriyat, Ankara 2006, s.203.

166 Enver Ziya Karal, a.g.e., C.VIII, s.128.

53

Mısır’da bulunuyordu. Fransa pamuğu İngiltere ve Amerika’dan almak zorunda kalıyordu. Bu iki ülke yüksek satış fiyatları uygulayarak Fransa’nın rekabet gücünü kırıyordu. Bu yüzden Fransa’nın öncelikli hedefi verimli pamuk üretim bölgesi olarak bilinen yerlerden biri Çukurova idi. Fransa’nın o dönemde senelik pamuk ihtiyacı 250 000 ton civarı, Osmanlı’da üretilen senelik pamuk üretimi ise ortalama 50000 ton idi. Fransız dokuma sanayi, Osmanlı topraklarında büyük bir Ermeni topluluğunun yaşadığı bu bölgede yeterli işgücünün bulunduğunu ve burada kesinlikle Fransa’nın etkili olmasını istiyordu. Kendi pamuğuna sahip olmak ve İngiltere ile rekabet etmek isteyen Fransa bölgeye egemen olabilmek için, buradaki Ermeni nüfusunu kullanmak istemiştir.167 Fransa’nın bu bölgeye ilgi duymasının bir başka sebebi ise, ziraat madencilik ve doğal kaynaklardan yoksun olmasına rağmen, stratejik açıdan önemli bir konumda olan Suriye idi. Fransa bu bölgeye ağırlığını koymak amacı ve Arap hegemonyasını azaltmak maksadıyla, 220 okul, hastane, yetimhane, düşkünler evi gibi 100 tesis yapmış ayrıca 20.yüzyıl başına kadar 1300 km demiryolu inşa etmişti.168

Ortadoğu bölgesinin ekonomik önemi gösteren bir başka husus, Sultan Abdülhamit’in 1890 yılında İstanbul’lu Ermeni Sarkis Gülbenkian’a Musul ve Bağdat topraklarında petrol arama izni vermesiydi. Bu husus, İngilizlerinin bölgeye olan ilgisini daha da artırmıştı.169İngiltere ve Fransa, Mondros mütarekesinde aralarında anlaşarak, İngiltere’nin Bağdat ve Musul’dan çıkaracağı petrolü, Fransa’nın hakim olacağı Suriye limanlarından rahatlıkla Avrupa’ya taşınabileceğini planlamışlardır.

Fransa ve İngiltere Kilikya bölgesi için paylaşım hesapları yaparken, 1894-1896 yıllarında ortaya çıkan Ermeni isyanları esnasında yaşanan olayların ardından, Paris’te bulunan Hınçak komitesi liderlerinden Sabah–Gülyan Fransız kamuoyunun desteğini almak için, ilk olarak Ecole Science Politique (Siyasal Bilgiler Fakültesi ) doğu uzmanı hocası Anatole Leroy-Beaulieu’ü ikna ederek ‘Ermenistan ve Ermeni Sorunu’ başlıklı bir konferans düzenletmişti. Bu konferansta seyirci olarak bulunan

167Gürbüz Evren, Uluslararası Ermeni Sempozyumu, İstanbul Uni. Rektörlüğü, İstanbul 2001,s.284.

168 Ulvi Keser,’’Uluslararası Petrol Rekabeti Bağlamında Fransa’nın Ortadoğu Politikası ve Ermeni Politikası’’, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C.IV, Erciyes Uni.Yayınları, Kayseri 2008, s.286.

169 Ulvi Keser, a.g.e., s.281.

54

Jön Türkler, Hınçakların düzenlettiği bu konferansın, İmparatorluk iç meselelerinin yabancılar nezdinde tahrik edici bir kampanyaya dönüşmesinden duydukları endişeyi belirtmişlerdir.170 Ermeni’lerin Türkler tarafından katledildiği yalanlarını, başta Fransa olmak üzere tüm kamuoyuna yaymaya başlayan George Clemenceau, Anatole France, Jean Jaurés, Francis de Pressencé gibi gerek yazıları gerekse söylevleri büyük ilgi toplayan bu düşünce ve devlet adamları “Zavallı Ermeni”, “Katliamcı Türk” imajının yerleşmesinde ve güçlenmesinde önemli bir rol oynadılar.171

Öte yandan, Paris’te bulunan İ.T.C.’nin kurucularından Ahmet Rıza bey ve arkadaşları, 1894 -1896 Ermeni olaylarını, II. Abdülhamid’in bir siyasi hatası ve kendi iktidarını devam ettirebilmek için bir tedbir olduğunu, Osmanlı için büyük zararlara sebebiyet verdiği gerekçesiyle padişahı suçlamışlardır.172Fransa, I. Dünya savaşında ve Kurtuluş savaşları döneminde Türkiye’yi parçalama ve bölme politikasını devam ettirmiştir. Fransa, Osmanlı imparatorluğunda Ermeniler vasıtasıyla Anadolu topraklarında kurmak istediği ekonomik nüfus alanı, Ortadoğu ve Akdeniz de güçlü kalabilmek için bu unsuru uzun yıllar “Ermeni Sorunu”

yaratarak, daima kontrol altına almak istemiştir173

Fransız belgeleri arasında bulunan 8 Kasım 1916 tarihli, Boğos Nubar Paşa’nın Fransa Dışişleri Bakanı A.Briand’a yazdığı mesajda Fransa’yı ezilenlerin koruyucusu olarak gördüklerini, inançlarının sarsılmaz olduğunu, onların himayesi altına girmeyi, böylece bölgede kurulacak Ermeni Devletinin Fransa’nın uygarlık ve ekonomik değerlerini taşıyacaklarını bildirmiştir.174

Fransa’nın Ermenileri desteklemesinin birkaç sebebi olduğu söylenebilir:

İlk olarak Osmanlı Devletinin zayıflamaya başlaması sonucunda rakip devletlerin de İmparatorluk sınırları içindeki petrol ve maden gibi kaynaklarından ve verimli topraklardan pay sahibi olma istekleriydi. Ayrıca Fransa’da diğer devletler gibi kendi yatırımcıları için uygun ve kendi kültürlerini yayacak yeni bölgeler

170 Raymond Kevorkian, Ermeni Soykırımı, İletişim yayınları,İstanbul 2015, s.33.

171 Gürbüz Evren, Emperyalizmin Oyuncağı Ermeni Sorunu, Karınca Yayınları, Ankara 2012, s.61.

172 Alpay Kabacalı, a.g.e., s.369.

173 Halil Metin a.g.e., s.65.

174 Hasan Dilan, Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları, C.II, TTK, Ankara 2005, s.388.

55

arıyordu. Bunun içinde bulundukları bölge sebebiyeti ile en uygun yer Ermenilerin bulunduğu topraklardı. Ancak bu bölgede İngiltere, Rusya, Almanya gibi güçler kendi menfaatleri için birbirleriyle rekabet halindeydiler. Fransa, özellikle İngiltere ile Avrupa haricinde, Akdeniz’de, Hindistan’da, Afrika’da da savaşmıştı.

Lord Curzon Fransa için ‘’Fransa son derece organize bir devlettir, sınırsız cesareti, hayal gücü, Doğulu halklarla ilişki kurmakta da belli bir gücü vardır’’175 yorumuyla Fransa’nın kendileri açısından ne derece önemli bir rakip olduğunu dile getirmiştir.