• Sonuç bulunamadı

Kullanıldığı Mana Bakımından Lafızlar

Belgede TAHÂVÎ’NİN USÛL ANLAYIŞI (sayfa 97-103)

IX. Tahâvî’nin Yaşadığı Asırda Usûl-i Fıkıh

1.1. Lafızlar

1.1.4. Kullanıldığı Mana Bakımından Lafızlar

konusuna değinmektedir. Ona göre müfesser olan, mücmele tercih edilir. Müfesser olan lafız daha açık olduğu için buna göre hüküm verilir.504

Tahâvî’ye göre mazmaza, istinşak fiilerini terkederek abdest almış bir kimsenin namazı mekruhtur. Cessâs’a göre abdest ayetinde abdestin farzları müfesser şekilde beyan edilmiş olup herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duyulmamaktadır. 505 Dolayısıyla Tahâvî’nin zikrettiği bu fiiller nassta müfesser şeklinde gelmemiştir ve abdestin farzları arasında sayılamaz.506 Cessâs’a göre, abdest ayetinde geçen namaz, ya da diğer ayetlerde geçen zekat gibi ifadeler mücmel ifadelerdir, açıklanma ihtiyacı bulunmaktadır.507 Abdest ayetinde geçen “ﻢﻜﻠﺟرا” ifadesi ise, öncekiler gibi bizatihi mücmel olmayıp, burada kıraat farklılığından dolayı bir mücmellik bulunmaktadır.508

1.1.4. Kullanıldığı Mana Bakımından Lafızlar 1.1.4.1. Hakikat

Hakikat, konulduğu manada kullanılan lafızdır.509 Tahâvî hakikatin tanımına değinmez. Hanefiler’e göre, mutlak lafzın hükmü, kendisinin mecaz olduğuna dair bir delil gelmediği sürece hakikatine hamledilmesidir. Cessâs, nebîz ile abdest alınabileceği hükmünü izah ederken bu konuya da temas etmektedir. Ona göre nebîz mutlak olarak konulmuş bir isimdir.510 Hanefiler’e göre bu konuda bir delil olmadığı için de lafız hakikatine hamledilmiş, hurma nebîzi ile abdest alınabileceğine hükmedilmiştir.511

Tahâvî’nin namaz vakitlerinin tayininde verdiği bir örneği hakikat bağlamında zikredebiliriz. İkindi namazını güneş sararıncaya kadar tehir edilebileceği hükmünü şerhederken, Cessâs, söz konusu haberlerde güneş için kullanılan “canlı” “ﺔﯿﺣ” sıfatının

504 “ﻞﻤﺠﻤﻟا ﻦﻣ ﻲﻟوأ ﻚﻟاذ ﻦﻣ ةﺮﺴﻔﻤﻟا” Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, II/ 37.

505 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 303.

506 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 338.

507 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 303.

508 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 325.

509 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, I/ 359; Şerhu’l-Muhtasar, I/ 385; Serahsî, Usûl, I/ 170.

510 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 223-224.

511 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 199.

83

hakikat manada kullanıldığını söylemektedir. Ebu’l-Hasen el-Kerhî’den de “ﺔﯿﺣ ﺲﻤﺸﻟا” ifadesinin lafzın hakikati bağlamında kullanıldığına dair bir görüş aktarmaktadır.512

Cessâs, ayette geçen “Namaza kalktığınız zaman..” ifadesinden lafzın hakikat manasında kullanılmadığını aktarmaktadır. Çünkü hakikat manası olsaydı namaza kıyamdan sonra abdestin vacip olması gerekirdi. Burada kıyamdan kastedilen namaza hazırlık olup, abdest kastedilmektedir. Lafzın kendisinde zikredilmese de bu mana lafzın kapsamında olup, hüküm de buna taalluk etmektedir. 513 Cessâs, “Kadınlara dokunduğunuzda su bulamazsanız, temiz toprakla teyemmüm edin”514 ayetinde lafzın hakikatinin “el ile dokunma” yı gerektirdiğini söylemektedir.515 Cessâs, sahâbe arasında bu ayetin anlaşılması konusunda ihtilaf olduğunu, kimisinin dokunmadan cimâı, kimilerinin ise el ile dokunmayı anladıklarını aktarmaktadır. Oysa, bir lafız aynı anda hem hakikat hem de mecaz anlamı ifade edemez. Her iki sıfatın tek bir lafızda toplanması tenâkuz olduğu için mümkün değildir.516

Hanefîler’e göre lafız, herhangi bir delil olmadan hakikat manasından mecaza sarfedilemez. Namaz kılma vakitlerini bildiren ayetteki517 namaz lafzı böyle hakikat manasında olan bir lafızdır.518 Cessâs, Tahâvî’nin namazlarda Fatiha dışında Kur’an’dan herhangi bir şey okunsa bile namazının geçerli olacağı görüşünde iken, Ebû Yusuf ve Muhammed’in Kur’andan üç kısa ayet ya da bir uzun ayet okunmadan namazın geçerli olmadığı düşüncesindedir.519 Cessâs burada Ebû Hanife’nin ayette geçen “Ku’ran’dan kolayınıza geleni okuyun” 520 ayetinde lafzın hakikatinin tahyîr ifade ettiğini söylemektedir. Ona göre ayetteki bu tahyîr hükmünü iskât etmek, ayeti neshetmek olacağından haber-i vahidle böyle bir şey yapılamaz.521 Ebû Hanife’nin tek bir ayeti okumakla da namazın geçerli olduğunu söylemesi ayetteki tahyîr hükmünü neshetmek

512 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 517.

513 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 331.

514 Nisa, 4/ 43.

515 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 383.

516 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 385.

517 İsrâ, 17/ 78.

518 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 665.

519 Tahâvî, Muhtasar, s. 28; Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 688; Kâsânî, I/ 112.

520 Müzemmil, 73/ 20.

521 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 689, 691.

84

olmadığı için onun görüşü daha uygundur.522 Cessâs’a göre imamların amel ettiği

“Fatiha okunmadan namaz olmaz”523 hadisi nefyü’l-kemâle yani namazın Fatiha olmadan tam bir şekilde olmadığına delâlet etmektedir.524

Tahâvî hakikat lafzına çok az yer verir. “İşin doğrusu, gerçeği, anlamı, esas maksadı,”işin aslı” vb. anlamlarda hakikat kelimesine sözlük anlamıyla yer vermektedir.525 Istılâhî olarak ise pek az yer verir.526 Boşanma konusunda “ ﱠﻦﮭﻠﺟَأ ﻦﻐﻠﺒﻓ ﻦھﻮﻠﻀﻌﺗ َﻼَﻓ”527 ayetinde geçen boşama süresinde kastedilen hakikat manasında “iddet süresinin sona ermesi” olmayıp hakikatte “iddetin sone ermesinin” yaklaşmasını ifade eder.528 Talak suresi 2. Ayette geçen “ecel” ise hakikatte “iddetin sona ermesi”

manasında değildir.529 Hadiste namazda ellerin üstüste konulması olarak aktarılan “ﺮﺤﻧ” kelimesinin, ayetteki “Namaz kıl, kurban kes” hakikat manasına dayanarak “ellerin üst üste konulması” değil, “kurban kesmek” olduğunu söyler.530 Nitekim hadiste geçen

“Sizden biri ayrılacağı yere ve oturacağı yere selam versin” hadisinde kastedilen hakikat manasında beraber oturulan kişiler ile ayrılınacak kişiler” dir.531 Başka bir hadisteki

“Namaza girmek” teki duhûl ifadesinin hakiki manasından kasıt “namaza başlama vaktinin yaklaşması” dır.532

1.1.4.2. Mecâz

Mecaz, bir yönü sebebiyle lafzın konulduğu manadan udûl edilmesidir.533 Tahâvî, mecâz lafzın tanımına da yer vermez.

522 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 691.

523 Ahmed b. Hanbel, V/ 323; Müslim, I/ 296; Nesâi, II/ 137.

524 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 692.

525 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 353; II/ 74, 117, 120, 415; Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/ 42; IV/ 19, 147, 270;

Şerhu Müşkili’l-Âsâr, I/ 130, II/ 277, III/ 96, 176, 316, 417, V/ 214, 311, 314, VI/ 129, VII/ 362, VIII/ 65, 115, 164, 271, 283, X/ 65, 271, 411, IX/ 92, 454, XI/ 96, 480, XII/ 249, XIII/ 39, XV/ 69.

526 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/ 279, 409; IV/ 160; Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 93; V/ 221; XII/ 507, 511.

527 Bakara, 2/ 232.

528 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, III/ 99, 382; Cessâs, Kitâbu Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, III/ 48.

529 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, II/ 327; Cessâs, Kitâbu Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, III/ 48.

530 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 186.

531 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, III/ 382.

532 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, II/ 89.

533 Cessâs, el-Fusûl, I/ 361; Şerhu’l-Muhtasar, I/ 385; Serahsî, I/ 170.

85

Tahâvî, “Kadınlara dokunursanız..”534 ayetinde geçen “ﺲﻤﻠﻟا” in ne ifade ettiği konusunda ihtilaf bulunduğunu zikretmektedir. Burada kastedilenin kadına el ile dokunma mı yoksa cima’ mı olduğu görüşlerine yer veren Tahavî, peygamberin hadislerine dayanarak ayette kastedilenin cima’ olduğunu delilleriyle beraber zikretmektedir. Bu görüşün aynı zamanda İmam Ebû Hanife, İmam Züfer, İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’in görüşü olduğunu bildirir.535 “Gökyüzünü yoğun bir dumanın kapladığı..”536 ayetinde geçen duhân isimlendirmesi hakikat anlamında olmayıp, “inkarcıların şüphe ve inkar içinde debelenmelerini” ifade eden bir duman olarak mecaz anlamındadır.537 Yine hadiste geçen “ilmin miktarı” ifadesi de hakiki değil mecâzî bir kullanımdır.538

Cessâs’a göre su bulunmadığında teyemmüm edilebileceği ile ilgili delil aldıkları hadiste539, teyemmüm kelimesi hakikat anlamında değil, teşbih ve mecaz olma yönüyle kullanılmıştır. Çünkü ona göre teyemmüm, hakiki manada hadesi kaldırma özelliği olmayıp, su bulunduğunda abdestin gerekmesi, necâset hükmünün toprakla ortadan kalkmadığını, toprak isminin temizleme anlamında mecâz olarak konulduğunu, hakikat manasında konulmadığını göstermektedir.540 Cessâs, ayette541 Allah’ın onları unutma olarak unutma fiilinin Allah’a nispetinin hakikat değil mecaz yoluyla olduğunu söylemektedir. Kafirler için kullanılan unutma lafzının, Allah için de kullanılmış olması mecazdır.542

Cessâs, Tahâvî’nin mükrehin boşamasının geçerli olduğu hükmünü 543 şerhederken muhaliflerin delil aldıkları hadisin, Hanefilerce mecaz kullanımı olduğu için delil alınmadığını söyler. İlgili hadislerde ümmetten hatanın, nisyanın ya da

534 Nisa, 4/ 43.

535 Tahâvî, Ahkâmu’l-Kur’an, I/ 98-102.

536 Duhân, 44/ 10.

537 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, II/ 424.

538 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, II/ 286.

539 “Ashâb, Resulullah ile birlikte sabah namazı için toprakla teyemmüm ettiler. Bu maksatla avuçlarını toprağa vurup, toprakla yüzlerine bir defa meşhettiler. Sonra tekrar dönüp avuçlarını toprağa bir kez daha vurup, ellerinin tamamı ile ellerinin içlerinden koltuk altlarına, omuzlarına kadar meşhettiler.”

Nesâî, I/ 166-168.

540 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 305.

541 Tevbe, 9/ 67.

542 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 738-739.

543 Tahâvî, Muhtasar, s. 191.

86

hoşlanmadığı şeylerin kaldırılması, lafızlarda mecaz olarak kullanılmıştır, başka bir delille desteklenmedikçe delil olarak alınamaz.544 Cessâs, Tahâvî’nin kocanın yabancı bir kadına “seninle evlendiğimde boşsun” dediğinde boşamanın nikahtan önce gerçekleşmeyeceği hükmünde, buradaki talak ile yemin akdinin talak olarak isimlendirilmesinin hakikat değil mecâz olarak kullanıldığını söylemektedir.545

1.1.4.3. Sarih

Lafızlar kullanıldığı mana bakımından Hanefiler tarafından hakikat, mecaz, sarih ve kinâye olarak dörde ayrılmıştır.546 Tahâvî, furu’ hükümlerde sarih lafzından bahsetmektedir. Mesela, kocanın karısını bâin ya da hulu’ talak ile boşaması durumunda, iddet dönemi içinde iken karısını kinâi değil, sarih bir lafız ile yeniden boşarsa bu boşamanın geçerli olacağı hükmünü vermektedir.547 Cessâs bu hükmü şerhederken onun, Abdullah b. Mesud, Umran b.Huseyn, Ebî Derdâ, Saîd b. Müseyyib gibi sahabenin görüşünü delil alındığını söyler.548 Cessâs, sarih lafız kullanıldığında boşamanın gerçekleşmesi için niyete ihtiyaç duyulmadığını da ilave eder.549

Tahâvî, sarih ve kinâyeyi birbirinin zıddı olarak kullanmıştır.550 Boşamanın gerçekleştiği sarih (kesin) lafızlar ile kinâî (muhtemel) lafızlar şeklinde bahsetmesi bunu göstermektedir. Sarih kelimesini “hükmün sarihi”551 ve “imanın sarihi”552 şeklinde sözlük anlamında da kullanmıştır. Cessâs’, Tahâvî’nin sarih lafız kullanımına, peygamberin “Sizden biriniz durgun suya bevletmesin” hadisinde geçen nehyi örnek vermektedir.553

544 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, V/ 10.

545 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, V/ 115.

546 Cessâs, el-Fusûl fi’l-Usûl, I/ 46; Serahsî, Usûl, I/ 187.

547 Tahâvî, Muhtasar, s. 205.

548 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, V/ 134.

549 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, V/ 138.

550 Cessâs, Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, II/ 412.

551 Cessâs, Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, III/ 402; Şerhu Müşkili’l-Âsâr, II/ 93; XIV/ 57.

552 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, IV/ 323, 326.

553 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 232.

87

1.1.4.4. Kinâye

Kinâye, kendisi ile kastedillen mana, akla hemen gelmeyen ve kapalı kalan lafızdır. Bu yüzden kinâye lafzının hükmü niyet ile anlaşılır.554

Talak konusunda kinâi lafza değinen Tahâvî, manası muhtemel olan lafza kinâye demektedir. 555 Bir kelimenin imâ edilen uzak anlamı için de kinâye lafzını kullanmıştır.556 Tahâvî kinâye kullanımına örnek olarak Nahl suresinde geçen “ﺔﯾﺮﻗ” lafzını vermektedir. Ayetteki “güven ve refah içinde olan belde”den bahsederken kullanılan “ ﺔﯾﺮﻗ ” lafzından maksat, orada yaşayanlardır. Burada belde halkı, kinâi olarak ifade edilmiştir.557

Cessâs da kinâye kullanımına bazı örnekler vermektedir: “Kadınlara dokunduğunuzda su bulamazsanız, temiz toprakla teyemmüm edin”558 ayetinde kadınlara dokunma ile “cimâ’” fiilinin kinâye olarak kastedildiğini aktarmaktadır.559 Ayetten el ile dokunma manası çıkaranlar olmuşsa da tek bir lafızda hem sarih hem de kinaye manası bulunamaz.560 Ayette geçen “gecenin bir yarısında onunla teheccüd kıl” ifadesinde geçen “o” zamirinin kinâye kullanımı ile Kur’an kıraati kastedilmektedir.561

Tahâvî’ye göre, kendisiyle zifafta bulunduğu karısına, boşanmayı kastederek,

“sen boşsun”, “sen birsin”, “iddet bekle”, “rahmini temizle” gibi sarih lafızları kullanırsa bir talâk gerçekleşmiş olur. Kişi istemiş olsa bile bu lafızlarla birden fazla talak gerçekleşmez.562 Cessâs’a göre, “sen berîsin”, “sen başıboş bırakılmışsın”, “rahmini temizle” gibi lafızların kinâi olarak kullanımı da talakı gerçekleştiren lafızlardandır.

Cessâs, kinâye olmayıp kendisiyle boşama kasdedilen başka lafızlardan da bahsetmektedir.563 Ancak Cessâs, diğer akitlerde olduğu gibi sadece kinâi lafızlarla

554 Serahsî, I/ 187.

555 Cessâs, Muhtasaru İhtilâfi’l-Ulemâ, II/ 412.

556 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, VI/ 103.

557 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, V/ 81.

558 Nisa, 4/ 43.

559 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 384.

560 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 385.

561 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, I/ 665.

562 Tahâvî, Muhtasar, s.195; Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, V/ 51.

563 Cessâs, Şerhu’l-Muhtasar, V/ 52.

88

boşamanın gerçekleşmeyeceğini bunun ihtimal ifade ettiğini, gerçek niyetin anlaşılması gerektiğini söylemektedir.564

1.1.5. Bazı Lafız Türleri

Belgede TAHÂVÎ’NİN USÛL ANLAYIŞI (sayfa 97-103)