• Sonuç bulunamadı

Fransa’daki Ermenilerin Osmanlı Devletine Müdahalesi ve Osmanlı

3. FRANSA VE ERMENİLER

3.2. Fransa’nın Ermenilere Karşı Faaliyetleri

3.2.2. Fransa’daki Ermenilerin Osmanlı Devletine Müdahalesi ve Osmanlı

Mabeyn Başkatibi Münir Süreyya bey, Fransa’nın ekonomik ve siyasi menfaatleri için, diğer devletlere bazen yakınlaşıp veya uzaklaşabildiğini ancak sonuç olarak daima Osmanlı aleyhine çalıştığı ve çok sorun açtıklarını belirtmiştir.195

Buna örnek olarak Maraş’ta bulunan Fransız konsolos yardımcısı Barthelemy, Zeytun’da Müslümanların silahlı, Hıristiyanların silahsız olduklarını, Müslümanların saldırılarının sürdüğünü, bu saldırılarda birçok Ermeni’nin öldürüldüğünü belirtmiştir. Hükümetin Hıristiyanlara silah taşıma izni verilmediği fikirlerini yaymış ve Ermenileri silahlandırmaya çalışmıştır.196 Serasker Mehmet Rıza Paşa, 1 Ağustos 1897 tarihli yazısında M.Barthelemy hakkında sadarete geçtiği mesajda, bu kişinin Ermeni yanlısı olduğunu, Müslümanlardan nefret ettiğini, Osmanlı tarafından memuriyetinin onaylanmadığını, bölgede karışıklık çıkarma eğiliminde olduğunu, Ermenileri Müslümanlar aleyhine kışkırtmalara sebebiyet verebileceğinden burada görev yapmasının kesinlikle sakıncalı olduğunu

194 a.g.e., C.I, s. 92-95-96.

195 Yıldız Deveci Bozkuş,’’Yayınlanmış Olan Osmanlı Arşiv Belgelerinde Ermeni Fransız İlişkileri’’, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Uni. Yayınları, Kayseri 2009, C.IV, s.322.

196 a.g.e., C.I, s.137.

60

belirtmiştir.197 Ermeniler’ in kilise ve okullarda silah ve cephane sakladıkları bilgileri Osmanlı idarecilere gelmekteydi; yakalanan bir Ermeni casusu Maraş’ta bulunan Fransız Antrasante rahiplerinin izni ile inşa ettikleri ev ve okulun altındaki mahzenlerde top, silah ve savaş mühimmatının olduğunu söylemiştir.198

Fransız yetkililer, hükümetlerinden aldıkları talimatlara dayanarak, Osmanlı yerel idarecilerin aldıkları kararlara müdahele etmekten çekinmiyorlardı.1905 yılında Muş’ta dolaşan iki Ermeniye, kasabaya girebilmek için yanlarında belgeleri bulunup bulunmadıkları soran polisler bu kişileri araştırmak için polis karakoluna götürmüşlerdir. Akabinde, Muş’ta bulunan Fransa’nın Van konsolos yardımcısı M.

Rupen ve tercümanı Mihran karakola gelerek nöbetçi polis Ziya Efendi’ye ne hakla bunları yakalarsınız diye azarlamış; Ziya efendiyi tehdit ederek bu Ermenileri alıp götürmüşlerdir. Bu hareketler bölgede asayişi bozmak isteyen Ermenilerin cesaretlerini arttırmıştır. Konsolosların bu hareketleri ise devletlerarası hukuk kurallarına aykırı olduğu bir fezleke halinde yazılmıştır.199

1913 yılında Paris’te yapılan kongrede Boğos Nubar Paşa başkanlığında Mısır’da yaşayan Ermeni yazarlar toplanmış, bu toplantıda Doğu vilayetlerinde Ermeni ve Müslüman vatandaşların refah ve huzurlarının tekrar sağlanabilmesi için acil olarak güvenlik tedbiri ve ekonomik ıslahatların yapılmasını belirtmişler; Doğu vilayetlerinde yaşayan halkın sefil bir hayat sürdüğü, onların, Avrupa şehir ve köylerinde mutlu huzurlu insanlar gibi yaşamaları için yardım edilmesi ve acil ıslahatının gerekliliğini anlatmışlardır.200 İktidardaki İttihat ve Terakki Partisi, dış baskıları bir nebze durdurabilmek maksadıyla, çıkarttıkları 26 Mart ve 24 Nisan tarihli iki ayrı kanunla Ermenilerin yoğun yaşadığı yerlerde yerel yönetimleri güçlendireceğini açıklamıştır.201Reformların uygulanabilmesi ve savaşın yarattığı imkansızlıklar neticesinde Osmanlı maliyesinin ihtiyaç duyduğu borçlanma Fransa’dan yapılabilmişti. Savaşın başlamasıyla sadece ilk taksit 300 milyon Frank

197 Dr. Muhammet Veysel Zortul, Son Serasker, İskenderiye Kitap, İstanbul 2015,s.14.

198 a.g.e., C.I, s.47.

199 Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız İlişkileri (1879-1918), a.g.e., C.I, s. 166.

200 a.g.e., C.I, s.192.

201 Kemal Çiçek, a.g.e.,s.149.

61

alınabilmiş; karşılığında Fransa’ya yeni demiryolu imtiyazları ve Suriye’de Yafa, Hayfa ve Trablus liman imtiyazları verilmişti.202

Osmanlı devletinin iç işlerine karışan Fransa birçok kişiyi görevlendirmiş;

bunlardan biri, Kilikya’da Huri İbrahim adında bir papaz Havran çevresinde ki Cebel-i Duruz köylerinde yaptığı konuşmalarda Osmanlı Devleti’nin bu bölgede 10 gün sonra artık var olamayacağı, Fransa’nın Osmanlı’dan alacaklarına karşılık bu bölgeyi satın aldığını, Osmanlı memurlarını dinlememelerini, vergi verilmemesini, arazi satışı yapılmamasını, Fransa’nın bu satışları onaylamıyacağını söyleyerek, bölgede karışıklıklara sebebiyet vermişti.203

Diğer taraftan Ermeni örgütleri, Osmanlı orduları Çanakkale, Kafkasya ve Suriye cephelerinde savaşırken bu cephelere Anadolu’dan gönderilmek istenen mühimmat, erzak ve takviye birliklerine baskınlar düzenlemiş, telgraf hatlarını kesmişlerdir.204

30 Ekim’de imzalanan Mondros mütarekesinde alınan kararlara göre Aralık 1918 yılında Mersin’e seksen kadar Hilal-i Ahmer ve bir miktar nizamiye askeriyle yiyecek ve giyecek eşya çıkartılmış, Dörtyol kazasına bağlı Payas nahiyesine iki subay ve kırk asker gelmiş, daha sonra dört yüz askerin Dörtyol’a ve sonradan gelecek altı yüz askerin Ermeni ve Fransız olduğu belirlenmiştir.

11 Aralık 1918’de Ermenilerden oluşan Fransız doğu lejyonundan bir birlik on iki evi basarak eşya ve para gasp etmiş, bölgede birçok cinayet ve suça iştirak etmişlerdir.205 Gene Fransız uniformalı, silahlı Ermeni askerlerden oluşan başka bir birlik Jandarma dairesini işgal etmiş, depolarda bulunan silah ve eşyalara el koymuşlardı.206

Fransız sağlık personelleri, devlet hastanelerine giderek mevcut elbiselik, alet-edevat ve malzemelerin listelerini isteyip hastaneleri işgal değil ıslah edeceklerini belirtmişlerdir. Fransızların bu derece ileri gitmeleri askeri müdahale

202 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.IX, s.378.

203 a.g.e.,C. I, s.201.

204 Yusuf Halaçoğlu, Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları,Babıali yayıncılığı, İstanbul 2006,s.46.

205 Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız İlişkileri (1918-1919),C.II, s.6-7

206 a.g.e., C.II, s.10.

62

değil tam anlamıyla işgal olduğu anlaşılmıştır.207 İstanbul hükümeti, eski Rus topraklarında, oluşturulmak istenen bir Ermeni devletini onaylarken, Anadolu içlerinde bir Ermeni devleti oluşturulmasını büyük bir tehdit olarak görüyordu.

Fransızlar, Adana vilayetini kendi himayesi altına almak ve Ermenileri hâkim kılmak düşüncesindeydi. İngilizler ise Adana’yı Fransızlara kaptırmak istememekte İngiliz kontrolü ile Türkiye idaresine bırakılmasını tercih etmektedirler. Yani itilaf devletleri iki gruba ayrılmış ve biri Osmanlı devletini parçalamak isterken, diğeri küçük Asya’da küçük bir hükümet halinde yaşamasını istiyordu.208

Ancak bu düşüncelerin aksine, 1917 Rus devriminden sonra, Rusya’nın barışa yönelmesi, İngiliz siyasetinde değişikliğe sebeb olmuş; rakipleri Fransa’ya yakınlaşma eğilimi göstermişlerdir. Nitekim Ermenilerin Kıbrıs’ta Fransızlar tarafından askeri eğitim görmelerine müsaade etmişlerdir. Aralık 1918’de, burada eğitim görmüş, çoğunluğu Ermenilerden oluşan ve Ermeni bayrağı taşıyan üç İngiliz vapuru ile Mersin’e gelen yediyüz Fransız askeri Adana’yı işgal etmiştir.209 Osmanlı yetkilileri, Adana’ya gelen üç yüz elli kişilik Fransız birliğinin yüzde sekseninin Adana’da doğmuş, aileleriyle burada ikamet eden Osmanlı Ermenilerinden olduğunu, yerli halkın tedirgin olduğu, bu birliklerin değiştirilmesinin kaçınılmaz olduğu belirtmiştir.210

Osmanlı hükümeti, bölgede güvenliği sağlamaya ve asayişi korumaya çalışmıştı. Hükümet, daha savaşın devam ettiği, galip ve mağlup olanın henüz belli olmadığı bu esnada, tehcirden sonra burada kalan, daha sonra dönen birçok Ermeni ailesinin haklarını korumaya çalışmış, düzenlerini tekrar sağlamaya imkanlar nispetinde uğraş vermişti.211Ancak Fransız yöneticilerin göz yummasıyla, Ermeniler uluslararası hukuka, insan haklarına aykırı davranarak, yöredeki Müslüman nüfusa zülüm etmişlerdi.

Mersin ve Adana civarında acımasızca katliamlar yapılmış, Müslüman halk korkudan evinden çıkamaz hale gelmişti. Amaç, bu bölgede yaşayan Müslüman

207 a.g.e.,C. II, s.12.

208 Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız İlişkileri (1879-1918), a.g.e., C.II, s.23.

209 a.g.e., C.II, s.14.

210 a.g.e.,C. II, s.17.

211 a.g.e.,C.II, s.88.

63

vatandaşları bezdirerek bölgeden uzaklaştırıp bu yerlere Ermenilerin yerleşmelerini sağlamaktı.212 Bölgede daha önceleri 50 000 civarında olan Ermenilerin sayısı 1919 yılına kadar 150 000’e ulaşmıştı. Fransızların amacı, bu nüfusu sadece Çukurova bölgesi için değil, Antep, Maraş, Urfa civarında da değerlendirmeyi planlıyordu213.

Ermenilerin nüfusunun artması olası sorunların daha da artmasına sebebiyet vermiş; Fransız üniformalı başıbozuk Ermenilerin kontrolü münkün olamıyordu, sadece Müslüman halka değil, Ermeni halkına da zulüm veriyorlardı. Köyler ve bulundukları diğer yerler içinden çıkılamayacak hal almış, doğu vilayetlerinin asayiş ve düzeni kalmamıştı. Cebel-i Bereket Mutasarrıfı Hüsnü bey, Müslüman halk ile gerek Ermeni askerleri gerek evlerine dönen Ermenilerle arasında düşmanlık, intikam duyguları hat safhaya ulaşmış olduğunu; Bunların bir nebze giderilebilmesi için bu bölgeye medeni Fransız askerlerinin gelmesinin şart olduğunu belirtmiştir.214

Eylül 1919'da İngilizlerle Fransızlar arasında yapılan Suriye Antlaşması'yla Musul bölgesi İngiltere’ye, Adana, Maraş, Antep ve Urfa Fransa'ya bırakılmıştı.

İngilizler tarafından boşaltılan Antep ve Maraş Fransızlar tarafından işgal edilmiş.215 Adana vilayetinin Fransa tarafından işgali ve Fransız Hükümet komiseri Albay Brémond’un göz yummasıyla bölgedeki Müslümanlara yapılan zulümler sürmeye devam etmiş; Osmanlı askerinin Adana’dan çekilmesiyle, Adana civarına gelen Ermeni askerleri öncelikle adi suçlardan hüküm giymiş Ermenileri, hapishanelerden tahliye etmiş; vilayete bağlı dairelerde bazı evrakları imha etmişlerdi.

Fransız askeri yetkililer, Osmanlı yerel idarecileri tarafından alınan kararlara sürekli muhalefet etmiş, hükümet işlerine müdahalede bulunmuşlardı. Daha sonra faaliyetlerini idari ve hukuki alanlara yaymışlar ve son olarak, Vilayette, Osmanlı Hükümeti’nin haklarına zarar veren tedbirler almaya ve kararname ile uygulamalara başlamışlardı. Adana Asliye Mahkemesi’ne Osmanlı yetkilileri tarafından yapılan atamaların geçerliliğini kabul etmemiş ve Müslüman olmayanlar arasından atama yapılmasını istemişti. Adana’daki hapishanelerde cezasını çeken on iki tutuklu Albay Brémond’un emri üzerine usülsüz şekilde serbest bırakılmıştı. Af

212 a.g.e., C.II, s.117.

213 Mehmet Saray, , Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, AAM, 2005,s.94.

214 a.g.e., C.II, s.33.

215 Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız İlişkileri (1879-1918), a.g.e.,C II, s.113.

64

ve cezanın bağışlanması devlet başkanlarının imtiyazı olduğundan bu yapılan tedbir ve aflar Padişah’ın haklarına ciddi zararlar vermişti.216

1920 yılı başlarında Afrika’lı ve Ermenilerden kurulu üçyüz kişilik Fransız kuvveti, Maraş yakınlarındaki Ceceli ve Sarılar köylerini yakmış, ayrıca 50 kadar silahlı Ermeni çetesi Zeytun’un doğusundaki Müslümanlara ait köyleri basmış; bu olaylarda bir çok Müslüman ahali öldürülmüştü.217 Bütün bu olaylar Müslüman halk arasında infiale sebebiyet vermişti.

Akabinde 31 Ocak 1920 yılında Fransızlar Maraş’a belirli aralıklarla yaptıkları top atışıyla Türkleri teslim olmaya zorlamıştı. Ancak Maraş halkı, Ermeni ve Fransızlardan şehri kurtarmak için son derece kararlı savunma yapmış; yaklaşık yirmi gün süren kanlı bir mücadelenin ardından 10-11 Şubat 1920 gecesi Maraş’taki Fransız kuvvetleri şehri boşaltarak İslahiye’ye doğru çekilmeye başlamışlardı.218 Fransızlar Nisan ayında Urfa’dan, Mayıs ayında Pozantı’dan çekilirken, sadece Türkler ve Ermenilerden değil, Fransızlardan da 300 askerin ölmesinde Fransa’da savaşın sebepleri sorgulanmaya başlanmıştı.219Ermenilerin kontrol edilemeyişi, Türk halkına yaptıkları zulümler ve Fransızların uğradığı insan kayıpları ve ayrıca, İngiltere ile de Suriye hususunda anlaşmazlıkların çıkması, Fransızlar Türklerle anlaşma yolu aramaya başlamışlardı.

31 Temmuz 1920’de, beşinci ve son defa Sadrazam olan Damat Ferit Paşa, Osmanlı Devleti için idam fermanı olan Sevres antlaşmasını 10 Ağustos 1920’de imzalanmıştı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisin 19 Ağustos toplantısında, bu antlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan ederek anlaşmanın kabul edilemiyeceğini bildirmek istemişti.220 25 Nisan’da kurulan geçici Türk hükümeti, ilk antlaşmasını 20 Mayıs’ta Fransa’nın Suriye

220 Mufassal Osmanlı Tarihi, C.VI, Güven Basımevi, İstanbul 1963, C.VI, s.3604.

221 a.g.e., C.VI, s.3607.

65

hükümetine temin edecekleri bazı menfaatler karşılığında Kilikya’dan çekilebileceklerini teklif eden Fransız’lar, Atatürk’ün reddiyle, tekliflerini yenilemişlerdir. Bu arada Sakarya Meydan savaşından gelen zafer haberlerinin de etkisiyle, Türk tarafından Bekir Sami bey ve Fransız diplomat M.Franklin Bouillon arasında yapılan görüşme neticesinde 20 Ekim 1921 yılında imzalanan Ankara antlaşmasıyla, Kilikya bölgesi ve Bağdat demiryolunun bir bölümü Türk tarafına;

Suriye ve Lübnan ise Fransa’ya bırakılıyordu.222Fransızlar Kilikya’dan ayrılırken, Ankara hükümetine askeri yardımda bulunmuş, emperyalist çıkarları için kullandıkları malzemeleri Türklere bırakıp gitmişlerdi. Bıraktıkları arasında 1adet telefon santralı, 10 adet uçak, 10000 adet tüfek, 2000 at ve 10000 adet üniforma vardı.223 Aralık 1921 ayı sonuna kadar 120.000 civarı Ermeni, Kilikya topraklarını terk eden Fransızların peşinden Suriye’ye gitmişlerdi. Sonuç olarak Fransa’nın Ermenilere verdiği vaatleri yerine getirmediği, Ermeni halkını kendi kaderiyle baş başa bıraktıklarını; sonuç olarak bölgede Ermeni ve Müslüman halkların yaşadığı zulümlerde katkılarının ne derece olduğu muhasebelerini kendi vicdanlarıyla yapması gerekir.