• Sonuç bulunamadı

Faydalanılmayan İlim, Ortadan Kalkmış Demektir

8. İLMİN ORTADAN KALKMASI

8.3. Faydalanılmayan İlim, Ortadan Kalkmış Demektir

1. Ebû’d-Derdâ’dan (r.a.) rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.) ile

birlikteydik. Gözlerini semaya dikti ve şöyle buyurdu: “İlim insanlardan kapıp

alınacağı zaman onlar ilim adına hiçbir şey elde edemeyecekler.” Bunun üzerine Ziyâd

b. Lebîd el-Ensarî dedi ki: “Kur’ân’ı devamlı okuduğumuz halde ilim bizden nasıl aşırılıp yok edilecektir? Allah’a yemin ederim ki Kur’ân’ı mutlaka okuyacağız kadınlarımıza ve çocuklarımıza da okutacağız.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: “Ey Ziyâd! Annen senin hasretinle yansın. Ben de seni Medînelilerin

fakihlerinden saymakta idim. İşte Tevrat ve İncil, Yahudi ve Hıristiyanların elindedir. Onlara ne faydası oluyor?” Cübeyr diyor ki: Sonra Ubâde b. Sâmit’le karşılaştım ve;

“Kardeşin Ebû’d-Derdâ nelerden bahsediyor işitmedin mi?” diyerek Ebû’d Derdâ’nın söylediklerini kendisine haber verdim. Ubâde b. Sâmit şu cevabı verdi: “Ebû’d-Derdâ doğru söylemiştir. İstersen insanlardan kaldırılacak ilk ilmi sana haber vereyim mi?” “Huşû’”dur. O kadar ki, büyük bir mescide gireceksin ve orada, neredeyse huşu’ içerisinde bir adam bulup göremeyeceksin.”825

Tirmizî: “Bu hadis hasen-garibtir. Muaviye b. Salih, hadisçiler yanında güvenilen biridir. Yahya b. Saîd el-Kattan’dan başka onun hakkında söz edeni bilmiyoruz. Muaviye b. Salih’den de bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir. Bazıları

822 Dârimî, “Mukaddime”, 32; Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’z-zühd, I/262.

823 Dârimî, es-Sünen, I/106, H.no: 324.

824 Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, III/235, H.no: 1590.

825 Tirmizî, “İlim”, 5; Dârimî, “Mukaddime”, 29; Tahâvî, Şerh-u Müşkili’l-âsâr, I/279, H.no: 304; Hâkim,

el-Müstedrek, I/179, H.no: 338; (Hâkim "Basralılara göre isnâdı sahih bir hadistir" der. Zehebî de buna

da bu hadisi Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr’den, o, babasından, o da Avf b. Mâlik’den, o da Rasûlullah’dan (s.a.) rivâyet etmişlerdir,” demiştir.826

Elbânî de rivayet için “sahih” hükmünü vermiştir.827

H. Selim Esed ise, Sünen-i Dârimî zeylinde; Abdullah b. Salih’in, hıfzının kötülüğü ve gafletinden dolayı senedin zayıf olduğunu, diğer ravilerin ise “sika” olduklarını ifade etmiştir.828

Ebu’d-Derdâ’dan gelen bu rivayet aynı zamanda Ziyad b. Lebid’den de gelmektedir. Fakat bu rivayette Cübeyr’in sözü olarak nakledilen kısım yoktur.829

Bu hadis-i şerifte bir çok meseleye işaret edilmektedir. İlim noktasında dikkatimizi çeken husus; bir zaman gelip ilmin kaybolacağı ifade edilmektedir. İlimden maksadın ne olduğunu ise bir sonraki konuşma ortaya çıkarmaktadır. Kur’an bilgisi ortadan kalkarsa cehalet artar. Bu bilgiyi artırmanın yolu çok okumak ve yanında bulundurmak değildir. Yahudi ve Hristiyanların düştüğü yanılgı da budur. Ellerinde ki kitabın gereğiyle amel etmemeleri dalalete düşmelerinin temel sebebidir. Demek ki kitabın mevcudiyeti ve hatta çokca okunması Kur’an bilgisi ve kültürünü ortaya çıkarmamaktadır. Bunun yolu kitaptan istifade etmek, onu davranış olarak gösterebilmektir. İstifade edilmeyen bilgi ve bilgisiyle amel etmeyen alim, yok demektir.

Huşû’; başı öne eğmek, alçak gönüllü olmak, sesi kısmak, kalbin ve diğer uzuvların sükunet içinde birlikte hareket etmesi gibi anlamlara gelmektedir.830 Rivayette insanlardan kaldırılacak ilk ilmin “huşû’” olarak zikredilmiş olması da öğrenilen bilgilerin özümsenerek bir davranış biçimi olarak ortaya konması anlamında, ilmin ne demek olduğuna bir kez daha işaret etmiş ve samimiyetin ilk adım olduğunu göstermiştir.

826 Tirmizî, es-Sünen, V/31, H.no: 2653.

827 Tirmizî, es-Sünen, V/31, H.no: 2653.

828 Dârimî, es-Sünen, I/99, H.no: 288.

829 İbn Mâce, Fiten, 26; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV/160, H.no: 17508, IV/218, H.no: 17948;

Tahâvî, Şerh-u Müşkili’l-âsâr, I/279, H.no: 305.

2. Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)’dan rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.): “Sizden

öncekilerin yollarına karış karış ve arşın arşın mutlaka tabi olacaksınız. O derece ki, onlar eğer küçücük bir keler deliğine girecek olsalar, siz de onların arkasından gideceksiniz” buyurdu. Biz: “Ey Allah’ın rasûlü! Onlar, Yahudiler ile Hıristiyanlar mı?”

diye sorduk. Rasûlullah (s.a.): “Onlardan başka kimler olacak!” buyurdu.831

Müslim’in İlim Kitabı’na aldığı bu rivayetin ilimle irtibatı, bir önceki hadiste zikrettiğimiz Yahudi ve Hristiyanların durumlarıyla ilgili olmalıdır. Bu sebeple, iki rivayeti aynı başlıkta peşpeşe vermeyi uygun gördük. İlmin ortadan kalkması, Kur’an’ı anlamak ve yaşamaktan uzaklaşma ile olacağına göre, müslümanlar kendilerinden öncekilerin düştüğü bu hataya düşecekler ve cehalet içinde kalacaklardır. Ne zaman onların yolunu takip etmekten vazgeçer ve kitaplarına dönerlerse o zaman bilgi ve ilmi elde edeceklerdir.

3. Abdullah b. Mes'ûd (r.a) dedi ki; “Ortadan kaldırılmadan önce ilme yapışın.

Onun dürülüp ortadan kaldırılması, ona sahip olanların giderilip (yok edilmeleridir). İlme yapışın! Çünkü hiçbiriniz ona ne zaman ihtiyaç duyacağını (duyulacağını) bilemez. Siz yakında, sizi Allah'ın Kitabı'na (uymaya, ona başvurmaya) davet ettiklerini iddia edecek olan bazı topluluklar bulacaksınız. Halbuki kendileri onu sırtlarının arkasına atmışlardır, (onu uygulamamaktadırlar). Binaenaleyh ilme yapışın. Bid'at işlemekten sakının, aşırılığa kaçmaktan sakının, didik didik etmekten sakının. "Eski"ye (yani asıl olan Kur'an ve sünnete) yapışın.”832

H. Selim Esed, Ebû Kılâbe’nin İbn Mes’ûd (r.a)’a ulaşmamış olması nedeniyle senedinde kopukluk olduğunu, dolayısıyla senedin zayıf olduğunu belirtmiştir.833

Mevkûf olarak rivayet edilen bu hadis için hükmen merfû’ diyebiliriz. Çünkü gelecekle ilgili bilgi verilmektedir ki bu ancak vahiyle bilinebilir.

Yukarıda ki rivayetlerle birlikte düşünüldüğünde verilen mesaj net olarak ortaya çıkmaktadır. Bir müslüman için dünya ve ahiret saadeti, Yüce Rabbimize iyi bir

831 Müslim, “İlim”, 2669; Buhârî, Enbiya, 52; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III/84, H.no: 11817.

832 Dârimî, “Mukaddime”, 19; Abdurrezzak, el-Musannef, XI/252; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, IX/189,

H.no: 8845.

kul olabilmekle mümkündür. Bunun ölçüsü de Allah’ın kitabı ve Rasulünün uygulamasıdır. Kitap ve sünnet bilgisi insanın sahip olacağı en büyük ve en önemli ilimdir. Fakat bilginin değeri kullanıldığı ve hayat sahasında bir yer işgal ettiği kadardır. Yoksa ilim, fiiliyatta hiçbir karşılığı olmayan söylem ve slogan değildir.

İnsanları Allah’ın kitabına çağırmak, onu önce yaşam biçimi olarak kabul etmek ve yaşamakla mümkündür. İlim öncelikle budur. Sonra, tenattu’, teammuk ve tebeddu’ olarak ifade edilen bu fiiller de ilim olamaz. Tebeddu’; Kur’an ve sünnette yeri olmayan herhangi bir uygulamanın dini bir gereklilik haline getirilmesidir ki bu ilmin değil cehaletin eseridir. Tenattu’; Kur’an ve sünnette ölçüleri belirlendiği halde bir davranış ya da uygulamayı yetersiz görerek bunda aşırılığa ve abartıya gitmektir ki bu da bilgisizliğin sonucudur. Teammuk da; gereksiz irdeleme, didik didik etme, asıl gayeyi terk edip ayrıntılarda boğulma demektir ki bu her nekadar ilmi bir davranış gibi görünse de aslında bir tekellüf olması münasebetiyle ilmin işlevi ve amacından uzaktır.834

Atîk, eski, ilk, asıl ve ilk durum anlamında kullanılmış olmalıdır.835 Kastedilen Kur’an’ın ve sünnetin ilk dönemde (asr-ı saadette) anlaşıldığı ve yaşandığı gibi muhafaza edilmesidir.836