• Sonuç bulunamadı

Muhataba Göre Bilgi Vermek

5. İLİM ÖĞRETİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

5.2. Muhataba Göre Bilgi Vermek

1. Ali ibn Ebî Tâlib (r.a.): “İnsanlara anlayabilecekleri şeyler söyleyiniz. Siz

Allah ve Rasûlü’nün yalanlanmasını istermisiniz?” demiştir. Bize Ubeydullah ibn Musa, Ma'rûf ibn Harrabûz'dan; o da Ebu't-Tufeyl'den; o da Alî (ibn Ebî Tâlib)'den bu sözü rivayet etti 502

Bu hadîs, Buhârî'nin âlî isnâdlarındandır. Zîrâ buna üç râvî ile ulaşmıştır. Üçüncü râvî sahâbî olan ibn Tufeyl'dir.503

2. el-Esved şöyle demiştir: İbn Zübeyr bana: Âişe sana çok sır söylerdi.

Binâenaleyh o sana Ka'be hakkında ne söyledi? dedi. Ben de ona şunu söyledim: Âişe bana dedi ki: Peygamber (s.a.): “Yâ Âişe, şayet kavminin zamanları yakın olmasaydı -

İbn Zübeyr; küfre yakın olmasaydı dedi- muhakkak Ka'be'yi bozar ve ona biri insanların gireceği, diğeri de çıkacakları iki kapı yapardım” buyurdu, işte İbn Zübeyr

Peygamber’in bu arzusunu yerine getirmiştir 504

Bu hadîs bâzı farklarla, Hacc, Temennî, Enbiyâ ve Tefsir kitâblarında da geçmektedir.505

Buhârî bu rivayeti “Bazı insanların anlayışlarının kıt olması nedeniyle, bulundukları halden daha kötü bir hale düşmelerinden çekinerek bazı önemli isteklerden vazgeçmek” bâbında nakletmiştir.

502 Buhârî, “İlim”, 49; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi’ li ahlâkı’r-râvî, II/108, H.no: 1318; İbn Abbâs’ın kavli

olarak gelen rivayet için bk. İbn Abdilberr, Câmi'u Beyâni'1-İlm, I/268, H.no: 513.

503 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, I/225, H.no: 127.

504 Buhârî, “İlim”, 48; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VI/102, H.no: 24753.

Rasûlullah (s.a.)’in bu arzusunu gerçekleştirememesinin sebebi fitne çıkma endişesidir. Çünkü Ka’be’nin yeniden inşası ve Hacerü’l-esvedin yerleştirilmesi hadisesinde yaşanan sorundan, çok fazla bir zaman geçmiş değildi. Aynı zamanda halen müslüman olsa da imanın kalplerine tam olarak yerleşmediği, kalpleri eski inanç ve adetlerinde kalan bir takım insanların, ya da onların bu zafiyetlerinden yararlanacak münafıkların fitneye sebep olmaları uzak bir ihtimal değildi. Bunu bir üstünlük ve övünç krizine dönüştürebilirlerdi. Çünkü nefisler buna müsait ve meyyaldir. Zaten İbn Zübeyr bunu gerçekleştirdiğinde yaşanan hadiseler, bunun ne kadar yerinde bir endişe olduğunu göstermektedir.506

3. Enes ibn Mâlik (r.a.) şöyle rivayet etti: Muâz ibn Cebel, deve üstünde

Peygamber'in arkasında iken, Peygamber (s.a.): “Ey Mûaz ibn Cebel!” diye nida etti. Muâz: “Lebbeyk yâ Rasûlallah, ve sa'deyk” dedi. Peygamber yine: “Ey Muâz!” diye çağırdı. Muâz: “Lebbeyk yâ Rasûlallah ve sa'deyk” dedi. Bu üç defa oldu. Üçüncüde Rasûlullah: “Hiçbir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'tan başka ilâh

olmadığına ve Muhammed'in Rasûlullah olduğuna şehâdet etsin de Allah onu ateşe haram etmesin.” buyurdu. Muâz: Yâ Rasûlallah, bunu insanlara haber vereyim de

sevinsinler mi? dedi.“Haber verdiğin takdirde buna güvenirler” buyurdu. Muâz ibn Cebel, günahtan kurtulmak için bunu ölümüne yakın haber verdi.507

Diğer bir rivayette Enes (r.a.) şöyle dedi: Bana zikrolundu ki, Peygamber (s.a.), Muâz'a: “Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmayarak Allah'a kavuşan kimse, cennete girdi” buyurmuştur. Muâz: Bunu insanlara müjdeleyeyim mi? dedi. Rasûlullah: “Hayır, çünkü

ben onların buna güvenmelerinden endişe ediyorum” buyurdu 508

Rasûlullah (s.a.) elbette bu hadisinin daha sonra duyulacağını biliyordu. Fakat hem o dönemde yeni müslüman olmuş kimselerin hem de sonra ki dönemlerde iman ve islamı kavrayamamış insanların bu müjdeye binaen hayırlı amelleri terk etmeleri söz konusu olduğu için duyrulmasını istemedi. Aynı zamanda bu müjdeyi ve hemen

506 İbn Battâl, Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, I/205.

507 Buhârî, “İlim”, 49; Müslim, “Îmân”, 53; Beyhakî, Şuabü’l-îmân, I/274, H.no: 125.

ardından gelen bu uyarıyı duyan mü’minler, müjdeyle sevinmişler, uyarıya da kulak verip Allah rızası için çalışmaktan geri durmamışlardır.

Bu hadîslerde hakikatte muvahhid olanlara büyük bir müjde vardır. Doğrulukla cân-ı gönülden şehâdet kelimelerini telâffuz edip söyleyen ve itaat eden kimsenin cehennem ateşine haram olacağı müjdesidir. Böyle müjdeler Enes'ten ve Ebû Saîd Hudrî'den de rivayet edilmiştir. Günâhları afvolunmamış ma'siyet ehlinin, cehenneme uğradıktan sonra cennete gireceğine dâir daha birçok haberler vardır. Haberlerde nesh carî olmayacağından bu hadîslerin arasını te’lîf etmek gerekir. İşte bunun için buradaki "haram kılma"dan maksad ebedî kılmaktır demişlerdir. Bu takdirde şehâdet kelimelerini Allah rızâsı için gönülden söyleyenler ateşte ebedî olmazlar demek olur. Daha güzel bir tevcihe göre, kâfirlerin karargâhı olan ateşten masun olurlar, demektir. Bu takdire göre âsî mü'minler azab yurduna girseler bile kâfirler gibi orada çok uzun zaman kalmayacaklar demek olur.509

4. Kesîr b. Mürre şöyle dedi: “Bâtılı, hikmet sahibi âlimlere anlatma! Sonra

sana çok kızarlar! Hikmetli bilgiyi cahillere anlatma! Sonra, (onu anlamayıp) seni yalanlarlar. İlmi, ehlinden menetme! Sonra günâha girersin. Onu ehli olmayana da verme! Sonra câhilleşirsin. Şüphe yok ki, malında, üzerine düşen bir vazife olduğu gibi ilminde de üzerine düşen bir vazife vardır.”510

H. Selim Esed, senedin sahih olduğunu ifade etmiştir.511

5. Ebû Ferve’nin rivayetine göre İsa b. Meryem (a.s.) şöyle dermiş: “İlmi

ehlinden menetme! Sonra günâha girersin. Onu, ehli olmayanın yanında da yayma! Sonra sana "câhil" denir. İlacını, fayda vereceğini bildiği yere koyan iyi doktor ol!”512

H. Selim Esed, Leys’in kâtibi olan Abdullah b. Sâlih’in zayıf olmasından dolayı isnâdın zayıf olduğunu ifade etmiştir.513

509 Nâim, Ahmed, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, II/303, H.no: 268.

510 Dârimî, “Mukaddime”, 34.

511 Dârimî, es-Sünen, I/117, H.no: 368.

512 Dârimî, “Mukaddime”, 34; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, XLVII/459.

6. Mutarrif şöyle dedi: “Yemeğini, onu arzu etmeyene yedirme! (Yani ilmini,

ona istekli olmayana verme, öğretmeye kalkma!).”514

H. Selim Esed, senedin sahih olduğunu ifade etmiştir.515