• Sonuç bulunamadı

2.2. Özdemir Asaf’ın Edebî Kişiliği ve Eserleri

2.2.2. Özdemir Asaf’ın Eserleri

2.2.2.2. Nesir Kitapları

Yazarın ilk nesir kitabı 1961 yılında kendi yayınevi tarafından basılan Yuvarlağın

Köşeleri isimli kitabıdır. Kitap özdeyiş niteliğindeki kısa sözlerinden oluşur. Kitap iki

bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kitabın ilk baskısında tek başına yer alan otuz üç başlık altında dört yüz otuz iki etika2 yer almaktadır. Yazarın ölümünden sonra yapılan baskısına ailesinin isteği üzerine ikinci bölüm olarak elli sekiz başlık altında yedi yüz dört etika daha eklenmiştir.

Yazarın bu eseri, sanatının felsefî yönünü en açık şekilde gördüğümüz eseridir. Yazar varoluşçu yaklaşımı ile insanın karşılaşacağı her türlü olumsuzlukları dile getirmekte ve ona kısmen öğütler vermektedir.

Yazarın şiirlerindeki sen-ben ikilemi düz yazı türündeki eserlerinde de vardır. Bu ikilemi anlamaya çalışma, çözüm yolu arama ve zamanından kaçma isteği okuyucuya yansır.

Yazar toplum adamı kimliği ile toplumda karmaşa yaratan sorunları da dile getirir ve okuyucuya ahlâkî, toplumsal değerlere dair bakış açısını yansıtır. İnsanın toplum içinde yalnız kalmasının sebeplerini kendi bakış açısına göre sıralar. Toplum içinde ve ikili ilişkilerimizde önem vermemiz gereken asıl değerleri, kavramları ve durumları tanımlar:

‟Gerçek değer: Gelmesi boşluk dolduran değil, gitmesi boşluk yaratan.”

(Asaf, 2004c: 242)

Şairin şiirlerinde gördüğümüz zıt ve çelişkili kavramlar arasındaki bağı, bu bağı sorgularken yaşanılan umutsuzlukları bu etikalarda da görmekteyiz. Kitapta

2 Felsefî sözler. Etika, Ethica veya Törebilim gibi isimlerle Türkçeye çevrilmiş, özgün tam adı Ethica Ordine Geometrico Demonstrata olan Baruch Spinoza'nın ünlü felsefî eserinden gelmektedir.

39

Ölmek”, ‟Yitirmek-Kazanmak”, ‟Geçmiş-Gelecek”, ‟Susmak-Söylemek”, ‟Zengin-Yoksul”, ‟Yarış ve Savaş” zıt ifadelerden oluşan birçok başlık vardır.

Şair şiir dilinde kullanılması gereken kelimeler, dil-kültür ilişkisi, sanatın amacı gibi konular ile ilgili de fikirlerini söylemiştir.‟Dil” başlıklı etikasında şiir ve nesir dilinde yeni kelimelerin kullanılması üzerine düşüncelerini aktarmıştır:

‟Aman yeni bir sözcüğü kullanırken çok çok dikkat ediniz.Eskiyi tutanlar sizi çok ileriye atmasın, eskilerin haksızlığını geciktirmiş olursunuz. Öz dil diye bir dil yoktur. Duru dil vardır..” (Asaf, 2004c: 17)

‟Kültür” isimli etikasında kültürün tanımını şöyle yapmıştır:

‟Kültür, çağdaş ve güncel olanı, ona en yakın anlamayı sağlayan tek yetenektir ki çağdaş ve güncel şeylerden öncekilerle edinilmiş bir şeydir.”

(Asaf, 2004c: 244)

Okumanın kutsal gücüne inanan şair, bunun önemini ve gerekliliğini aynı etikasında şu şekilde vurgulamıştır:

‟Kitap aydının bahçesi, yobazın mezarı, aymazın hücresidir.”(Asaf, 2004c:

245)

Şairin deneme kitabı Özdemir Asaf’ça şairin ölümünden sonra 1988 yılında basılmıştır. Bu kitaptaki denemeler otobiyografik nitelik taşımaktadır. Kitabın giriş kısmında tür olarak otokopi-deneme yazar.

Kitaptaki yazılar şairin hayatını, çocukluğunu, ailesini ve sanat hayatını anlatması bakımından oldukça önemlidir. Şairin hayatına dair karanlık kalan birçok kısım bu kitapta açığa çıkmaktadır. Şair ‟Ev” isimli otobiyografisinde doğumunu ayrıntılı şekilde anlatır. Yine ‟Hazırlanırken” isimli eserinde ruhunda derin yaralar bırakan babasının ölümü üzerine geniş bilgi verir. ‟Fareyi Okumak” isimli denemesinde askerlik yıllarına dair ufak izler aktarır.

‟Tüm dünyayı Kucaklamak istedim Kollarım yetişmedi”

Yukarıdaki meşhur dizeleri ile başlayan kitapta şair, yaşama dair izlenimlerini de aktarmıştır:

‟Yaşamın türlü görüntüleri (insandan insana) olduğu gibi, türlü yaşantıları var (bu insandan insana ve insana insandan).Bu görüntüler ve yaşantılar

40

(yaşam parçaları; aralıklı) olduklarınca yansıdıkları gibi, olmadıkları ya da olduklarından başka türlü de yansıyorlar.” (Asaf, 2004b: 116)

Şair dil ve sanat anlayışına dair yorumlar yapar. Şiirin haritasını kendisine özgü çizen sanatçıları eleştirenleri eleştirir. Edebiyatın tanımını şu şekilde yapar:

‟Edebiyat hayatı ileride olmayacaklarla şimdi olmayacakların bir Savaşıdır

Yarışıdır demeyelim de

kapasite beklemesidir deyelim.” (Asaf, 2004b: 102)

Yazar her şeyden önce okuyucusuna değer verir. Asıl amacı nasihat vermek, yol göstermek değildir. Kendi hikâyelerinde, kendi hikâyelerimizi bulup yalnız olmadığımızı görmektir. Dünyaya geldiğimizde yalnız ve savunmasız olduğumuzu biliyoruz. Karşımıza çıkan her olumsuzlukta umutsuzluğa kapılıyoruz. Küçük ya da büyük düşmanlarımız var. Çare bulamadığımız zamanlar muhakkak. Kaçış aradığımız durumlar da. Kendi hikâyelerimizin bazı dönemeçlerinde başkalarının hikâyelerini yakalamak ve görmek, bizi de o hikâyelerde göstermek gerekir. O zaman her şeyin farklı olacağına inanır Asaf:

‟Benim hikâyelerim sizin hikâyelerinizdir. Ben kendi hikâyelerimi sizinkilerin arasına serpiştirdim. Sizin hikâyelerinizin birçok yerlerini başkalarına bıraktım, kalanlarını biraz sıkıştırdım, o kadar.” (Asaf, 2004b: 147)

Ça ve Yuvarlağın Köşeleri kitaplarında düşünce kimliği ile karşımıza çıkan yazarı, Dün Yağmur Yağacak isimli nesir kitabında öykücü kimliği ile görmekteyiz. Kitabın ilk

baskısı 1987 yılında yapılmıştır.

Yazarın kitabındaki bu öyküler, tema olarak oldukça karmadır. Yazar, bazen kısa aşk hikâyeleri, bazen merak unsurunun ön plana çıkarıldığı uzun soluklu hikâyeler ele alır. Bunun dışında işsizlik, toplumdaki sınıf farkı, kurumlardaki alt-üst ilişkisi, kör inançlar gibi birçok konuya değinir. Yazarın ‟Ben Ben’im” hikâyesindeki patron-memur karakterleri arasında geçen diyalog, kurumlardaki bozuk düzeni ve sindirilmiş insan portresini anlatması bakımında dikkat çekicidir:

‟Patron: Madem ki zam isteğinizde direniyorsunuz., Hesaptan da iyi anlarım diyorsunuz.. Şimdi göreceğiz!.. Alın kalemi yazın bakayım. Ben ayda size., değil mi? 1450 lira veriyorum. Yalnız bu arada 30’lu aylarla 3l’lileri de hesaba katın lütfen..

Memur: 31 ’lileri ben hiç unutur muyum, patron.. Patron: Peki.. Yılda kaç gün var bakayım?

41

Memur: 366 Patron: Hayır, 365 Memur: Evet 365

Patron: 365’in içindeki fireler yok mu? Bu bir.. Kaytarma falan da var, ikiii.. Memur: Ne firesi?

Patron: Pazarlar.. O çalışmadığımız Pazarlar yılda kaç tane? Memur: 52 tane.

Patron: 365 eksi 52.. Kalır 313 iş günü. Memur: Doğru patron.

Patron: Bir de Cumartesi yarım günleri sayın. Şimdi onlar da tam oldu ya.. Yarımdan 26, iki yıldan beri de tam gün., Ona da 13 deyin, eder 39.. Çıkarın 313’den 39’u.. Ne kalıyor?

Memur: 274 patron.

Patron: Pazarları ne yapıyorsunuz, o çalışmadığınız günler?

Memur: Kırlara gidiyorum, yürüyüşe çıkıyorum.. Yürüyüş çok faydalı bir spor patron., Zindelik veriyor insana..

Patron: Yoooo.. Zaten o yüzden Pazartesi randımanlar, yorgunluklardan, geç gelmelerden ötürü düşük oluyor ya, iş çıkmıyor kimseden Pazartesi günleri.. Hele siz.. ayakta zor duruyorsunuz Pazartesileri.. Hayali fener gibi duruyorsunuz. Memur: Bir Pazarımız var efendim?..” (Asaf, 2004a: 66)

Yine toplumdaki zenginlik-yoksulluk kavramı üzerine çıkarımlarda bulunan şair bu ikilemlerle bir yankı yaratmaya çalışır, insan olmanın gerekliliklerini hatırlatır bizlere. ‟Durum” hikâyesinde insanların kendilerinden başka herkesi unuttuğu anların resmini çizer:

‟Bir yoksul gördüm. Kaldırımın kenarında büzülmüş duran bir kediyi aldı kucağına oturttu. Ve simsiyah koynundan çıkardığı simsiyah bir ekmek parçasını kediye uzattı.” (Asaf, 2004a: 83)

Bazı öykülerde yazarın hayatına dair kesitlere rastlamak da mümkündür. ‟Garıdan

Gadı” isimli otobiyografik hikâyesinde yazar, çalıştığı yılları, işini ve yaşadığı yeri

anlatır:

‟Sigorta prodüktörlüğü yaptığım yıllar hayatımın hareketli çağlarına rastlamıştır. Para kazanıyordum. Gençtim. Fakat gözüm parada değildi. Başka isteklerim vardı. İnsan tanımak, değişik günler yaşamak, yer görmek isteyordum. Bu yüzden boyuna geziyor, cebime giren paraları yalnız yeni çevreler yaratmak için harcayordum. İyi bir sigortacı olamadım. Ama o işi yaptığım sıralarda gördüklerim beni doyuruyordu.” (Asaf, 2004a: 92)

Şairin felsefî kimliği de yine öykülerinde kendini gösterir. Yaşamdaki tekdüzelikleri sorgular, inandığımız gerçeklerin doğruluk payları üzerine düşünmeye yöneltir bizleri. Doğru olanlar inandığımız şeylerin tam tersi olamaz mı? Varmak istediğimiz yere farklı bir yoldan gitmeyi denemek bize ne kaybettirir ne kazandırır? Hep gülerek mutsuz

42

olmak ile ağlarken mutlu olmak mümkün mü? Ya da dünü bugün de yaşamak? Yazar ‟Dün Yağmur Yağacak” isimli öyküsünde varlık ve yokluk kavramı üzerinde durmuş, kendisinin, bizlerin, hayatımızdaki diğer insanların ve hayatımızda olmayanların yerlerini sorgulamıştır:

‟Ben varsam ki, yokum, bana da size de benim var olduğum olağan bir sanıdır. Olmadığımın sanısından hiç de çok ayrık bir gücü yoktur. Yalnız biri kolay güldürür düşündürmez, biri düşündürür belirtmez. Benim başka birisiyle olan ilgim siz varsanızdır/ varsanız diyedir.” (Asaf, 2004a: 196)

Şair şiirleri, denemeleri, öyküleri, cümleleri ve kelimeleri ile tüm okurlarının hikâyelerinde kendine bir yer edinmiştir.

2.2.2.3. Mektupları

Şairin yukarıdaki eserleri dışında ilk eşi Sabahat Hanım’a yazdığı mektupları 2010 yılında kızı Seda Hanım tarafından kitap hâline getirilmiştir. Özdemir Asaf’ın sanat anlayışını ve edebî kimliğini tam olarak anlamak adına mektupları oldukça önemlidir. Şair ve yazar kimliğinin yanında düşünce, toplum adamı ve eleştirmen kimliği ile tanıdığımız şairin özel hayatında nasıl bir eş ve nasıl bir baba olduğunu bilmek, bu bilgilerin sanatına tuttuğu ışığı görmek gerekir.

Şairin söz varlığını kelime grubu başlığı altında incelediğimiz bu çalışmamızda mektupların türünün özel mektup olması sebebi ile bu mektuplar incelemeye alınmamıştır.

2.2.2.4. Çevirileri

Şairin ilk çeviri kitabı 1954 yılında basılan, Pittigrilli’nin Hiç Bir Kadın Bana Hayır

Demedi isimli öykü kitabıdır. Bu kitabı Fransızcadan Türkçeye çevirmiştir.

Şairin bir diğer çevirisi, 1968 yılında basılan, Andre Gide’nin Fransızca’ya aktardığı metninden çevirdiği Oscar Wilde’nin Reading Zindanı Balladı adlı eseridir. Bu çeviri şairin sanat hayatında önemli bir yer tutmuştur. Oscar Wilde şiire bakış açısı ile Asaf’ı etkileyen önemli şairler arasındadır.

Şairin Hidim isimli çeviri kitabında birçok farklı şair ve yazardan yapılmış çeviriler vardır. Bu çeviriler 2010 yılında kitap haline getirilmiştir. Kitapta, Paul Eluard, Alfred

43

de Musset, Charles Baudelaire, Federica Garcia Lorca, Nietzsche ve Paul Valery gibi sanat anlayışını etkileyen birçok şairden çeviriler vardır.

Şair ‟Andante” isimli şiirine Dante’nin ‟Başkalarının ekmeği acı, başkalarının

merdivenlerinden çıkmak eziyetlidir.” sözleri ile başlamıştır. Şair şiirlerinde ve

nesirlerinde sık sık toplumsal sorunlara eğilmiş ve olumlu-olumsuz eleştirilerde bulunmuştur. Şiir bu sözün içerdiği mesaj doğrultusunda şekillenmiştir:

‟…Açdım, deyelim/

Bir simid istedim sizden. Ya ben söylemesini bilmedim,

Ya da siz simidden korktunuz.” (Asaf, 2016b: 202)

Yazarın Ça kitabında geçen ‟Poligon” isimli yazısı Paul Valery’nin ‟Yanlış başlayan

yanlış sürer.” sözleri ile başlar. Şairin bu denemesinde, entelektüel kimliğini açıkça

görürüz. Özdemir Asaf, her şairin kelimelerinin fenerinden, bir okuyucunun kapalı perdesinin arkasına küçük bir nokta da olsa ışık tutabileceği inancındadır. Bu nedenle elli sekiz yıllık yaşamı boyunca okumayı, okuduğu her satırın güzelliğini görmeyi bilmiştir.

44

BÖLÜM 3: ÖZDEMİR ASAF’IN ŞİİRLERİNDE VE

NESİRLERİNDE KELİME GRUPLARI