• Sonuç bulunamadı

IX. Tahâvî’nin Yaşadığı Asırda Usûl-i Fıkıh

1.1. Lafızlar

1.1.1. Hâs

47

1.1. Lafızlar

Sözlük anlamı olarak istinbât/طﺎﺒﻨﺘﺳا , “kaynaktan su çıkarmak”230 demektir.

Istılâhi olarak ise istinbât, “zihnin çabası ve akıl kuvveti ile naslardan manalar çıkarmak”231 demek olup, fıkıh usûlünün ana kavramlarındandır.

Tahâvî, istinbât kavramını delillerden hüküm çıkarma yöntemi olarak pek çok yerde kullanmaktadır. O, طﺎﺒﻨﺘﺳﻻا ﺔﮭﺟ ﻦﻣ (istinbat açısından); يأﺮﻟا ﺔﮭﺟ ﻦﻣ (rey açısından) şeklinde konuları değerlendirmekte, şer’î ve aklî olarak iki tür delillendirmeye ayrı ayrı yer vermektedir.232

Allah, vahiy aracılığı ile kullarına hükümlerini açık ve anlaşılır bir biçimde iletmiştir. “ﺎﻨﻟ ﻦﯿﺒﯿﻟ ﺎﻨﺒطﻮﺧ ﺎﻤﻧإ”233 Bu sebeple, usûlcülerin temel amacı ve hedefi, Şâri’in kasdını doğru anlamaya çalışmak olmalıdır. Tahâvî, vahyi anlama çabasında etkili olması gereken bu tavır ile, usûlcülere lafızları anlamada izleyecekleri ilkeleri ve metodu açıklamaktadır. Onun naslardan hüküm çıkarma yöntemine ve istinbâtı ne şekilde kullandığına verilen örneklerle temas edilecektir. Lafızları, sonraki Hanefî usulünde yer verileceği üzere daha ayrıntılı şekilde değil, temel lafızlara yer vererek ele almıştır.

Âmm-hâs, zâhir-bâtın, emir-nehiy gibi fıkıh usulündeki temel lafızları, zıt kavramlarıyla beraber ele alıp değerlendirdiği için biz de bu şekilde anlatmayı uygun bulduk.

1.1.1. Hâs (صﺎﺨﻟا)

Hâs, tek başına yalnızca tek bir mana ifade etmek için vaz’ olunan lafızdır.234 Âlimler hâs lafzın vaz’ olunduğu manaya kesin bir şekilde delâlet ettiğine ve aksine bir delil olmadıkça bu mana dışında anlaşılamayacağı üzerinde ittifak halindedir.

230 eş-Şerif Ali b. Muhammed Cürcânî (v. 816), et-Ta’rifât, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût 1983, s. 22.

231 Cürcânî, s.22.

232 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 55, 186.

233 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 64.

234 Ebî Bekir Muhammed b. Ahmed b. Ebî Sehl Serahsî (v. 490), Usûlu’s-Serahsî, thk. Ebu’l-Vefâ el-Afgânî, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût 2005, I-II, I/ 132; Şakir Hanbelî, Fıkıh Usûlü, trc. Mustafa Yıldırım, İzmir İlahiyat Fakültesi Yayınları, İzmir 2010, s. 57. Lafızlar konusunun genelinde yer vereceğimiz tanımların neredeyse tamamı, ilk dönem usûl eserleri veya sonrasında kullanılan tanımlardır.

48

Tahâvî, hâs lafza dair müstakil bir tanım yapmaz. Lafızları yorumlarken hâs lafzı, “âmm lafzın zıttı” olarak kullanmaktadır. Tahâvî, hâs lafızların ayetlerin nüzûlundan anlaşılmadığını, hâssın ikinci bir delile (tevkîf veya başka bir ayet) ihtiyaç hissettiren lâfız olduğunu ifade eder.235

Hanefî usûlcülerin hâs lafzı nasıl tanımladıklarına bakıldığında, Debûsî “zâtı ve manası ile tek bir manayı ihtivâ eden lafız”236; Bezdevî, “ayrılıp tek başına olmayı gerektiren tek bir mana için vaz’ edilen lafız”237 şeklinde nitelendirmektedirler.

Hâs lafzını sözlük anlamı ile “bir şeye (zamana/mekana/kişiye hâs olma, özellik”

anlamında238 kullandığı gibi ıstılâhî olarak da kullanmıştır.239 Tahâvî hâs lafzını husûs şeklinde de kullanmıştır. Husûs lafzını “özellik” sözlük anlamıyla240, ıstılâhî olarak da âmmın hâs hale getirilmesi241 şeklinde de kullanmıştır.

Tahâvî’ye göre ayetlerdeki âmm lafızlar, Hz. peygamber tarafından hâs hale getirilmedikçe umûmu üzerine isti’mâl olunur. 242 “Ey iman edenler, namaza çağrıldığınız zaman” ayetinde iman edenler âmm bir lafız olup, sünnetle bu açıklanmıştır. Bu lafız hâs hale getirilmiştir. Hür olan erkek ve kadınlar, yolcular, hastalar ve güç yetiremeyenler ayetteki imân edenler kapsamından çıkarılarak ayet tahsîs edilmiştir. 243 “Hırsız erkeğin ve kadının elini kesin” ayetinde her hırsızın kastedilmediği, buradaki hırsız lafzının hâs olup, peygamberimiz tarafından sünnetle

Tahâvî’nin döneminde henüz terimleşme olmadığı için, özellikle lafızlar konusunda bu tanımlara konu bütünlüğünü sağlamak açısından yer verdik. Anakronizme düşmemek adına, bu tanımların sonraki usûlcülere ait olduğunuz belirtmemiz gerekir.

235 ﻦﻣ ىﺮﺧأ ﺔﯾآ ﻦﻣ وأ ﻢﻠﺳو ﮫﯿﻠﻋ ﷲ ﻰﻠﺻ لﻮﺳﺮﻟا ﻦﻣ نا ﻒﻗﻮﺘﺑ ﮫﯿﻠﻋ ﻒﻗﻮﯾ ﺎﻤﻧإ ،ﻞﯾﺰﻨﺘﻟا ﺮھﺎﻈﺑ ﮫﯿﻠﻋ ﻒﻗﻮﯾ ﻻ صﻮﺼﺨﻟا نﺎﻛ و -

-. ﮫﯿﻠﻋ لﺪﺗ ﻞﯾﺰﻨﺘﻟا” Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 65-.

236 Ebû Zeyd Ubeydullah b. Ömer Debûsî (v. 430), Takvîmu’l-Edille fî Usûli’l-Fıkh, thk. Adnan el-âlî, Mektebetü’l-Asriyye, Beyrût 2006, s. 94.

237 Alâuddin Abdülaziz b. Ahmed Buhârî (v. 710), Keşfu’l-Esrâr an Usûli Fahri’l-İslâm el-Bezdevî, Dâru’l-Kitâbi’l-Arâbî, Beyrût 1994, I/ 30.

238 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 190, 255; II/ 210, 355; Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/ 16, 149, 251, 324, 333, 387; II/ 222, 234, 252; III/ 18, 74; Şerhu Müşkili’l-Âsâr, III/ 292; IV/ 351; VI/ 108; VII/ 13, 411; VIII/

124; XI/ 362; XIII/ 19; XIV/ 163, 360. Cessâs, Kitâbu Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, I/ 478; II/ 242; IV/

108; V/ 70, 226.

239 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 112, 147, 191, 292, 294, 322, 399; Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/ 253, 500; II/

54, 56, 258; III/ 21; IV/ 90, 142, 144, 180, 212, 214, 296, 300, 358; Şerhu Müşkili’l-Âsâr, III/ 275, 359;

IV/ 270; V/ 181; VI/ 329; VIII/ 30; IX/ 68; X/ 127; XII/ 155; XIII/ 205; XV/ 340.

240 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 462; Cessâs, Kitâbu Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, IV/ 38.

241 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 65; Şerhu Meâni’l-Âsâr, IV/ 358.

242 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 65.

243 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 147.

49

beyân edildiğini söylemiştir.244 Zekat verilecek malların neler olduğunun hâs lafızla açıklanması da peygamberimiz tarafından yapılmıştır.245

Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an’ın önsözünde Kur’an ayetlerini âmm manasına hamletmenin vacip olduğunu ifade etmektedir. “ﺎﮭﻣﻮﻤﻋ ﻰﻠﻋ ﺎﮭﻠﻤﺣ بﻮﺟو”246 Bu sebeple o, hâs ifadesini, ancak hâssı gerektirecek bir delil bulunduğunda kullanmaktadır. Cessâs, da Hanefi usûlcülerin hâs ve âmm olarak birbirine zıt iki delil bulunduğunda, ihtilaflı olanı değil, üzerinde ittifak olan delile göre amel ettiklerini belirtmektedir.247 Mesela, bir ibadetin mübahlığına ve yasaklığına dair birbirine zıt hadisler aktarılmıştır. Bu ibadetteki nehye/yasağa dair haberlerde ittifakı, o ibadetin ibâhâsına dair ihtilafa tercih etmektedir.248

Tahâvî, âmm ifadenin bir delil ile hâs hale geldiğini ve tahsîse uğradığını belirtmektedir. Mesela, peygamberin durgun suya bevledilmesini nehyeden hadisleri aktarırken “ﺺﺧ ” ifadesini kullanarak, söz konusu nehyin sadece durgun suya tahsis edildiğini, akarsuyun temizleyici olması ve pislik barındırmamasına bağlamaktadır. Bu yüzden onda böyle bir nehyin olmadığını belirtmektedir.249 İçine pislik düşen suyun hükmü ile köpeğin yaladığı kabın necâseti ile ilgili hadisleri değerlendirmede de Tahâvî, aynı açıklamaları yapmaktadır.250

Tahâvî’nin en çok yer verdiği lafız türleri olan emir ve nehiy konularına hâs lafız kapsamında değineceğiz.

1.1.1.1. Emir (رمألا)

Emir ve nehiy konusu fıkıh usûlü eserlerinin lafzî istinbât metodları bölümünde önemli bir yer tutar. Şer’î mükellefiyetlerin büyük çoğunluğunun emir ve nehiyle ilişkili

244 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 112.

245 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 294.

246 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 64.

247 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/542.

248 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/542.

249 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Asâr, I/15.

250 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Asâr, I/15.

50

olduğu, bu iki konu tam olarak bilinmeden hükümlerin bilinemeyeceği söylenmiştir.251 Emir, tıpkı diğer söz yapıları olan haber, istihbâr, umûm gibi lafzın sîgasından meydana gelir. Sîgası itibarıyle sarih emir ve sarih olmayan emir olmak üzere iki kısımdır.252

Tahâvî, emir konusunda ıstılâhî bir tanım yapmamaktadır. Fıkhî meseleler hakkında yaptığı kısa açıklamalardan emir hakkındaki fikirlerine ulaşılmaktadır.

Tahâvî’nin emir-nehiy konusundaki görüşleri, onun kendi dönemindeki düşünce yapısını anlamak ve bu konunun Tahâvî sonrası usûlcülere etkisini anlama açısından önemlidir.

Tahâvî öncesi emir ve nehiy konusu, İmam Şafiî’nin Risâle’sinde yer almaktadır.

İmam Şafîi, Kur’anda yer alan âmm yasaklar/nehiyler ile belli kayıtlarla mukayyed haline gelen ve bu kayıtlar olmadığında mübâh olan yasaklara/ nehiylere yer vermektedir.253 Tahâvî sonrası Hanefî usûlcüler ise emir/nehiy konusunda lafızların siğâsına dikkat etmişler, dil ve anlam arasındaki ilişkiye yoğunlaşmışlardır.

Emir konusu usûlcüler arasında delâleti açısından ihtilaflı bir konudur. Emir sigası ve neye delâlet ettiği hakkında usûlcüler arasında farklı görüşler bulunmaktadır.

Hanefî ekolünde ana görüş, karinelerden mücerred emrin, icâba hamledilmesidir. Emir, icâb ve zorunluluk; nehiy yasak veya olumsuz icâb/ zorunluluk ifade eder. Cessâs, hocası Kerhî’den naklettiği görüşe dayanarak, emrin başka bir şeye delâlet ettiğine dair bir kârine bulununcaya kadar icâba hamledileceği görüşündedir.254 Emrin diğer anlamları da mecâz olmaktadır. Cessâs, emri; kendinden aşağı olana sarfedilen ve icâb bildiren söz, olarak tanımlamıştır.255 Eserinde emir konusuna oldukça geniş yer ayıran Cessâs, emirleri Şari’in icâb bildiren hitabı olarak açıklamıştır.256 Cessâs emrin kısımlarına, delâletine, Hanefi mezhebinin bu konudaki görüşlerine yer vermektedir ve emri; icâb, nedb, irşâd, ehvât, ibâha, takri’ ve’t-ta’cîz, vaîd ve’t-tehdîd olmak üzere yedi kısma ayırmaktadır.257 Serahsî de emri yedi olarak sınıflandırmıştır.258 Cessâs’ın yediye ayırdığı emir türleri örnekleriyle beraber incelendiğinde, Tahâvî’nin yapmış olduğu

251 Serahsî, Usûl, I/ 7.

252 Şakir Hanbelî, s. 61-63.

253 Şener, Risâle, 175-196.

254 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, thk. Acîl Câsim en-Neşmî, Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye, y.y.

1994, I-IV, II/ 87.

255 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, II/ 79.

256 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, II/ 79-191.

257 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, II/ 80-81.

258 Serahsî, Usûl, I/ 14.

51

dörtlü taksimin dışına çıkmadığı, bu emirleri farklı isimlendirme yoluyla gruplara ayırdığı görülmektedir.259

Debûsî de emir konusunda dört farklı yaklaşımdan bahsetmektedir. Bunlardan ilki, emredilen şeyin güzel olup bunun teşvik edilmesi, emir sigâsının nedb veya icâb kastedildiğine dair bir karine bulununcaya kadar ibâhaya hamledilmesi, emir sigâsının icâb, nedb ve ibâha arasında muhtemel olduğu ve hangisinin kastedildiğine dair bir delâlet bulununcaya kadar tevakkuf edilmesi, sonuncu yaklaşımı da, genellikle anlaşıldığı şekliyle emrin başka bir şeye delâleti olmadığı sürece icâba hamledilmesidir.260

1.1.1.1.1. Emir Türleri

1.1.1.1.1.1. Sigâsı Açısından Emir Türleri: İnşâî-İhbârî Emir

Tahâvî’nin emir konusundaki görüşleri İmam Şafiî ve Müzenî ile benzerlik göstermektedir. Tahâvî ve Müzeni arasındaki en önemli ayırım, Tahâvî emir ve nehyi, dilin yapısındaki icâb ile açıklar. Şerhu Müşkili’l-Âsâr’da ve Ahkâmu’l-Kur’an’da emir ve nehyin Kuran ve hadisin manasından çıkarılmasına karşı çıkmaktadır.261 Ona göre emir, genel emir tasnifinde olduğu üzere inşâi (sarih emir) ve ihbâri ( gayr-i sarih) şeklinde iki tür olarak anlaşılır. Emir kipiyle/ sarih emiri ifade etmek için meczûm, icâb gösteren bir lafız ile ya da haber kipiyle/gayri sarih emir için de merfu’ kavramını kullanmaktadır.262

Tahâvî, zikrettiği emir türlerine örnekler verir. Emir kipiyle gelen (sarih emir) örnek olarak Kuran’daki “Rabbi’ne secde et ve böylece O’na yaklaş”263 ile “Sakın

259 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, II/ 81.

260 Debûsî, Takvîmu’l-Edille, s. 36.

261 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, II/ 53; Şerhu Müşkili’l-Âsâr, VII/ 380.

262 Usûl-i fıkıhta sarih emir; lafızlarla bir işin yapılmasını istemek için bildirilen, istîlâ anlamı bulunan, zorunluluk ve kesinlik içeren lafızlardır. Sarih olmayan emir ise haber lafzıyla gerçekleşen, fiil cümlesi ya da isim cümlesinden ibaret lafızlardır. Şakir Hanbelî, s. 62-63.

263 Alak, 96/ 19.

52

günaha ve küfre dalan kimselere boyun eğme”264 ayetlerini vermektedir. Bu ayetler, doğrudan emir kipiyle gelen emre (sarih emir) örnektir.265

Hüküm bildiren ihbâri emre (gayri sarih emre) örnek olarak; “Ona temiz olanlardan (meleklerden) başkası dokunmamıştır.”266 ayetinde geçen ifade, Allah’ın ihbârıdır. ( ﷲ ﻦﻣ رﺎﺒﺧﻹا ﻰﻠﻌﻓ ) Konuya ilişkin hadislerin zâhirinden anlaşılan, Kuran’a sadece temiz olanların dokunacağı ihbârıdır. Söz konusu ibâre, nehye de delâlet etmektedir. Bu çıkarımı, ayetteki “ﮫﺴﻤﯾﻻ” ifadesinin ihbârî yolla emir bildirdiğine dayandırmaktadır. Bu tür ihbârî siğa ile gelen kalıpları gayr-i sarih emir kapsamında değerlendirmiştir. “Bu yüzden cünüb ve abdesti olmayan kimselerin abdest alana kadar Kuran’a dokunmalarını mübah görmüyoruz.” diyerek konuyla ilgili hükmünü bildirmiştir.267 “Mü’min bir delikten iki kez sokulmaz/ısırılmaz” hadisi de gayr-i sarih emre delâlet etmektedir. Hadiste geçen غﺪﻠﯾ ifadesi ihbâri emirdir.268

Tahâvî, emir sîğasının çeşitli manalara delâletlerinden örnekler verirken, emir-haber ilişkisisine dair bazı örnekler vermektedir. Kuran’daki secde ayetlerini sıraladıktan sonra bunlardan hangisinin emir kipiyle, hangisinin haber kipiyle delâlet ettiği konusunda aklî istidlalde bulunan Tahâvî, Secde suresinde, secde edilecek yer konusundaki ihtilafı bu konuya örnek vermektedir. Tahâvî, Kuran’daki diğer bazı secde ayetlerinde269 olduğu gibi, bu ayetin ihbâr manasında olup, sarih emir sigasında gelmediği kanısındadır. Ona göre, secde edilecek ayet konusunda ihtilaf varsa, buradaki emir, gayr-i sarih emir olarak, ta’lîm kabilindendir. Necm suresi 62. ayette olduğu gibi secdeden haber veren yerlerde, tilâvet secdesi yapmak gerekir. Alak suresi ilk ayeti ile ondokuzuncu ayetini, haber değil, emir bildiren secde ayetleri olarak değerlendirmektedir. Bu ayetler, İnfitar suresi 1.ayet ile İnşikak suresi 21. ayeti gibi, tilavet secdesi gerektiren ihbâr ayetleri gibi değildir.270 Bu minvâlde İbn Abbas’ın

264 İnsân, 76/ 24.

265 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 98.

266 Vâkıâ, 56/ 79.

267 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 118.

268 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 97. “ﺮﻣﻷا ﮫﮭﺟو نﺎﻛ ،اﺬھ ﻲﻓ ﻊﻗو اذإ مﺰﺠﻟا نا ﻚﻟذ”

269 Âl-i İmran, 3/ 43; Hicr, 15/ 98.

270 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Asâr, I/ 360.

53

rivayet ettiği hadisi değerlendiren Tahâvî, Necm suresi’ndeki secde ayetindeki gibi, bu hadis de emir siğası ile geçtiği yerlerde secde yapılmadığına kanaat getirmektedir.271

Yukarıdaki ayetleri göz önüne aldığımızda Tahâvî, ayet ve hadislerde yapılması istenen, gereklilik bildiren olumlu olumsuz bütün ifadeleri emir olarak nitelendirmektedir. Tahâvî’nin emir ve nehiy şeklinde bir ayırım yapmadan, emir kipine ait tüm yapıları, dilsel açıdan inceleyerek sınıflandırmıştır. Belli bir emir tanımı yapmasa da emri, “dilsel açıdan kesinlik bildiren bir yapı ile gelen ve olumlu/ olumsuz hüküm bildiren lafız” olarak ele aldığı görülmektedir. Nitekim Tahâvî, “Bugünden sonra Kureyşli öldürülmez” hadisinde yer alan ﻞﺘﻘﯾ ﻻ ifadesini de ihbâri emre/gayr-i sarih emre örnek vermektedir.272

1.1.1.1.1.2. Delâlet Ettiği Şey Açısından Emir Türleri

Tahâvî, Ahkâmu’l-Kuran’da, emrin delâlet ettiği şey açısından kısımlarına yer vermektedir. Emrin icâb ifade eden ( بﺎﺟﻹا), hayrı teşvik ve nedbe delâlet eden ( بﺪﻨﻟا ﺮﯿﺨﻟا ﻰﻠﻋ ﺾﺤﻟاو ), önceden yasaklanmış bir şeyin sonradan mübâh kılınması ( ﺪﻗ ﺎﻣ ﺔﺣﺎﺑإ ﻚﻟذ ﻞﺒﻗ هﺮﻈﺣ نﺎﻛ ) olmak üzere üç türünden bahsetmektedir.273

Tahâvî, “Allah’a ve peygambere itaat edin”274 ile “Siz namazı kılın, zekatı verin”275 ayetlerini icâb ifade eden emir türüne örnek vermektedir. “Bedelini ödeyerek azad olabilmek için sizinle sözleşme yapmak isteyen köle ve cariyelerinizle (sözleşmenin gereğini yerine getirebileceklerine dair) kendileri hakkında olumlu bir kanaatiniz varsa, söz konusu sözleşmeyi yapın.”276 ile “Aranızdaki bekarları, köle ve cariyelerinizden durumları uygun olanları evlendirin.”277 ayetlerini de hayra teşvik ve nebd ifade eden emre örnek vermektedir.278 “Namaz kılınca da hemen yeryüzüne dağılın, Allah’ın size

271 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Asâr, I/ 361.

272 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 161.

273 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 184-185.

274 Mâide, 5/ 92.

275 Bakara, 2/ 110.

276 Nur, 24/ 33.

277 Nur, 24/ 32.

278 Hadislerdeki emrin hayra teşvik ve nedb ifade eden örnekleri için bkz. Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, VI/ 206-207.

54

lütfundan nasibinizi arayın.”279 ile “İhramdan çıktığınızda avlanın.”280 ayetlerini de nehyden sonra ibâha ifade eden emir türüne örnek olarak vermektedir.281

Tahâvî, emrin her zaman vücûb ifade etmediğini çeşitli yerlerde açıklamaktadır.282 Emrin bu türlerinin dışında bazı emirlerden de bahsetmektedir. Zâhiri emir, bâtını nehiy ifade eden vaîd türünden emir, bunlardan biridir. “Dilediğinizi yapın!”283 ile “Haydi, gücünün yettiğini vesvesenle yoldan çıkarabilirsen çıkar.”284 ayetlerini, bu anlamı ifade eden emir türüne dahil etmektedir.285 Peygamberin

“Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” hadisini de bu tür emir kapsamında değerlendiren Tahâvî, burada emir lafzının bâtınının nehiy ve tehdid ifade ettiğini bildirmektedir.286

“Bağış ve ihsanlarınızda çocuklarınıza eşit muamelede bulunun” hadisini de zâhiri emir, bâtını ise zecr ve tehdid ifade eden emir türüne örnek vermektedir.287 Tahâvî’nin bu emir türünü ifade ederken lafız terimini kullanmasının, sonraki usûlcülerin emir ve nehiy tanımlarında sîga ve lafız vurgusunda bulunarak dilden hareketle emir ve nehyi belirlemelerine öncülük ettiği ileri sürülmüştür.288 Onun lafız terimini kullanması, emir ve nehiylerin lafızları ilgilendiren, dilsel açıdan tahlîl sonucu anlaşılan yapıları olmasının sonucudur. İmam Muhammed’in emir ve nehiyleri dil ile ilişkilendiren ilk alim olduğu göz önüne alındığında bu yüzden tespit doğru olmakla beraber, eksiktir.

İmam Muhammed’i bu konuda takip eden Tahâvî, kendinden sonrakilere de lafızlar ve emir/nehy konularında öncülük etmiştir. Nitekim Tahâvî’nin usûldeki birçok kavramın tanımında sonraki usûlcülere tesir ettiği muhakkaktır.

Tahâvî sonrası usûlcüler, emrin muhtemel anlamları içerisinde öne çıkan anlamını da ortaya koymaya çalışmışlardır. Tahâvî emrin öncelikli anlamı ile ilgili bir yorumda bulunmamıştır. Tahâvî’nin emir konusunda yer verdiği konular; emrin türleri,

279 Cuma, 62/ 10.

280 Mâide, 5/ 2.

281 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 153; 184-185.

282 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 181; Şerhu Müşkili’l-Âsâr, VI/ 206.

283 Fussilet, 41/40.

284 İsrâ, 17/ 64.

285 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, IV/ 320.

286 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 198.

287 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, XIII/ 71-72.

288 Carolyne Anne Brunelle, From Text to Law: Islamic Legal Theory and Practical Hermeneutics of Abû Ja’far Ahmad al-Tahâwî, Dissertation in Near Eastern Languages and Civilizations Presented to the Faculties of the University of Pennsylvania, 2016, s. 248.

55

emirler arası ilişki, emirlerin hukûki niteliği, emredilen şeye gücün yetip yetmemesi, mükellefin, nehyedilen fiili yapma kudretine sahip olup olmadığı, mutlak olarak neyhedilen şeyin mutlak olarak emredilmememesi, nehyedileni bir kez daha yapmanın nehyedilmesi, mükellefin Şâri’in emrine itaatsizliğinin sonucunun ne olduğu gibi konulardır.289 Mükellefin sadece güç yetirebildiği fiil ile emrolunduğuna işaret eden

“Allah hiç kimseye gücünün yetmeyeceği bir yük yüklemez.”290 “Allah bir kimseyi, verdiği imkanlar ölçüsünde sorumlu tutar”291 ayetleri emrin temas ettiği diğer kısımlarındandır.292

Emir konusunda Tahâvî’nin kullandığı kavramlar dikkat çekmektedir. Sarih-gayri sarih emir için kullandığı meczûm-merfû kavramları, ondan sonraki dönemde usûlcüler tarafından farklı kavramlara dönüşmüştür. Bu da teşekkül dönemi kavramlaşma sürecinin devam ettiğini ve henüz kavramların tam olarak yerleşmediğini göstermektedir.

1.1.1.1.2. Emrin Takyidi/ Tahsîsi

Tahâvî’de emrin takyidi ile ilgili bir açıklamada bulunmamaktadır. Ancak bir konu hakkında emir ve nehyin çatışması durumunda ne yapılabileceğini sorgulamıştır.

Bu durumda, sünnete ittibâ içeren bir emir ile sünnetin böyle bir fiili nehyetme hükmü bir arada bulunduğunda, bu konudaki nehiy, emredilen şeyden istisnâ edilir.293

Tahâvî’nin Kuran’ı sadece temiz olanların okuyabileceği ve mushafa da sadece onların dokunabileceği hükmünü verir. Cessâs’a göre onun delil aldığı “Ona sadece temiz olanlar dokunsun.”294 ayetindeki emir âmm bir ifadedir. Bu ifade sadece meleklerle tahsîs edilemez. Bu yüzden bu lafız, sadece melekleri değil temiz olan herkesi kapsamaktadır. 295

289 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, II/ 25-26.

290 Bakara, 2/ 286.

291 Talak, 65/ 7.

292 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, II/ 26.

293 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, XIII/ 247.

294 Vâkıa, 56/ 79.

295 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 346.

56

1.1.1.1.2. Emrin Delâleti

1.1.1.1.2.1. Emrin Vücûba Delâleti

Tahâvî vücûb kavramını çeşitli yerlerde kullansa da, emrin vücûbundan direkt olarak bahsetmez. Hanefîler’e göre peygamberin ashâbına bir şeyi yapmalarını emretmesi Hanefiler’e açısından vücûb ifade etse de296 her emir böyle değildir. Buna örnek olarak, Cessâs, Hz.peygamberin namazda teşehhüdü emretmesiyle 297 ile teşehhüdün vacip olduğuna karşı çıkmaktadır.298 Burada muhataplarının mürsel hadisi kabul etmediğinden, bu hadisi delil getirmelerine itiraz eder. Ona göre buradaki emir vücûb ifade etmez. Fakat Cessâs, sahih bulduğu başka bir hadisi dikkate alarak hadisteki teşehhüd emrinin vücûbuna kâildir.299

1.1.1.1.2.2. Emrin Nedbe Delâleti/ Emrin Gereği

Tahâvî’de emrin nedbe delâletine dair bir ifadeye de rastlayamadık. Ancak Cessâs’ın şerhinde Hz. peygamberin, namazda teşehhüdden sonra oturulması emrinde, namaz sonunda ona dua ve salâtta bulunmak, buradaki emrin nedbe delâletini ifade eder.300

1.1.1.1.2.3. Emrin İbâhâ’ya Delâleti

Cessâs, Tahâvî’nin abdest alma ile ilgili inen ayette geçen, “Su bulamadığınız vakit teyemmüm edin” ifadesinin, yıkama işi ile gerçekleşecek eylem yerine teyemmümün bedel olduğunu zikredilmiştir, bu yüzden ayetteki teyemmüm emri ibâhaya delâlet eder.301 Burada Tahâvî’nin görüşü ifade edilmemiştir. Cessâs mezhebin görüşünü vermekle yetinir.

296 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 714, 716.

297 Suleyman İbnu’l-Eş’as es-Sicistânî (v. 275), es-Sünen, Matbaatu’s-Saade, Mısır 1950, I-V, (I/ 538).

298 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 638.

299 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 639.

300 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 643.

301 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 198.

57

1.1.1.1.2.4. Emrin Tekrara Delâleti

Tahâvî’de emrin tekrarına ilişkin bir açıklama yoktur. Hanefiler’e göre herhangi bir delil olmadıkça mutlak emir tekrara delâlet etmez.302 Cessâs, abdest ayetindeki

“yüzünüzü yıkayın” emrinin tekrara delâlet etmediğini, bir kere yıkamakla lafzın gerektirdiği vacip olan yıkamanın gerçekleştiğini söylemektedir.303 Boşama konusunda da aynı durumun söz konusu olduğunu söyleyen Cessâs, karısına “Eve girersen boşsun”

diyen kimsenin, karısının eve bir defa girmesiyle boşanmanın gerçekleşeceğini söylemektedir.304

1.1.1.1.2.5. Emrin Fevr Ya da Terâhî’ye Delâleti

Hanefiler’e göre mutlak emir, terâhî ifade etmekte305 ise de Cessâs, ashâbımıza göre fevre delâlet eder, demektedir.306 Serahsî ise Kerhî’nin emrin fevre delâlet ettiği

Hanefiler’e göre mutlak emir, terâhî ifade etmekte305 ise de Cessâs, ashâbımıza göre fevre delâlet eder, demektedir.306 Serahsî ise Kerhî’nin emrin fevre delâlet ettiği

Belgede TAHÂVÎ’NİN USÛL ANLAYIŞI (sayfa 62-76)