• Sonuç bulunamadı

Tekniği (Technical) :nakış teknikler

ARAŞTIRMANIN MODELİ

Bu araştırma, içeriği, yöntemi ve amacı bakımından tarama modelini esas alan betimsel bir çalışmadır. Betimsel araştırmayla konu üzerinde durum tespiti yapılarak konu var olduğu şekliyle açıklanmaya çalışılmıştır. Yapılan literatür taramasıyla ulaşılabilen tez, makale, kitap, nota vb. gibi yazılı kaynaklarla araştırmanın kavramsal çerçevesi oluşturularak konuyla ilgili bilgilere yer verilmiştir. Yapılan eser analizi ile Abdülgani Gülşenî’nin eseri makam, form, güfte ve usûl açısından ele alınarak bulgular kısmında yer verilmiştir. Ayrıca eserin makam yapısını incelemek amacıyla eserdeki perdeler (sesler) 1/8 lik nota birimiyle sayılarak ve frekans-yüzdeleri hesaplanarak nicel araştırma yöntemlerine başvurulmuştur.

BULGULAR

Çalışmayla ilgili 1. alt probleme ilişkin bulgular şu şekilde saptanmıştır: Abdülgani Gülşen’inin Saba Mahfel Surmesi Güftesi

1. “Allahümme ente’s selamü ve minke’s selamü ve ileyke yeûdu’s selam, fe hayyine rabbünâ fi’s selâm ve edhilna dâre’s selam; tebârekte Rabbenâ ve teâleyte leke’l hamdü zelcelâli ve’l ikrâm

2. Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te'ħużühǖ sinetüv ve lâ nevm. Lehǖ mâ fis-semâvâti vemâ fil ard. Menżelleżî yeşfeu ındehǖ illâ biiżnih. ya'lemü mâ beyne eydîhim vemâ ħalfehüm velâ yühîtûne bişey'im min ılmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüs semâvâti vel ard. Velâ yeǖdühǖ ħıfzuhümâ ve hüvel aliyyül azıym

3.Sübhanalah 4.Elhamdülilllah 5.Allahüekber

6. “Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, 7.Ya Kâfi 8.Ya Hâfi 9. Ya Şâfi 10. Râhimü 11.Evliya Allah 12.La Hav Fü’n 13.Yadzenün 14.Âmin

Abdülgani Gülşen’inin Saba Mahfel Surmesi Türkçe Anlamı

Abdulgâni Gülşenî’nin Saba Makamındaki Mahfel Sürmesinin Eser Analizi

Ne gaflet basar O'nu, ne uyku. Göklerde, yerde ne varsa hepsi O'nundur.

Kimin haddine ki izni olmaksızın O'nun yanında şefaat edebilsin? Allah yarattıklarının işlediklerini, işleyenlerini, geçmişlerini, geleceklerini bilir.

Onlar ise O'nun bildiklerinden yalnız dilediği kadarını kavrayabilir; başka bir şey bilemezler.

O'nun kürsüsü, ilmi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır ve bunların koruyuculuğu, bunları görüp gözetmek kendisine bir ağırlık da vermez.

O, öyle Ulu, öyle büyük ve yücedir. Allah noksan sıfatlardan uzaktır. (02/04/2018/18:00, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR).

3.Allah noksan sıfatlardan uzaktır.(02/04/2018/17:30, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR). 4.Hamd Allah’adır.(04/04/2018/13:00, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR).

5.İslam dini inancında Allah tektir ve Allah her şeyden üstündür. Ezana 4 defa Alla hu Ekber, Alla hu Ekber denerek başlanır. İslam dini terimlerinden biri olan Alla hu Ekber; Allah büyüktür, Allah her şeyden daha büyüktür demektir.

Alla hu Ekber demek Allah'ı yüceltmektir. Tekbir getirilirken de Alla hu Ekber denir. Tekbir Allah'ın bir emridir. Bu emri yerine getiren insan, eş, çocuk ve ortak edinme, acizlik, noksanlık, haksızlık, zulüm vb. O’na layık olmayan sıfatlardan Allah’ı tenzih etmiş (arındırmış) olur.

Namaza başlanırken tekbir getirilir. Alla hu Ekber demek aynı zamanda Allah'ı yüceltmektir.(04/04/2018/14:30, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR).

6. O tektir. Ortağı yoktur. Mülk onundur. Hamd ona aittir. O herşeye kadirdir.(07/04/2018/21:00, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR).

7.Elveren yetişen. (07/04/2018/21:05, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR). 8.Açık olmayan gizli saklı (07/04/2018/21:18, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR). 9.Şifa verici(Devellioğlu,2001: 974).

10.Rahmete mensup (Devellioğlu,2001: 874). 11.Allahın Dostları (Devellioğlu,2001: 874). 12.Korku Yoktur

(www.kuranmeali.org/10/yunus_suresi/62.ayet/kurani_kerim_mealleri/17/04/2018/12.10) 13.Mahsun(17/04/2018/12:00, http://www.diyanet.gov.tr/tr-TR).

14.Gönlü emin kalbinde korku olmayan (Devellioğlu,2001: 30).

Çalışmayla ilgili ikinci alt probleme ilişkin bulgular şu şekilde saptanmıştır: Mahfel Tesbihleri ve Mahfel Sürmesi

Mahfel Tesbihleri ve Mahfel sürmesi câmii müziğinin ayrı bir formu olarak görülse de sonuçta namaz sonrası yapılan tesbîhâtın toplu şekilde icrası olduğundan dolayı bir nevi Cumhûr müezzinliği olarak sayılmaktadır. Abdülğanî Gülşenî’nin ayrı bir düzenlemesi ve bestesi olduğu için “Mahfel” veya “Mahfil” sürmesi olarak adlandırılmıştır.

İslâm mimarisinin dinî yapılarında özel kullanımları olan mekânlara verilen isim olan mahfil ya da mahfel, Asr-ı Saâdet ve ilk iki halifenin zamanında bulunmamaktadır. Hz. Ömer’in şehit edilmesi üzerine üçüncü halife Hz. Osman’ın Medine’deki Mescid-i Nebevî’de hayatını güvenlik altına almak amacıyla yükseltilmiş bir mekân olan “maksûre” diye adlandırılan bölgede namaz kılmayı adet edinmesi üzerine, Emevîler ve sırasıyla diğer İslâm ülkelerinin mabedlerinde de inşâ edilmiş olan bölüm olarak bilinmektedir. Dolayısıyla Mahfel Sürmesi formunun adındaki Mahfel kelimesinden dolayı, bu uygulamanın câmiinin herhangi bir yerinden değil de, müezzinlerin bulunduğu yerden yapılabileceğini göstermektedir. Müezzinlerin topluca bulunabileceği tek mekânın da bu yer olması, bu eserin topluca okunması gerektiğini göstermektedir. Mahfel veya Mahfil Sürmesi’ndeki “sürme”nin ne anlama geldiği konusunda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Ancak Nuri Özcan, Ekrem Karadeniz’den aktararak Mahfel Sürmesi diye bir formun olmadığını, Suphi Ezgi’nin bunu bu şekilde uydurduğunu ve bunu da Ekrem Karadeniz’den bizzat dinlediğini bildirmiştir (Özcan, görüşme tarihi 26.02.2018). Koca’da ise; “Sürme ve Sürmek” kelimesinin Türkçe’de farklı anlamlarıyla beraber, müezzinlik esnasında icrâ edilen “Sübhânallâh”, “Elhamdülillâh” ve “Allâhüekber” tesbihlerinin sürekli okunmasından dolayı “süren, devam eden” anlamlarıyla ilişkilendirmede bir sakınca olmayacağı; dolayısıyla mahfelde müezzinlerin tesbihleri ardı ardına icrâ etmelerinden dolayı bu ismi aldığı düşüncesi mevcuttur. Mahfel Sürmesi, Câmiilerde namazdan sonra müezzin mahfilinde bir veya birkaç müezzin tarafından kısım kısım nöbetleşerek cemaatin salât ü selâm getirmesine, tesbih çekmesine ve duâ etmesine zemin hazırlamak için farklı makamlarda usûlsüz olarak okunur. Suphi Ezgi, eserin daha iyi okunabilmesi için sofyan ve düyek usûlünde yeniden yazdığını ifade etmiştir ve zaten nota da bu şekildedir. Ancak eserde okunması gereken âyet ve duâ bölümlerinin Kur’ân Kıraatine bazen ters

Safiye YAĞCI-Gülhan ÇOLAK

Özellikle mübarek gün ve gecelerde, namazların sonunda icra edilmek üzere yapılan, zahidane bir uslupla okunan eserlerdir. Biçim olarak bugün camiilerde namazlardan sonra yapılan tesbih törenine yakındır. Ancak günümüz müezzinlerinin bilgi ve müzik yeteneklerine göre farklı icralar görülebilmektedir. Eser beş bölümden oluşur.

Tevhid duygusunu etkili bir uslup ile aşılayarak cemaate ayrı bir iman sevgisi kazandırmayı amaçlayan bu formun günümüze gelen tek örneği III. Ahmet döneminde Eyüp Sultan Camii Başmüezzini Şeyh Abdulkadir Gülşenî’nin sabâ makamındaki eseridir. Camilerde namazdan sonra bir veya birkaç müezzinin, mahfilden, nöbetleşerek, geleneksel bestesi ile okudukları beş bölümlü (Dua, Âyete’l Kürsi, Tesbihler, İlahi ve Dua) Arapça esere Mahfel Sürmesi denir. Doğaçlama olarak ve değişik makamlardan sonra, bazı değişikliklerle uygulanmaktadır. Farz namazlardan sonra “Allahümme ente’s selamü ve minke’s selamü tebarekte ya ze’z celali ve’l ikram” denir. Önceleri biraz daha uzun olan ve değişik olarak “Allahümme ente’s selamü ve minke’s selamü ve ileyke yeûdu’s selam, fe hayyine rabbünâ fi’s selâm ve edhilna dâre’s selam; tebârekte Rabbenâ ve teâleyte leke’l hamdü zelcelâli ve’l ikrâm” şeklinde okunurdu. Sonra Âyete’l Kürsi okunurdu. Bu duaların hepsi müezzinler tarafından cumhur olarak okunurdu. Bugün uygulanan şeklinde ise Âyete’l Kürsi’den sonra 33 defa “Sübhanallah, 33 defa El-Hamdülillah, 33 defa Allahü Ekber” okunmaktadır. Bu tesbihlerin başlangıcını müezzin verir. Cemaat bu tesbihleri içinden okur. Daha sonra müezzin “Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, sübhâne rabbiye’l aliyyi’l-a’le’l vehhâb” diye okur ve dua yapılır. Duadan sonra bir aşr-ı şerif okunur. Buna Mihrabiye denir. Daha önceleri daha ayrıntılı bir şekilde yapılan Tesbih merasimi bugünkü haliyle kısaltılmıştır. Aşır bittikten sonra salat-ü selam ve arkasından Fatiha suresi okunur ve eller yüze sürülerek namaz bitirilmiş olur. Bazı camilerde farz namazlardan önce üç defa İhlas suresi okunur ve peşinden Fatiha denilerek geç kalan cemaat varsa onların namaza yetişmesi sağlanmış ve bu vesile ile sevabı artırarak tüm ölmüşlerin ruhlarına da bağışlamış olunur. Tesbih, bugün bile her camide aynı okunmayıp çok küçük farklarla birbirinden ayrılmaktadır (Canpolat, 2012: 63).

Sabâ Makâmı’nda Âyetelkürsî Bölümü: Bu bölüm tek bir müezzin tarafından icrâ edilir. Eserde bu bölüm Ezgi tarafından Arapça kaidelerine uygun şekilde notaya alınmamıştır.

Sabâ Makâmı’nda Tesbîhât Bölümü: Bu bölümde “SübhânAllâh” ondokuz defa, “Elhamdülillâh” onsekiz defa, “Allâhüekber” ise onbir defa tekrar edilmiştir. Sayı olarak bakıldığı zaman yukarda bahsedilen hadislerde bildirildiği üzere namaz sonrası tesbîhâtta otüzüçer kez bu tesbihlerin yapılması gerektiğidir.

Dügâh Makamı’nda İlâhi Bölümü: Bu bölüme Suphi Ezgi İlahi bölümü dese de bu bölümü Esma bölümü olarak ifade etmek daha uygundur. Arapça olduğundan dolayı Şuğl de denilebilir. Bu bölümde geçen “Yâ Lâtîfü, Yâ Kâfî, Yâ Hafîzu, Yâ Şâfî, Yâ Kerîmü, Yâ Allâh Bâkî, Yâ Rahîmü, Ente Allâh” esmâları dügâh makâmında bestelenmiştir. Bu bölümün sabâ makâmından sonra özel olarak ayrı bir makâmla yapılması, önceki tesbîhâtı da kapsayan bir bölüm olarak düşünülmüş olabilir.

Dügâh ve Sabâ Makâmı’nda Duâ Bölümü: İlk bölümde bir müezzin tarafından Kelime-i Tevhid “Lâ ilâhe illallâh” okunur. Diğer bir müezzin, Allâh dostlarının zikredildiği âyetin ilk bölümünü, “Elâ inne evliyâ Allâhi zirgüle sesini de göstererek çargâh perdesinde bırakır. Bu bölümden sonra Cumhûrun müezzin bu âyetin devamı olan, Allâh dostlarının asla korkmayacağı ve üzülmeyeceklerini de ifade eden ”Lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn ayetini dügâhlı bir şekilde karara indirir. Sonunda ise yine bir müezzin yapılan tesbîhât ve duâların kabul olması için çargâh perdelerinde “Âmîn, Âmîn, Âmîn” duaları ile son bölüme geçilir. Son bölümde ise tüm müezzinlerin katılmasıyla duâların kabûlüne inanılarak O’na hamd ve senâ ile Âlemlerin Rabbi Sensin ifadesi olan “ve’l-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn” duâsı ile son bulur (Demirci, 2016: 235).

Çalışmayla ilgili üçüncü alt probleme ilişkin bulgular şu şekilde saptanmıştır: Abdülgani Gülşen’inin Saba Mahfel Surmesinde Kullanılan Usuller

Düyek Usulü

Farsça (dü) iki ve (yek) bir kelimelerinden gelmiştir. Türk müziğinde en çok kullanılan usullerden biridir. Sekiz zamanlı ve beş vuruşlu küçük usullerden biridir. İki adet dört zamanın veya başka ifade ile iki sofyanın birleşmesinden meydana gelmiştir. 8/8 lik ve birinci 8/4 lük ikinci mertebeleri kullanılmıştır. Bunlardan ikinci mertebesine ağır düyek adı verilir.

Daha çok ilahi ve şarkılarla bazı peşrevlerin ölçüldüğü birinci mertebesi özel usullerle ölçülme mecburiyeti olmayan küçük büyük hemen her tür formda kullanılmıştır. İkinci mertebesiyle de peşrev kar şarkı gibi din dışı ve Mevlevi ayini(özellikle 1. ve 3. Selamlar ) tevşih ilahi gibi dini formlar ölçülmüştür. (20/02/2018:19:39 Diyanet İslam Ansiklopedisi).

Durak Evferi Usulü

Yirmi bir zamanlı ve sekiz vuruşlu bir usuldür. İçerisinde Türk aksağı usulü bulunan iki usulden biri olması da başka bir özelliğidir. Başta bir Türk aksağı ile onu takip eden dört adet sofyandan meydana gelmiş olup 21/4 lük ikinci mertebesi kullanılmıştır.

Abdulgâni Gülşenî’nin Saba Makamındaki Mahfel Sürmesinin Eser Analizi

Naatlarda duraklarda tevşihlerde ve mersiyelerde kullanılmıştır (Özkan, 2000: 551).

Sofyan Usulü

Dört zamanlıdır. İki tane iki zamanın veya İki Nim Sofyanın birleşmesinden meydana gelmiştir.4/8 lik veya 4/4 lük mertebesi varsa da 4/4 lük ikinci mertebesi daha çok kullanılmıştır. Peşrevlerde, ilahilerde, şarkılarda, türkülerde, oyun havalarında kısaca özel usûl mecburiyeti olmayan hemen her formda kullanılmıştır (Özkan, 2000: 573).

Çalışmayla ilgili dördüncü alt probleme ilişkin bulgular şu şekilde saptanmıştır: Saba Makamı Tarifi

“Bize saba makamı olarak kayıt veren ve tarifini yapan müzikolog bestekâr Tanburi Hızır Ağa olmuştur. Tefbimül makamat adı müzik risalesinde Hızır ağa sabayı şöyle tarif ediyor. Dügâh kopup segâh ve çargâh nim saba ve hüseyni perdelerini gösterip hüseyni aşiran dönüp bir neva saba nimi ile çargâh ve segâhtan sonra dügâh da karar eder” (Kutluğ, 2000: 333).

Hüseyin Tanburi Hızır Ağa Sadettin Arel Saba Makamı Tarifi

Arel ise Saba makamını şöyle tarif eder; “Çargah perdesinde hicaz zirgüle dizisi ile saba dörtlüsünün birbirine katılmasından hâsıl olmuştur”. Bir diğer tanım ile birlikte ise; “Çargâh perdesindeki zirgüleli hicaz dizisinin pest tarafına dügah perdesindeki uşşak dizisinin sonuna üç sesin katılması ile hâsıl olur” (Kutluğ, 2000: 333-335).

Erdinç Çelikkol Saba Makamı Tarifi

Kararı: La (dügâh)

Seyri: Çıkıcı karar bölgesinden

Dizisi: Pesten tize doğru dügâhta eksik saba dörtlüsüne(KSS)

Do çargâhta zirgüleli hicaz dizisinin(SAST SAS) eklenmesinden oluşur. Donanımı: Segâh ve Hicaz

Güçlüsü: Çargâh Gerdaniye Yedeni: Rast (Çelikkol, 2000: 1).

Abdülbaki Nasır Dede Saba Makamı Tarifi

Sabanın Rast beşlisine kadar genişlemesini sabanın yeden olarak karar şeklini göstermesi açısından önemli bir açıklamadır. Muhayyer perdesine kadar çıkması ise makamın tiz durağının muhayyer perdesi olacağı hakkında kuvvetli bir ipucu vermektedir. Abdülbaki Nasir Dede eski musiki ile ilgilenenlerin Zirefkend ve Küçek makamlarında bu perdeyi kullandıklarını fakat saba kelimesini henüz kullanmadıkları hakkında açıklama getirmektedir (Kutluğ, 2000: 334).

Rauf Yekta Saba Makamı Tarifi

Rauf Yekta, Saba makamını şöyle tarif etmektedir: Dizinin Rasttan başlatılması Saba makamının lahni yapısına uygun düşmediği Rast perdesinden Çargâha kadar bir Rast dörtlüsünün gösterilmiş olması Saba makamında kullanılmayan bir dörtlü olarak bulunuşu makamın bir değişik türü anlamını vermekte ise de Rast dörtlüsünün bazı eserlerde kullanıldığını görüldüğü için Rauf Yekta tarafından makamın bünyesinde bulunan bir dörtlü olarak kabul edildiği tahmin edilmektedir. Rast perdesindeki Rast dörtlüsünün kullanılması makamda bir geçki olarak bulunmakta ve makamı güzelleştirmek amacıyla kullanılmaktadır. Diğer tarftan Rauf Yekta Bey’in Saba makamını gösteren diğer şemasında (rast ve hicaz) ile bir beşlinin yer aldığı görülmektedir. Orta bölgedeki Hicaz dörtlüsü Çargah-Acem sesleri arasındaki hicaz dörtlüsü olarak tespit edilmiştir. Tizdeki beşli ise Hicaz beşlisi değildir Acem üzerinden yerleştirilmiş bir Nikriz beşlisi olarak gösterilmiştir. Bu şekilde bir uygulama Saba makamının lahni yapısına yabancı kalmaktadır yine eserlerin incelenmesinden anlaşılmaktadır ki tizde Acem perdesindeki Nikriz beşlisi eserlerde kullanılmamış bunun yerini Gerdaniye üzerinde bulunan Hicaz dörtlüsü almıştır. Orta bölgede bulunan ve hicaz dörtlüsü olarak gösterilen (Çargah-Acem) arası dörtlüye de Türk Müziği bestekarları eserlerde bir geçki oarak yer vermemişler. Bunun yerine Çargâhtan Gerdaniyeye kadar olan Hicaz beşlisini kullanmışlardır. Kanaatimizce Rauf Yekta Bey’in saba makamı tarifinin doğru bir yerleşim göstermediği düşünülmektedir (Kutluğ, 2000: 335).

Beşinci alt probleme ilişkin bulgular şu şekilde saptanmıştır:

Eserin ilk üç portesinde yer alan ve irticalen okunmak üzere bestelenen Dua bölümünde Saba makamının dizisi genel hatlarıyla görülmektedir.

Üçüncü portenin ikinci ölçüsünden başlayarak dokuzuncu portenin sonuna kadar olan Ayete’l Kürsî bölümünde Çargâhta ve Segâhta çeşnisiz kalışlar görülmektedir ve bu bölümde de genel olarak tam yedenli Sabalı kalışlar ağırlıklı olarak görülmektedir. Rast-Çargâh atlamasına da sıkça rastlanmaktadır. Bu bölümün kararı yedensiz olarak Dügâh perdesinde yarım kararlı yapılmıştır ve bu bölüm de irticalen okunmak üzere bestelenmiştir.

Safiye YAĞCI-Gülhan ÇOLAK

kalış yapılarak perde kaldırma yapılmıştır. 17.Subhanallah tesbihinde Çargâh perdesine dönülmüş, 18. Subhanallah tesbihinde Segâh perdesi tutulmuş, 19.Subhanallah tesbihinde ise makamın karar perdesi olan Dügâh perdesine düşülerek perde indirme yapılmıştır. Tesbihatın Elhamdülillah bölümünde cumhur bölümü bırakılarak bir kişi Düyek usulünde okunmak üzere bestelenmiştir. 18 kez Elhamdülillah tesbihi tekrarlanmıştır. Burada da Segâh, Çargâh, Neva, Çargâh, Segâh, Dügâh perdeleri sırasıyla tutularak perde kaldırma ve perede indirme yapılmıştır. Son Elhamdülillah tesbihi Cumhur olarak okunmak üzere bestelenmiştir. Allahuekber tesbihi bir kişi Düyek usulünde okunmak üzere bestelenmiştir ve bu tesbih on kez tekrarlanmıştır. Neva perdesinin alınarak Uşşaklı kalışların görüldüğü bu bölümde son Allahuekber tesbihi Segâh perdesinde bırakılmıştır. Tesbihin son bölümü bir kişi irticalen okunmak üzere bestelenmiştir.

İlahi bölümündede “Yâ Lâtîfü, Yâ Kâfî, Yâ Hafîzu, Yâ Şâfî, Yâ Kerîmü, Yâ Allâh Bâkî, Yâ Rahîmü,

Ente Allâh” esmâları zikredilmektedir. Dügâh makamında ve Sofyan usulünde Cumhur olarak okunmak üzere bestelenen bu bölüm Mahfel Sürmesi açıklamasında yer alan İlahi bölümü olarak görülse de Allah (c.c)’ın sıfatlarının yer aldığı bölüm olması hasebiyle “Esma” bölümü olarak açıklanabilir. Bölümün sonunda bir kişi okunmak üzere Sofyan usulünde bestelenmiş olup Çargâh perdesinde kalış yapılmıştır.

Eserin son bölümü olan Dua bölümü ilk iki ölçüsü bir kişi tarafından irticalen, geri kalan bölümü ise Cumhur olarak okunmak üzere Durak Evferi usûlünde bestelenmiştir. Bu bölümde bazı Saba Makamı karakterli eserlerde görülen Dik Kürdi perdesinden dolayı tam olarak da Saba Zemzeme olarak tarif edilemeyen fakat Dügâh kararlı bir geçki görülmektedir.