• Sonuç bulunamadı

İlim Müzakeresinde Bulunmak

2. İLİM ÖĞRENMEYE TEŞVİK

2.18. İlim Müzakeresinde Bulunmak

1. Ebû Sa'îd el-Hudrî (r.a.) şöyle dedi: “Hadisleri müzâkere ediniz. Çünkü

hadis, hadisi harekete getirir (hatırlatır, canlandırır).”286

Hüseyin S. Esed, senedin sahih olduğunu söylemiştir.287

Hâkim, hadisin müzakere edilmesi ile ilgili Hz. Ali ve İbn Mes’ûd’dan (r.a.), Buhârî ve Müslim’in şartlarına uygun sahih hadislerin rivayet edildiğini söylemiştir.288

2. İbn Abbâs (r.a.) şöyle dedi: “Şu hadisi müzâkere ediniz ki, sizden (kaçıp)

kurtulmasın. Çünkü o, Kur'an gibi toplanmış, muhafaza altına alınmış değildir. Şüphe yok ki, siz bu hadisi müzâkere etmezseniz, sizden (kaçıp) kurtulur. Sizden biri, "dün hadis rivayet etmiştim. Binaenaleyh bugün hadis rivayet etmeyeceğim" demesin. Aksine sen dün de rivayet et(miş ol), bu gün de rivayet et, yarın da rivayet et!”289

H. Selim Esed, senedin râvilerinin sika olduklarını ifade etmiştir. 290

3. İbn Abbâs (r.a.) şöyle demişti: “Hadisi tekrar edip zikrediniz. Zira siz onu

zikretmezseniz, o (yok olur) gider. Hiç kimse rivayet etmiş olduğu bir hadis için; "onu

283 Hâkim, el-Müstedrek, I/188, H.no: 363; III/619, H.no: 6294.

284 Dârimî, “Mukaddime”, 47; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-ahlâkı'r-râvî, I/159, H.no: 218.

285 Dârimî, Sünen, I/151, H.no: 569.

286 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Ebû Hayseme, Kitâbü’l-ilim, H.no: 71; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-

ahlâkı'r-râvî, I/237, H.no: 468; II/267, H.no: 1820.

287 Dârimî, es-Sünen, I/155, H.no: 595.

288 Hâkim, el-Müstedrek, I/173, H.no: 323.

289 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Râmehurmuzî, el-Muhaddisü’l-fâsıl, s.547.

bir defa rivayet ettim, (yeter)" demesin. Çünkü (aynı hadisi tekrar rivayet ederse), o hadisi (önceden) işitmiş olanın ilmi artar, işitmemiş olan da işitmiş olur.”291

H. Selim Esed: “Sened, Mindel b. Ali’den dolayı zayıftır” demiştir.292

4. İbn Abbâs şöyle dedi: “Bizden bir hadis işittiğiniz zaman, onu aranızda

müzâkere ediniz.”293

Hüseyin S. Esed, Haccâc b. Erta’nın zayıf olduğunu söylemiştir.294

"Müzâkere", bir konuda biriyle konuşmak, söze dalmak, görüşme yapmak demektir. Burada "müzakere"den; duyulan veya bilinen hadislerin iyice öğrenilmesi, unutulmaması için başka biriyle tekrar edilmesi, karşılıklı hatırlatılması, gözden geçirilmesi kastedilmektedir. Bir kişinin kendi kendine yaptığı tekrar çalışmasına da "müzâkere" dendiği vakidir. Bunun, daha Hz. Peygamber (s.a.) hayatta iken kullanılmaya başlanan bir usûl olduğu görülmektedir. Sahâbe-i Kiram duydukları hadisleri aralarında müzâkere ederek onları iyice bellemeye, unutmamaya gayret etmiş, bunun için hadislerin müzâkeresine ehemmiyet vermişlerdi. Bu usûlde karşılıklı telkin, hatırlatma ve anlamada yardımlaşma olduğu için, öğrenimde, İslâm tarihinin müteakib asırlarında da ondan geniş bir şekilde istifade edilmiştir. Sahabe ve sonraki ilk müslümanlardan bu müzâkere usûlüne teşvik eden bir çok haber nakledilmiştir.295

Burada, öğrenimdeki ehemmiyetine rağmen, müzâkere yoluyla hadis almanın (semâ'u'l-müzâkere) hadis âlimlerince pek makbul sayılmadığını da kaydetmeliyiz. Çünkü müzâkere esnasında, hadis rivayeti maksadı olmadığı düşünülerek gevşek davranılabilmekte ve söze, değişik şeyler karıştırılabilmektedir. Bunun için müzâkere esnasında alınan hadislerin rivayetinde, değerlendirmenin ona göre yapılabilmesi için

291 Dârimî, “Mukaddime”, 51.

292 Dârimî, es-Sünen, I/155, H.no: 601.

293 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-ahlâkı'r-râvî, I/237, H.no: 467;

Râmehurmuzî, el-Muhaddisü’l-fâsıl, s.547.

294 Dârimî, es-Sünen, I/156, H.no: 607.

alınış şeklinin belirtilmesi, yani "müzâkere esnasında rivayet etti" gibi bir ifadenin (edâ sığasının) kullanılması gerekli görülmüştür.296

5. A'meş şöyle dedi: “İsmail b. Racâ, mahalle mektebinin çocuklarını toplar,

onlara hadis rivayet eder, bu suretle (hadisleri) ezberletmeye çalışırdı.”297 Hüseyin S. Esed, isnâdın sahih olduğunu ifade etmiştir.298

6. İbrahim şöyle dedi: “Hadîsini, onu arzu edene de, etmeyene de rivayet et.

Çünkü o, (bu surette), okumakta olduğun şu "İmâm” (olan Kur'ân) gibi (iyi öğrenilmiş) olur.”299

Hüseyin S. Esed, isnâdın sahih olduğunu ifade etmiştir.300

7. Ziyâd şöyle dedi: “İbn Şihâb bedevilere hadis rivayet ederdi.”301 Hüseyin S. Esed, isnâdın sahih olduğunu ifade etmiştir.302

“Bedevî”, şehirli olmayan, çölde yaşayan Arap demektir. Bedeviler; ekseriya ilimle, ilim ehliyle, kısacası medeniyetle pek alâkaları bulunmayan, kaba ve sert tabiatlı, sözden anlamaz insanlardı. Kur’an’da da bedeviler hakkında bazı ayet-i kerimeler mevcuttur. (Mesela Tevbe: 9/97-99; Hucurât: 49/14). Anlaşılıyor ki İbn Şihab, gerek hadis rivayetine ve gerekse rivayetin ulaşması gereken herkese değer veriyor, yüklendiği vazifenin bilinciyle hareket ediyordu.. O kadar ki bedevilere bile hadis öğretiyordu.

296 Râmehurmuzî, el-Muhaddisü’l-fâsıl, s.545-548; Suyûtî, Tedrîbu'r-râvi, II/123, 151; Ayrıca

“Müzâkere” için bk. M. Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s.307; A. Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s.244.

297 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Ebû Hayseme, Kitâbu'l-ilim, H.no: 112; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-

ahlâkı'r-râvî, I/203, H.no: 359; II/310, H.no: 673; İbn Abdilberr, Câmi'u beyâni’l-ilm, I/204, H.no:

400.

298 Dârimî, es-Sünen, I/156, H.no: 605.

299 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-ahlâkı'r-râvî, II/268, H.no: 1822, 1823.

300 Dârimî, es-Sünen, I/156, H.no: 606.

301 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-ahlâkı'r-râvî, II/268, H.no: 1825.

8. Abdurrahman b. Ebî Leyla şöyle dedi: “Hadisi yaşatmak, onu müzâkere

etmek(le olur)." Bunun üzerine Abdullah b. Şeddâd ona; “Allah senden razı olsun! Ölmüş olan nice hadisi göğsümde dirilttin!” dedi.”303

Hüseyin S. Esed, Yezid b. Ebû Ziyad’dan dolayı senedin zayıf olduğunu söylemiştir.304

9. Muhammed b. Fudayl, babasından, O'nun şöyle dediğini rivayet etti: “El-

Hâris b. Yezîd el-Uklî, İbn Şübrüme el-Ka'kâ' b. Yezîd ve Muğire, yatsı namazını kıldıkları zaman fıkıh (müzâkeresine) otururlardı da aralarını, başkası değil, sadece sabah ezanı ayırırdı.”305

Hüseyin S. Esed, isnâdın sahih olduğunu ifade etmiştir.306

10. Osman b. Abdillah şöyle rivayet etti: El-Hârisu'l-Uklî ile öğrenci

arkadaşları gece beraberce oturur, fıkıh müzâkere ederlerdi.”307 Hüseyin S. Esed, isnâdın zayıf olduğunu söylemiştir.308

11. Atâ' şöyle haber verdi: “Biz Câbir b. Abdullah'ın yanına giderdik.

Yanından çıktığımızda da (O'ndan öğrendiklerimizi aramızda) müzâkere yapardık, (Bu müzâkerelerde görürdük ki), Ebu'z-Zübeyr, O'nun hadisini en iyi ezberleyenimiz idi.”309

Hüseyin S. Esed, Haccâc (b. Ebî Ertâ)’nın zayıf kabul edildiğini, bundan dolayı senedin zayıf olduğunu söylemiştir.310

303 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Ebû Hayseme, Kitâbu'l-ilim, H.no: 72; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-

ahlâkı'r-râvî, I/238, H.no: 470; İbn Abdilberr, Câmi'u beyâni’l-ilm, I/203, H.no: 397, 400, 434.

304 Dârimî, es-Sünen, I/157, H.no: 610.

305 Dârimî, “Mukaddime”, 51. Ebû Hayseme, Kitâbu'l-ilim, H.no: 108.

306 Dârimî, es-Sünen, I/157, H.no: 611.

307 Dârimî, “Mukaddime”, 51.

308 Dârimî, es-Sünen, I/157, H.no: 618.

309 Dârimî, “Mukaddime”, 51; İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, V/481; Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi' li-

ahlâkı'r-râvî, I/237, H.no: 469.

12. Leys b. Sa'd şöyle dedi: “İbn Şihâb, bir gece yatsıdan sonra, abdestli olarak

oturmuş, bir hadis müzâkere etmişti. Sabah oluncaya kadar bu şekilde oturmaya devam etti.” Mervân dedi ki, “(sabah olunca da tekrar) hadis müzâkere etmeye başlamış.”311

Hüseyin S. Esed, isnâdın sahih olduğunu ifade etmiştir.312

13. Zührî şöyle dedi: “Ubeydullah b. Abdullah'a (bir şey) sorduğum zaman,

sanki onunla bir deniz yarardım.”313

Hüseyin S. Esed, isnâdın sahih olduğunu ifade etmiştir.314

14. Zührî şöyle demişti: “İlimden (bir şeyler) elde ettiğimi sanıyordum. Sonra

Ubeydullah (b. Abdillah b. Mes'ûd) ile oturup (müzakere yaptım) da (gördüm ki) ben, sanki vadilerden bir vadide imişim!”315

Hüseyin S. Esed, isnâdın sahih olduğunu ifade etmiştir.316

15. Avn şöyle rivayet etti: “(Bir gün) Abdullah (b. Mes’ûd) öğrenci

arkadaşlarına, yanına geldiklerinde demişti ki; "Beraber oturup (müzâkere yapıyor musunuz?)" Onlar; "Bunu hiç terk etmiyoruz" demişlerdi. (Abdullah, devamla) demişti ki; "Peki, birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?" "Evet, ya Ebâ Abdurrahman" demişlerdi, "Bizden bir adam (din) kardeşini kaybeder de onu bulmak için (peşinden), Kûfe'nin en uzak yerine kadar gider. Sonunda onunla karşılaşır." (Bunun üzerine Abdullah); "öyleyse siz bunu yaptığınız sürece hayırda devam edersiniz", demişti.”317

Heysemî şöyle demiştir: “Taberânî rivayet etmiştir, senedi munkatı’dır.”318 Hüseyin S. Esed, senedde iki illet; Abdurrahman b. Abdullah el-Mes’ûdî ve inkıta’, olduğunu söylemiştir 319

311 Dârimî, “Mukaddime”, 51; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, LV/330.

312 Dârimî, es-Sünen, I/157, H.no: 616.

313 Dârimî, “Mukaddime”, 51; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VIII/523, H.no: 26580; XI/128, H.no: 31297;

XIII/89, H.no: 35009;

314 Dârimî, es-Sünen, I/157, H.no: 617.

315 Dârimî, “Mukaddime”, 51.

316 Dârimî, es-Sünen, I/158, H.no: 627.

317 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, IX/200, H.no: 8979.

318 Heysemî, Mecma'u’z-zevâid, VIII/320, H.no: 13602.

16. Zührî şöyle dedi: “İlmin felâketi unutmak ve müzâkereyi terketmektir.”320 Hüseyin S. Esed, isnâdın, Velid b. Müslim’in Müdellis olması ve an’ane yoluyla rivayet etmesinden dolayı zayıf olduğunu söylemiştir.321

17. Leys; Atâ', Tâvûs ve Mücâhid'den şöyle işittim, dedi: “(Yatsı namazından

sonra) fıkıh hakkında sohbet etmekte hiçbir mahzur olmadığını söyledi.”322

Hüseyin S. Esed: “Leys (İbn Ebî Süleym) zayıf olduğu için sened zayıftır” demiştir.323

Buhârî de, “Kitâbü Mevâkîti’s-salât”ın 39. bâbını “Gece fıkıh (ilim) sohbeti yapmak ve yatsı namazından sonra hayırlı işlerle uğraşmak” başlığıyla bu konuya ayırmıştır.

Müslüman kişi, gününü namazlarına göre düzenler. Bunun sürekliliğini sağlamak için, günün son farz namazı olan yatsı namazından sonra dinen uygun ve faydalı görülen bir işin olması durumu harici, uyku istirahatine geçer. Ta ki bedenin dinlenmesi sağlansın ve mümkün olursa gecenin belli bir vaktinde kalkılıp nafile namaz vb. ibadetlerle gece ihya edilebilsin, veya vaktinde sabah namazına kalkılarak yeni güne namazla yeniden başlanılsın. Bu durumdan dolayı müslüman için yatsı namazından sonra söze dalıp uyanık kalmak yasaklanmıştır. Buhârî’nin rivayet ettiği: “Rasûlullah

yatsı namazından evvel uyumayı ve yatsıdan sonra da oturup konuşmayı kerih görürdü”

hadisi, vb. hadisler bu yasaklamayı ortaya koymaktadır.324

Hz. Peygamber’in (s.a.); ümmetin işlerini görüşmek, bazı açıklamalarda bulunmak gibi sebeplerle, yatsı namazından sonra hemen uyumadığını belirten rivayetler de vardır. Buhârî, “Kitâbü’l-ilim”in 41. ve 42. bâblarını bu konuya ayırmış ve gece ilim öğrenmenin, va’z ve nasihat etmenin yasaklanmadığına işaret etmiş:

320 Dârimî, “Mukaddime”, 51; İbn Abdilberr, Câmi'u beyâni’l-ilm, I/213, 214; Ebû Nuaym, Hılyetü’l-

evliyâ, III/364; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, LV/363.

321 Dârimî, es-Sünen, I/157, H.no: 621.

322 Dârimî, “Mukaddime”, 51; Ebû Hayseme, Kitâbu'l-ilim, H.no: 110; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef,

II/281, H.no: 6762.

323 Dârimî, es-Sünen, I/157, H.no: 612, 613.

“Rasûlullah (s.a.), bir defasında, hayatının son zamanlarında bize yatsı namazını kıldırdı. Selâm verince ayağa kalktı ve: "Bu gecenizi görüyorsunuz ya, işte bu

gecenizden itibaren yüz sene başında (bu gün) yeryüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmayacaktır" buyurdu,325 hadis-i şerifini buna delil olarak nakletmiştir.

Bu konuyu açıklayıcı mahiyette şu rivayet de nakledilmektedir; Abdullah b. Amr (r.a) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.) bize sabaha kadar İsrail oğulları (nın kıssaları)nı anlatırdı. Namazın büyüğü (olan sabah namazının ya da teheccüd namazının vakti gire)ne kadar (bu sohbetten) kalkmazdı.326

Hz. Peygamber'in bu tatbikatından hareketle, yatsı namazından sonra sadece ilmî çalışma ve ibâdet gibi dinen uygun ve faydalı görülen işler için uyanık kalınabileceği söylenmiştir. Netice olarak; bize emanet olan vücûdun sağlığını korumak, meşru işlerle meşgul olmak ve sabah namazını zamanında kılmak esasları dahilinde, gecelerin uzunluğu ve kısalığı da göz önüne alınarak, gecenin ferdi düzenlemesi yapılabilir.327