• Sonuç bulunamadı

B. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMELERİNE KRONOLOJİK

2. Nürnberg Askerî Mahkemesi

İkinci Dünya Savaşının bitimiyle birlikte net bir şekilde anlaşılsa da henüz savaş devam ederken bile Nazi rejiminin ve mensuplarının, iktidarları boyunca ve savaş süresince işledikleri suçlardan ötürü yargılanacaklarına dair çeşitli gelişmeler olmuştur. Londra’da, 13 Ocak 1942 tarihinde imzalanan St. James Deklarasyonu’yla savaş suçlarını belgelemek üzere BM Savaş Suçları Komisyonu kurulmuştur.

Müteakiben, müttefik devletlerin yargılama iradelerini ortaya koyan 30 Ekim 1943 tarihli Moskova Deklarasyonu ve 8 Ağustos 1945 tarihli “Avrupa’daki Savaş Suçlularının Takibi, Cezalandırılması ve Uluslararası Askerî Mahkeme’nin (Nürnberg) Statüsü’ne Dair Londra Deklarasyonu”185 yayımlanmıştır.186

184 ESER, s. 7.

185 ABD, İngiltere, SSCB ve Fransa temsilcilerinin, 8 Ağustos 1945’te Londra’da imzaladıkları Londra Antlaşmasına ek olarak hazırlanmıştır. ODMAN, s. 136-137.

186 TEZCAN – ERDEM – ÖNOK, Uluslararası, s. 287; GÜLLER – ZAFER, s. 4. Bu tarihi yargılamanın nerede yapılacağına dair karar süreci hakkında bkz. Timuçin KÖPRÜLÜ, Ulusal ve Uluslararası Ceza Hukukunda Soykırım Suçu, Yayımlanmamış Doktora Tezi, AÜSBF, 2008, s. 31.

Mahkeme’ye yönelik itirazlardan ilki, devletler hukukunda yer alan klasik anlayışa göre devletlerin devletleri yargılayamaması nedeniyle, devlet adına hareket eden siyasi ve askerî yetkililerin de yargılanamayacağıdır. Ancak bu itiraz, her devletin kendi egemenliği altında bulunan kişileri yargılama yetkisine sahip olduğu ve Almanya’nın mağlup olması nedeniyle, yargılama yetkisinin müttefik devletlere geçtiği itirazıyla karşılık bulmuştur.187

Alman liderleri, savaş suçlarından yargılayan galip Müttefik Devletler Mahkemesinin yetkisi, sanıklardan biri olan Robert Ley tarafından da 1945 yılının Ekim ayında, uzun ve etkili bir yazıyla reddedilmiştir. Ayrıca, mahkemenin hukuki dayanağı konusundaki rahatsızlık ve tereddüt yalnızca sanıklara ait değildir. İngiltere ve ABD’de de bu konuda bir görüş birliğine varamamıştır. Nürnberg Mahkemesi, Ley tarafından, bir deneme ve hatta neredeyse doğaçlama bir tiyatro olarak nitelendirilmiştir. Ancak, tüm bu açık sakıncalarına rağmen Nürnberg Mahkemesinin, modern uluslararası adaletin daimî unsuru olarak görev yapmakta olan Uluslararası Ceza Mahkemesinin esasını oluşturduğu da bir gerçektir.188

Nürnberg Mahkemesi Statüsü’nden, uluslararası suçların yargılanmasını gerektiren sonraki zamanlarda da bir kaynak olarak faydalanılmıştır. Tokyo savaş

187 Seha L. MERAY, Devletler Hukukuna Giriş, C. 2, Ajans Türk Matbaası, B. 4, Ankara 1975, s. 632, 633.

188 Richard OVERY, “Nürnberg Duruşmaları: Uluslararası Hukukun İnşası”, Ed.

Philippe SANDS (Çev. Hazal Ungan ÇALIŞKAN), Uluslararası Ceza Adaletinin Geleceği, Nürnberg’ten Lahey’e, Alfa B., 2014, s. 13, 14.

suçlarının yargılanma sürecini başlatan, General Douglas McArthur’un 19 Ocak 1946 tarihli direktifinin esasını, Nürnberg Statüsü oluşturmaktadır.189

Savaş suçlularının yargılanması hakkında 1942 yılında esaslı bir şekilde düşünmeye başlayan İngiliz Hükümeti, yargılamadan tamamen vazgeçerek, düşman liderlerin bir an evvel idam mangasıyla infazını sağlamayı, en makul çözüm yolu olarak görmüştür. İngiltere’nin savaş dönemi başbakanı olan Winston Churchill, o tarihte bile uygulaması bulunmayan “kanun kaçağı” fikrini öne sürerek, düşman liderlerinin yakalandıkları anda infaz edilmeleri gerektiğini iddia etmiştir. Öte yandan, eski Dışişleri Bakanı Henry Stimson, sanığın kendisine isnat edilen suçtan haberdar edileceği, savunma yapabileceği ve tanık gösterebileceği bir mahkeme kurulması gerektiğini savunmuştur.190

Savaşın, devletlerin eşit haklara sahip süjeler olarak başvurabileceği anlaşmazlıkların hukuka uygun çözüm yollarından bir tanesi olarak kabul edildiği bir dönemde; Mahkeme, suç isnadını, saldırı savaşı olarak belirlemiş ve bu isnadı yapmak için uluslararası hukukun geriye dönük olarak, yeniden yazılması gerekmiştir. Çünkü, ancak isnadın saldırı savaşı üzerine kurulması sayesinde, Nazi hükümetinin iktidara geldiği tarihten itibaren yaptığı tüm eylemler, soruşturma kapsamına alınabilecektir.

189 DEĞİRMENCİ, “Uluslararası Suç Kavramı”, s. 239; WERLE – JESSBURGER, s. 11.

190 OVERY, s. 15, 16.

Ayrıca bu isnat, Hitler’in egemen bir devletin başı sıfatıyla, yargılamadan bağışıklık talep etmesinin de önünde bir engel olarak nitelendirilmiştir.191

Uluslararası antlaşmalarla belirlenen savaş suçları hariç olmak üzere sanıkların gerçekleştirdiği fiiller, işlendikleri zaman için suç olarak nitelendirilmeyen fiillerdi.

Kovuşturmaya yetkili suçların bizzat Mahkemece oluşturulması, yasama ve yargı görevlerinin tek makam tarafından icrası olacağından, Batı hukuk geleneğini uygulayan devletler nezdinde onay bulmuyordu. Geriye dönük adaletin lehinde olan görüşse, işlenen fiillerin, işlendiği sırada cezai nitelik taşıdığının ve rejim tarafından korunmadıkça, kovuşturma konusu oluşturacağının faillerce bilindiği savı üzerine temellendirilmiştir. Bu savlar, hukuki dayanaktan uzaktır, ancak Mahkemenin amacı, uluslararası hukuku uygulamaktan ziyade, insan hakları ihlallerinin tazminini sağlamak ve insan haklarına dair sınırlar çizmektir.192

Nürnberg Mahkemesi, hukukun uygulanacağı bir kurumdan ziyade, siyasi bir hareket niteliğindedir. 1945 yılının Mayıs ayında göreve getirilen Amerikalı savcılar, hangi suçlar üzerinde yetkili olduklarını ve verecekleri cezaları bilmemekteydiler.

Uzun uğraşlar ve tartışmalar sonunda sanık listesi hazırlanabilmiş, ancak başta gelen sanıkların ölümüyle birlikte, yargılama fikri zayıflamış; yaz ortasına doğru, bugün dahi anlamlandırılamayan, yalnızca Alman siyasi ve askerî liderlerinin yargılanması fikri kabul edilebilir bulunmuştur.193

191 OVERY, s. 23, 24.

192 OVERY, s. 27, 28.

193 OVERY, s. 18, 19.

08 Ağustos 1945’te Londra’da toplanan ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB temsilcileri194, devletlerin yanı sıra bireylerin de uluslararası hukuk anlamında sorumlu tutulduğu, Avrupa Mihver Devletleri Büyük Savaş Suçlularının Takibi ve Cezalandırılmasına İlişkin Londra Antlaşması’nı imzalamışlardır. Bu antlaşmayla kurulduğu ilan edilen Nürnberg Mahkemesinde, tarihte ilk olarak bir devletin askerî ve sivil üst düzey yetkilileri yargılanmış ve cezalandırılmışlardır.195

19 Ekim 1945 tarihinde yayımlanan iddianamede dört suç tipi temel alınmaktadır. Bunlar, saldırı savaşı için gizli plan ve antlaşmalar yapmak suçu, barışa karşı suç, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardır. Bu iddianamede davacı dört devletten biri olan Sovyetler Birliği’nin, son on yıllık süre içinde belirtilen suçlardan üçünü kasten işlemiş olması, 196 yargılamalarda, “galiplerin adaletinin” 197 işletildiğinin bir göstergesidir.

194 Antlaşmayı sonradan, savaşta tarafsız kalmış devletlerden; Avustralya, Belçika, Çekoslovakya, Danimarka, Etiyopya, Haiti, Hindistan, Hollanda, Honduras, Lüksemburg, Norveç, Panama, Paraguay, Polonya, Uruguay, Yeni Zelanda, Yugoslavya, Yunanistan, Venezüella da imzalamıştır. Bkz. Ahmet Hamdi TOPAL, Uluslararası Ceza Yargılamalarında Cinsel Suçlar, XII Levha Yay., İstanbul 2009, s.

71.

195 TOPAL, Cinsel Suçlar, s. 71, 72.

196 OVERY, s. 28, 29.

197 Nürnberg Mahkemesine yönelik eleştirilere katılmayan görüş için bkz. ESER, s. 8, 9.

Savaş ve işgal boyunca oldukça sık rastlanıldığı belgelenen cinsel şiddet içeren suçların hiçbir çeşidine, Mahkemenin Statüsü’nde yer verilmediğinden 24 Nazi liderinin198 yargılamasında, Mahkeme tarafından bu suçlar kovuşturulamamıştır.

Ancak Mahkeme kayıtlarında cinsel şiddet suçlarına dair birçok kanıt yer almaktadır.199

30 Ekim ve 01 Eylül 1946 tarihli Nürnberg Mahkemesi karar ve hükmünde geçtiği üzere, Lahey Sözleşmesi, isnat edilen fiilleri suç olarak tanımlamadığı gibi, verilecek cezayı da belirlememiş ve herhangi bir mahkemeyi de yetkili kılmamıştır.200

198 Yargılanan kişi sayısı, alınan kaynakta 22 olarak geçmektedir. Ancak, diğer kaynaklarda 24 olarak belirtildiğinden bu şekilde yer verilmiştir. Yargılanan kişilerin isimleri ve görevleri hakkında ayrıntılı bilgi almak için, https://www.hukukihaber.net/dinlence/tarihi-nurnberg-mahkemesi-ve-yargilanan-kisiler-h70386.html (Erişim Tarihi:14.10.2019)

199 Kelly D. ASKIN, “Prosecuting Wartime Rape and Other Gender-Related Crimes under International Law: Extraordinary Advances, Enduring Obstacles”, Berkeley J.

Int'l Law., C. 21, S. 2, 2003, s. 301.

200 Andrew CLAPMAN, “Karmaşıklık, suç ortaklığı ve tamamlayıcılık: Nürnberg duruşmalarından yeni Uluslararası Ceza Divanı’nın şafağına doğru”, Ed. Philippe SANDS, (Çev. Hazal Ungan ÇALIŞKAN), Uluslararası Ceza Adaletinin Geleceği, Nürnberg’ten Lahey’e, Alfa B., 2014, s. 36.; Nürnberg yargılamaları için bkz. The American Journal of International Law C. 41, No. 1 (January 1947), s. 172-333.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen yapılan yargılamalar sonucunda, 11 ölüm, 3 müebbet, 7 hapis cezası ve 3 beraat kararı verilmiştir.201

Nürnberg ve sonrasında gerçekleşen uluslararası hukuk kapsamındaki gelişmelerin, oldukça makul ve gerekli olduğu kolaylıkla nitelendirilebilecekse de aynı fiilin veya kuralın birden çok alanda sorumluluğa sebebiyet vermesi nedeniyle bu gelişmeler oldukça da karmaşıktır.202

Galip devletlerin, mağluplar üzerinde yargı yetkisini dayattıkları Nürnberg modeli, Güvenlik Konseyi vasıtasıyla, tüm uluslar adına hareket eden çok yönlü bir adalet anlayışına yol açmıştır. 203

Uluslararası Hukuk Komisyonu’nca hazırlanan raporda kodifikasyonu sağlanan ve Nürnberg ilkeleri olarak anılan 7 ilke daha sonra pozitif uluslararası hukuka ve hatta ülkelerin kendi mevzuatlarına aktarmasıyla iç hukuka etki etmiştir. Birinci ilkeye göre, uluslararası hukukta suç oluşturan bir fiili ika eden herkes, cezai sorumluluk altındadır.

Fiilin, iç hukukta suç teşkil etmediği durumlarda bile sorumluluğun devam edeceği ikinci ilkeyle belirlenmiştir. Resmî sıfat veya görev nedeniyle, cezai sorumsuzluk veya bağışıklık tanınmayacağı üçüncü ilkede; amirin emrini ifanın, bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabul görmeyeceği dördüncü ilkede yer almıştır. Beşinci ilkeyle, sanığın

201 TEZCAN, s. 274. Sanıkların aldıkları cezalar hakkında farklı bir bilgi için bkz.

https://www.hukukihaber.net/dinlence/tarihi-nurnberg-mahkemesi-ve-yargilanan-kisiler-h70386.html (Erişim Tarihi:14.10.2019)

202 CLAPMAN, s. 37.

203 CLAPMAN, s. 61.

adil yargılanma hakkı; altıncı ilkede, kovuşturmakla görevlendirilen üç suç kategorisi;

son olarak yedinci ilkeyle suç ortaklığının da suç sayılması düzenlenmiştir. 204

Nürnberg yargılamaları hakkındaki en çarpıcı durum, yargılamanın keyfiliği ve hukuki dayanaktan yoksunluğu değil; uluslararası savaş ve insan hakları hukukunun, çağdaş bir temele kavuşturulmasıdır. Öte yandan şiddetin hâlâ engellenememiş olduğu gerçeği, Nürnberg yargılamalarının ve sonrasında geliştirilen hukuki mekanizmanın başarısızlığı olarak görülmemelidir. Esas neden; gücün, adalet karşısında her daim zafer kazanma eğiliminde olduğu gerçeğiyle açıklanabilir.205