• Sonuç bulunamadı

Ağrıdağı Efsanesi’nde İşlenen Deyimler

THE OTTOMAN LEGACY ON THE BALKANS (CASE of BOSNIA-HERZEGOVINA)

III. Anadolu’da Ve Kafkaslar’da Yaşanan Mezalim

3. Fergana Sürgünü

Ahıska Türk’ünün ikinci büyük sürgünü 23 Mayıs 1989’da Özbekistan’ın Fergana şehrinde patlak verir.

Gurbetten İniltiler 3: Karış Karış Fergana romanında kanlı eylemlerle sonuçlanan olaylar sırasında birçok Ahıska

Türkü yaşamını yitirmesi konu edinilir. 1944 Sürgünü’nden sonra Ahıska Türk’ünün kırk yıl boyunca zorluklarla kurduğu düzeni tekrar bozmak mecburiyetinde kalması, beraberinde yeni dramlar oluşturur. Rusların kışkırtması sonucu bir grup Özbek Türkü’nün çıkardığı olaylar sonucu Ahıskalılar, ikinci kez sürgüne maruz kalır. Birinci sürgünde olduğu gibi Ahıska Türkleri hükümetin emirleri doğrultusunda dünyanın farklı yerlerine göç etmek zorunda kalır. Fergana Olayları Ahıskalı Türkü’nün yaşadığı acı deneyimlerden biri olarak tarihteki yerini alır.

Ahıska Türk’ünün özveriyle çalışıp yurt edindiği Özbekistan’ın bozkırını terk etmek zorunda kalışı, toplumun belleğinde derin bir acı olarak kalır. Bu kırk yıllık yurt edinme sürecinde sadece Sovyet Hükümeti’nin baskıcı uygulamalarıyla değil, aynı zamanda doğanın acımasızlığıyla da mücadele edişleri şöyle aktarılır: “Çünkü biz buraya geldiğimizde burası çölden ibaret değil, cehennemden ibaretti. Her taraf sürüngenlerle doluydu. Kumların altı, ağaçların üzeri yılanların meskeniydi.” (Ahıskalı, 2010: 12).

Dini ve milli değerlerden uzaklaştırılmaya çalışılan Ahıska Türk’ü, Sovyet Hükümeti tarafından asimile edilmeye çalışılır. Ancak bütün asimile politikalarına rağmen Ahıska Türk’ü, dilini, dinini, örf ve adetlerini korumak için yoğun bir çabanın içine girer. Rus Hükümeti’nin onları asimile edip “Gürcüleştirmeye” çalışmaları ve onların geçmişleriyle bağını koparıp Meshi soyundan geldiklerini iddia etmeleri itibar görmez: “Güven bana, benim değil, hatta senin yedi sülaleni araştırsan ‘Meshi’ sözünün ne olduğunu bilen bir insan bulamayacaksın, bu nasıl Meshi soyundan gelme millet oluyor söyler misin?” (Ahıskalı, 2010: 19).

Mustafa AYDEMİR

faaliyetlerine şöyle dikkat çekilir: “Sovyetler Birliği’nin güttüğü bir siyaset var, hayvanların, kuşların türünü çoğaltmak, insanların milletini azaltmak, hatta imkânı varsa tek millete indirmek. Yani Ruslaştırmaktır.” (Ahıskalı, 2010: 39).

Gorbaçov’un demokrasi, özgürlük gibi söylemleri, halkın içinde biriken ırkçılığı körükleyerek milliyetçilik duygularını harekete geçirir. Bu ortamdan etkilenen bazı Özbekler, Özbekistan’ın kendi ülkeleri olduğunu, burada yaşayan diğer halklardan daha az hakka sahip olduklarını ve refah içinde yaşamak için diğer halkların kovulması gerektiğine inanmaya başlarlar: “1988 yılına gelindiğinde; ‘Özgürlük, Milli Mücadele’ söylemleri artmaya başlamış ve sık sık Özbekler ile Özbek olmayan gruplar arasında tartışmalar, kavgalar yaşanmaya başlamıştı.” (Ahıskalı, 2010: 119).

Özbekistan’ın Fergana şehri birçok halkı barındırdığı için ırkçı söylemlerin kolayca yer bulduğu bir yer olur. 1989’da bu tür hareketlenmeler etkisini arttırır ve ilk saldırılar 23 Mayıs’ta Fergana ilinin Kuvasay şehrinde baş gösterir. Bir grup Özbek, bir plan dâhilinde Ahıska Türklerinin evlerini taş yağmuruna tutar, önlerine çıkanı linç ederler.

Gerek belediye başkanının gerekse kaymakamın koruyamadığı Ahıskalı Türkler, Özbek holiganlarına karşı direnir ve grubu şehir dışına çıkarır: “Araba ana caddeye çıktığında, caddede insanın yüreğini ürperten görüntüler vardı. Olaylar birkaç gün önce olmasına rağmen, sokaklardan hala holiganların getirdikleri taşlar, demir sopalar temizlenmemişti. Bu görüntüler olayın ne derece büyük olduğunu kanıtlıyor, acılığını gözler önüne seriyordu.” (Ahıskalı, 2010: 149).

Kuvasay’daki Türklerin bütün dünya ile irtibatı kesilir, dışarıdan şehre Özbek holiganlar bir sistem dâhilinde gönderilir: “Yolda bizi trafik polisleri durdurdu. Kuvasay’a bırakmıyorlardı; ama Özbekler geldiğinde soruyordu ‘Nereye gidiyorsunuz’ onlar da ‘Türklerle kavga çıkmış, oraya gidiyoruz’ deyince, polisler: ‘Tamam siz gidebilirsiniz.’ diyorlardı. Buna ne dersin?” (Ahıskalı, 2010:167). Bütün bu yaşananlara rağmen Rus hükümeti, anavatanlarından sürdüğü Ahıska Türk’ünü koruyamaz ve olaylar Türklerin yaşadığı diğer şehirlere sıçrar. Her şeyin bir plan dâhilinde yürütüldüğü bu olaylarda önceden Türklerin yaşadığı evler tespit edilir. 13 Haziran günü Fergana’nın Taşlak şehrinde yaşayan Türkler, dışarıdan gelen teröristler tarafından linç edilir, evleri ve arabaları yakılır: “Kuvasay’ da olduğu gibi burada da yeme içmeleri eksik değildi. Sanki birileri ziyafet veriyor, güçlü bir kol her türlü ihtiyacı karşılıyor, istediklerini anında temin ediyordu.” (Ahıskalı, 2010: 169).

Ahıskalı Türklerin bulunduğu birçok mahallede Özbekler ve Ahıskalı Türkler arasında toplantı düzenlense de saldırılar engellenemez. Yapılan saldırılarda Sovyet Hükümeti’nin etkili olduğu, romanda şöyle ifade edilir: “Sen hala anlamadın mı, bizim yapabileceğimiz bir şey yok, bu işte KGB’nin eli var KGB’nin. Senin de yapabileceğin bir şey yok. Kapına gelip anana küfretseler sağ ol diyeceksin, ta ki bu işler yatışana kadar.” (Ahıskalı, 2010: 173-174).

Taşlak ilçesinin polis şubesi teröristler tarafından saldırıya uğrar, yakalanan Türkler öldürülür. Öte yandan “Türklere ölüm!” naralarıyla sokaklarda dolaşan teröristler, Türklerin evlerini yakıp yıkmaya ve taşlamaya başlar. Bütün bu saldırılar karşısında Ahıska Türk’ünün yapabildiği tek şey, Özbek komşularının evlerine sığınmak olur. Böylece terörist Özbek gruplarına karşı yine yıllardır yan yana kardeşçe yaşayan Özbekler yardım eder. Ancak Türklere yardım eden Özbekler de teröristler tarafından cezalandırılır.

Şehri terk etmek için otobüslere doldurulan Türkler taş yağmuruna tutulur. Gözü dönmüş kalabalık tarafından otobüsün içindeki masum insanlar, yağlı bezlerle yakılır. Çocuklar hatta daha kundaktan çıkmamış bebekler öldürülür. Hamile olanlara, genç kızlara, kadınlara tecavüz edilir. Taşlak’ta bir gecede “yirmiden fazla” insan katledilir. Belediye binasına sığınan Ahıskalılar, belediye başkanının da yardımıyla otobüslere doldurulup askeri poligona götürülür. İnsan avının olduğu şehirde durum şöyle tasvir edilir: “ ̶ Arkadaşlar, şimdi kimliğinizi, malınızı mülkünüzü düşünecek halde değilsiniz. Şu an düşünmeniz gereken bir şey var o da bu cehennemin ortasından canınızı kurtarmak. Evlerinizin parasını yarı fiyatına da olsa devlet öder. Kaldı ki müdahale etmek, bunu yapamayız, çünkü silahımız var; ama kurşunumuz yok.” (Ahıskalı, 2010: 187).

Fergana’ya bağlı Vordstroy’da da durum diğer yerlerden farklı değildir. Türk ailenin yaşadığı üç yüzden fazla ev yakılır. Hatta hastanelere baskın düzenlenerek yaralı Türkler öldürülür. Terörist Özbekler, başlattıkları savaşı kazanmanın sarhoşluğuyla zafer kutlaması yapar: “ ̶ Belki o kadar kibrit bulamadık; ama neler yağmaladık neler. Kim düşündüyse kimin planıysa bin yaşasın. Bir iftirayla bin taş elde ettik, bin taşla kaç bin kuş vurduk değil mi?” (Ahıskalı, 2010: 207).

Ahıskalı Türkler çaresizce bulundukları kasabayı terk edip valilik binasına sığınır. Ancak korunamayacakları gerekçesiyle buraya alınmayan Türkler, vahşice katledilir: “Valilik binasının önünde dehşet verici bir tablo sergileniyordu. Bir tarafta öldürülen insanları sırayla uzatmışlar. Kiminin gözleri oyulmuş, kiminin kulakları kesilmiş. Kimisi boğazlanmış, kimisi yanmış, kimisi baltayla parçalanmıştı.” (Ahıskalı, 2010: 231).

Bir Sürgünün Romanı: Gurbetten İniltiler

yağmalanır: “Nereye baksan yanan evler ya da yağmalanmakta olan Türk evleri. Her eve otuz, kırk kişi hücum etmiş ki evde halı değil, döşemeleri bile söküp götürüyorlardı.” (Ahıskalı, 2010: 291).

Fergana olaylarından bir yıl sonra Ahıskalı Türkler, Moskova Hükümeti’nin belirlediği Rusya’nın beş eyaletine dağıtılır. Zaten 1944 Sürgünü’yle dağıtılmış olan Ahıska Türkleri, Fergana olaylarıyla birbirlerinden iyice koparılırlar. Gönderilen eyaletlerde kabul görmeyen Ahıska Türkleri, sürgün için belirlenen bölgelerden olmamasına rağmen Azerbaycan Hükümeti tarafından kabul edilir. Böylece altmış bin Ahıska Türk’ü Azerbaycan’a yerleştirilir.

Ahıska Türkleri sürgünü bir kader olarak yaşar; ancak vatanlarından ayrı kalmayı kabullenemez ve gittikleri yerlerde de huzuru bulamazlar. Kendi inanç ve kültürlerini rahatça yaşadıkları yer, ikinci vatan olarak gördükleri Türkiye olur. Bu amaçla Osmanlı Devleti’nin devamı olarak gördükleri Türkiye’ye göç ederler: “ ̶ Ben Türk’üm, gideceğim yer de Türkiye’dir. Dilini kabul edersem, dilimi kabul etmiş olurum, dinini kabul edersem, dinimi kabul etmiş olurum. Anlasana Ahıskalılardan başka vatansız millet kalmadı bu devlette. Amaçları bir milleti tamamen asimile etmek.” (Ahıskalı, 2010: 396).

Sonuç

Tarih boyunca birçok kez sürgüne ve toplu katliamlara maruz bırakılan Ahıska Türklerinin Türkiye’yi yurt edindikleri görülür. İncelenen romanlarda 1944 Sürgünü ve sonrasında yaşanan insan kıyımı, çarpıcı bir tarzda dile getirilmiştir. Ancak tarihi gerçeklere uygun olarak oluşturulan bu romanlarda yazarın taraflı yaklaşımı gözden kaçmaz.

Roman serisinin birinci cildi Gurbetten İniltiler’de yazar, kendi ailesinin yaşadıklarından ve duyduklarından hareketle 1944 Sürgünü’nü konu edinmiştir. Asya hala, yolculuk esnasında çocuklarını kaybeder. Sekiz kişilik aileden sadece kendisi ve küçük torunu kalır. Bununla yazar, yaşanan soykırımı vermeye çalışmıştır.

Gurbetten İniltiler 2: Yaşam Savaşı romanında hem tabiatın zor şartlarıyla hem de kolhozların mütecaviz

davranışlarıyla mücadele eden Ahıskalı Türklerin yaşam dramı Tufan ve annesi Nazife’nin yaşadıklarıyla verilmeye çalışılmıştır. Ahıska Türk’ünün sürüldüğü Özbekistan’da da rahata kavuşamadığı görülür.

Gurbetten İniltiler 3: Karış Karış Fergana romanında Özbekistan’ın Mirzeçöl bölgesinde yaşanan

katliamlara dikkat çekilir. Ahıska Türk’ünün kardeş olarak bildiği bazı Özbeklerin Rusların da kışkırtmasıyla yaşadığı ikinci soykırım, romanda detaylıca işlenmiştir.

Kaynakça

Ahıskalı, Mircevat (2006). Gurbetten İniltiler, Bursa: Emin Yayınları.

Ahıskalı, Mircevat (2007). Gurbetten İniltiler 2: Yaşam Savaşı, Bursa: Emin Yayınları. Ahıskalı, Mircevat (2010). Gurbetten İniltiler 3: Karış Karış Fergana, Bursa: Emin Yayınları.

Bayramov, Firiddin (2006). Ahıska Türklerinin Anayurda Dönüş Mücadelesi ve Fergana Olaylarının Türk

Medyasına Yansıması, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı (Yüksek

Lisans Tezi).

Biray, Nergis (2006). “Sürgünden Honaz'a Ahıska Türkleri”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür

Sempozyumu 6-7-8 Eylül, Geçmişten Günümüze Denizli, Türk Hâkimiyetinin 800. Yılı Anısına Özel Sayı: 11.

Dadayev, Azad (2013). Osmanlı Devleti-Çarlık Rusya Sınırında ve Sovyetlerin Sürgün Politikasında Ahıskalı

Türkler, Marmara Üniversitesi, (Yüksek Lisans Tezi).

Devrisheva, Fatima (2006). Ahıska Türkleri (Sözlü Kültür Bağlamında), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı (Yüksek Lisans Tezi). Gurbanov, Şamil (1990). Mesheti Türkleri, Bakü: Diderginler.

Gürcan, Kübra (2017). “Rusya’nın Ahıska’da ki Sürgünleri Sırasında Ermeniler Vasıtasıyla Ahıska

Türklerine Uyguladığı Yıkıcı Siyaset: 1. Dünya Savaşı’ndan Günümüze”, Erzincan Üniversitesi Uluslararası

Ahıska Türkleri Sempozyumu 11-12-13 Mayıs, C. 2.

Seferov, Rehman; Akış, Ayhan (2008). “Sovyet Döneminden Günümüze Ahıska Türklerinin Yaşadıkları Coğrafyaya Göçlerle Birlikte Genel Bir Bakış”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 24.

Bir Üniversitede Çalışan Personelin Çevresel Bilgi ve Davranışlarının İncelenmesi BİR ÜNİVERSİTEDE ÇALIŞAN PERSONELİN ÇEVRESEL BİLGİ VE DAVRANIŞLARININ

İNCELENMESİ