• Sonuç bulunamadı

Sicilya’nın Müslüman-Araplarca fethi, sadece Sicilya için önem taşımamaktadır. Akdeniz tarihinin siyasi olarak yeniden şekillenmesinin yanı sıra Batı dünyasının sosyal ve kültürel çehresini de değiştirecekti. Kısacası İslam kültür ve medeniyeti Endülüs İspanya’sının yanı sıra Sicilya ve oradan da İtalya üzerinden tüm Avrupa’ya yayılarak Batı Dünyasına sanatta, bilimde ve iktisat gibi birçok alanda pozitif katkıda bulunacaktı. Tüm etkileri ilerleyen bölümlerde geniş geniş ele alıp değerlendireceğiz.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Sicilya ilk Müslüman-Arap saldırılarıyla daha 652 yılında tanışmıştı. Bu saldırı, bir işgal veya fetih amacıyla planlı bir şekilde düzenlenmiş bir sefere benzemiyor. Aslına bakılırsa, bu tarih sonrasında gerçekleşen birçok Müslüman-Arap saldırıları olmuştur. Bunların büyük bir kısmı Ada’yı

163 Robert de Guiscard hakkında Anna Komnena, Alexiad’da uzun uzadıya söz ediyor. Bk. Komnena, a.g.e., s. 41-60.

fethetmekten daha çok yağma ve belki de yıpratmak amaçlıydı. Hz. Peygamber’den sonra hız kazanan gaza ve fetihler, İslâm’ın “cihad” anlayışından besleniyordu. Bu anlayış doğrultusunda sırasıyla Afrika, Sicilya ve İspanya İslâm hâkimiyeti altına girdi164. Diğer taraftan, Akdeniz’de ganimet elde etme amaçlı yağmalar ve saldırılar hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için gayr-i meşru sayılan bir durum da değil. Yeter ki karşı taraf kendi inancından olmasın. Bundan daha da ötesi korsanların, bu yağmalar için din adamları veya devletler tarafından teşvik edildikleri dahi doğrudur165

. Müslüman Arapların, Akdeniz’deki maceraları onların Suriye sahillerine dayanmalarıyla başlamıştır. Onlar için Bizans’a karşı karadaki üstünlüklerini denizde de kurmak zorunluluğu ortaya çıkmıştı. Bu durumu ilk olarak kavrayan kişinin Şam’ın kurnaz valisi Muaviye’nin olduğunu görüyoruz. Denizcilik faaliyetlerine girişebilmek için Hz. Ömer’den alamadığı izni Hz. Osman’dan alınca hızlı bir şekilde ilk İslam donanmasının inşasına koyuldu166

. Akdeniz’in denizcilik konusunda en tecrübeli halkını barındıran Suriye kıyılarındaki yerlilerin kullanılmasıyla kısa sürede güçlü bir donanma oluşturuldu. Aslında ele geçirilen her bölgede meslekî anlamda mahir olan ustalar yeni efendilerinin hizmetine girmekten geri durmamışlardı167. İlk hedef olan Arvad Adası, ele geçirildi. Arkasından 649’da Kıbrıs ve sonrasında Rodos adaları birer birer ele geçirildi. Kıbrıs’a düzenlenen ilk seferde İslam donanmasının 1.700 gemiden oluştuğu belirtilir168. Bu büyük zaferler karşısında Bizans’ın şaşkına dönmemesi mümkün değildi. Müslüman-Arapların karadaki beklenmedik ilerleyişi bir dereceye kadar anlaşılabilirdi ama denizdeki bu durum sanırım Bizans imparatoru kadar o dönemde herkesi de çok şaşırtmıştı.

Muaviye’nin donanması hız kesmedi. Devam eden yedi yıl boyunca bu akınlar bir seri olarak peş peşe devam etti. Kıbrıs’ta elde edilen zafer sonrası İslam donanması, Akdeniz’i bir göletmiş gibi içinde dolaşarak Sicilya önlerinde beliriyordu. 652 yılında Suriye limanlarından 200 parça gemiden oluşan bir İslam donanma kuvveti, rotası Sicilya olmak üzere demir aldı169

. el-Belâzurî ve İbn Haldun, bu donanmanın başında

164

Francesco Guiseppe Romeo, Pirati e Corsari nel Mediterreneo, Lecce, 2000, s. 22.- Henri Pirenne, Ortaçağ Kentleri, Kökenleri ve Ticaretin Canlanması, (Çev. Şadan Karadeniz), İstanbul, 1991, s. 30. 165 P.K. Hitti, İslam Tarihi, c.3, (Çev. Salih Tuğ), İstanbul, 1995, s. 958.

166 Şahin, a.g.e., s. 64. 167 İbn Haldun, a.g.e., s. 646. 168

Seyhun Şahin, a.g.e., s. 72.- George Hill, A History of Cyprus, London, 1956, s. 284.-Theophanes, a.g.e., s. 43.

169 Michele Amari, a.g.e., vol. 1, Catania, 1933, s. 195.- Aziz Ahmad, A History of İslamic sicily, Edinburg, 1975, s. 2.- Işıltan, a.g.m., s. 591.- Şakiroğlu, a.g.m., s. 138.- el-Belazûrî, a.g.e., s. 337.- A.H.

bulunan komutanın adını Muaviye b. Hudeyc el-Kindî olarak verir170. İslam donanması, Sicilya Adası’na ulaştığında onları Bizans’a karşı isyan edip Sicilya’ya geçen Ravenna Exarhı Olympios karşıladı171. Müslüman-Arapların bu donanma kuvvetinin adayı ele geçirecek güçte olmadığı, filoyu oluşturan gemi sayısından da anlaşılıyor. Olympios ve ordusunun da yardımıyla daha çok adada yağma ve ganimet toplama işleriyle meşgul oldular. Arkasından asi Bizans Valisi Olympios’un, ordusunda beliren bulaşıcı hastalık neticesinde ölümü ve Müslüman-Arapların güçlerinin sınırlı olması nedeniyle elde ettikleri ganimet ve kölelerle Müslümanlar geri döndüler172

.

Müslüman-Arapların, Sicilya üzerine sefer düzenlemek için bekledikleri fırsat İmparator Constans II.’ın bir suikast ile Sicilya’da öldürülmesi sonucu ortaya çıkan kargaşa esnasında oldu173. Daha önce Bizans’ın bu kibirli İmparatoru’nun Sicilya’daki durumunu ve bir suikast sonucu öldürülmesini anlatmıştık. Müslüman-Araplar bu fırsatı hiç beklemeden kullanmak amacıyla kolları sıvadılar. Emevi saltanatının kurucusu ve ilk halifesi olan Muaviye b. Ebu Suyfan’ın talimatıyla düzenlenen seferde donanmanın komutanı bu kez Mısır valisi Abdullah b. Kays b. Mahled ed-Dızekî oldu. Bu sefer de ilkinden farklı olmadı. Adaya çıkan Müslüman-Araplar, şehirleri yağmalayarak birçok değerli süs eşyası, köle ve ganimet elde etmeyi başardılar174

. el-Belâzurî, bu ganimetler arasında çok değerli mücevherle süslü altın ve gümüş heykellerden söz ediyor ve bu heykeller ve kölelerin satılmak üzere bizzat Muaviye tarafından Basra’ya ve Hint diyarına gönderildiğini bizlere aktarıyor175

. Bunlara ilave olarak seferlerde ele geçirilen esirlerden bir kısmı Dımaşk (Şam)’da meskûn edilmişti176

.

Miranda, “The İberian peninsula and Sicily”, The Cambridge History Of İslam, vol. 2.A., Cambridge, 2008, s. 432.

170 el-Belazûrî, a.g.e., s. 337.- İbn Haldun, a.g.e., c. I, s. 646. 171

Olympos’un Müslümanları karşılaması tesadüf müdür yoksa değil midir? Akılları karıştıran bir soru olarak karşımızda duruyor. Olympios’un isyan ettikten sonra Sicilya’ya gelmesi ve arkasından da Muaviye’nin Sicilya üzerine bir donanma göndermesi bize göre pek de tesadüf değildir. Belki de Muaviye, bu asi idareciden kendisini bu sefere teşvik eden bir haber almıştı. Böyle bir haber üzerine bu seferin düzenlenmiş olması da ihtimal dâhilindedir.

172 Işıltan, a.g.m., s. 591.- R. Archibald, Naval Trade and Power, New Jersey, 1951, s. 56.-Ahmad, a.g.e., s. 2.- Moreno, a.g.m., s. 170.

173

Constans’ın ölümünün ardından Sicilya’da baş gösteren kargaşayı, Müslüman-Arapların duymamış olmasıı pek muhtemel görünmüyor. Adaya yapılan ilk saldırının da ikincisi gibi mutlaka bir istihbarat alınması sonucunda gerçekleştiğine dair ortaya koyduğumuz görüşümüzü, bu durum destekliyor.

174 Işıltan, a.g.m., s. 591.-Archibald, a.g.e., s. 56.-Ahmad, a.g.e., s. 2.-Şakiroğlu, a.g.m., s. 138. 175 el-Belazûrî, a.g.e., s. 337-338.- Moreno, a.g.m., s. 170.

176

Theophanes, a.g.e., s. 47.- Moreno, a.g.e., s. 171.- Moreno, Theophanes’i kaynak göstererek 670’de gerçekleşen saldırının ardından Sicilya’dan getirilen esirlerin, Şam’a yerleştirildiğini ifade ediyor. Sicilya’dan getirilen bu esirlerin Şam’da meskûn edildikleri doğru olmakla beraber, Theophanes bu tarihi 664 olarak belirtiyor.

9. yüzyıla kadar Sicilya üzerine Müslüman-Arapların saldırı ve yağmaları sürüp gitti. Bu durum, artık Sicilya için de Müslüman-Araplar için de alışılagelmiş bir durumdu. Müslüman-Araplar için bu yağmalar her şeyden önce sade bir korsanlık faaliyetinden öteydi. Bu saldırılar esasında dinî bir kavramın içinde yer alıyordu. Onlar için gayri Müslimlere ve onların topraklarına yönelik saldırılar “gaza” ve bu mücadeleye katılanlar da “gazi” olarak nitelendiriliyordu177

. Bu arada Müslüman- Araplar Sicilya’yı ne kadar arzularsa arzulasın, Bizans için Sicilya, vazgeçilmezliğini koruyordu. Bundan da öte Sicilya, batı Akdeniz’de Bizans’ın varlığı demekti. Aynı zamanda kuzey Afrika’daki Müslüman-Arap ilerleyişi karşısında bir üs olarak elde tutulması zorunlu stratejik bir noktaydı178

.

Özellikle kuzey-Afrika valisi Musa b. Nusayr’ın valiliği döneminde Sicilya üzerine Müslüman-Araplar, düzenli olarak yağma ve ganimet elde etme amacıyla seferler yaptılar179

. Halife b. Hayyat, bu seferlerden bazılarını bizlere detaylı olmasa da aktarmaktadır. Halife’nin anlattıklarından bu seferlerin fetih amacından ziyade ganimet elde etmek amaçlı olduklarını rahatlıkla anlayabilmekteyiz180.

Emevi saltanatının son günlerinde Abdurrahman b. Habib el-Fıhrî ve kardeşi Abdullah, Sicilya ve Sardunya adalarını fethetmeyi isterken buna göre hazırlık yapmayı planlamalarına rağmen Abbasiler’in iktidarı ele geçirmeleriyle onların planları da son buldu. Saltanat ve hilafet makamının el değiştirmesi kısa bir süre için dahi olsa İslam âleminin kargaşa yaşamasına neden oldu. Bu esnada da Sicilya, kısa süren bir sakinliğe kavuşmuş oluyordu181. Arapların yeniden Sicilya kıyılarında görünmesi ise artık orayı

fethetmek amacıyla yapılacaktı. Bu amacı gerçekleştirecek olanlar ise kuzey Afrika’da hâkimiyetlerini kuran Ağlebîler’den başkası değildir.

Abbasiler döneminde kuzey Afrika, oldukça büyük bir önem arz etmekle beraber bir o kadar da kargaşanın yaşandığı bölgeydi. Asayişi sağlamanın zorluğunun yanı sıra Abbasilerin egemenliğini kabul ettirmek de kolay olmuyordu. Harun er-Reşid

177

JOHN H. Pryor, Akdeniz’de Coğrafya, Teknoloji ve Savaş, (Çev. Füsun Tayanç-Tunç Tayanç), 2004, s. 110.

178 Ahmad, a.g.e., s. 2. 179

Moreno, a.g.e., s. 171.- Sicilya’ya yağma amacıyla yapılan sayısız birçok sefer gerçekleşmiştir. Bunların birçoğu bilinmemekle beraber bazıları kronikçiler tarafından kaydedilmiştir. Bu seferlerden birini de İbn Kuteybe, bizelere anlatmaktadır. İbn Kuteybe’nin kaydettiğine göre; Hicrî 86 yılında gerçekleşen bu seferde Sicilya Adası’nın Syracuse şehrine saldıran Müslüman-Araplar, şehri ele geçirip yağmaladıktan sonra geri çekilmişlerdi. Bkz. İbn Kuteybe, Ebu Muhemmed Abdullah b. Müslim, el- İmâme ve’s-Siyâse, Biblioteca Arbo-Siculo, M. Amari, Lipsia, 1857, s. 163.

180 Halife b. Hayyat, Tarihu Halife b. Hayyat, Halife b. Hayyat Tarihi, (Çev. Abdulhalik Bakır), Ankara, 2001, s. 390-415.

döneminde “İfrikiyye” olarak adlandırılan bölgede Abbasiler adına otoriteyi sağlamak adına İbrahim b. Ağleb idareciliğe talip oldu. Bunu Harun er-Reşid’e ısrarlı bir şekilde iletmesinin ardından 800 yılında Harun er-Reşid tarafından İfrikiyye valisi olarak atandı182

. Bu tarih İbrahim b. Ağleb’in kurucusu olduğu Ağlebîler Devleti’nin kuruluş tarihi olarak da kabul edilir.

Ağlebîler, Abbasilere bağlı olmalarına ve Abbasiler adına hutbe okutmalarına rağmen yarı bağımsız bir devlet anlayışı dâhilinde hareket ediyorlardı183

. Günümüzün Tunus sınırları içinde olan bu devlet, bir asrı aşkın bir dönem hüküm sürdü. Aynı dönemde Fas’ta ise İdris b. Abdullah’ın liderliğinde İdrisîler Devleti kuruldu. Bu durum da bize Abbasilerin Kuzey Afrika üzerindeki etki ve gücünün sınırlarını göstermektedir.

Ağlebîler hakkında yazacaklarımız onların İfrikiyye’deki faaliyetlerinden öte Sicilya ile olan ilişkileridir. Esasında Ağlebîlerin tarihine bakıldığında Sicilya’daki faaliyetleri ön plana çıkmaktadır. Eski Kartaca şehrini ele geçiren Ağlebîler, bir zamanlar Kartaca ile Sicilya arasında yaşanan mücadelenin tekrarını yeniden sahneye koydular.

Ağlebiler, ilk olarak 805 ve 813 yıllarında Sicilyalılar ile barış ve ticaret antlaşması yaptılar. Bu antlaşmalar onar yıl olarak ön görülmüştü. Antlaşma şartlarınca; iki taraf arasında esir değişimi yapılacak ve yine her iki taraf için de ticaret serbestîsi garantisi verilecekti184. Yapılan bu antlaşmalara İbrahim b. Ağleb ve halefi olan oğlu Ebu’l-Abbas zaman zaman sadık kalmadılar. Sonrasında ise Ebu’l-Abbas’ın halefi ve kardeşi olan Ziyadetullah ise bu antlaşmayı Sicilya üzerine düzenlediği yağma seferleri ile rafa kaldırmış oldu185. Öyle görünüyor ki artık Sicilya’yı fethetmek için şartların

olgunlaşması bekleniyordu.

Bu beklentiyi boşa çıkarmayacak bir gelişme uzun zaman geçmeden gerçekleşti. Bizans imparatoru II. Michael’in saltanatı döneminde 826 yılında Bizans’ın Sicilya’daki donanmasının komutanı olan Euphemios, İmparatorun kendini görevden azlettiğini ve merkezden gönderdiği Constantin Souda adında bir komutan tarafından tutuklatacağını öğrenince isyan edip kendisini Sicilya’da imparator ilan etti. Constantine Souda

182 Doğuştan Günümüze İslâm Tarihi, c. 3, İstanbul, 1989, s. 138.- Abdulkerim Özaydın, “Ağlebîler”, İA, TDV, İstanbul, 1988, s. 475.- J. Wyrtzen, “Aglabids”, Mediveal İslamic Civizilition, An Encyclopedia, vol. I, (Ed. Josef W. Meri) New York, 2006, s. 19.

183 Öztuna, a.g.e., c. I, s. 212.

184 Işıltan., a.g.m., s. 591.-Özaydın, a.g.m., s. 476. -Moreno, a.g.m., s. 171.

İmparator’un görevlendirmesiyle Sicilya’nın yeni valisi olacaktı. Euphemios, Syracuse’yı ele geçirdi. Ancak kendi adamlarından biri olan Balata’nın ihaneti nedeniyle Syracuse’da kuşatma altında kalarak zor duruma düştü186. Bu kuşatmadan kurtulma umudu kalmayan Euphemios, Ağlebîler’den yardım istemek zorunda kaldı.

Euphemios, Ağlebî Emiri Ziyadetullah’a yardımı karşılığında zafer kazanılması durumunda onu Sicilya’nın mutlak hâkimi olarak ve kendisini de onun yardımcısı olarak tanıtacağını, adanın fethi için de onlara kılavuzluk yapacağına dair söz verdi187

. Bu teklifi meclisinde tartışan Ziyadetullah, döneminin önde gelen âlimlerinden ve kadılarından Esed b. Furat’ın da desteği ile Sicilya üzerine ilk defa yağma amacıyla değil fetih amacıyla sefer düzenlenmesine karar verdi188. Esed b. Furât’ın komutasında

sefere çıkan bu donanma 70 veya 100 parça gemi, 10.000 piyade ve 700 süvariden oluşuyordu189. Bu donanma Bizans’ın asi komutanı Euphemios’un donanmasıyla

birlikte Sicilya üzerine 17 Haziran 827’de hareket etti.

Sicilya’nın güneyde Afrika’ya en yakın kıyısı olan Mazzaro’ya çıkan Esed b. Furât, burada Euphemios’un kuvvetleriyle birleşerek Balata’nın başında bulunduğu Bizans güçlerini bozguna uğrattı. Buradan hızla Syracuse üzerine yürüyüp kuşattılarsa da şehri ele geçirmek mümkün olmadı. Çünkü hem Bizans’tan hem de Venedik’ten Syracuse’ye destek geliyordu. 828 yılında Esed’in ordusunda çıkan bir salgın hastalık neticesinde ölmesiyle birlikte Syracuse üzerindeki bu kuşatma da sona erdi190

.

Esed’in yerine Muhammed b. Ebü’l-Cevârî’yi Sicilya’daki ordu, liderleri olarak seçti. Ordunun başına geçen Cevârî, mücadeleyi kaldığı yerden devam ettirdi191

. Müslümanların Sicilya’da bu devre kadar ele geçirdikleri yerlerde asayişi tam olarak sağladıkları ve artık Ada’da kalıcı olduklarını düşündükleri görülüyor. Zira Cevârî tarafından Ağlebî emiri adına kendi adının da yazılı olduğu bir para kestirdiğine şahit oluyoruz192.

186

Işıltan, a.g.m., s. 591.-Özaydın, a.g.m., s. 476. -Vasiliev, a.g.e., s. 350. -Ahmad, a.g.e., s. 6.- Bazancourt, a.g.e., 7. Bölüm, s. 8-9.

187 Moreno, a.g.m., s. 173.

188İbn Haldun, a.g.e., c. I, s. 646.– Yakût el-Hamâvî, Mücemu’l-Buldân, s. 474.-Wytrzen, a.g.m., s. 20.- W. Granara, “Sicily, İslamic Law in”, The İnternational Encyclopedia of Legal History, vol. V, (Ed. by Stanly N. Kartz), New York, 2009, s. 239.

189 Işıltan, a.g.m., s. 591- Moreno, a.g.m., s. 173.-Triani, a.g.m., s. 584.

190 Ahmad, a.g.e., s. 7.- Işıltan, a.g.m., s. 591.-Özaydın, a.g.m., s. 476-Vincenza Grassi, “Sirakûsa”, The Encyclopedia of İslam, vol. IX, Leiden, 1997., s. 670.- Von G.E. Grunebaum, The Classical İslam, New Jersey, 2009, s. 125.

Cevârî, Euphemios ile birlikte Castrogiovanni’yi kuşattılar. Oldukça korunaklı bir şehir olan Castrogiovanni halkı yaptıkları karşılıklı görüşmelerle vakit kazanıp karşı atağa geçtiler. Bu oyalama esnasında Euphemios, buranın halkı tarafından düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü. Cevârî’nin de ölmesi üzerine kuşatma kaldırıldı ve Müslümanlar, Mineo’ya geri çekilmek zorunda kaldılar193

.

Sicilya’da her ne kadar Müslümanlar, Castrogiovanni kuşatmasından başarısızlıkla ayrılmak zorunda kalmışlarsa da artık adada kök salıp tutunabilmişlerdi194. Bundan sonraki mücadeleleri ise kalıcı olarak adanın tamamını ele geçirmekti. 830 yılına gelindiğinde adada durum değişti. Ağlebî emiri Ziyadetullah’ın gönderdiği takviye kuvvete Endülüs Müslümanları’ndan da destek geldi. İki kuvvet Endülüs’ten gönderilen komutan olan Asbağ b. Vekil el-Hevvanî’nin komutası altında toplandı195. Adaya doğru yola çıkan toplam gemi sayısı 300, asker sayısı ise 20 bin ile

30 bin arasındaydı196. Fakat Ağlebîler tarafından beklenmedik bir gelişme oldu. Asbağ,

adaya Endülüs Emevileri adına el koyduğunu ilan etti. Bunun üzerine Ağlebîler ile Endülüs kuvvetleri arasındaki birliktelik fazla uzun sürmeyecekti197

.

İlk olarak Mineo’da savunmada kalan Müslümanlar kurtarıldı. Bu noktaya Endülüs’ten gelen kuvvetler sevk edilmişti. Asbağ, buradaki Bizans kuvvetlerini yenip Müslümanları kurtardıktan sonra, Caltenisetta’yı kuşattı. Ancak Şehrin kuşatması esnasında yeniden bir salgın hastalık orduda kendini gösterdi. Asbağ ve ordunun bazı ileri gelen komutanları bu salgın hastalık neticesinde yaşamlarını yitirdiler. Bizans’ın Sicilya kuvvetleri, bunun üzerine Endülüs ordusuna karşı yoğun ve yıpratıcı bir saldırıya geçti. Bozguna uğrayan Endülüs ordusu apar topar adayı terk edip Endülüs’e geri döndü198

. Ancak Ağelebî emirinin gönderdiği kuvvetler, bu esnada Palermo’yu kuşatma altına almayı başarmışlardı. Endülüs ordusundan bazı askerler de Ağlebîlerin ordusuna katıldı.

Palermo, Sicilya için çok şey ifade ediyordu. Sonrası için de edecekti. Palermo’nun ele geçirilmesi ve kaybı her iki taraf için de birçok şeyi değiştirecekti. Tüm gücüyle karşı koymasına rağmen Palermo, şehrin Bizanslı idareci tarafından bizzat

193 Işıltan, a.g.m., s. 592.-Özaydın, a.g.m., s. 476.

194 A.L. Udovicth, “İslamic Sicily”, Dictionary of the Middle Ages, vol. XI, (Ed. by Joseph R. Strayer), New York, 1989, s. 261.- Savelli, a.g.e., c. 1, s. 41.

195

Işıltan, a.g.m., s. 592.- Özaydın, a.g.m., s. 476.- Ahmad, a.g.e., s. 9. 196 Moreno, a.g.m., s. 174.- Işıltan, a.g.m., s. 592.

197 Öztuna, a.g.e., c. 1, s. 214.

Müslüman-Araplara teslim edildiğinde tarih 831 yılı Eylül ayının başlarıydı. Artık İslamiyet, Palermo’nun ele geçirilmesiyle adanın kalbine oturmuş bulunuyordu199

. Bundan sonra Palermo, aynı zamanda Müslümanlar’ın donanmalarının üssü de olacaktı. Burada işleyen bir de tersane vardı. Bu tersane sayesinde Müslüman-Araplar, donanmalarını güçlü tutarak Akdeniz’de mücadele edebiliyorlardı. Tüccarları ise kolayca gezinebildikleri bu sularda güvenle ticaret yapabilme olanağına sahip oldular200.

Bizans’ta ise İmparator Michael, 829’de öldü. Ardılı ise Theophilos oldu. İmparator Theophilos, olukça kültürlü ve kendini iyi yetiştirmiş biriydi. Arap Kültür ve sanatını da oldukça iyi tanıyor ve hayranlık derecesinde ilgi duyuyordu. Arap kültürüne ilgisi olan İmparator ne yazık ki Müslümanlarla mücadele etmek zorunda kalıyordu201. Üstelik bu mücadele Bizans’ın hem doğusunda hem de batısında sürüp gidecekti. Abbasi Halifesi Me’mun; Bizans’ın batı topraklarındaki mücadelesinden yararlanarak Anadolu topraklarına akınlar düzenletiyordu. Bizans’ın bu durumu, elbette ki Sicilya’daki Müslüman-Arapların da işini kolaylaştırıyordu.

Sicilya’da ise artık Müslümanlar’ın iki önemli sorunu vardı. Birincisi artık kalıcı oldukları adanın idari organizasyonunu sağlamak ve mutlak hâkimiyetlerini adanın tamamına yaymak olacaktı. Bu nedenle Ziyadetullah, Sicilya valiliğine yeğeni olan Ebu Fihr Muhammed b. Abdullah’ı tayin etti. Ebu Fihr, Müslümanların ilk Sicilya valisi oldu202. Palermo ise emirliğin merkezi ve askeri harekâtların üssü oldu203.

Ebu Fihr, Castrogiovanni dâhil olmak üzere, adanın Bizans hâkimiyetinde olan bölgelerine birçok başarılı akınlar düzenledi. Ebu Fihr, Sicilya’da Bizans kuvvetlerini oldukça zayıflatmışken, kendi ordusu içinde patlak veren bir isyanın sonucunda öldürüldü. Belki de bu olay adanın tamamının fethedilmesini geciktirmiş oldu. Ebu Fihr’i katleden isyancılar Bizans kuvvetlerine sığındılar(835). Ebu Fihr’in ardından yerine Fazl b. Yakûb geçti. Aynı yıl içinde Sicilya Emirliği’ne Ebu Fihr’in kardeşi olan Ebu’l-Ağleb İbrahim b. Abdullah tayin edildi. Ebu’l-Ağleb de kardeşi gibi Sicilya’da başarılı askeri faaliyetlerde bulundu. Bizans kuvvetlerine birçok defa yıpratıcı akınlar

199 Ahmad, a.g.e., s. 10.- Moreno, a.g.m., s. 174-Şakiroğlu, a.g.m., s. 138.-Işıltan, a.g.m., s. 592.-Özaydın, a.g.m., s. 476.- Bazancourt, a.g.e., 7. Bölüm, s. 15.- Daniel Norman, The Arabs And Medieval Europe, London, 1973, s. 24.- Will Durant, İslâm Medeniyeti, (Çev. Orhan Baheddin), İstanbul, 1989, s. 183. 200

Pirenne, Ortaçağ Kentleri, Kökenleri ve Ticaretin Canlanması, s. 30. 201 Ostrogorsky, a.g.e., s. 195.

202 Öztuna, a.g.e., c. 1, s. 213.

düzenledi. Castrogiovanni’yi kuşattıysa da almayı başaramadı. Cefalu şehrini ise kuşatma altına aldı(837)204

.

Ziyadetullah, 11 Haziran 838’de vefat etti. Yerine kardeşi Ağleb b. İbrahim geçti. Onun zamanında da adada başarılı askeri saldırılar yapıldı. Ancak Ziyadetyullah’ın ölümü üzerine ordu Cefalu’dan geri çekilmişti. Bizans doğu sınırlarında da Araplardan oldukça muzdaripti. Mu’tasım Bizans’ın önemli kalelerinden biri olan Amorion’u zapt etmişti. İmparator öylesine zor bir durumdaydı ki Fransa’dan ve hatta Venedik’ten dahi yardım isteyecek kadar aciz kalarak hangi kapıya koşacağını şaşırmıştı205

.

Bundan sonraki tarihlerde Ağlebîler, Sicilya’da hâkimiyetleri altına giren toprakları genişlettiler. Emir I. Muhammed dönemine gelindiğinde Araplar, Sicilya’daki mücadeleyi arttırarak adanın doğu kısmına daha çok yöneldiler. Müslümanların ordu komutasını, el-Fazl b. Ca’fer el Hamdanî yürütüyordu. 843 yılında kuşatılmış olan Messina, Müslümanlar’a teslim olmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Bizans’ın İmparatoriçesi Theodora tarafından Sicilya’ya gönderilen takviye Bizans kuvveti de bozguna uğradı206. Bu arada Napoli şehri de Hamdanî’ye itaatlerini bildirmişti207. Artık

adada Bizans’ın elinde olan önemli müstahkem mevkiler hızlı bir şekilde Müslüman- Arapların eline geçiyordu. Öyle görünüyor ki Palermo’nun düşüşü sonrakilerin habercisi olup Müslümanları cesaretlendirirken, karşılarındakileri ise umutsuzluğa sevk ediyordu.

Bu arada İtalya kıyılarına sürekli devam eden saldırılar sonucunda Bari şehri ele geçirildi (845). Burada müstakil ancak Abbasîlerin adına hutbe okutulan bir şehir emirliği veya krallığı kuruldu. 871 yılına kadar burada Müslüman-Araplar hüküm sürdüler. Şehri İslamî bir havya büründürmek adına imar faaliyetlerinde bulunup bir de