1. İLMİN ve ÂLİMİN ÖNEMİ
1.10. İlim Üstünlük Sebebidir
1. Kays b. Kesîr’den (r.a.) rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Medîne’den
Şam’da bulunan Ebû’d Derdâ’nın yanına geldi. O da şöyle dedi. “Ey kardeşim seni
110 İbn Mâce, es-Sünen, I/87, H.no: 239.
111 Azîmâbâdî, Avnü’l-ma’bûd, X/53; Yeniel, Necati, Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, XIII/244-
buraya kadar getiren sebep nedir?” Adam: “Rasûlullah’tan (s.a.) rivâyet ettiğini haber aldığım bir hadistir” diye cevap verdi. Ebû’d Derdâ; “Sen başka bir iş için gelmedin mi?” dedi. Adam: “Hayır” dedi. Ebû’d Derdâ “ticaret için de mi gelmedin?” dedi. Adam: “Hayır” dedi. “Sadece o hadisi öğrenmek için geldim” dedi. Bunun üzerine Ebû’d Derdâ şöyle dedi: “Ben Rasûlullah’ın (s.a.) şöyle buyurduğunu işittim: ‘Kim ilim
elde etmek için bir yol tutarsa, Allah da onu Cennetine giden yola iletir. Melekler ilim öğrencisinin razı olması için kanatlarını indirirler. Bir âlim için göktekiler ve yerdekiler hatta denizdeki balıklar bile o âlimin bağışlanması için Allah’a yalvarırlar. Âlim bilgili
bir kimsenin cahillikle ibadet eden bir kimseye karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridirler. Peygamberler miras olarak
ne dinar ne de dirhem bırakmışlardır; onlar sadece miras olarak ilim bırakmışlardır. Kim ilimden nasibini alırsa çok büyük hayırlara kavuşmuş olur.” 112
Tirmizî: “Bu hadisi sadece Âsım b. Reca b. Hayve’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Bence bu hadisin senedi burada olduğu gibi muttasıl değildir. Mahmûd b. Hıdaş aynı senedle bu hadisi bize aktarmıştır. Aynı zamanda bu hadis Âsım b. Reca b. Hayve’den, Velid b. Cemil’den, Kesîr b. Kays’tan ve Ebû’d Derdâ’dan da rivâyet edilmiş olup bu rivâyet Mahmûd b. Hıdaş’ın rivâyetinden daha sahihtir. Muhammed b. İsmail ‘Bu daha sahihtir’ dedi” demiştir. Elbânî de, rivayetin sahih olduğunu söylemiştir.113
Bazı rivayetlerde “leyletü’l-bedr” ifadesi geçmektedir ki “dolunay gecesi” demektir. Âlimler, parlaklıkta ayın ondördüncü gecesindeki dolunaya benzetilirken, âbidin yıldızlara benzetilmesindeki hikmet; âbidin ışığı yıldızlarınki gibi sadece kendine yetecek kadarken, âlimin ışığı ise başkalarının yolunu da aydınlatması ve ayın ışığını güneşten aldığı gibi âlimin de bu ışığını Hz. Peygamberden almış olmasıdır.114
2. Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet .edildiğine göre: “Yâ Rasûlallah, insanların
hangisi, en üstün (insandır)?” denildi. “En takvâlıları” buyurdu. “Bunu sormak istemedik!” dediler. “O halde Allah'ın dostunun oğlu, Allah'ın Peygamber'inin oğlu,
112 Tirmizî, “İlim”, 19; Ebû Dâvûd, “İlim”, 1; İbn Mâce, “Mukaddime”, 17; Dârimî, “Mukaddime”, 32;
Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V/196, H,no: 21763; Beyhakî, Şuabu’l-îmân, III/220, H.no: 1573; İbn Hıbbân, es-Sahîh, I/289, H.no: 588.
113 Tirmizî, es-Sünen, V/48, H.no: 2682; İbn Mâce, es-Sünen, I/81, H.no: 223.
Allah'ın Peygamberi olan Ya'kûb oğlu Yûsuf!” buyurdu. “Bunu da sormak istemedik”
dediler. “O halde, buyurdu, bana Arapların asıllarını soruyorsunuz: Onların cahiliye
döneminde hayırlı olanları, iyi anladıkları (fakih oldukları) zaman müslümanlıkta da hayırlıdırlar. 115
Müttefekun aleyh olan bu rivayet Darimî’nin Süneninde “Âlimlere uyma” bâb başlığında verilmiştir. Buhârî “Menâkıb” bölümünde rivayeti naklederken, Müslim ise “Faziletler” bölümünde nakletmiştir.
Hz. Peygamber’in soruya ilk cevabı, Hucurât Sûresi’nin 13. âyet-i kerîmesinde geçtiği üzere üstünlük ölçüsü olarak ifade edilen “takva” olmuştur. İkincisinde ise sorunun bu olmadığı beyanına karşılık kendisi, babası, dedesi ve büyük dedesi peygamber olan ve görenleri hayran bırakacak bir güzelliğe sahip olan dolayısıyla hem manevi hem de maddi güzelliğin sahibi “Hz Yusuf” cevabı verilmiştir. Öğrenmek istedikleri şeyin bunun da olmadığını söylemeleri üzerine Rasûlullah (s.a.), bunların dışında üstünlüğün fıkıhla yani derin ve ince anlayış sahibi olmakla gerçekleşeceğini buyurmuşlardır.
3. Hasan'dan, onun şöyle dediği rivayet edildi: Rasûlullah’a (s.a.), İsrailoğulları
içindeki, biri âlim olan, farz namazı kıldıktan sonra oturup halka hayrı öğreten, diğeri gündüzü oruçla, geceyi namazla geçiren iki adamın hangisinin daha üstün olduğu sorulmuş. (Bunun üzerine) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: “Şu, farz namazı kıldıktan
sonra oturup halka hayrı öğreten âlimin, gündüzü oruçlu, gecesi namazlı âbide üstünlüğü, benim, sizin (mertebece) en aşağıda olan adamınıza üstünlüğüm gibidir.”116
Dârimî, “İlmin ve âlimin üstünlüğü” başlığı altında yer verdiği bu rivayet için aynı eserin zeyl sahibi Hüseyin selim Esed, Evzâî’nin Hasan’dan rivayetinin bilinmediğini ve senedin munkatı’ olduğunu, bununla birlikte ravilerin sika ve hadisin
mürsel olduğunu ifade etmiştir.117
115 Dârimî, “Mukaddime”, 24; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III/367, H.no:14886; Buhârî, “Menâkıb”, 1;
Müslim, “Birr”, 160; “Fezâilü’s-sahâbe”, 199; “Fezâil”, 168; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI/367, H.no: 11249.
116 Dârimî, “Mukaddime”, 32.
Rivayet, metin bakımından yukarıda geçen Kays b. Kesîr rivayetiyle paralellik arzetmektedir. İlimle iştiğal etmek farz ibadetler hariç, diğer bütün ibadetlerden daha hayırlıdır. Hz. Peygamber’in cevabı çok ilgi çekicidir. Soruya hemen “hayrı öğreten âlim” dememiştir. İlmin ve alimin büyüklüğünü göstermek ve dinleyicilerin zihinlerinde yer etmesini sağlamak için böyle cevap vermiştir. Bu üstünlüğün sebebi, ilmin faydasının sürekli, ibadetin faydasının ise geçici olmasıdır. İlim ya farz-ı ayn ya da kifayedir. Farzın dışında yapılan ibadet ise nafiledir. Tabi ki farzın sevabı, nafilenin sevabından daha fazladır.118
4. Hasan’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Kime ölüm, İslâm'ı ihya etmek için ilim peşinde iken gelirse, Cennette onunla peygamberler arasında tek bir derece vardır.”119
H. Selim Esed; İsnâdın “müselsel bi’l-mecâhîl” olduğunu ifade etmiştir.120 Bu hadis hem murseldir, hem de râvilerinin çoğu zayıftır. Bu hadisi İbn Asâkir yine Hasan Basrî'den mürsel olarak; İbnu'n-Neccâr, Hasan'ın Enes'den rivâyetiyle muttasıl olarak rivayet etmişlerdir.121
5. Hakîm şöyle dedi: “Bir adam, Hz. Peygamber’e (s.a.) şerri, (kötüyü ve
kötülüğü) sormuş, bunun üzerine o, üç defa olmak üzere, şöyle buyurmuş: “Bana şerri
sormayınız, bana hayrı sorunuz.” Sonra da şöyle buyurmuş: “İyi bilin ki, kötünün en kötüsü âlimlerin kötüleridir, iyinin en iyisi de âlimlerin iyileridir.”122
Hüseyin Selim Esed; Hadisin ravilerinden Ahvas’ın hıfzı zayıftır, Bakiyye tedlis yapan bir kimsedir ve muan’an olarak rivayet etmiştir, dolayısıyla sened zayıftır. Hakîm de tâbiîden olduğu için sened mürseldir, demiştir.123
Heysemî, Muaz b. Cebel’den (r.a.) şu benzer rivayeti nakleder; “Rasûlullah (s.a.) beyti tavaf ederken onunla karşı karşıya geldim ve şöyle dedim: Ya Rasûlallah,
118 Mübârekpûrî, Mir’âtü’l-mefâtîh, I/344, H.no: 252.
119 Dârimî, “Mukaddime”, 32; İbn Asâkir, Tarîhu Dımaşk, LI/61.
120 Dârimî, es-Sünen, I/112, H.no: 354.
121 Ali el-Müttâkî, Kenzu'l-Ummâl, X/160, H. no: 28830.
122 Dârimî, “Mukaddime”, 34; Ebû Nuaym, Hılyetü’l-evliyâ, I/242.
Hangi insan kötüdür, (şerîrdir)? Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdular: “Allahım seni
affetsin! Bana şerri sorma, hayrı sor. İnsanların kötüleri, alimlerin kötüleridir.”
Heysemî: Bezzâr rivayet etti. Senedinde Halil b. Mürre vardır. Buhârî onun için “mükerü’l-hadis” dedi. İbn Adiy, Buhârî’nin bu görüşünü reddetmiştir. Ebû Zür’a da onun için şöyle dedi: ‘şeyhun sâlihun’,” demiştir.124
Dârimî, bu rivayeti “Allah’tan başkası için ilim öğrenen kimsenin kınanması” bâbında nakletmiştir. Bize göre burada dört husus dikkati çekmektedir: 1.Gereksiz ve hayır olmayan sorular sormamak 2. Konunun önemini vurgulamak ve dinleyicilerin dikkatini çekmek için tekrar yapmak. 3. İlim, insanı en kötüye götürebilir. 4. En iyi olmak için de ilim sahibi olmak gerekir.
6. İbn Abbâs; “...Allah sizden inananları yükseltsin, kendilerine ilim verilenleri
ise derecelerle (yükseltsin).”125 (âyetinin tefsirinde) şöyle dedi: “Allah, kendilerine ilim verilenleri, iman edenlere karşı derecelerle yükseltir, (yükseltsin).”126
H. Selim Esed, senedin sahih olduğunu belirtmiştir.127 Hâkim "Buhârî ve Müslim'in şartına/râvilerine uygun olduğu halde Sahih'lerine almadıkları isnâdı sahih bir hadistir" der. Zehebî de buna muvafakat eder.128
Zikri geçen âyet-i kerimenin tamamının meali şöyledir: "Ey iman edenler! Size
meclislerde "Yer açın. (Genişletin!)" denildiği zaman yer açın (genişletin) ki Allah da size genişlik versin. "Kalkın!" denildiği zaman da kalkıverin ki Allah sizden inananları yükseltsin, kendilerine ilim verilenleri ise derecelerle (yükseltsin). Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır." Bu âyeti, Beydâvi, İbn Kesir, Hamdi Yazır, Ebû's-Suûd gibi
birçok müfessir de âyetin bu cümlesini böyle açıklamışlardır. Buna göre âyet, ilim ve âlimlerin üstünlüğüne açık bir delil olmaktadır. Âlim olan mü’minin, âlim olmayan mü’mine üstünlüğü ve derecelerin yüksekliği, faziletin yüksekliğine delalet eder. Bundan da murat, sevabın çokluğudur. Derecenin yükselmesi, hem maddî hem de
124 Heysemî, Mecmau’z-zevâid, I/441, H.no: 874.
125 Mücâdile: 58/11.
126 Dârimî, “Mukaddime”, 32.
127 Dârimî, es-Sünen, I/112, H.no: 353.
manevî yükselmeyi kapsamaktadır. Manevî (soyut) yükselme, dünyada iyi bir konum ve itibara erişmesi, maddi (somut) yükselme de ahirette, cennetteki yerinin yükselmesidir.129
7. Ebu'd-Derdâ'dan, şöyle dediği nakledildi: “Âlimlerin sözleri olmasa biz
neyiz ki?”130
H. Selim Esed; Utbe b. Ebu Hakem’in Ebu’d-Derdâ’ya ulaşmadığını ve senedin inkıta’ya uğradığını, dolayısıyla zayıf olduğunu söylemiştir.131
8. Muâviye b. Kurre şöyle dedi: “Şayet bu ümmetin ilim bakımından en
düşüğünün ilmini, ümmetlerden herhangi bir ümmet alsa, (elde etse), o ümmet kesinlikle doğru yolu bulur.”132
H. Selim Esed, rivayet için “hasen” demiştir.133
9. Mutarrif oğluna şöyle dedi: “Yavrum! Şüphe yok ki ilim, ilimsiz amelden
daha hayırlıdır.”134
Hüseyin Selim Esed: “Senedinde iki illet mevcut; Abdurrahman b. Abdullah el-Mesudî zayıf bir ravidir. Avn b. Abdullah’ın da Mutarrif’ten rivayeti olduğunu bilmiyoruz. Bu nedenle senedde inkita’ vardır, dolayısıyla zayıftır” demiştir.135
10. Zührî'den şöyle dediği rivayet edildi: “Âlimin, (nafile ibâdette) gayretli
olan kimseye üstünlüğü, iki basamağı arası, bir yarış atının dörtnala koşuşuyla beşyüz sene(lik mesafe bulunan) yüz basamaktır.”136
H. Selim Esed, İsnâdın, Zührî’ye kadar zayıf olduğunu söylemiştir.137
129 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, I/141.
130 Dârimî, “Mukaddime”, 34.
131 Dârimî, es-Sünen, I/119, H.no: 390.
132 Dârimî, “Mukaddime”, 34.
133 Dârimî, es-Sünen, I/118, H.no: 384.
134 Dârimî, “Mukaddime”, 32; İbn Asâkir, Tarîhu Dımaşk, LVIII/304.
135 Dârimî, es-Sünen, I/112, H.no: 350.
136 Dârimî, “Mukaddime”, 32; Ebû Nuaym, Hılyetü’l-evliyâ, III/365.