• Sonuç bulunamadı

Nâsih ve Mensûh

Belgede TAHÂVÎ’NİN USÛL ANLAYIŞI (sayfa 111-115)

IX. Tahâvî’nin Yaşadığı Asırda Usûl-i Fıkıh

1.2. Beyan

1.2.1. Nâsih ve Mensûh

1.2. Beyan

Tahâvî, Şâriîn hitabını anlamada Kuran, Sünnet ve icmâa başvurmaktadır.621 O, beyan kelimesini genel olarak “beyyene” fiili ile ifade etmekte ve bu terimi Kuran’daki lafızlar ile sünnetin bu lafızları açıklaması için kullanmaktadır.622 Mâide suresi’ndeki abdest ayetinde, yıkama lafzının nasıl anlaşılacağını peygamberin “beyân ettiği”

ifadesinde böyle bir kullanım söz konusudur. Beyân terimini, Kuran’daki ayetlerin diğer ayetler yoluyla açıklanması için de kullanmaktadır. Mâide suresi 6. ayetteki “tuhur”

kelimesinin, Nisâ suresi 43. ayetteki “gusl” ile beyân edilmesinde, ikinci ayetteki guslün keyfiyetinin de sünnet ile beyân edilmesinde böyle bir kullanım mevcuttur.623

Tahâvî öncesi beyan anlayışına baktığımızda İmam Şafiî’in beyân teorisine benzer bir görüşe sahip olduğu görülmektedir. İmam Şafîi’in Kuran’dan açıkça anlaşılan hükümler (nass), Kuran’da da açıkça olup sünnette açıklanan hükümler, sadece sünnetin açıkladığı hükümler, Kuran ve sünnette olmayıp ictihadla ortaya çıkarılan hükümler şeklinde yaptığı dörtlü beyan taksimi bulunmaktadır.624 Tahâvî, bu tasnife, Kuran’da olmayıp, sünnetin ortaya koyduğu ve Kuran’ın sünneti açıkladığı hükümler şeklinde son bir madde ilave etmiştir.

Tahâvî’nin beyân kullanımı, sonraki usûl geleneği ile benzerdir. Cessâs’a göre beyân, “manadaki kapalılığın giderilmesidir.”625 Cessâs, beyânın, “tahsîsu’l-umûm, sarfu’l-ani’l-kelâm ani’l-hakika ile’l-mecâz, bir niyet olmadan...” şeklinde bazı beyân çeşitlerine yer vermiştir.626

1.2.1. Nâsih ve Mensûh ( ﺴﻨﻤﻟا و ﺦﺳﺎﻨﻟاخﻮ )

Neshin hüküm bildiren nasslarda gerçekleşiyor olması, nesih konusunu fıkhın ve fıkıh usûlünün önemli konularından biri haline getirmektedir.

621 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/ 455; III/ 10; IV/ 99.

622 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 74.

623 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 87.

624 Şafiî, Risâle, 7-9.

625 Cessâs, el-Fusûl, II/ 6.

626 Cessâs, el-Fusûl, I/ 247.

97

Nesih, sözlükte; izâle627, ref’628, nakil629, tağyir ve tebdil630 anlamlarına gelmektedir. Cessâs, neshin sözlük anlamlarının neshin hakiki anlamı olmadığını, mecâz olarak kullanıldığını ifade etmiştir. Bunu da neshin şer’i anlamı ile sözlük anlamı arasında bağlantı bulunmadığına, neshin şer’î bir adlandırma olduğuna dayandırmaktadır.631 Benzer şekilde, Serahsî de neshi beyan olarak tanımlamakta, onun şer’î bir isim olduğunu vurgulamaktadır.632

Tahâvî, neshi, hükmün ref’i633, Şâri’in yeni bir hüküm koyması, haramı helale veya helali harama dönüştürmesi634 daha önce koyduğu bir kurala uyma zorunluluğunu ortadan kaldırması (recmle beraber celdenin neshedilmesi) 635 (hicretle başlayan mirasçılık hükmünün kaldırılması)636, Kuran ve sünnetin birbirini neshetmesi637 (ref’), Kuran’ın ayetleri arasındaki nesih638 gibi anlamlar kapsamında kullanmaktadır.

Tahâvî’nin, önceki bir hükmün uygulanma zorunluluğunun ortadan kaldırılması şeklindeki nesih türünü, sonraları Cessâs, hükmün belli bir zamanla sınırlanması şeklinde anlamıştır.639

Sahabe ve tabîîn, neshin kapsamını oldukça geniş tutmuşlar, tahsîs, takyîd, istisnâ gibi durumları da bu kapsamda değerlendirmişlerdir. Eş’arî ( h.324) kendi zamanına kadar olan nesih türlerini dört kısımda özetlemiştir: Tilavetin kaldırılması, Allah’ın önceki ümmetlere gösterdiği zoruklarla imtihan etmeyip onlardan bu zorlukları

627 Ebû Nasr İsmail b. Hammâd Cevherî (v. 400), es-Sıhah Tâcu’l-Luga ve Sıhâhi’l-Arabiyye, thk.

Şehâbeddin Ebû Amr, Dâru’l-Fikr, Beyrût 1998, I-VI, I/ 377; Ebû’l-Fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali İbn Manzûr (v. 711), Lisânu’l-Arab, Dâru Sadır, Beyrût t.y., I-XV, III/61; Ebû’l-Abbas Ahmed b.

Muhammed el-Hemevî Feyyûmî (v. 770), Misbâhu’l-Münîr fî Garîbi’ş-Şerhi’l-Kebîr li’r-Rafiî, Mektebetu Lubnan, Beyrût 1987, s. 230; Ebû’l-Feyz Murtaza Muhammed b. Muhammed Zebîdî (v. 1205), Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmus, thk. Ali eş-Şiri, Dâru’l-Fikr, Beyrût 1994, I-XX, VII/ 355.

628 Cürcânî, s. 240.

629 Cevherî, I/ 377; Feyyûmî, s. 230, Cürcânî, s. 240; Zebîdi, VII/ 355.

630 İbn Manzûr, III/ 61; Cürcânî, s. 240; Zebîdî, VII/ 355-356.

631 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, II/ 197-200; Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 72.

632 Serahsî, Usûl, II/ 53-54.

633 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, V/ 261.

634 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 365; XII/ 518.

635 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, III/ 139.

636 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 61.

637 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, I/ 222; V/ 261; Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 63.

638 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, II/ 294.

639 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, I/ 355.

98

kaldırması, Kur’an’ın levh-i mahfuzdan indirilmesi, Kur’an’ın bazı ayetlerinin bazı ayetlerini neshetmesi.640

İmam Şafiî’nin neshi “farzın terki” şeklinde tanımlaması ile, takyîd, tahsis, istisnâ gibi durumlar, neshin dışında tutulmuştur. Neshi “şer’î bir hükmün daha sonra gelen şer’î bir hükümle kaldırılması”641 şeklinde klasik tarifin İmam Şafiî ile başladığı söylenebilir.

Hanefi usûlünde nesih konusunda, genel usûl anlayışında olduğu üzere, “hükmün müddetini beyân” ve “sübutundan sonra hükmün kaldırılması” şeklinde iki ana görüş mevcuttur. Fıkıh usulü literatüründe ilk tanımı benimseyenlerin görüşü beyân, ikinci tanımı benimseyenlerin görüşü ref’ olarak isimlendirilmiştir.642 Cessâs, Serahsî, Bezdevî gibi Hanefî usûlcülerin çoğunluğu neshi, “beyân” olarak tanımlamaktadır.643 “Hükmün müddetinin beyânı” şeklinde tanımlanan bu anlayışa göre, nesih, önceki hükmün uygulanma süresi bitmiştir, bu hüküm uygulanmaz.644 Cessâs, tefsirinde neshi, “hükmün ve tilâvetin müddetinin bitmesi” şeklinde tanımlamakta ve nesih çeşitlerine atıfta bulunmaktadır.645 Serahsî neshi, “mensûh hükmün müddetinin açıklanması” şeklinde tanımlamaktadır.646 Bezdevî de neshi, “Allah katında malum olan mutlak hükmün müddetinin beyanıdır”647 şeklinde tanımlamaktadır. Debûsî de benzer şekilde beyân merkezli bir tanım yapmıştır.648 Böylece Hanefi usûlcülere göre nesih, “Allah teala hakkında beyân, kullar açısından ise tebdil” olmaktadır.649 Tahâvî de neshi beyanın bir türü olarak değerlendirmektedir. Cessâs da neshi, beyânın alt türü olarak konumlandırarak Hanefî çizgisini devam ettirir.650 Tahâvî sonrası en yakın tanımlardan

640 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn ve İhtilâfu’l-Musallîn, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Mektebetü’n-Nehdâ, Kâhire 1979, I-II, II/ 276-277.

641 Şafiî, Risâle, s. 89.

642 Şükrü Selim Has, “Klasik Fıkıh Usûlünde Neshin Mâhiyeti”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Kayseri 2006, sayı 21, ss. 543-564, XXI/ 2, 547.

643 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, I/ 170; II/ 32, 36; Serahsî, Usûl, II/72.

644 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, II/ 199.

645 Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 72.

646 Serahsî, Usûl, II/ 54.

647 Buhârî, Keşfu’l-Esrâr, III/ 300-301.

648 Debûsî, Takvîmu’l-Edille, s. 229-230.

649 Debûsî, Takvîmu’l-Edille, s. 229; Serahsî, Usûl, II/ 54; Buhârî, Keşfu’l-Esrâr, III/ 300-301.

650 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, II/ 22.

99

biri olarak İmam Maturidî’nin “hükmün ne zamana kadar olduğunun beyân edilmesi”651 tanımı da Tahâvî etkisinin görülmesi bakımından önemlidir.

Hanefî usûl alimleri neshi, görüldüğü gibi, beyân kapsamında değerlendirmişlerdir. Tahâvî de neshi beyânın bir türü olarak ele almaktadır. O, aynı zamanda neshi ref’ olarak da tanımlamıştır. Bu bakımdan onun tanımı, usûl alimlerinin neshi ya beyân ya da ref’ şeklinde farklı tanımlarının her ikisini birden barındırması açısından önemlidir. Onun neshin her iki anlamına yer vermiş olması, usûl ekollerinin oluşma sürecinde Tahâvî’den de faydalandıkları ve kendi çizgilerine göre ondan istifade ettikleri intibâını uyandırmaktadır. Tahâvî, neshin sözlük anlamı ile bağlantı kurarken, Cessâs ve sonraki usûlcüler, sözlük anlamından uzaklaştırarak “beyân” manasını öne çıkarmışlardır.

Tahâvî, nâsihi: “kendisiyle amel edilmesi gereken”; mensûhu da “kendisiyle amel edilmesine gerek olmayan” şeklinde vasıflandırmaktadır.652 O, Kuran’daki ve hadislerdeki nâsih ve mensûha oldukça önem vermektedir. Onun nesih anlayışı, Kuran ve Sünnet anlayışı ile yakından ilgilidir. Kuran ve sünneti aynı konumda gördüğü için, her ikisinin birbirini neshedebileceği653 üzerinden şekillenmiştir. Tahâvî’nin eserlerine bakıldığında, onun hadislerdeki nâsih ve mensuh örneklerini içerdiği görülmektedir.

Tahâvî’nin ayetler ve hadislerdeki nâsih ve mensûh ile ilgili açıklamalarına Ahkâmu’l-Kurân adlı tefsirinin önsözünde yaptığı açıklamalardan ulaşmaktayız. Onun tefsirinde, “Ma’rifetu’n-nâsih ve’l-mensûh” başlıklı bir bâb mevcut olduğu söylenmişse de, biz tefsirin elimize ulaşan kısmında böyle bir bölüme rastlayamadık. Tahâvî, Kuran’da zikredilmeyip, İslam’ın getirdiği bazı hükümlerden bahseder. Buna göre, hicretten sonra muhacirler ve ensar arasındaki birbirine mirasçı olma hükmü bulunmakta idi. Daha sonra Allah, “Allah’ın kitabında koyduğu esaslara göre kan akrabaları (mirasta) birbiri üzerinde muhacirler ve diğer müminlerden daha çok hak sahibidir.” 654

651 Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud Semerkandî Maturidî (v. 333), Te’vilâtu’l-Kur’an, thk. Halil İbrahim Kaçar, Mizân Yayınevi, İstanbul 2007, I/ 199.

652 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, V/ 313.

653 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, I/ 221; Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 62.

654 Ahzâb, 33/ 6.

100

ayeti ile bu hükmü kaldırmıştır. Bu hükümleri, Kur’andan olmayıp, müslümanlara farz kılınan bazı hükümlerin neshinden bahsederken dile getirmektedir.655

Tahâvî’nin nesih anlayışının temelini Kur’an ve Sünnete verdiği delil değeri oluşturmaktadır. Kur’an ve Sünnetin, her ikisinin de Allah katından olduğu için, delil olma bakımından eşdeğer kabul etmiş ve birbirlerini nesh edebileceği sonucuna ulaşmıştır.656

Belgede TAHÂVÎ’NİN USÛL ANLAYIŞI (sayfa 111-115)