• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: NĠYAZĠ BERKES: YAġAMI VE ESERLERĠ

2.4 BĠR HAYAT BĠLANÇOSU VE MUHASEBESĠ ĠÇĠNDE NĠYAZĠ BERKES….62

Görüldüğü gibi, Niyazi Berkes‟in entelektüel dünyası, gerçekte 20. yüzyıl Türk siyaseti hayatının bir aynası niteliğindedir.118 Bu çerçevede, Karayalçın‟ın (1986: 6) “hayat bilânçosu” tanımlamasından yola çıkarak, Berkes‟in hayatının bilânçosunu da Ģu Ģekilde betimlemek mümkündür: Ticaret hukukunda bilânçolar yıl sonu bilânçosu ve tam malvarlığı bilânçosu olarak iki kısma ayrılır. Tam malvarlığı bilânçosu, genel olarak, iĢletmenin sona ermesi, tasfiyesi halinde çıkartılır. KiĢinin ölümü ise, iĢletmenin tasfiye edilmesine benzer. Meslek hayatının, özellikle de kiĢiliğinin tam bilançosu, ancak kiĢinin ölümü halinde çıkartılabilir. Bazı insanların küçük veya büyük maddî ve diğer menfaatler karĢısında kiĢiliklerini ve onunla beraber haysiyetlerini de kaybettikleri

117 Kayalı (1994a: 21), Doğan Avcıoğlu‟nun Türkiye‟nin Düzeni (1968) baĢlıklı eserinin, çok net olarak Niyazi Berkes‟ten ve onun Türkiye‟de Çağdaşlaşma‟sından etkiler taĢıdığını vurgular. Ayrıca Kayalı (ġubat 1989b: 80), Niyazi Berkes‟in daha bilinen, ancak yine de fazla dillendirilmeyen ve bütünüyle ortaya çıkarılamayan etkilerinin, Türkiye‟deki güncel siyasal yönelimlere iliĢkin olduğuna dikkat çeker.

Nitekim 1960‟larda, Türkiye‟nin güncel siyasal tercihlerinin etkilediği düĢün yaĢamını derinden sarsan Avcıoğlu‟nun Türkiye‟nin Düzeni baĢlıklı yapıtı, büyük ölçüde Berkes‟in Türkiye‟de Çağdaşlaşma (1973) ve Türk Düşününde Batı Sorunu (1975a) baĢlıklı eserlerinde geliĢtirilen düĢüncelere dayandırılmıĢtır ve “milli-devrimci kalkınma yolu” tercihi dıĢında, Avcıoğlu‟nun Türkiye‟nin Düzeni, önemli ölçüde Berkes‟in düĢüncelerinin damgasını taĢımaktadır.

118 Tanımlamanın yararlanıldığı kaynak olarak bkz. (Göksu ve Timms, 2001: 8) Yine, Göksu ve Timms‟in (2001: 10) bu kitabında, yazarların Nazım Hikmet‟in hayatına iliĢkin birçok kiĢiyle görüĢtükleri, bunlardan birinin de Niyazi Berkes olduğu görülmektedir; “Bu kitap, Nâzım‟ı yakından tanımış olan ve şairin yaşamına ve dönemine ait anılarını bizimle cömertçe paylaşan çok sayıda insanın yardımı olmadan yazılamazdı… Ayrıca, Niyazi Berkes, Nermin Menemencioğlu,…” Ancak yapılan incelemede, bahse konu kitabın sonundaki “görüĢmeler” listesinde (Göksu ve Timms, 2001: 439-440) veya sonrasındaki “Özel adlar dizini”nde (Göksu ve Timms, 2001: 441-448) Niyazi Berkes‟in isminin yer almadığı görülmüĢtür.

görüldüğü için, gerçek ve tam bilânçonun hayatın belli bir döneminde değil, ancak sonunda çıkartılabileceği acı bir gerçektir.

Niyazi Berkes‟in de, bu bilançoyu hayatının son yıllarında çıkardığını söylemek mümkündür. Bu anlamda Berkes‟in, vefatından üç yıl önce Zahide Gökberk‟e yazdığı 13 Nisan 1985 tarihli mektupta (Sezer, 2000: 182), ancak ölümle denklenebilecek bir bilançoyu Ģöyle özetlediği görülmektedir:

[1923‟te Enver‟le beraber] …tahtakurularından uyunamaz bir odada kalırdık ÇenberlitaĢ‟ta bir bekârevinde. Biraz uyuyabilmek için yattığımız yatakların ayaklarının altına su dolu konserve kutuları koyuyorduk. Zavallı tahtakuruları yaĢayabilmek için odanın iç damının üstüne üstüne kadar çıkarak oradan kendilerini üstümüze atıyorlardı. Tahtakurularından kurtulamamıĢtık. Bunak bunak düĢünürken bütün yaĢamımı bu tahtakurusu anısı semboleĢtirir diye yazıverdim. O macera hâlâ sürüyor ölünceye kadar da sürecek.

Nitekim Berkes‟in, Zahide Gökberk‟e -muhtemelen- 1985 yılında yazdığı119 bir baĢka mektupta (Sezer, 2000: 184) da, kiĢilik ve hayat muhasebesine noktayı koyan Ģu açıklamalarda bulunduğu görülmektedir:

Ben tahammülsüz bir kiĢiyim her halde. Bu yüzden üç defa evlendim. Zaten zaman zaman yaĢamımın bir muhasebesinin yaptığım zaman görüyorum ki bu yaĢam baĢtan hatalarla doludur. Ya kimi kiĢiler çeĢit durumlar karĢısında nasıl davranılacağını bilmiyor, ya da “tesadüf”ler onların karĢısına hakkından gelemeyecekleri durumlar çıkarıyor, hangisidir bilmiyorum… Ben de… kendimi bilmeyerek üniversitelerde hukuk, felsefe, “içtimaiyât”, tarih der[s]leri120 alıp iĢsiz kalınca Ankara‟da kütüphane memurluğu [yap], sonra ve sonra ta Amerikalara kadar gidiĢ sonra yine uğraĢa uğraĢa doçent ol, bir alay herifler arasında güzel bir düĢmanlık hedefi ol. Oradan atıl, sonra uğraĢa uğraĢa uzak bir diyara git, bir süre rahat et, dünyanın bir çok yerlerini dolaĢ, ondan sonra gel insanlarını hiç sevmediğin bir ülkede yerleĢ. Sonra da sabah akĢam hasret çek. Ne manasız bir yaĢam. Hani bir kahramanlık bir fevkadelik olsa hiç yanmam. Yok öyle bir Ģey.

119 Sezer (2000: 183), bu mektup için “(Tarihsiz 1985 yılında olmalı)” notunu düĢmüĢtür.

120 Gerek Berkes‟in yazdığı metinlerde, gerekse bu türlü yeni baskı yazılarda dizin ve dil yanlıĢlıkları tespit edilmiĢtir. Bu yüzden, bu nevi içinde tek harf vb. düzeltme, eklemeler içeren köĢeli parantezler, tez çalıĢmasının ilerleyen kısımlarında sunulan doğrudan alıntılanan metinlerden de görüleceği gibi, doğrudan alıntılarda sıkça kullanılmıĢtır. Kelime, terim veya tabirler içinde bu nevi köĢeli parantezlerin varlığının okuyanı yorduğu, okumayı zorlaĢtırdığı göz ardı edilmemekle birlikte, alıntı yapılan metnin orijinal yazılıĢına sadık kalmanın ötesinde, metnin daha anlaĢılır kılınması daha öncelikli tercihimiz olmuĢtur.

YaĢamımın budalalıklarından utanıyorum o kadar. Bir ara bunun öyküsünü bile yazmıĢtım. Onları okuyunca budalalığıma büsbütün ĢaĢıyorum. Onları kim basar, kim basabilir ve kim okur? ĠĢte yaĢamım böyle bir alay yararsız iĢler yapmakla geçti.

Tüm bu üzücü ifadeler, ömrünün sonlarına yaklaĢmıĢ yorgun bir düĢünürün yalnızlık ve yaĢlılık psikolojisiyle sarf edilmiĢ düĢünceleri olarak görülebilir. Ancak yine de, Gökberk‟in (akt. Toplum ve Bilim, 1989: 9) deyiĢiyle, “…bütün yaşantısı Türk Devrimi ve o çağdaş devrimi büyük bir coşkuyla yaşamak” olan Niyazi Berkes‟in çetin yaĢam öyküsü, günümüzün sosyal kaos ve vahĢetleri düĢünüldüğünde, “ÇağdaĢlaĢmanın neresindeyiz?” sorusunu tekrar tekrar sordurur niteliktedir.121

Bu bağlamda Ģimdi, tezin geçilecek yeni bölümünde, Niyazi Berkes‟in akademik ve entelektüel kimliğinin niteliklerinin kapsamlı irdelemesine baĢlanacaktır. Sonrasında ise, çalıĢmaları üzerinden Berkes‟in fikriyatının derinlemesine analizi yapılmaya çalıĢılacaktır. Bu iki yönlü analiz, Kayalı‟nın (ġubat 1989a: 8) da belirttiği gibi, Berkes‟in Türk düĢünce ve siyasî hayatına ne denli köklü katkılarda bulunduğunu ortaya koymaya çalıĢmakla kalmayacak, gelecekte baĢka araĢtırmacıların da, bu düĢünce insanının yapıtlarını -bilimsel anlama çabasını ihmal etmeden- tartıĢmalarını sağlayabilme yolunda, Türk düĢünce hayatını zenginleĢtirilmesine vesile olacaktır.

Niyazi Berkes‟e saygının da gereği herhalde bu olsa gerektir.

121 Bu tasvirde yararlanılan kaynak olarak bkz. (ġaylan, 29 Aralık 1988: 7)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NĠYAZĠ BERKES’ĠN AKADEMĠK VE ENTELEKTÜEL KĠMLĠĞĠ

Tüm entelektüelleri olduğu gibi, Niyazi Berkes‟i de, yaĢadığı dönemlerden ve çağdaĢı aydın, entelektüel ve siyasîlerden ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Söz konusu sosyo-politik dönemlerin, Berkes‟in yaĢam öyküsü üzerinden yapılacak detaylı analizi de, onun düĢünce dünyasını oluĢturan kavram ve olguların daha iyi anlaĢılmasını kolaylaĢtıracaktır. Dolayısıyla Berkes‟in görüĢleri ile yaĢadığı dönemler arasındaki etkileĢimleri ve bunların izlerini (Sarp, 2007: 46), onun yüklü fikir dünyası ile geniĢ ilgi yelpazesinde (Özlem, 2000: 136) görmek mümkündür. Kayalı‟nın (2000: 76-77) da, bu meyanda vurguladığı Ģekilde:

[Berkes‟in] …çalıĢmalarında zaman zaman beliren coĢku zaman zaman da hakim olan kötümserlik duyarlılığını çok iyi yansıtmaktadır. Bu kadar coĢkulu bir Ģekilde yazan az sayıda Türk entellektüeli bulunmaktadır. Niyazi Berkes‟in kimi zaman depreĢen heyecanı Türkiye hakkındaki beklentilerinden kaynaklanmaktadır. Çoğu baĢka entellektüelin değiĢik dönemlerde yazdıklarını okumak, değiĢik entellektüellerin metinlerini okumak gibi bir duygu oluĢturur. Fakat Berkes‟in kırk yıl aralıklarla yazdıklarını okumak aynı kiĢiyle yüz yüze olunduğu izlenimini uyandırır. Çünkü benzeri düĢüncelerin ifade edildiği rahatlıkla anlaĢılabilir.

Aradaki tek fark Türkiye‟nin o zamanki durumu konusundaki iyimserlik ya da kötümserliktir. DüĢ[ü]nceler değiĢmese bile duygular değiĢmektedir. Nitekim hangi dönemlerde daha fazla yazdığı görülürse tutumu daha iyi anlaĢılır. Bu durum, düĢüncelerinin zaman içinde istikrarlılığı, Niyazi Berkes‟i insan olarak anlamanın anahtarıdır. Zaten yazdıkları değerlendirilecek olursa belki de insan olarak en fazla tanınması gereken kiĢi Niyazi Berkes‟tir. Niyazi Berkes‟i birey olarak tanımadan, ondan daha önemlisi anlamadan düĢüncelerini kavramak mümkün değil gibi görünmektedir… Tabii söz konusu olan sadece Niyazi Berkes‟i birey olarak daha iyi tanımak değildir. Birey olarak daha iyi tanımak suretiyle düĢüncelerine daha yanlıĢsız bir Ģekilde nüfuz etmektir.

Bu kapsamda, Niyazi Berkes‟in, sosyolog, toplumsal tarihçi, iktisatçı ve düĢünür yönlerinden (Özlem, 2000: 145) beslenen akademik ve entelektüel kimliğine iliĢkin

yapılacak inceleme ve analizlerin ana eksenini, Kayalı‟nın (2000: 76-85; ġubat 1989a:

7) aĢağıdaki yorumlanmıĢ tespitleri paralelinde Ģekillendirmek mümkündür:

a. Niyazi Berkes üzerine yazan hemen herkes, onun birey olarak duyarlılıkları üzerinde durmadığı için genellikle yazdıklarını yanlıĢ anlamıĢtır.

b. Niyazi Berkes‟in yaklaĢımlarının önemsenmemesi, siyasal tercihinden kaynaklanmaktadır.

c. Hemen herkes, baĢka metinlerine olduğu gibi, Berkes‟in 1960‟lı yıllardan önce yazdığı metinlere de dikkat etmemiĢtir.

d. Niyazi Berkes üzerine Türkiye‟de -doğal olarak- ölümünden sonra yazılan metinler de, onun eserlerinin ciddi bir Ģekilde okunduğunu kuĢkulu kılmaktadır.

e. Niyazi Berkes‟in entelektüel kimliğinin ve düĢünsel tercihlerinin Ģekillenmesinde en etkili olan husus, 1940-1950 yılları arasında yaĢadıkları olmuĢtur.

f. Zaman içindeki değiĢimin, onun düĢüncesini bütünüyle değiĢtirmemesi, aktif siyaset yapmamasından kaynaklanmaktadır.

g. Bireysel duyarlılıklarının fark edilmemesi, Niyazi Berkes‟in entelektüel çalıĢmalarının ruhunun kavranmasının engelleyebileceği gibi, yayınladığı metinlerin biçimi de, akademik niteliği hakkında eleĢtirel tutumlar takınılmasına sebebiyet verebilir.

h. Niyazi Berkes‟in, Türk düĢünce tarihinde iĢlevsel bir önemi bulunmaktadır.

Ancak bu önem açıklıkla belirlenmemiĢtir.

Dolayısıyla Berkes‟in birey olarak kiĢilik, karakter ve duyarlılıkları ile entelektüel ve akademik niteliklerini, ancak bütünlüklü bir portre analizinin yansıtabileceğini söylemek mümkündür. Belki de diğer entelektüellerden farklı olarak, bu unsurlardan herhangi birinin irdelenmeyiĢi, Niyazi Berkes‟in düĢüncesinin temel karakteristikleri ile bunların derinliklerinde yatan ayrıntıların anlaĢılmasının önünde önemli bir engel oluĢturacaktır (Kayalı, 2000: 75).

Berkes‟in, Türkiye‟nin daha demokratik, daha çağdaĢ ve daha adaletli bir ülke olmasına iliĢkin arzu ve beklentileri, onun yaĢamının her döneminde temel vazgeçilmezleri olmuĢtur. Altun‟un (2004: 473) da vurguladığı gibi, onun bu evrensel umut ve

beklentileri, en temelde bir insan olarak “Niyazi Berkes‟i anlamak” açısından, akademik çalıĢmalarının yanına onun Türkiye‟nin geçmiĢine ve geleceğine hangi pencerelerden baktığını, diğer bir deyiĢle siyasî perspektifini de koymayı gerekli kılmaktadır.

Aynı umut ve beklentiler, 1940‟lı yıllarda baĢından geçenlerin nedenlerini ve bu bağlamda, Millî ġef Ġsmet Ġnönü‟ye duyduğu, ölümüne kadar da sönmediği görülen öfkesini anlamak açısından da önemlidir. Dolayısıyla Niyazi Berkes‟i, yalnızca akademik bir Ģahsiyet ya da Türkiye‟nin önde gelen sosyal bilimcilerinden biri olmasının ötesinde, Türkiye‟ye iliĢkin kaygıları olan, siyasal bir perspektife sahip bir kiĢi olarak da görmek bu anlamda faydalı olacaktır.

Buradan hareketle, bu bölümde, yaĢamının büyük kısmını Türk toplumunun kendine özgü yapısını analiz ederek geçirmiĢ (Ak, 2013: 199) ve bu yolda “…çağdaş bir Atatürk Türkiyesi yaratılması için neler yapılması gerektiği üzerine makaleler ve kitaplar yayınlayan” (Nasrattınoğlu, 2000: 187) Niyazi Berkes‟in kiĢiliği, siyasi perspektifi, akademik ve entelektüel kimliği irdelenecektir.