• Sonuç bulunamadı

Nesimî’nin Hurufîliği ve Hurufiliğine Dair Bazı Örnekler:

Belgede Nesîmî Kitabı (sayfa 50-55)

NESİMÎ’NİN DİNE AYKIRI GÖRÜŞLERİ VE İDAM EDİLMESİNİN İSLAM HUKUKU

A. Nesimî’nin Benimsediği Hurûfîlik ve Vahdet-i Vücûd

2. Nesimî’nin Hurufîliği ve Hurufiliğine Dair Bazı Örnekler:

Nesimînin Hurufilik düşüncesini benimsemiş olduğunda hiç şüphe yoktur. Zira o, bir çok mısrasında bunu hem dile getirir, hem bununla ifti- har eder ve başkalarını da en doğru düşünce olarak gördüğü bu anlayışa davet eder.

10 Aksu, DİA, XVIII, 409.

11 Ahmet Yaşar Ocak, Zındıklar ve Mülhidler, s, 132.

12 Besim Atalay, Bektaşilik ve Edebiyatı (Osmanlıca’dan çeviren, Vedat Atila), İstanbul 1991, s. 55.

Hak’dan oldı ümmet-i Ahmed vasat Vechinün levhindedür sî vü dü hat

Nesimî Hurufî olduğu için bu felsefeyi bütün unsur ve incelikle be- nimsemiş ve bu akımın özelliklerini şahsında bulundurup şiirlerinde ifa- de etmiştir. Mesela ona göre Tanrı gizli bir hazine (kenz-i mahfi) iken mutlak ve sonsuz olan güzelliğini görünür hale getirmek istemiş, bunun için insanı yaratmış ve varlığı insanda özellikle de insanın yüzünde tecelli etmiştir. Dolayısıyla insan Tanrının güzelliğini yansıtmaktadır. Yüz, Al- lah’ın kelamıdır. İnsanın özünü ses meydana getirir, ses ise insanda söz olarak gerçekleşir. Bu sebeple Nesimî birçok Kur’an ayetini de hurufilik düşüncenin etkisi ile yorumlamıştır. Onun bu yorumları batınî unsurlar içermektedir. Mesela o, Kur’an’da geçen “Allah’ın kürsüsü“ ifadesini in- san yüzü olarak yorumlamıştır. Mesela o şöyle demektedir:

Levh-i ihlas eyledinse gönlünü ey mütteki Kürsi-i rahmana ağdın uşta arşullah’ı gör.14 Yüzündür Ayetü’l-kürsi anınçün

Kelamullah muharrem hanesidir.15

Bu ifadelerinin bir kısmı İslam düşüncesine aykırı bulunarak küfür olarak nitelendirilmiştir. Mesela onun düşüncelerinden küfür kabul edi- len şu hususlar zikredilebilir:

Hurufilikte söz çok önemli bir motiftir. Bu sebeple Nesimî hem ken- disinin hem de şeyhi Fazlullah’ın sözlerini zaman zaman vahiy olarak ni- telendirir. Mesela şöyle der:

Suretin arş ile rahmandır sözün Ey sözü hak cümle Kur’an’dır sözün16

Halbuki İslam inancına göre bu söz küfür sayılır.

Yine Hurufilikte önemli olan zuhur motifi ve buna dair görüşleri de küfür ve dine aykırı sayılmaktadır. Zira Nesimî hurufilik düşüncesi ve motifi yoluyla şeyhi Fazlullah’ı, “ilahî zuhur“ olarak kabul etmekte ve Al- lah’ın özel olarak Fazl’ın suretinde zuhur ettiğini dile getirmektedir.17 Me-

sela şeyhi için şöyle diyor:

14 Nesimî Divanı, (Haz. Hüseyin Ayan), Ankara 2014, Gazeller, 101, s.304. 15 Nesimî Divanı, Gazeller, 149, s.368.

16 Nesimî Divanı, Gazeller, 143, s.656. 17 Bk. Nesimî Divanı, Gazeller, 343, 428.

Ey Nesîmî çün refîkim Fazl imiş ya'nî ilâh Lutf ile kahr oldu vâhid hem habîb oldu rakib.18 Ahsen-i suret misin ya mazhar-ı fazl-ı ilah Kim cemalin üstüne pir ü cevandır can-ı feşan.19

Zuhur motifinin bir sonucu olarak hurufiler ve Nesimî Allah’ın Adem’de tecelli ve zuhur ettiğine inanır ki, bu küfürdür. Çünkü bu inanca göre insan yüzü, Allah’ın aynasıdır ve insanın yüzünde Allah’ın adı yazı- lıdır. Bunu ancak ehli olan görür. Allah insanın yüzünde tecelli edip ora- da görüldüğünden dolayı insan yüzüne yönelip secde etmek gerekir. As- lında onlara göre insan yüzünde görülen Fazlullah’tır, çünkü Allah onun suretinde tecelli etmektedir. Mesela o şöyle demektedir:

Ger inanmazsan ki Âdem mazharıdır Tanrının Hak Te'âlâ’nın sözünden bunca burhan buldum uş.20 Alemde tecelli kıldı Allah;

Kıl Adem’e secde, olma güm-rah!21 Adem’in suretine secde kılanlar ki, seni, Gördiler suret-i rahman didişer, gerçek imiş.

Zuhur inancını çok ileri bir boyuta taşıyan Nesimî, bu noktada İslam inancına göre kendisini küfre götüren sözler söylemiştir. Çünkü o kendi- sinde ilahî zuhuru göremeyenleri suçlamakta ve kendisinin insan suretinde zuhur etmiş rahman olduğunu söylemektedir. Mesela şöyle demektedir:

Kıble-i imân menem suret-i Rahman menem Levh ile Kur'ân menem hem orucam hem salat22

Onun küfür olarak değerlendirilebilecek sözlerinden biri de, mescid- le meyhaneyi karşılaştırıp esas ibadethanenin meyhane olduğunu söyle- mesidir. Mesela o şöyle der:

Ey mescide ibâdet evidir diyen fuzûl

Mey-hâne güncine var u gör kim ne hânedir.23

18 Nesimî Divanı, Gazeller, 17, s, 199.

19 Nesimî Divanı, Hüseyin Ayan, Ankara 1990, Gazeller, 308, s, 328. 20 Nesimî Divanı, Ankara 1990, Gazeller, 205, s,224.

21 Nesimî Divanı, Hüseyin Ayan, Ankara 2014, Mesneviler, 1, s, 154. 22 Nesimî Divanı, Hüseyin Ayan, Gazeller, 25, Ankara 2014, s,211.

Nesimî’nin İslam inancına aykırı görüşlerinden biri de, zahir ehli de- diği ve hurufiliği kabul etmeyen fakih ve sufileri küfürle itham etmesidir. Zira ona göre, zahir tarafında durup kendisi gibi aşkla meşgul olmayan zahit ve fakihler, ham, acı, aşktan nasipsiz, zevksiz, bal kavanozunu dış- tan yalayan, kaba softadır. Bu gibilerin işi gücü küfür pazarı kurarak aşkı inkâr etmek ve fetva peşinde koşmaktır. Onlar o kadar ölçüsüzdür ki, fet- va verilse şarabı bile helal sayarlar. Alim olduklarını iddia etseler de hu- rufilik hakikatini bilmedikleri için gerçekte cahildirler. Aşıklar şaraptan bile ilham alabilirken, sufiye mescit köşesinde ancak gam gelir. Hurufiliğe gönül vermeyenler gerçekte şeytana kulluk yapmaktadırlar, hatta onların kendileri şeytandır. Bu gibilerin sohbeti bile dinlenmez. Çünkü Nesimî aşkla meşgul iken zahitler aşkı ortadan kaldırmak için fetva arayışında- dırlar. Ona göre tespih çeken zahit Allah’ı zikrettiğini zannetse de gerçek zahit ve aşık kendisidir. Zahidin inandığı şeyler efsane, ağız kalabalığı ve hikâyedir. Namaz, zikir ve tespihle meşgul olan zahit hurufiliği ve onda bulunan motifleri kabul etmediği için gizli bir küfür içindedir. Dolayısıyla o, kıldığı namazla, yaptığı niyazla ve vardığı hacla kendisini kandırmak- tadır. Zira şeyhin yüzünü görmek, Kabe’yi ziyaret etmek demektir.

Nesimî’nin bakışına göre, hurufilik inancını kabul etmeyen fakir ve zahit kâfirdir, hiçbir şeyden fayda görmeyecektir, yaptığı bütün ibadetler boşa gidecektir. Bunlar şirke tevhit diye sarılmakta, ikilik ve şüphe içinde bulunmaktadırlar. Onların gerçek imanı bulmaları için hurufilik bürhanla- rını görmeleri gerekmektedir. Hurufilik hakikati olmadan bunların kurtu- luşu mümkün değildir. Zahidlenin çağırdığı cennetin aslı yoktur. Çünkü gerçek cennet şeyhin dergâhıdır. Kurtuluş şeyhin güzelliğinde bulunan gü- listandadır. Bu gülistana ulaşan hesaptan da azaptan da kurtulmuş olur.

Nesimî, fakihlerin insan menisini necis olarak adlandırmalarını ve bunun insanı cünüp ve murdar yaptığını doğru bulmaz. Çünkü ona göre asıl cenabetler aşık olmayanlar ve hurufilik inancına gönül bağlamayan zahir ehli zahit ve fakihlerdir. Ona göre puthanenin mi yoksa mescidin mi gerçek muhabbet olduğunu ancak âşık olan pir bilir. O şöyle der:

Büt-hâne ile ka'beyi vahdette fark eden Ma'nîde bâlig olmamış ol gerçi pirdir.24 Mâ vü meniden ey fakîh esriyüben belâ deme Çünkü yegâneden durur vârid ile vürudumuz.25

23 Nesimî Divanı, Ankara 2014, Gazeller, 130, s, 342. 24 Nesimî Divanı, Gazeller, 127, s, 834.

Nesîmî çün visalinden irişti cennet ü hûra Ne mahşerden hisâb eyler ne tamunun azabından.26

Onun hurufiliğini gösteren güzel örneklerden biri de bazı âyetlerden hareketle insanın yüzünde Allah’ın tecelli ettiği ve yüzdeki her bir organa verdiği şu anlamlardır:

Yüzün gördüm dedim el-hamdü li'llâh Boyun gördüm okudum kul hüvâ'llah Müselsel zülfünü gördüm mu'anber Mukavves kaşların nasrun mina'llâh.27 Suretin nakşini yazdı dedi Rabbü'l-âlemin

Hâzihî cennâti adnin fedhulûhâ hâlidîn

Gözüne ve'n-necm yazdı kaşına ve'n-nâzi'ât Alnına nasrun mina'llâh görünür ayne'l-yakîn.28 Ey yüzün nûr-ı zât-ı Yezdâni

Vey ruhundur sıfat-ı rahmânî.29

Ey yüzün nasrun mina'llâh ey saçın fethun karîb Ey beşer sûretli Rahman ey melek-sima habîb.30 Ey yüzün meydan-ı vahdet vey saçın fethun karîb Sendedir âb-ı hayâtın şemsi külli ey habîb.31 3. Nesimî’nin vahdet-i vücûdçuluğu

Nesimî, hurûfîlik yanında İbn Arabî tarafından sistemleştirilen Vah- det-i vücûd anlayışını da benimsemiş ve şiirlerinde bu görüşünü coşkuyla ifade etmiştir. En kısa tanımıyla vahdet-i vücûd, tamlama olarak varlığın birliği ve varlıkta birlik anlamına gelmektedir. Terim olarak ise gerçek ve

25 Nesimî Divanı, Gazeller, 187, s, 834. 26 Nesimî Divanı, Gazeller, 320, s,341. 27 Nesimî Divanı, Gazeller, 374, s, 395. 28 Nesimî Divanı, Gazeller, 349, s, 370. 29 Nesimî Divanı, Gazeller, 430, s, 451. 30 Nesimî Divanı, Gazeller, 17, s, 29.

31 Nesimî Divanı, Gazeller, 12, s, 25. Vahdet-i vücûd olduğunu gösteren diğer örnekler için bk. Gazeller, 449, s, 356.

tek varlık olarak Allah’ı kabul edip bütün varlıkların varlığını O’ndan al- ması sebebiyle gerçek varlık olmadığını dolayısıyla yaratan ile yaratılanla- rın varlıkta bir olduğunu ifade eden bir felsefi ve tasavvufi düşüncedir.32

Belgede Nesîmî Kitabı (sayfa 50-55)