• Sonuç bulunamadı

İlim Öğrenmek Her Müslümana Farzdır

2. İLİM ÖĞRENMEYE TEŞVİK

2.10. İlim Öğrenmek Her Müslümana Farzdır

1. Enes bin Mâlik’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.) şöyle

buyurmuştur: “İlim aramak her müslüman üzerine farzdır. Ehil olmayan insanların

226 Ebû Dâvûd, “İlim”, 13; Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsât, VI/137, H.no:6022; Beyhakî, Şuabü’l-Îmân,

II/87, H.no: 557; Ebû Ümâme’den rivayet edilen benzer rivayet için bk. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V/255, H.no: 22248.

227 Ebû Dâvûd, es-Sünen, III/363, H.no: 3669.

228 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V/255, H.no: 22248.

yanına ilim bırakan kimse, domuzların boynuna cevher, inci ve altın gerdanlık takan adama benzer.”230

Bu rivayet için Busirî Zevaid’de, Hafs b. Süleyman nedeniyle isnâdın zayıf olduğunu belirtmiştir. Suyutî demiştir ki; İmam-ı Nevevî’ye bu rivayet sorulunca şu şekilde cevap vermiştir: “Bu rivayet sened bakımından zayıf, mana bakımından

sahihtir.” Öğrencisi Mizzî de şunu ilave eder: “Bu hadis hasen mertebesine yükselecek

kadar başka yollarla rivayet edilmiştir. Ben elli kadar tarîkini gördüm ve bir araya topladım.” Elbânî de, rivayetin birinci kısmının sahih, ikinci kısmın ise çok zayıf olduğunu söylemiştir.231

Hadiste kastedilen ilmin neyi kapsadığı hususunda çeşitli yorumlar yapılmıştır. Her bilginin farziyet ifade etmesi yükümlülük açısından mümkün değildir. Çünkü herkesin her ilim dalına vakıf olması beklenemez.. İslâm âlimlerinin bu konudaki görüşlerini Sindî şöyle nakletmiştir:

İbnü'l-Mübârek'ten bu hadisin manasını sorduklarında: “Hadîsin mânası halkın sandığı gibi değildir. Maksat şudur: Kişinin dini bir mesele hakkında sorunu olduğu zaman bunu halletmek için soruşturması ve öğrenmesi farzdır,” demiştir. Beyzavî de: “Buradaki ilimden murat, kâinatın yaratıcısını tanımaya, O'nun birliğini ve Rasûlullah'ın peygamberliğini bilmeye, namazın nasıl ve hangi hükümler çerçevesinde kılınacağını öğrenmeye dâir bilgilerdir,” demiştir. Sevrî ise: “Bu ilimden maksat; bilmemesi halinde kulun mazur sayılmadığı bilgilerdir” demiştir. Beyhakî de: “Akil-bâliğ olan kişinin normal olarak bilmesi beklenen ve bilmemesi düşünülemeyen genel dinî bilgiler burada kasdedilmiş olabilir. Yahut da faydalı olan ve ihtiyaç duyulan ilimlerin hepsi kasdedilmiş olabilir. Her ilim dalında müslümanların ihtiyacını karşılıyabilecek bir ekip temini ve farzı kifâyenin yerine getirilmesi, sorumluluğu bu hadîste bütün müslümanlara veriliyor. Herkes bu mesûliyet altındadır. Ne zaman bu hizmetlerin ifâsı

230 İbn Mâce, “Mukaddime”, 17; Rivayetin ilk kısmı için bk. Ebû Ya’lâ, el-Müsned, V/223, H.no: 2837;

VII/96, H.no: 4035; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, I/135, H.no: 175; Beyhakî, Şuabü’l-îmân, III/196, H.no: 1545, 1546, 1547; Taberânî, el-Mu’cemü’s-sağîr, I/36, H.no:22; Hz. Ali’den şahidi için bk. Taberânî,

el-Mu’cemü’s-sağîr, I/58, H.no: 61; İbn Abbâs’tan şahidi için bk. Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsât,

IV/245, H.no: 4096; Ebû Saîd el-Hudrî’den şahidi için bk. Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsât, VIII/258, H.no: 8567; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, I/135, H.no: 174; Abdullah b. Mes’ûd’dan şahidi için bk. Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, X/195, H.no: 10439.

sağlanırsa diğerlerinden farziyet ve sorumluluk kalkmış olur,” demiştir.232

Bâzı âlimler; helâl rızık talebi herkese farz olduğu için helâl ve haramı öğrenmek burada farz kılınmış, diye yorumlarken, bâzıları da: İslâmın şartları ile ilgili bilgiler, şeklinde yorum yapmıştır. Bir kısmı da kastedilenin akâid ilmi olduğunu söylemiştir. İlim ile bâtın ilmi kasdedilmiş, diyenler de vardır. Çünkü bâtın ilmi ile kulun imanı kuvvetlenir. Bu ilim, sâlihler, veliler ve Allah'a yakın kullarla iş birliği yapmak, onların sohbetlerinde bulunmak ve sıkı temas yapmakla kazanılır.233

Hattâbî bu hadisle ilgili olarak şu rivayeti nakleder: Fudayl b. Iyaz’a, “İlim

aramak her müslüman üzerine farzdır” hadis-i şerifi sorulunca şöyle demiştir:

“Yapılması üzerine farz olan her şeyin ilmini de öğrenmek farzdır. Şayet yapılması üzerine farz olmayan bir şey ise o zaman onun ilmini de öğrenmek şart değildir.”234

Hadisteki: «Her müslümana...» tâbirinden maksat, çocuk ve deli olmayan mükelleflerdir. Mükellef, erkek olabildiği gibi kadın da olabilir. Sehâvi demiştir ki: “Bâzı musannifler hadîsin sonuna “Müslime” kelimesini eklemişler, bu ilâve mâna yönünden sahih ise de hadîsin hiç bir rivayetinde bu ek yoktur.”235

Müslime lafzının dil ve uslub gereği, zaten müslim lafzında mündemiç olduğunu ifade eden Zekeriya Güler, ilmihal bilgisine dikkat çekerek şu önemli hatırlatmayı yapmıştır: “Kadın-erkek her müslümanın, hayata geçirmek durumunda olduğu iman, ahlak ve amele dair hüküm ve meseleleri öğrenmesi şarttır. Onun içinde bulunduğu halin yani, zaman, ortam ve şartların bilgisi ilmihal demektir. Farz-ı ayn olan bu dinî-ahlâkî davranış bilgisine sahip olmayan veya olduğu halde tatbik etmeyen bir müslüman günahkar, fâsık ve zalim236 diye nitelenir.”237

Hadisin, “Ehil olmayan insanlar...” kısmı ile ilgili olarak Tıbî şöyle demiştir: Bu cümle her müslümanın kendisine göre bir kabiliyeti bulunduğunu ve ilmin

232 Sindî, Hâşiyetün alâ İbn Mâce, I/208, H.no: 220.

233 a.g.e.

234 Hattâbî, Meâlimü’s-sünen, IV/185, H.no: 1451.

235 Sehâvî, el-Mekâsidü’l-hasene, s.442, H.no: 660.

236 Fâtır: 35/32.

gerektirdiği özel nitelikli mü'minlerin bulunduğunu bildiriyor. Bu niteliği olmayan insanlara ilim aktarmaya çalışmak en âdi hayvanı en kıymetli mücevheratla süslemeye kalkışmaya benzetilmiş ve böyle davranışlardan nefret ettirilmiştir. Bir taraftan ilim talebi farz kılınırken diğer taraftan ehliyet ve kabiliyeti olmayana ilim vermenin abesle iştigal olduğu belirtildiğine göre hadis şunu gösteriyor: Müslümanlar lüzumlu olan genel dini bilgiyi kazandıktan sonra herkes seviyesine uygun ve kabiliyeti ile mütenasip sahaya yönelmelidir. Eğitimci ve öğretimci olan âlimler de öğrencilerini kabiliyetlerine göre branşlara ve işlere ayırmalıdır.238