• Sonuç bulunamadı

IX. Tahâvî’nin Yaşadığı Asırda Usûl-i Fıkıh

2.1. ASLÎ DELİLLER

2.1.1. Kur’an

141

Kuran, sünnet ve icmâdan delil getirmelidir.978 Şer’î delilleri kullanma sıralamasına baktığımızda, Kur’an, sünnet, icmâ, kıyas, istihsân, nazar (re’y/ aklî çıkarım/ istihrâc/

istinbât/ ictihâd) olduğu görülmektedir. Biz de bu sıralamaya göre Tahâvî’nin delillere ne şekilde değindiğini ortaya koyduk.

2.1. ASLÎ DELİLLER

Biz bu bölümde Tahâvî’nin fıkhî çözümlerinde müracaat ettiği kaynakları, usûl-i fıkıhtaki ifadesiyle aslî ve fer’î deliller olarak inceleyeceğiz. Tahâvî böyle bir ayırım yapmamaktadır. Ancak biz okuyucuya kolaylık sağlamak ve konuyu daha iyi ortaya koymak açısından günümüzdeki tasnife benzer bir sıralama yapmayı uygun bulduk.

Buna göre, aslî deliller içerisinde Kur’an, Sünnet, icmâ ve kıyası; fer’î deliller içerisinde de sahabe kavli, istihsân, istishâb, örf, şer’u men kablena, diğer akıl yürütme yöntemleri ile içtihadı ele almayı uygun bulduk.

2.1.1. Kur’an (نأﺮﻘﻟا )

Kur’an, ihtivâ ettiği hükümler ile amel edilmek üzere gönderilmiş olan temel ve aslî kaynaktır. Kur’an’ın aslî kaynak olduğu usûlcüler arasında tartışma olmayan bir konudur.979 Tahâvî, Kitâb ve Kur’an ifadesi ile en temel kaynak olan Kur’an’a sıkça yer vermektedir.980 Kur’an’ın lafız ve mana itibarıyla Allah’ın kelamı olduğunu ifade etmektedir.981

Kur’an, Tahâvî’nin şer’î meseleler hakkında ilk olarak başvurduğu delildir.982 (La vahye ille’l-Kur’an) rivayetini açıklarken, Kur’an’ın vahyin en üstün derecesi olduğunu dile getirir. Ona göre Kur’an dışında, vahiy olan sünnet de vahyin bir

978 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Asâr, I/ 455.

979 Serahsî, Usûl, I/ 291; Debûsî, Takvîmu’l-Edille, s. 27; Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, I/ 63.

980 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 63, 65, 70, 90, 98.

981 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 63.

982 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/ 416, 455; III/10; III/176; IV/ 99; Şerhu Müşkili’l-Âsâr, VIII/ 295; VIV/

206, 210; X/ 17, 108; Ahkâmu’l-Kur’an, II/ 335.

142

parçasıdır. Fakat Kur’an sünnete göre derece bakımından daha üstündür.983 Kur’an’dan hüküm çıkarırken ayetlerin siyâk/sibakına dikkat etmektedir. Ayetlerin tefsirinde nüzûl sebebini de göz önünde bulunduran Tahâvî, hüküm çıkarmada bunu dikkate almaktadır.984 Eserlerinin tamamında bu yöntemi izleyen Tahâvî’nin kendinden önceki ve sonraki usûlcülerle aynı yolu takip ettiğini söyleyebiliriz.

Tahâvî’nin Kur’an’ı her bakımdan öncelediği konusuna bir örnek olarak şu verilebilir: Şahitlikten bahsettiği bir konuda ilgili hadisi zikrettikten sonra, bundan daha üstün bir delil olarak Kur’an’dan bir ayet zikreder. Burada kullandığı ifade, onun Kur’an’ı her zaman sünnetten üstün bir delil gördüğüne işaret etmektedir.985 ( ﻲﻠﻋأ ﻮھ ﺎﻣ اﺬھ ﻦﻣ)

Tahâvî, pek çok meselede Kur’an ayetlerinden delil getirmektedir. Mesela, müslüman bir kimsenin, nikahta kafir biri için velî olamayacağını Kur’andaki şu ayetten delille dile getirmektedir:986 “Mümin erkekler ve mümin kadınlar ise birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar.” 987 Cessâs, da Müslüman ve kafirin birbirlerine mirasçı olamamalarından hareketle, nikahta velî olmanın mirasçılık hükmünden aşağı olamayacağı sonucunu çıkarmakta ve nihakta velî olamayacaklarını söylemektedir.988 Cessâs, Ebû Hanîfe’nin, nikah akdinin velinin izni olmadan caiz olması hususunda üç açıdan delil getirdiğini aktarır: Kitap, sünnet, nazar.989

Tahâvî, hüküm verirken ayetlerin umûmuna ve zâhirine göre hareket etmiştir. Az ya da çok olsun suya düşen pisliğin suyu kirletip kirletmeyeceği konusunda, eğer onun rengi, kokusu ve tadını değiştirecek ölçüde olursa necîs olacağı hükmünü vermektedir.

Cessâs, Tahâvî’nin bu görüşünde “Size hâbâis haram kılındı”990 ve “Size meyte ve dem

983 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, XIV/ 466-471. ﻲﺣﻮﻟا ﺐﺗاﺮﻣ ﻰﻠﻋأ ﻲﻓ نﺎﻛ ﺎﻤﻟ نآﺮﻘﻟا نأ ﮫﺑ ﺪﯾﺮﯾ .نآﺮﻘﻟا ىﻮﺳ ﻲﺣو ﻻ .نآﺮﻘﻟا ﺎﮭﻨﻣ ﻲﺘﻟا

984 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/ 111, 167; III/ 38, 40, 325; IV/ 172, 333; Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 119, 134,160, 245; II/ 94, 245, 410, 411.

985 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, XII/ 293-294.

986 Tahâvî; Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, IV/ 249.

987 Tevbe, 9/ 71.

988 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, IV/ 249.

989 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, IV/ 256.

990 A’râf, 7/ 157.

143

haram kılındı”991 ayetlerini delil almıştır. Ona göre, söz konusu ayetlerin umûmu, içine necâset düşen suları kullanmanın haramlığına delâlet etmektedir.992

Tahâvî’nin, Kur’an’ı delil olarak kullandığı açıktır. Ancak bazı yerlerde

“te’vilinde ittifak edilen Kur’an ayetini”993 delil getirdiğini söylemesi, ihtilaflı olanları delil olarak kullanmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Onun, ifade ettiği hükümler farklı olsa da hüküm kaynağı olmak ve bağlayıcılık açısından Kur’an ve sünnet arasından fark görmemesi, usûl anlayışı ile tutarlı bir durumdur. Ona göre her ikisinin kaynağı birdir, aralarında ifade ediliş bakımından fark bulunmaktadır. Buna göre ayetler, Allah’ın te’lifiyle bildirilmiş iken, sünnet Hz. peygamber tarafından te’lif edilmiştir.

2.1.1.1. Kur’an’ın İnzâl Süreci

Kur’an ayetlerinin inzâl ve bir araya getirilme süreci hakkında fakihler arasında görüş ayrılığı yoktur. Tahâvî, Kur’an ayetlerinin tevkîfî şekilde bildirildiğini aktarır.994 Buna göre, yazıya geçirilme aşamasında, Kur’an ayetlerinin sıralaması, Hz. peygamber tarafından bizzat belirtilmiştir.995 Bu görüşünü, surelerin konumu ile ilgili bir tartışmada ortaya koyar. Enfâl ve Berâe surelerinin tek bir sure mi yoksa iki farklı sure mi olduğuna ilişkin bir tartışmada, bunların ayrı sûreler olduğunu savunur. Surelerin tevkîfi yolla belirlendiğini izah eder.996 Tahâvî, Muavezeteyn surelerinin Kur’an’dan olduğunu ispatlamak için sahabenin rivayetlerini delil gösterir.997 Bu yolla, Kur’an’ın bir araya getirilme sürecinin rivayete dayandığını teyid eder.

Tahâvî, Kur’an’ın tek harfini inkar edenin kafir olacağını dile getirmektedir.998 Hz. Aişe’den, Kur’an’da süt emzirme ile ilgili yasağın önceleri on kere emme iken, sonradan beş kere emme olarak nakledildiği rivayeti bulunmaktadır. Tahâvî, böyle bir şeyin Kur’an’da olan bir şeyin inkar edilme tehlikesine dikkat çekmekte, böyle bir

991 Mâide, 5/ 3.

992 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 239.

993 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, III/ 176.

994 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, III/ 405.

995 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, I/ 121.

996 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, III/ 410-411.

997 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, I/ 117.

998 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, V/ 313.

144

iddianın Kur’an’ın sıhhatine zarar vereceğini söylemektedir. Ona göre burada nesih bulunmaktadır.999 Dolayısıyla bu tür bazı ifadelerin Kur’an’da yer aldığını fakat sonradan çıkarıldığını söylemek doğru değildir, olsa olsa neshedilmiştir.

Tahâvî’ye göre Kur’an, bize geliş süreci itibarıyla korunmuştur. Bu yüzden, Kur’an’ın Hz. peygamber tarafından aktarılma ve yazıya geçirilme aşamalarından bize ulaşan herhangi bir şeyi inkar eden, kâfir olur ve tevbe etmesi gerekir.1000 Tahâvî, Kur’an’ın inzâl sürecine ilişkin bu hassasiyeti taşırken, onun neshedilen bazı ayetlerin hükmünün hadis yoluyla aktarıldığını söylemesi, kendi vahiy anlayışıyla tutarlıdır. Buna göre, Kur’an’dan nesih yoluyla hükmü kaldırılan bazı ifadeler, hadis yolu ile iade edilir, yeni hüküm verilmiş olur.1001 Onun iâde ile kastı, Kur’an’ın inzâl sürecinde neshedilen hükümlerin hadisle ortaya konmuş olmasıdır. Kuran’ın hükmü tamamen ortadan kalkmaz, sünnet yolu ile yeni bir hükme dönüşür.

Tahâvî, Kur’an’ın yazım veya cem’i sürecinde, Kur’an’a alınmayan bazı ayetler olduğu iddiasını, nâsih-mensûh bağlamında değerlendirmektedir. Aksi mümkün değildir, böyle bir düşünce, onun Kur’an anlayışıyla bağdaşmaz.1002 Kur’an’ın aktarılmasında korunmuş olduğu inancında olsa da, bu süreçteki insan faktörünü gözardı etmez. Nur suresinin 27. ayeti ile ilgili bir ihtilafta, isti’nâs ve isti’zân kelimelerindeki ihtilaftan bahsederken, İbn Abbas’tan aktardığı rivayete göre vahiy katiplerinin de hata yapma ihtimaline dikkat çeker.1003 Kurtûbî ve Râzî gibi müfessirler ise, İbn Abbas rivâyetini, Kur’an’ın tevâtür yolu ile oluştuğu ve bu durumun Kur’an’ın sıhhatine zarar vereceği gerekçesiyle reddeder.1004

999 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, V/ 312-313.

1000 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, VIII/ 141.

1001 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, V/ 313.

1002 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, XI/ 491.

1003 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 249-251.

1004 Vahiy katiplerinin hata yapma ihtimalini, bu konuda sahâbe icmâı olduğuna dayanarak reddeden Kurtubî ve Râzî’nin açıklamaları için bkz. Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed Kurtubî (v. 671), el-Câmi’ li Ahkâmu’l-Kur’an, tsh. Hişam Semîr el-Buhârî, Dâru’l-Âlemu’l-Kütüb, Riyâd 2003, I-XX, XII/

214; Fahreddin Muhammed b. Ömer el-Hüseyn Râzî (v. 606), et-Tefsîru’l-Kebîr: Mefâtihu’l-Gayb, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût 1990, I-XXXII, III/ 199.

145

2.1.1.2. Kur’an-Sünnet Arasındaki İlişki

Tahâvî, Kur’an ve sünneti, vahyin iki farklı türü olarak görmektedir. O’na göre, her ikisi de Allah katından olup, ontolojik açıdan aralarında bir farklılık bulunmamaktadır. Dolayısıyla Kur’an ve sünnet, bağlayıcılık açısından da aynı değerdedir. Yalnızca delil değeri açısından bir öncelik-sonralık durumu söz konusudur.

Vahyin iki farklı türü olan, vahy-i metluv olan Kur’an ile vahy-i gayr-ı metluv olan sünnet birbirini tamamlamaktadır. Bu yüzden onun Kur’an-sünnet anlayışını beraber ele almak, usûl anlayışını anlamak açısından daha uygundur.

Tahâvî’nin Kur’an ve sünneti birbirini tamamlayan kaynaklar olarak görmesi ve aynı değeri vermesi, sonraki usûlcüler ile benzerlik gösterse de tam olarak aynı değildir.

Tahâvî’den sonraki usûl anlayışında delil sıralaması aynı şekilde devam etmiştir. Ancak Kur’an ve sünnet arasında belirgin bir ayırım yapmamış olması, sünnete Kur’an kadar delil değeri vermesi, kendi usûl anlayışının özelliklerindendir.

Tahâvî’nin Kur’an-sünnet anlayışı İmam Şafiî ile benzerlik arzetmektedir.1005 Kur’an ve Sünneti vahyin iki formu olarak ela alma, Şafiî’nin beyân anlayışında da bulunmaktadır.1006 Tâhâvî’nin Kur’an ve sünnet arasında delil değeri açısından bir fark gördüğü anlaşılıyor. Kur’an’ı bu konuda önceleyen Tahâvî, kendisinden önceki İmam Şafîî gibi Kur’an ve sünnet arasında ayırım yapsa da, sünnet onun için de önemli bir delildir.1007 Tahâvî sonrası usûlcülerde de Kur’an’ın daha kuvvetli bir delil olduğu konusunda ittifak vardır. Âhâd haber gibi sünnetin bazı kısımlarında farklı görüşler bulunmaktadır. Sonuç olarak, hüküm kaynağı olması ve bağlayıcılık açısından bakıldığında Kur’an ve Sünnet arasında bir fark görmeyen Tahâvî, sadece te’lif açısından bir ayırım yapmaktadır.

Belgede TAHÂVÎ’NİN USÛL ANLAYIŞI (sayfa 156-160)