• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: NĠYAZĠ BERKES: YAġAMI VE ESERLERĠ

3.1 NĠYAZĠ BERKES’ĠN BAZI KARAKTER ÖZELLĠKLERĠ

beklentileri, en temelde bir insan olarak “Niyazi Berkes‟i anlamak” açısından, akademik çalıĢmalarının yanına onun Türkiye‟nin geçmiĢine ve geleceğine hangi pencerelerden baktığını, diğer bir deyiĢle siyasî perspektifini de koymayı gerekli kılmaktadır.

Aynı umut ve beklentiler, 1940‟lı yıllarda baĢından geçenlerin nedenlerini ve bu bağlamda, Millî ġef Ġsmet Ġnönü‟ye duyduğu, ölümüne kadar da sönmediği görülen öfkesini anlamak açısından da önemlidir. Dolayısıyla Niyazi Berkes‟i, yalnızca akademik bir Ģahsiyet ya da Türkiye‟nin önde gelen sosyal bilimcilerinden biri olmasının ötesinde, Türkiye‟ye iliĢkin kaygıları olan, siyasal bir perspektife sahip bir kiĢi olarak da görmek bu anlamda faydalı olacaktır.

Buradan hareketle, bu bölümde, yaĢamının büyük kısmını Türk toplumunun kendine özgü yapısını analiz ederek geçirmiĢ (Ak, 2013: 199) ve bu yolda “…çağdaş bir Atatürk Türkiyesi yaratılması için neler yapılması gerektiği üzerine makaleler ve kitaplar yayınlayan” (Nasrattınoğlu, 2000: 187) Niyazi Berkes‟in kiĢiliği, siyasi perspektifi, akademik ve entelektüel kimliği irdelenecektir.

hakkında önemli ipuçları yakalamamızı sağlamıĢtır. Bu meyanda yaptığımız incelemeler neticesinde, onun birçok karakter özelliği içerisinde daha belirgin olarak öne çıkanların dürüstlük, kendine ve karĢısındakine azami saygı, iliĢkilerde duyarlılık, nezaketlilik, doğru bildiğini sakınmadan söylemek ve savunmak, biat etmemek, Ģakacı ve espiritüel bir yapıya sahip olmak, alçakgönüllü olmak,122 iĢine azami saygıyı göstermek ve en önemlisi de dakiklik ve zaman disiplini123 olduğu söylenebilir.124

Niyazi Berkes, entelektüel kimliğini de yakından ilgilendirir Ģekilde, eleĢtiri konusuna azami ciddiyetle yaklaĢan bir kiĢiliğe sahiptir. Doğal olarak bunun da, etik bir yöntemi vardır. Bu anlamda, eline aldığı tüm yapıtları yüzeyselden öte, derinlemesine bir irdelemeyle okuyan Berkes‟in, yeri geldiğinde bu yapıtları tekrar tekrar okuyarak onların derinliklerinde yatan tüm düĢünceleri görmeyi amaçlar. Nitekim bunların kanıtını, Berkes‟in (3 Mart 1967: 11) Aziz Nesin‟in Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (1966) baĢlıklı eserine yaptığı Ģu yorumlarda görmek mümkündür:

Ġki günde bitirdim. Ġlk sayfasındaki adayıĢ baĢlıbaĢına bir yapıt. Bütün kitap orada toplanmıĢ, bir anneye yazılacak en güzel, en içli bir kitabe olmuĢ. Ne yazık ki bitti;

ama daha kimbilir kaç kez okuyacağım. Onların, dıĢtan gördükleri bir değiĢim süresinin ne derinliklere kadar inen bir iç yanı olduğunu da tanımalarını isterdim.

Bizden öncekiler bizlere böyle yapıtlar bırakmadılar.

122 “1935 de kadın hakları konferansı üzerine İstanbul Üniversitesinin genç bir sosyoloji asistanı olarak

„Dünya Kadınlarının Kongresi‟ başlıklı bir yazı yazmaktan kendimi alamamıştım… Bu uzunca (ve aklımca „bilimsel‟) yazı şöyle başlıyordu.” (Berkes, Ekim 1978: 8) Yine bir baĢka örnekte Berkes (Mart 1979: 3), kendisini alçakgönüllü bir tavırla Ģöyle tanımlamaktadır; “Ozanların en hayran olduğum yanları, nedenleri bilmeden doğruyu sezmeleri, hem de güzel sözcüklerle ölümsüzleştirmeleridir. Bu vergiden nasibi olmayan benim gibi bilginlik yayaları göbeklerini çatlatırlar, yüzlerce sahife yazarlar.”

123 1950‟lerin sonundaki Uzak Asya gezisinde vardığı Lahor‟da (Pakistan) kendisine rehberlik edecek eski bir öğrencisinin evini ararken sarfettiği Ģu ifadeler, Berkes‟in (1976a: 27) duyarlı karakterinin bir göstergesidir; “Saatlerce aradıktan sonra evi buldum. Fakat ben o hale gelmiştim ki, çat kapı, ben geldim demeye utandım. Çok efendi, temiz bir gençti. Onu müşkil bir duruma sokacaktım. Belki de beni içeri alamayacaktı. Vazgeçtim, döndüm. (O, beni daha sonra otelde ziyarete geldi. Evini arayıp bulduğumu söylemedim. Bana epey yardımı oldu, sağ olsun.).” Berkes‟in (1969: 132), karĢı tarafa saygı gösterme ve değer verme anlamında bir medeniyet göstergesi olan dakiklik konusundaki hassasiyetine verilebilecek bir baĢka örnek, onun Mısır seyahatinde Sosyalist AraĢtırmalar Enstitüsü‟nü ziyaretinden olabilir; “Tam beşte zile bastığım zaman kapıya güler yüzlü, kollarını açarak beni karşılayan bir zatla yüz yüze geldim.”

124 Bazen kiĢi, baĢkasını tanımlarken, aslında kendi içdünyasından kopan kendi karakteristik kiĢilik özelliklerini dile getirmektedir. Örneğin, Berkes‟in (1997: 353), Cami Baykurt‟a iliĢkin, “Hani, oklavadan daha doğru adam derler ya, Cami Baykurt o. Çok ciddi, dürüst, eğilmeyen bükülmeyen bir adam” Ģeklindeki ifadelerinin, aynı zamanda kendini tarif ettiğini düĢündürmektedir.

Niyazi Berkes, kiĢilik yapısı gereği, neredeyse lise yıllarından itibaren, Türkiye‟nin siyasal ve sosyal sorunlarını ciddiye almıĢ ve kafa yormuĢ bir insandır.125 Sosyolojik kuram ve kavramları, bu toplumsal sorunların soğukkanlılıkla anlaĢılabilmesini sağlamak için azami önemserken, aksine Cumhuriyet devrimlerinin gerçekleĢmesi ve toplumsal devrimler yolunun açılması konularında ise fazlasıyla heyecanlı bir karakter sergilemiĢtir (Kayalı, 1994b: 142-143).

KonuĢkan kiĢiliğinin yanında, kendi deyiĢiyle, kimi zaman hocalıktan kalma bir huyla gerçekten “çenesi açılan” ve “çok kişiyi sıkarım bu yüzden” diyebilecek kadar da açıkyüreklilik gösteren Berkes‟in (1976a: 60-61) kiĢiliğine yöneltilen eleĢtirilerin, hayli sınırlı olduğu görülmüĢtür. Bununla birlikte, onun entelektüel kiĢiliği hakkında rastgelinen az da olsa bazı, kimi zaman da abartılı eleĢtiriler de yok değildir. Ancak söz konusu eleĢtirilerin içeriğini irdelediğimizde, pek de bilimsel gözükmeyen değerlendirmelerin sonucu oldukları kanaati edinilmiĢtir.126

Berkes‟in fikir dünyasının kapsamlı bir analizi yapıldığında, düĢünsel yönelimlerini yaĢamı boyunca istikrarlı ve dirayetli biçimde ve inandığı değerleri çiğnemeden muhafaza ettiği görülmektedir.127 Dolayısıyla Niyazi Berkes‟in, niteliği ve sınırları kimi

125 “Rüştiye‟yi [Ortaokul] bitirdiğimiz sıralarda okul arkadaşlarımız arasında siyasal tartışmalar oluyordu. Bu tartışmaların en çok aklımda kalanı aynı sınıfta bulunduğumuz… [bir] çocukla aramda süren bir hilâfet ile saltanat tartışaması ya da çekişmesi olmuştu… Halifelik konusu üzerine bir gün onunla o denli şiddetli bir tartışmaya girmişim ki yatağında hasta yatan annemi görmeğe gittiğimde bunu farketmiş ve sormuştu. Yastığına yaslanmış, başımı annemin dizine koymuştum. Anladım ki tartışma konumu söyleyince onun da kafasında kuşkular vardı. Ustalıklı bir biçimde beni sorguya çekmişti. Ona hilâfetin kaldırılmasının Mustafa Kemal‟in en önemli devrimi olduğunu öyle bir anlatışım vardı ki o gün annem de inandı. Nereden öğrenmiştim ben bunları? Bilmiyorum. Kafam o tür yönlere yatık olmalıydı, daha o zamandan.” (Berkes, 1997: 38-39)

126 Bu konuda verilebilecek en bariz örnek, Türk düĢünce hayatında önemli bir yere sahip Cemil Meriç‟in (1978: 84-85), Berkes‟in baĢyapıtı Türkiye‟de Çağdaşlaşma (1973) hakkında yaptığı yoğun eleĢtirilerdir;

“Sayın Berkes için çağdaşlaşmak mukaddesattan kopmaktır, mukaddesattan yani tarihten, haysiyetten, dilden, dinden. Avrupalılaşmaktan daha rezil, daha topyekûn bir kendi kendini inkâr. Türkiye‟de Çağdaşlaşma, bir misyonerin kaleme aldığı “Tarih-i Tedenniyat-ı Osmaniye”. Niyazi Berkes, cümle kurmaktan âciz bir idrak fukarası. Herhangi bir müsteşrik kadar türkçe bilmeyen bu garip yazarın tesbit ve teklifleri de kendisi kadar garip. Bu maskaralıkları teşhir etmek, zavallı gençlerimizi felâkete sürükleyen hokkabazların ruh sefaletini sergilemeye yaradığı ölçüde faydalı olacak…” Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. (Meriç, 1978: 78-86)

127 Berkes‟e göre, bir insanda bulunması gerekli temel karakter özelliklerinden birisi, tuttuğu yol göreceli olarak yanlıĢ da olsa, doğru da olsa, bu yolu mutlaka dürüstçe tutmak, yalan-dolan, riyakârlık veya bir çıkar birlikteliği içerisinde olmamaktır. Diğer bir deyiĢle insan, davasına, dünya görüĢüne bağlılıkta bile, kendine saygı duyan ve duyulan bir tutum içerisinde olmalıdır. Berkes (1969: 87), bu konuda bir örneği, 1965 sonbaharında Mısır‟da görüĢtüğü Satı al-Husrî‟nin hayatı üzerinden Ģöyle vermektedir; “Ben şahsen, onun Araplığının sırf Türkçülerin iddialarına karşı bir şey olduğuna kanaat getiremedim.

Savaşın sona ermesiyle Osmanlı devletini (eğer var idiyse) Türkçülüğü de sona ermişti. İktidara Osmanlıcı bir hükümet gelmişti. Bunda kendisi bir nazır, hiç değilse bir müsteşar olabilirdi. İyi ki

zaman azalıp, kimi zaman çoğalsa da, düĢünen, sorgulayan ve eleĢtiren muhalif kimliğini her dönem koruyabildiği söylenebilir. Aynı zamanda Berkes, geniĢ fikrî üretimiyle hem döneminin hem de geleceğin genç kuĢaklarının Cumhuriyet devrimlerinın toplumsal yeri ve önemi hakkında bilinçlendirilmelerini ilke edinmiĢ bir düĢünürdür.128 Onun hedefi, yalnızca çağı değil, aynı zamanda toplumun aydınlık geleceği olmuĢtur.

3.2 NĠYAZĠ BERKES’ĠN AKADEMĠK VE ENTELEKTÜEL KĠMLĠK