• Sonuç bulunamadı

Ağrıdağı Efsanesi’nde İşlenen Deyimler

AĞRI DAĞI EFSANESİ DEYİMLER

O, orada kuyuda kaldıkça biz burada nasıl birbirimizin yüzüne bakabileceğiz, dediler(s.82)

… onlar da Beyazıda aktılar. Gökten düşen, yerden biter gibi bir kalabalık, geceyle Ağrı Dağıyla birlikte Mahmut Hanın sarayının üstüne yürüdü. (s.83)

Kalabalık ağrı ağır saraya yürüdü. Karıncalar gibi… hiç çıt çıkmıyordu, hiç kimseden… bir an koca bir çıtırtı duyuldu. (s.83)

Mahmut Han: Ben korkağım, diyordu ve yalın kılıç tek başına kalabalığın üstüne atılmak için çabalıyordu. İsmail Ağa, ötekiler onu zor tutuyorlardı. (s.85)

… koca Osmanlını adını beş paralık etti… Dünyaya karşı rezil rüsva oldum. Onu saray bir duyarsa ne olur? (s.84) …şu at da amma baş belasıymış, diye içinden geçiriyordu Mahmut Han(s.84)

…bunu bizim yanımıza bırakmaz. Ağrı dağının başına iş açar. Bir şey değil çoluk çocuğu öldürür.(s.86)

… Hoşap Beyi onu gene kapısından çevirmezdi. Beylik geleneği buna izin vermezdi. Dövüşür başını verir, beyliğinden olurdu ama, kızla oğlanı kimseye veremezdi. Yoksa halk içinde rüsva olur, yüzüne kimse bakmazdı. (s.86)

Bu Mahmut Han gelenek, görenek bilmez. O bey değildir, Paşadır, Osmanlıdır. Duydu ki çocuklar buraya gelmiş, asker çeker üstümüze yürür… şeyhimizin emri başımız üstünde, canımızı bile veririz, dedi. (s.87)

Mahmut Han bu dilden anlamaz derhal insanı zindana atar. Onurlu, yiğit dediğim dedik bir insandır. (s.87) Gülbahar Ahmedin yatağa girmesini saygıyla bekledi. Duvarda gümüş bir kandil yanıyor, iç yağına hoş bir koku karıştırılmış, oda baş döndürücü tatlı bir kokuyla kokuyordu. (s.88)

… kılıcın kabzası yastığa dayandı. Altın kabza yastığın dibinde dondu kaldı. Ve Ahmet yastığın bir yanına uzandı. Gülbahar bu işe şaştı. (s.88)

Sarayda ben senin kadının olmadım mı? Bundan sonra araya kılıç konduğu görülmüş müdür?(s.89)

Ahmet utancından yerin dibine batıyor, aklına üşüşen düşünceyi kafasından kovmaya çalışıyordu ama bir türlü korkunç düşünceyle baş edemiyordu içini yakan, kendi kendinden utandıran Ahmet kendine bile söyleyemiyordu ki Gülbahara söylesin (s.89)

Ağrıdağı Efsanesi’nde İşlenen Deyimler

Gün doğuyordu ki uzaktan bir top atlı göründü doludizgin geliyorlardı.(s.92) …demek ki Mahmut Han savaşı göze alamamıştı (s.92)

… oğlanla kızı ona gönderirsen benim yüzüme, soyumun yüzüne kıyamete kadar köpekler bile bakmaz. Bu kadar beyinsiz, bir yolunu bulun, boynum kıldan ince… isterse tüm varımı canımı vereyim. Ne isterse yaptırayım damadına köyler bağışlayım, kendi de ne isterse başım üstüne… (s.93)

… ne pahasına olursa olsun kızla oğlanı verecekti. Giden koskocaman, soylu beyler de boş yere gitmiyorlardı ya… beylerin eli boş dönmesi onu çılgına çevirdi. (s.93)

Kalabalık karşısında askerleriyle birlikte eli kolu bağlı kalakalmış, bu karınca örneği kalabalığa hiçbir şey yapamamıştı. (s.95)

Sarayımı kıskandı. Şimdi onun öcünü alıyor bu mektupla benden. (s.95)

Alçak, diyordu. Alçak oğlu alçak, benimle alay ediyor. Kendi başına gelsin bakalım (s.95)

Paşam, diyordu, sana canımız kurban. Beyimiz diyor ki bir kız için beni ele aleme rüsva kılmasın… canımı bile

istese paşa, yoluna, Mahmut Han yoluna kurban ederim. Ahmet de öl dediği yerde ölecek. (s.95)

…belki yıllarca sürecek bir savaş başlayacaktı. Fakir fıkara gene açlıktan kırılacaktı.(s.96)

Gene bir gece yukardaki dağın, aşağıdaki ovanın insanları ayağa kalkacaklar, bu sefer de taş üstünde taş

koymamasına sarayı yıkacaklar, sarayda bir tek canlı bırakmayacaklardı.(s.96)

Mahmut Han her gün geçtikçe bunu kuruyordu. Geceleri uyuyamaz olmuştu. Kulağı kirişte en küçük bir çıtırtıda hemen fırlıyor yalın kılıcı elinde sarayı, uyurgezer dolanıyordu… onuru, koca Al Osman ülkesinin onuru kendi yüzünden beş paralık olmuştu. (s.96)

Hüso ağzına geleni söyledi ve dağın bir parçası gibi ayağa kalktı, yürüdü. (s.100) Bunu da hem Ahmet, hem de herkes bilirdi ve paşa da savaşmaya hak kazanırdı. (s.102)

Onların geldiğini bütün Beyazıt, Ağrıdağı yöreleri de duydu. Demirci, şeyhin evine geldi. Şeyhle birlikte Ahmete çok dil döktüler. (s.102)

Yüzü uzamış sararmıştı, fıldır fıldır dönen gözlerinin kıyısındaki kırışıklıklar derinleşmişti. (s.103)

…parmaklarını bile kıpırdatamazlar. Sarayda yüz elli, iki yüz asker ancak var. Bu kalabalıkla ordular başa

çıkamaz.(s.104)

Paşa içini çekti: Çıkamaz dedi. Hadi sen git, bak bakalım kalabalığa daha geliyorlar mı? (s104) Hiç konuşmuyorlar mı? Çıt çıkarmıyorlar. (s.104)

Bunlar bir araya gelmeyegörsünler, önüne geçilemez. Bir çare, bunları bir araya getirmemek için bir çare… (s.106)

Hiç konuşmuyorlar paşam. Öyle durmuşlar, gözlerini kırpmadan dağa bakıyorlar. Bir ara da ellerini havaya açıp, sessiz sessiz dua ettiler. (s.108)

Ağrının doruğunda ışığı göremeyince dönecekler saraya, yıkacaklar, yerle bir edecekler, taş üstünde taş

bırakmayacaklar (s.108)

Derinlere kök salmış, yüz bin yıllık kökleri var halk içinde İsmail Ağa. (s.108)

Ağzında bir şeyler geveledi, sözünü değiştirmeye kalktı, beceremedi. Başını önüne eğdi. (s.109)

Paşam bu kaynayıp duran kalabalık bu gece de dorukta ışığı görmezse, sabrı tükenir, gelir sarayı yerle bir eder, hepimizi öldürür. (s.109)

Nasıl? diye can atarcasına sordu Mahmut Han .(s.109)

Sonradan başlarına geleceği bile bile yıkmaya mecburlar. (s.109)

Ağrı keramet dinlemez. Ağrı doruğunu bekaretini bozma fırsatını kimseye vermez. (s.110)

Göz açıp kapayıncaya kadar yok ederler bizi, hepimizi. (s.110)

Konuşmasını para etmeyeceğini biliyordu. Onun dediğini yerine getirmekten başka çare yoktu.(s.110)

Üç gündür doğacak bir gün gibi Ağrının doruğunda patlayacak ateşi bekliyorlardı. Gözleyi gözleyi gözleri dört

olmuştu. (s.110)

Mahmut Hanın gözleri kan çanağına dönmüştü. (s.111)

Kalabalık onu görünce homurtuyu kesti, sessiz, taş kesildi. Soluk bile almadılar. (s.111)

Şimdi adam gönderip Ahmedi geri getirteceğim aranızda ayağına çabuk, iyi at süren kimse varsa yetişsin Ahmede, Paşa vazgeçti desin. (s.111)

İnsanlar ellerini yanlarına düşürmüşler, tembel, güneşin alnında öylece ne yaptıklarını nereye gittiklerini bilmeden dolaşıp duruyorlardı. (s.112)

Korku onu imana getirdi. O altın sarayının, mermer, gümüş sarayının yerle bir edileceğini anladı. Anladı da dize

geldi kafir diyordu. (s.112)

Biz hep böyle, her şeyde birlik olsak, kimse bize diş geçiremez. Bize dağlar, şahlar dayanamaz. (s.112)

Ben ona el verdim, diyordu. Ağrı onu tutmayacak, geriye gönderecek. Yalımların, pirlerin yüzü suyu hürmetine Ahmedi Ağrı bize gönderecek (s.112)

Ahmet ADIGÜZEL

Ne verdi, Gülbahar, ona ki, karşılığında canını aldı?(s.117)

Bu korkunç acıyı ta yüreğinde duydu dayanamazdı şimdi ne yapacaktı? Nereye gidecek, kime sığınacaktı? İliklerine kadar sevdayla dolmuştu. (s.118)

Ağrı indi, kalktı yıldızlarla karman çorman oldu. Gürledi, sarsıldı, uğuldadı, yıkıldı. (s.118)

Gülbahar Ahmedi küp gölünde yitirdi. Yüzünü elleri arasına aldı. Küp gölünün bakır toprağına oturdu. Gözlerini,, son mavi suya dikti.(s.119)

SONUÇ

Deyimler milletlerin tarih boyunca yaşantılarından, geleneklerinden, hayat felsefelerinden ve sosyal yaşamın her şubesinden damıttıkları kısa, veciz, manidar ve kalıp ifadelerdir. Milletlerin, toplumlarım uzun bir süreye yayılan ve kültür kozasına dayanan değerlerinde, zaman içinde farklı değişikliklerin yaşanması sonucunda; kalıp yapı içerisinde ortak bir ifade tarzı olan deyimlerin ses, biçim ve anlam açısından farklılaşması eserde tespit edildi. Ayrıca yazarın Türk dil imla kurallarına uymayan kullanımları olduğu ve alışılmamış bağdaştırmalara sıkça yer verdiği ve Türk dilinde olası deyim yapma yollarının hemen hemen tamamının metinde yer aldığı Ağrıdağı

Efsanesi üzerine yapılan bu çalışmada tespit edildi. Yaşar Kemal’in kendine özgü akıcılığı ve sahip olduğu zengin söz varlığı esrede yer alan deyimler, ikilemeler ve ayrıca söz ve ses tekrarları ile oluşmuş söz birliklerinin, kültürel açıdan Türkiye Türkçesine önemli bir katkı sağladığı tespit edildi. Ağrıdağı Efsanesi’nde yazar, sadece halk

anlatıları, sözlü edebiyat yansımaları sadece motif, tema ve dil konularını değil, ayrıca Halk anlatılarının biçimsel unsurlarına da eserde yoğun olarak işlediği gözlemlenmektedir. Ayrıca hacimce romansı özellik taşıyan yarı epik/destansı bu eserde kullanılan ses unsurları ifadedeki akıcılığı arttırdığı ve az sözle çok mananın beyan edildiği tespit edildi.

KAYNAKÇA

AKSAN, Doğan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu TDK Yay.,: 439, Ankara, 2000.

AKSOY, Ö. Asım (1965), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, c.1-2, İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayınları,1965. ____________ (1976), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, c.1-2, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

____________(1989), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, c.1-2, İstanbul: İnkılâp Kitabevi. ANIL, Adile Y., Kutadgu Bilig‟de Kadın, Gazi Üniversitesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı:32, Kış- 2004 Editör / 7 I. BÖLÜM: KADIN ÖZEL DOSYASI.

ARAT, Reşid Rahmeti, Kutadgu Bilig III İndeks, Haz.: K. Eraslan, O. F. Sertkaya, N. Yüce, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, İstanbul 1979.

ATMACA, Emine-Ayşe YILMAZ, Alanya’nın Bıçakçı, Üzümlü, Uğurlu Köylerinde Mutfak Araç- Gereç Adları, “Alanya Tarih ve Kültür Seminerleri IV-2006”, ALSAV-KONAKLI BELEDİYESİ, 1. Baskı Ağustos 2007. ÇOTUKSÖKEN, Yusuf (1992), Deyimlerimiz, İstanbul: Özgül Yayınları Eğitim ve Öğretimde Kaynak Kitaplar Dizisi:2, 2.baskı.

DEMİRKAZIK, H. İbrahim (2013), “’El Arkası Yerde’ Deyimi Ve Bu Deyimin Divan Şiirindeki Kullanımı/ The Idiom of ‘El Arkası Yerde’ and The Use of This Idiom in Ottoman Poetry”, TURKISH STUDIES- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, ISSN 1308-2140, Volume 8/4 Spring 2013, p. 617-633, www.turkishstudies.net, DOI Number: http://dx.doi.org//on.7827//Turkish Studies.936, DEVELLİOĞLU, Ferit, Türk Argosu İnceleme-Sözlük, 7 Baskı, Aydın Kitabevi yay.- Ankara–1990. EYÜBOĞLU, E. Kemal (1973-1975), Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler, c.1-2, İstanbul: Doğan Kardeş Matbaası,

EYÜBOĞLU, E. Kemal, 13. Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler, 2 cilt, İSAM.

GÖNEN, Sinan, “Efsanelerde Kara Renginin Görünümü”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 17, 2005.

KOCA, Selçuk K., Türk Kültüründe Ongunlar ve Semboller, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Sakarya- Haziran-2004.

PARLATIR, İsmail (2008), Atasözü ve Deyimler Sözlüğü II, Ankara: Yargı Yayınevi. PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali (1995), Türkçe Deyimler Sözlüğü, Ankara: Arkadaş Yayınları. ÖZCAN, İsmail, Türkçe Deyimler Sözlüğü, Günaydın Cep Kitapları.

Ağrıdağı Efsanesi’nde İşlenen Deyimler

ŞAHİN, Hatice, Kaşgarlı’dan Günümüze Organ İsimleriyle Kurulmuş Deyimler, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 4/3 Spring 2009, s. 2022. TOPÇU, Nazmiye, “Fransızca ve Türkçe Renk İsimleri İçeren Deyimlerin Karşılaştırmalı İncelemesi” , H. Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi no: 20,, Ankara-2001.

Türk Kültüründe Argo, Editör: E. Gürsoy Naskali-G. Sağol, Kutlay Yağmur-Hendrik Boeschoten “Dilbilim Yöntemleri Işığında Argonun İncelenmesi”, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını, Sota 1. Baskı 2002.

Türkçe Sözlük, TDK Yay., 10. Baskı, Ankara 2005.

Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, Ankara Dil ve Tarih Yüksek Kurumu TDK Yay., 2. Baskı, 1993. YÜCEOL-ÖZEZEN, Muna (2001), “Türkçe Deyimler Üzerine Birkaç Söz”, Türk Dili, S.600, s.868-879 Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Amblem Tasarımlarında Türk Tamgalarının İzleri

AMBLEM TASARIMLARINDA TÜRK TAMGALARININ İZLERİ