• Sonuç bulunamadı

OnbeĢ YaĢını Tamamlayıp Onsekiz YaĢını TamamlamamıĢ Çocuklar

4. ÇOCUK SUÇLULUĞU KAVRAMI VE NEDENLERĠ

1.2. TÜRK CEZA HUKUKUNDA ÇOCUKLARIN CEZAĠ

1.2.4. OnbeĢ YaĢını Tamamlayıp Onsekiz YaĢını TamamlamamıĢ Çocuklar

sırada onbeĢ yaĢını doldurmuĢ olup da onsekiz yaĢını doldurmamıĢ olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.”

Bu yaĢ gurubundaki çocukların cezai sorumluluğunun tespitine iliĢkin olarak Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2015/7885 Esas ve 2016/1229 Karar sayılı ve 24.02.2016 tarihli kararında Ģu ifadelere yer verilmiĢtir:

“…ÇKK'nın Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin

'Sosyal İnceleme Talebi, Yaptırılması ve Değerlendirilmesi' başlıklı 20 inci maddesi; “(1) Kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, çocuk hâkimleri veya Cumhuriyet savcılarınca gerektiğinde çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren inceleme yaptırılabilir. Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında çocuğun, veli veya vasisi ya da müdafi veya bu kimselerin avukatları da mahkeme

128 Y4CD, E. 2017/20440, K. 2018/1629, K.T. 25.01.2018, http://www.kazanci.com sitesinden,

veya çocuk hâkimine müracaat ederek çocuk hakkında sosyal inceleme yapılmasını talep edebilirler…” hükmü öngörülmüş,

(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından sosyal inceleme yaptırılması zorunludur.

(3) ...fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir yetkisi münhasıran mahkemeye aittir. Sosyal incelemeyi yapan bilirkişi, çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, sosyal çevre koşulları, gördüğü eğitim, fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında bir rapor düzenler. Hâkim, bu yaş grubuna giren çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığını takdir ederken, görevlendirdiği bilirkişinin hazırlamış bulunduğu raporda yer verilen gözlem, tespit ve değerlendirmeleri göz önünde bulundurur.

(4) İkinci ve üçüncü fıkralardaki hâllerde, hâkim veya mahkeme, sosyal inceleme raporu ile birlikte çocuğun işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin belirlenebilmesi amacıyla adlî tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunluluk hâlinde uzman hekimden görüş alır.

(5) ..., (6) ..., (7) Mahkeme veya çocuk hâkimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması hâlinde, gerekçesi kararda gösterilir.” biçimindedir. Maddenin:

2 nci fıkrasında; fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama, davranışlarını yönlendirme (kusur) yeteneğinin belirlenmesi işlemi, sadece 12-15 yaş grubu içindeki çocuklar için öngörülmüş bulunmaktadır.

Bu da, sözü geçen inceleme açısından diğer 15-18 yaş grubundaki çocukların kapsam dışı bırakıldığını göstermektedir.

1 inci fıkrada ise; “...Kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, ...gerektiğinde (çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren) inceleme yaptırabilir...çocuğun, veli veya vasisi ya da müdafi veya bu kimselerin avukatları da ...talep edebilirler…” denilmekle de, diğer 15-18 yaĢ grubundaki çocuklar için

sosyal inceleme yaptırılmasının zorunlu olmadığı, ancak lüzum görülmesine veya talebe bağlandığı açıkça ifade edilmiĢtir.

Fiili işlediği sırada 15-18 yaş grubunda olan çocukların ise;

Kural olarak kusur yeteneğine sahip oldukları, yani ceza sorumluluklarının bulunduğu kabul edilir. Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş ve fakat henüz onsekiz yaşını tamamlamamış çocuklar, normal koşullarda, gerçekleştirdikleri davranışların hukukî anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneğine sahip olmakla birlikte; bu kişilerin, davranışlarını yönlendirme yetenekleri yeterince gelişmemiş olabilmektedir. Bu nedenle, bu yaş grubunda suç yoluna girmiş olan çocukların, işledikleri suçlar bağlamında irade yeteneğinin zayıf olduğu normatif olarak kabul edilmiştir. Azalmış kusur yeteneğine sahip bulunan bu çocuklar hakkında kural olarak indirilmiş cezaya hükmedilir.

Bu yaş grubundaki çocukların suçun anlam ve sonuçlarını kavrayamadıkları iddiası, tam ve kısmi akıl hastalığına dair hükümler çerçevesinde değerlendirilir.

“…Suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen 30.3.2010 tarihli Sosyal İnceleme Raporunda Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde tedavi gördüğü ve işlediği suçları bu hastalığın etkisiyle gerçekleştirmiş olabileceğinden bahisle uzman bir doktor tarafından rapor tanzim edilmesinin uygun olduğunun bildirildiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle adı geçen Hastaneden suça sürüklenen çocuğa ait dosyanın getirtilmesinden sonra işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığı konusunda CMK'nın 74 üncü maddesi de nazara alınarak rapor aldırılmasından sonra,

...sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi...” (Yargıtay 5. CD. 15.12.2014, 2013/7260 - 12693 E.K.)129”

Yukarıda belirtilen Yargıtay kararında ve ilgili yasa ve yönetmelik hükümlerinden de anlaĢılacağı üzere; kanunen ceza sorumluluklarının varlığı kabul edilen, sadece haklarında verilecek cezada (daha az) indirim yapılması benimsenen 15-18 yaĢ grubu suça sürüklenen çocuklar için, "iĢledikleri fiilin hukukî anlam ve

sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranıĢlarını yönlendirme" kusur

yeteneklerinin mahkeme tarafından takdiri söz konusu dahi olmadığından; dolayısıyla (söz konusu olmayan bu hususun takdirinde göz önünde bulundurulmak üzere) haklarında sosyal inceleme yaptırılması ve rapor alınması da bahis mevzuu edilemeyecektir. Bütün bu anlatılanlar, sosyal inceleme yaptırılması zorunluluğu yönünden 15-18 yaĢ grubundaki suça sürüklenen çocukların kapsam dıĢı bırakıldığını göstermektedir.

Nitekim bu husus, bir Yargıtay kararında aĢağıdaki Ģekilde vurgulanmıĢtır: “…Suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan “çocuk” sanık hakkında, 5395

sayılı ÇKK'nın 35. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile 5237 sayılı TCK'nın 31. maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, bu yaş gurubunda olan çocuklara sosyal inceleme raporu alınması için yasal bir

zorunluluk bulunmadığından, tebliğnamedeki bozma düşüncesine

katılınmamıştır…130” (Yargıtay 2. CD. 21.10.2013, 2013/1717 – 23718 E. K.)

Diğer taraftan Yargıtay, fiili iĢlediği sırada 15-18 yaĢ grubunda bulunan SSÇ hakkında yapılan yargılamalarda SSÇ hakkında ÇKK‟nın 35 inci maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca sosyal inceleme yaptırılmamasının gerekçesinin kararda gösterilmeden hüküm kurulmasını eksik kovuĢturma kabul ederek bozma nedeni yapmaktadır.131

129

Y6CD, E. 2015/7885, K. 2016/1229, K.T. 24.02.2016, www.kazancı.com sitesinden, EriĢim Tarihi: 05.02.2019.

130 Y2CD, E. 2013/1717-23718, K.T. 21.10.2013. 131

Y2CD, 04/04/2018 tarih ve 2018/647 Esas, 2019/6672 Karar sayılı ilâmı, “…Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.11.2018 tarihli ve 2016/6-986 E., 2018/554 K. sayılı

Ayrıca belirtmek gerekir ki, 5237 sayılı TCK.nın “Sağır ve dilsizlik” baĢlıklı 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan, TCK.nın fiili iĢlediği sırada onbeĢ yaĢını doldurmuĢ olup da onsekiz yaĢını doldurmamıĢ olanlara iliĢkin hükümleri, onsekiz yaĢını doldurmuĢ olup da yirmibir yaĢını doldurmamıĢ olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanacağına dair düzenleme karĢısında, suç tarihi itibarıyla 18-21 yaĢ grubunda bulunan sağır ve dilsiz çocuklar hakkında da, 15-18 yaĢ grubunda bulunan çocuklara iliĢkin hükümler uygulanacaktır.

Son olarak, bir maddi ceza hukuku normunun uygulanmasında suçun işlendiği

zaman; ceza usul hukuku normunun uygulamasında ise işlemin yapıldığı zaman

kriteri esas alınacağından, fiili iĢlediği sırada 12-15 ya da 15-18 yaĢ gruplarında bulunmasına rağmen, kamu davasının açılmasını müteakip iddianamenin kabulü ile baĢlayan kovuĢturma aĢamasında 18 yaĢını tamamlayanlar açısından -yaĢ küçüklüğü hâline istinaden- zorunlu müdafi atanamayacaktır.132

Nitekim bu husus Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 03/04/2019 tarih ve 2018/4109 Esas, 2019/6441 sayılı ilâmında, “…Suça sürüklenen çocuk S. E.'in bozmadan sonra yakalama emri üzerine

14/01/2018 tarihli duruşmada müdafii bulunmaksızın alınan ifadesinde, müdafi istemediğini belirttiği gibi, 18 yaşını doldurmuş olması nedeniyle zorunlu müdafi atanmasının da gerekli olmadığı halde…” Ģeklinde açıklanmıĢtır. Hâl böyle iken yaĢ

küçüklüğü haricinde yasada belirtilen diğer hallerin varlığı halinde istem aranmaksızın zorunlu müdafi; yine zorunlu müdafi atanmasına dair yasada belirtilen diğer hâller bulunmasa dahi istem hâlinde de isteğe bağlı müdafi atanması gerektiğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.

içtihadında belirtildiği üzere Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaşları arasında bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında aynı Kanun'un 35/3. maddesine göre sosyal inceleme yaptırılmamasının gerekçesi kararda gösterilmeden yazılı biçimde eksik kovuşturma ile hüküm kurulması…” Benzer karar için bknz, Y2CD, 03/09/2019 tarih ve 2019/3865-6513 E.K., 03/04/2019 tarih ve 2018/2295 E. 2019/6511 K., Uyap ekranından, EriĢim Tarihi: 22/04/2019.

132

Aynı Ģekilde, suç tarihinde 18 yaĢını tamamlamıĢ olan SSÇ, duruĢmada 18 yaĢını tamamlarsa, “Zorunlu kapalılık” hâlini düzenleyen CMK m. 185 hükmü uygulanmayacak, m. 182/1 uyarınca açık duruĢma yapılacaktır.

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

YARGITAY KARARLARI IġIĞINDA SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARIN MUHAKEMESĠ

1. GENEL OLARAK

Ceza muhakemesi suç oluĢturduğu iddia edilen fiilin gerçekten iĢlenip iĢlenmediğini, bu fiilin suç oluĢturup oluĢturmadığını, nasıl ve kim tarafından iĢlendiğini araĢtırmaktadır.133

Bu araĢtırmalar sonucunda gerçeğe ulaĢmak amaçlanmaktadır. Diğer bir ifade ile ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe ulaĢmaktır.134

Ancak ceza muhakemesinde ne suretle ve ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğe ulaĢmak amaçlanmamaktadır. Ġnsan haklarına saygı gösterilerek yapılan adil, etkin ve hukuka uygun bir muhakeme sonucu maddi gerçeğe ulaĢmak amaçlanmaktadır.135

Suça sürüklenen çocuklar hakkında yapılan muhakemenin amaçlarından birisi de maddi gerçeğe ulaĢmaktır. Ancak bununla birlikte çocuk ceza adaleti yalnızca maddi gerçeğe ulaĢmayı değil çocukların korunmasını da amaçlamaktadır. Uluslararası ve ulusal mevzuatın suça sürüklenen çocuklar, daha genel ifadeyle çocuklar hakkında düzenleme içeren hükümlerinde temel ilke çocuğun üstün yararı olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla suça sürüklenen çocukların muhakemesinde

133

ġAHĠN, Cumhur; GÖKTÜRK, Neslihan, “Ceza Muhakemesi Hukuku II”, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, Ankara, 2016, s. 23; TOROSLU, Nevzat; FEYZĠOĞLU, Metin, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, SavaĢ Yayınları, 16. Baskı. Ankara, 2016, s. 171; TURHAN, Faruk, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, Asil Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, 2006, s. 152; YENĠSEY, Feridun, “Ceza Muhakemesi Hukukunda (Hukuka Uygun Bir Şekilde Elde Edilmiş) Delil”, CHD, S: 4, Y: 2007, s. 8; KOCA, Mahmut, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Deliller”, CHD, S: 2, Y: 2006, s. 207.

134 KARAKEHYA, Hakan, “Ceza Muhakemesinin Amacı”, ĠÜHFM, C: LXV, S: 2, Y: 2007, s. 125

vd.

135

„„Ceza yargılamasının amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda, somut gerçeğin her türlü kuşkudan uzak bir biçimde kesin olarak saptanmasıdır. Gerek 1412 Sayılı CYUY gerekse 5271 sayılı C.M.K. adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, öne sürülen ve olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm yasal kanıtların araştırılıp tartışılması zorunludur.‟‟ YCGK, T. 1.2.2011, E. 2010/1-253 K. 2011/11, www.kazancı.com.tr. sitesinden, EriĢim Tarihi: 07/01/2019

yapılan her türlü iĢlem ve alınan her kararda çocuğun yararı referans olarak kabul edilmeli ve bu suretle maddi gerçeğe ulaĢmaya çalıĢılmalıdır.

Ceza muhakemesi süreci, kanunda öngörülen mercilerce suç haberinin alınmasıyla baĢlayıp hükmün kesinleĢmesine kadar geçen süreci kapsamaktadır. Bu süreçte bazı kiĢiler ve makamlar görev almakta ve kanunen yetkili bu kiĢi ve makamlar tarafından da birtakım iĢlemler yapılmaktadır. Bu süreçte yapılan iĢlemler bireylerin temel hak ve özgürlükleriyle doğrudan iliĢki içerisindedir ve temel hak ve özgürlüklere müdahale söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla bu yöndeki düzenlemelerin kanunla yapılması gerekmektedir.

Ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kiĢilerin hak, yetki ve yükümlülükleri ceza muhakemesi kanununda düzenlenmiĢtir (CMK m.1) ve bu konuda genel kanun CMK‟dır. Ancak diğer bazı özel kanunlarda da muhakeme hukukuna iliĢkin birtakım farklı normlar bulunmaktadır. Bu kapsamda ÇKK da, bu özel kanunlardan biridir. Suça sürüklenen çocukların muhakemesinde ÇKK‟da ceza muhakemesine iliĢkin özel düzenlemeler bulunduğundan yani özel kanun- genel kanun iliĢkisinin varlığı gereği ÇKK uygulanacaktır. Zira çocuklar korunmaya muhtaç olduklarından onlar hakkında yetiĢkinlerden farklı kurallar kabul edilmiĢtir.136

Elbette ki ÇKK‟da yer alan muhakeme hukukuna iliĢkin düzenlemeler oldukça sınırlıdır ve suça sürüklenen çocuklar hakkında yürütülen muhakemede ÇKK‟da hüküm bulunmayan hallerde CMK uygulanacaktır. Nitekim bu durum ÇKK‟da da açıkça ifade edilmiĢtir (ÇKK m.42).

Çocuklar hakkında yapılan muhakemede gerek soruĢturma evresinde gerek kovuĢturma evresinde yapılan tüm iĢlemlerde Anayasa, CMK, AĠHS ve diğer uluslararası sözleĢmelerde yer alan kurallara azami ölçüde riayet edilmelidir. Hakkında muhakeme yapılan kiĢinin çocuk olduğu unutulmamalı, çocuğun korumaya muhtaç olduğu, bu süreçlerden yetiĢkinlerden çok daha fazla etkileneceği

136AKBULUT, Berrin, “Ceza Mevzuatında Çocuk Ve Çocukların Yakalanması, Gözaltına Alınması”,

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk AraĢtırmaları Dergisi (Nur CENTEL‟e Armağan), C: 19, S: 2, s. 542.

dikkate alınmalıdır. SoruĢturma ve kovuĢturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmelidir. (ÇKK m.4/1-g) Çocuğun yararının ve esenliğinin korunması temel ilkesine (ÇKK m.4/1-b; BM SözleĢme m.3/1) her aĢamada riayet edilmelidir. Diğer taraftan muhakeme sürecinin çocuğu yıpratacağı, bu sürecin uzamasının çocuğa zarar vereceği dikkate alınarak çocuk hakkındaki muhakemenin olabildiğince çabuk yapılmasına ve insan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usulün izlenmesine özen gösterilmelidir (ÇKK m.4/1-f; Pekin Kuralları m.20/1).

Çocuklar hakkındaki muhakeme sürecinde uyuĢmazlığın yargı dıĢı yollardan çözümüne çalıĢılması (BM SözleĢme m.40/3-b); çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak baĢvurulması gerektiği unutulmamalıdır. (ÇKK m.4/1-i; BM SözleĢme m.37/b; Pekin (Beijing) Kuralları m.13/1).

BM SözleĢmesi hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddiası ileri sürülen, bununla itham edilen ya da ihlal ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili makam ve kuruluĢların oluĢturulmasını öngörmüĢtür (BM SözleĢme m.40/3). Bu kapsamda mevzuatımızda Çocuk Koruma Kanunu, CMK ve ilgili yönetmeliklerde çocuklar hakkında uygulanacak birtakım kurallar kabul edilmiĢtir. Yine çocuklar hakkında muhakeme sürecinde rol alan makamlar da farklı olmalıdır. SoruĢturmayı çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısının yürütmesi (ÇKK m.15/1); kolluk olarak kolluğun çocuk biriminin görevli olması (ÇKK m.31); sosyal çalıĢma görevlilerinin bulunması (ÇKK m.33); çocuk mahkemelerinin bulunması (ÇKK m.25 vd.) bu anlamda önemli düzenlemelerdir.

2. SORUġTURMA EVRESĠ