• Sonuç bulunamadı

Ortaöğretim düzeyinde öğrenim gören, mezun olan veya çeşitli sebeplerle öğrenimini terk ederek çalışma hayatına geçen kimselerin istihdamı için hizmete dönük belirli süreli eğitim programlarının uygulanmasına ihtiyaç vardır. Sanayicilerle eğitimcileri birbirine yaklaştıran sebeplerin başında eğitilen kimsenin kendisi için yapılan harcamanın sonunda istihdam edilerek değer yaratması ve üretim süreci içinde yer alması gelmektedir. Eğitim, kalkınma için gerekli vasıflarda ve sayıda insan gücü kaynaklarını geliştirmekle kalmamakta, emek piyasası üzerinde de düzenleyici etkiler yapmakta, emek arz ve talebini dengelemektedir. Emek talebi, yatırımlara bağlı olmasına rağmen, emek arzı eğitilmiş işgücü

ile ilgilidir. Verimliliğin arttırılması, emek faktörünün kalkınmada daha etkin hale getirilmesi eğitime bağlıdır.

Eğitim kurumlarının genel amacı; bireyin bireysel gelişim ve toplum değerlerine ve yaşama biçimlerine sağlıklı uyumuna yardım etmektir. Eğitimde bu uyumu gerçekleştirmek için çevre ile işbirliğine gidilmesi ve bu yöndeki çabaların desteklenmesi gerekmektedir. Hangi düzeyde ve nitelikte eğitim programı uygulanırsa uygulansın, okul çevre ile düzenli ilişkiler kurmak zorundadır. Eğitim kurumlarının çevre ile kuracağı sağlıklı ilişkiler hem varlığını güvence altına alacak, hem de programlarının daha işlevsel özellikler kazanmasına yardımcı olacaktır. Okul ve çevrenin birbirini etkilemesi, aynı amaçlara dönük çalışması, birlik ve bütünlük özelliği göstermesi karşılıklı sorumluluk esasına göre tasarımlanmış bir eğitim modelini gerektirmektedir (Gürol, 1997:21).

Ortaöğretimde okul-sanayi işbirliğini gerektiren nedenleri genel anlamda 5 başlık altında incelersek:

2.4.1. Program Geliştirme Açısından

Eğitim kurumlarının öğrencilerine, belirtilen amaçlara uygun eğitim tecrübeleri kazandırması ve onları bu tecrübeleri verimli olarak kazandırmada uygun rehberlikte bulunmaları gerekir. Mesleki ve teknik eğitim gören bir öğrencinin daha önce yapamadığı bir işlemi teknolojik kurallara uygun olarak endüstrice kabul edilebilir bir standartta yapabilmesi, daha önce okuyamadığı bir yapım resmini okuyabilmesi, alanıyla ilgili bir teknolojik kuralı üretim veya hizmet süreçlerinde karşılaştığı bir teknik problemin çözümünde uygulayabilmesi, daha önce sahip olmadığı bir iş emniyeti kuralını alışkanlık haline getirmesi, öğrenme yoluyla gerçekleşmiş davranış değişiklikleridir. Mesleki ve teknik eğitim işle birey arasında uyumu sağlayan bir süreçtir. Eğitimin verimliliği, bireye kazandırılacak davranışların gerçekçi biçimde tespit edilmesine, bu değişikliklerin gerçekleşmesi için uygun eğitim ortamının düzenlenmesine, öğrenciye davranış değişikliğini gerçekleştirmede sistematik rehberlik yapılmasına, tasarlanan davranış değişikliklerinin ne ölçüde gerçekleştiğinin güvenilir biçimde kontrol edilmesine bağlıdır. Bu sonucun gerçekleşmesi ayrıntılı bir planlamayı ve bu planın etkili bir biçimde uygulanmasını gerektirir. Ayrıntılı bir eğitim planının hazırlanması, program geliştirmenin konusudur.

gitmişlerdir. Gelişme sürecinde belirli bir aşamanın gerçekleştirilmiş olduğu bölgelerde, program geliştirme faaliyetlerinde endüstrinin imkânlarından yararlanma ve yapılan eğitimin endüstriyel ihtiyaçlara uygun olması için bu ilişkileri düzenleyici ve geliştirici mekanizmaların ülkemizde de işletilmesi zamanı gelmiştir (Doğan, 1980:188).

2.4.2. İşe Yerleştirme (İstihdam) Açısından

Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler ülkeleri her alanda olduğu gibi mesleki eğitim alanında da değişiklikler yapmaya zorlamaktadır. Teknolojik değişmelerin mesleki eğitime olan en önemli etkisi iş yaşamında meydana getirdiği değişiklikler, yeni iş alanlarının ortaya çıkması, bu alanlara uygun elemanlar yetiştirmek ve mevcut elemanların değişime ayak uydurmasını sağlamaktır. Bütün bunlar çağdaş bir mesleki eğitim anlayışını gerektirmektedir (Gürol, 1997:29).

Mesleki eğitim kurumları mezunlarının, yetiştirildikleri alanlarda istihdam edilmeleri eğitim harcamalarının verimliliği yönünden önemlidir. Şüphesiz bu hususun gerçekleştirilmesi ülkedeki genel gelişme hızına, ön planlamanın isabet derecesine, öğrencide geliştirilen davranışların ihtiyaçlara uygun olup olmadığına, istihdam politikasına vb. gibi faktörlere bağlıdır. Yüksek oranda istihdamın gerçekleştirilmesi için, gerek genel politikanın oluşturulması, gerekse işverenlerle iş arayanın bağlantı kurabilmesi yönünden, okul endüstri işbirliği zorunluluğu ortaya çıkmaktadır (Doğan, 1980:188).

2.4.3. İşverenin İşe Sağladığı Katkılar Açısından

Bilimsel ve teknolojik değişim, toplum ihtiyaçlarının çeşitlenmesine ve piyasa rekabetinin artmasına neden olmaktadır. Bu rekabet sonucu, çeşitli kuruluşlar yeni teknolojileri uygulamakta ve yeni yatırımlara yönelmektedirler. Mesleki eğitim kurumları ise yeni teknolojileri uygulama ve izlemede yetersiz kaldıkları için yetiştirdikleri elemanlar iş yaşamına uyum sağlamakta zorlanmaktadırlar. Buna bağlı olarak, mesleki eğitim kurumları temel işlevlerini yerine getirdikleri gibi ülke kaynaklarının israf edilmesine neden olmaktadırlar. Bu nedenle, uygulanacak mesleki eğitim programları aynı zamanda öğrenci ve toplum ihtiyaçlarına uygun olmalıdır (Gürol, 1997:29).

Mesleki eğitimin kapsamına giren alanlarda insan gücünün günümüz iş hayatının ihtiyaçlarına uygun olarak yetiştirilmesine ilişkin kaynakların yalnızca devlet tarafından yaratılmasını beklemek hizmetin yaygınlaştırılması ve niteliğinin geliştirilmesi yönünden

sakıncalıdır. Mesleki eğitim görmüş insan gücünün iş veriminin yüksek olabileceğinin canlı örneklerle gösterilmesi, işverenlerin programların uygulanması için gerekli kaynakların yaratılmasında daha aktif rol almalarında etkili olabilir. Yardım, programlarının uygulanması için gerekli paranın, malzeme, takım veya makinenin sağlanması biçiminde olabileceği gibi, okulun gerçek üretim faaliyetlerine program amaçları çerçevesinde girmesine imkan verilmesi biçiminde de olabilir (Alkan ve diğerleri:152-153).

2.4.4. Mesleki Eğitimin Sorunlarına Halkın İlgisini Sağlama ve Uluslararası İlişkiler Açısından

Demokratik ülkelerde eğitim sorunlarının çözümlenmesinde, kamuoyunun bu sorunlara ilgisinin çekilmesi ve desteğinin sağlanması önemlidir.

Olumlu yöndeki gelişmelere rağmen mesleki ve teknik eğitimin, genel eğitime kıyasla daha masraflı olması, okulda geliştirilen davranışların iş hayatının ihtiyaçlarına yeterince uygun bulunmaması, öğrenciye sağlanan yaşantıların gerçek iş koşullarına tümü ile uygun olması vb. gibi nedenlerle kamuoyunda bu kurumlara karşı olumsuz görüşler gelişmektedir. Bu durumun meydana gelmesinde haklı nedenlerin olmasının yanı sıra, kurumların yaptığı hizmetlerin yeterince tanıtılmamasının ve sorunların çözümlenmesinde ilgililerin desteğinin sağlanamamasının da önemli bir yeri olmuştur (Doğan ve diğerleri, 1997:50).

Günümüzde ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli unsurlardan biri, sahip oldukları insan gücü miktarıdır. Gelişmiş ülkelerin insan gücü yetiştirme sistemleri incelendiği zaman, farklı şekillerde uygulandığını görmekle beraber, temelde okul ile işletme işbirliğine dayanan okul-sanayi işbirliği programının uygulandığı görülmektedir. Bu program ile insan gücünün gelişen teknolojiye uyum sağlaması, istihdam, işsizlik ve mesleki standartlar konusunda olumlu gelişmeler sağlamışlardır. Ülkeler arasındaki gelişmişlik yarışına katılabilmek için mesleki eğitim programlarında çağdaş bir yaklaşım olan okul- sanayi işbirliği modelini uygulamak gerekmektedir (Gürol, 1997:29).

2.4.5. Yetişkin İnsan gücü Sağlama ve Mesleki Yeterliliklerin Geliştirilmesi Açısından

gerekecektir. Bireylerin meslek yaşamlarında önemli bir yeri olan bireysel ve grup çalışması süreçlerine katılım, mesleki tecrübenin gelişmesi, işyeri koşullarına uyum ve iyi iş alışkanlıkları kazanma ancak gerçek üretim koşulları içinde kazanılabilecek yeterliklerdir. Okul sisteminde yetişen bir meslek elemanının bu yeterlikler açısından istenilen düzeyde olması beklenemez. Okul-sanayi işbirliği, bu sorunu gidermede etkili olabilmektedir (Gürol, 1997:29).