• Sonuç bulunamadı

4. MODELİN KULLANIMINA ÖRNEK OLUŞTURAN SENARYO

4.1. Modelin Baz Senaryosunun Oluşturulması

Modelde baz senaryoya ilişkin makroekonomik varsayımlar olarak GSYH reel büyüme oranı, deflatör ve TÜFE artış oranı için 2011-2014 yılları arasında TÜİK Ulusal Hesaplar İstatistikleri ile TÜİK Enflasyon ve Fiyat İstatistikleri’nden alınan gerçekleşen değerler kullanılmıştır. Tablo 4.1’de görüleceği üzere, 2015-2017 yılları arasında 2015-2017 Orta Vadeli Program’ında yer alan tahminler, sonraki yıllarda ise GSYH reel büyüme oranı için 2025 yılına kadar yüzde 5 oranı, 2026 yılından itibaren 2050 yılına kadar 2050 yılında yüzde 1,5 olacak şekilde lineer olarak azalan oranlar kullanılmış, bu yıldan sonra bu oran yüzde 1,5 olarak sabit varsayılmıştır. Deflatör ve yıllık ortalama TÜFE artış oranı için 2025 yılına kadar yüzde 5, 2026-2035 yılları arasında yüzde 4 oranı kullanılmış, 2036 yılından itibaren bu oran yüzde 3 olarak sabit varsayılmıştır. Yıllık ortalama asgari ücretin projeksiyon yılları boyunca reel olarak büyümenin yüzde 30’u düzeyinde artacağı varsayılmıştır. Memur maaş katsayısı artış oranı için, 2015-2017 yılları arasında 2015-2017 Orta Vadeli Program’ında yer alan tahminler kullanılmış, 2018 yılından 2025 yılına kadar söz konusu katsayının reel olarak büyümenin yüzde 30’u düzeyinde artış alacağı öngörülmüştür. Bu yıldan sonra memur maaş katsayısının artış olarak büyümeden aldığı pay 2050 yılına kadar kademeli olarak yüzde 30’dan yüzde 60 düzeyine çıkarılmıştır. 2051 yılından itibaren

92

söz konusu katsayının projeksiyon yılları boyunca büyümenin yüzde 60’ı düzeyinde reel artış alacağı varsayılmıştır. Reel faiz oranı için tüm yıllarda yüzde 1 oranı varsayım olarak kullanılmıştır.

Tablo 4.1. Baz Senaryoda Kullanılan Makroekonomik Varsayımlar (2015-2100)

(Yüzde) 2015 2016 2017 2018-2025 2026-2035 2036-2050 sonrası 2050

Büyüme 4,0 5,0 5,0 5,0 4,9 - 3,6 3,5 - 1,5 1,5

Deflatör 6,0 5,3 5,0 5,0 4,0 3,0 3,0

Yıllık Ortalama TÜFE Artış Oranı 7,2 5,5 5,0 5,0 4,0 3,0 3,0

Reel Faiz Oranı 1,0 1,0 1,0 1,0 1,0 1,0 1,0

Baz senaryoda nüfus yapısına ilişkin varsayımlarda, doğuşta yaşam beklentisinde 2023 yılına kadar, toplam doğurganlık oranında 2075 yılına kadar 2013 yılında TÜİK tarafından yayımlanan nüfus projeksiyonlarında yer alan temel varsayımlar kullanılmıştır. Baz senaryoda kullanılan doğuşta yaşam beklentisi varsayımları Grafik 4.1’de görülmektedir. Buna göre, hızı azalsa da ülkemizde doğuşta yaşam beklentisinin projeksiyon yılları boyunca artmaya devam edeceği varsayılmaktadır.

Grafik 4.1. Baz Senaryoda Doğuşta Yaşam Beklentisi (2011-2100)

(Yıl) 72 74 76 78 80 82 84 86 88 2011 2014 2017 2020 2023 2026 2029 2032 2035 2038 2041 2044 2047 2050 2053 2056 2059 2062 2065 2068 2071 2074 2077 2080 2083 2086 2089 2092 2095 2098

93

Toplam doğurganlık oranı için, 2013 yılında TÜİK tarafından yayımlanan nüfus projeksiyonlarında yer alan temel senaryoya ilişkin varsayımlar doğrultusunda bu oranın 2023 yılında 1,85, 2050 yılında 1,65 ve 2075 yılında 1,85 olacağı varsayılmış, buna göre ara yıllar lineer olarak doldurulmuştur. 2075 yılından sonra baz senaryoda bu oranın 1,85 düzeyinde sabit kalacağı varsayılmıştır. Baz senaryoda net dış göç oranı için bu oranın projeksiyon yılları boyunca sıfır olacağı varsayımı kullanılmıştır.

Baz senaryo sonuçlarına göre, Tablo 4.2’de görüleceği üzere ülkemizin nüfusunun 2050’li yıllara kadar artmaya devam etmesi, ancak bu yıllardan sonra 95 milyonu aşmadan azalmaya başlaması beklenmektedir. Nüfusun yaş dağılımının projeksiyon yılları boyunca gelişimi incelendiğinde, 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfusa oranının belirgin bir şekilde arttığı gözlenmektedir. Bu oranın 2037 yılında yüzde 15’i aşmasıyla, ilgili tanıma göre ülkemiz için demografik fırsat penceresi kapanmaktadır. 15-64 yaş aralığındaki nüfusun toplam nüfusa oranının 2020’li yıllara kadar artmaya devam ettiği, ancak bu yıllardan sonra azaldığı görülmektedir. 15 yaş altı nüfusun toplam nüfusa oranı gelecek yıllarda azalmakta, uzun vadede bu oran yüzde 15 düzeyinde durağan hale gelmektedir. 65 yaş ve üzeri nüfusun 15-64 yaş aralığındaki nüfusa oranının 2011 yılındaki yüzde 10,9 düzeyinden 2050 yılında yüzde 32,8 ve 2100 yılında yüzde 49,3 düzeyine yükselmesi, hızla yaşlanan ülkemizde uzun vadede kamu emeklilik sistemleri üzerinde demografik kaynaklı baskıların artacağını göstermektedir.

Tablo 4.2. Baz Senaryo Sonuçlarına Göre Nüfus Yapısına İlişkin Temel Göstergeler (2011-2100)

2011 2020 2030 2040 2050 2075 2100

Nüfus (Bin Kişi) 74.724 81.665 87.470 91.136 92.375 87.593 78.821

Nüfus Artış Hızı (Yüzde) - 0,8 0,6 0,3 0,0 -0,4 -0,4

0-14 (Yüzde) 25,3 22,2 19,6 17,6 16,1 15,2 15,2

15-64 (Yüzde) 67,4 68,3 67,5 66,1 63,2 58,5 56,8

65+ (Yüzde) 7,3 9,5 12,8 16,3 20,7 26,3 28,0

65+ / 15-64 (Yüzde) 10,9 13,9 19,0 24,7 32,8 44,9 49,3

Baz senaryoda işgücü-istihdam yapısına ilişkin olarak işgücüne katılma ve işsizlik oranlarında, yaş grubu ve cinsiyete göre Türkiye için ilgili oranların 2050

94

yılında OECD ülkelerinin 2013 yılı ortalamasına yakınsayacağı varsayılmıştır. İlgili oranlar için OECD ülkelerinin 2013 yılı ortalamasına ilişkin değerler referans alınırken, bu oranlar yaş grubu ve cinsiyete göre ülkemizin 2050 yılı varsayımlarını oluşturduğundan, 2050 yılında ülkemizin demografik yapısı ile OECD ülkelerinin 2013 yılındaki demografik yapısı arasındaki farklılıktan dolayı toplam işgücüne katılma ve işsizlik oranları farklılık göstermektedir. Bu yakınsama işlemine ilişkin olarak projeksiyonlarda baz yıldan sonraki ilk on yıl için ilgili oranlar, ülkemizde geçmiş yıllara ilişkin verilerin eğilimi dikkate alınarak varsayılmıştır. Sonraki yıllar için yakınsama eğrisi hedef yıl değerlerine yatay olarak yakınsayacak şekilde ara yıl ve hedef yıl varsayım değerleri modele girdi olarak sağlanmıştır. Grafik 4.2’de, söz konusu varsayımlara göre baz senaryoya ilişkin 15 yaş ve üzeri çalışma çağındaki nüfusa göre işgücüne katılma oranları yer almaktadır.

Grafik 4.2. Baz Senaryoda İşgücüne Katılma Oranları (2011-2100)

(Yüzde)

Yaş grubu ve cinsiyete göre işgücüne katılma oranı varsayımlarıyla elde edilen toplulaştırılmış işgücüne katılma oranları incelendiğinde, 2040’lı yıllara kadar kadınlardaki işgücüne katılma oranı artışının etkisiyle toplam işgücüne katılma oranının artmaya devam ettiği, ancak bu yıllardan sonra nüfusun yaşlanmasıyla toplam işgücüne katılma oranının düşmeye başladığı görülmektedir.

25 30 35 40 45 50 55 60 65 70 75 2011 2014 2017 2020 2023 2026 2029 2032 2035 2038 2041 2044 2047 2050 5320 2056 2059 2062 2065 2068 2071 2074 2077 2080 2083 2086 2089 2092 2095 2098

Grafik 4.3’te, söz konusu varsayımlara göre baz senaryoya ilişkin 15 yaş ve üzeri çalışma çağındaki nüfusa göre işsizlik oranları yer almaktadır. Buna göre, yaş grubu ve cinsiyete göre işsizlik oranı varsayımlarıyla elde edilen toplulaştırılmış işsizlik oranları projeksiyon yılları boyunca azalmakta, uzun vadede yüzde 7,5 düzeyinde durağan hale gelmektedir.

Grafik 4.3. Baz Senaryoda İşsizlik Oranları (2011-2100)

(Yüzde)

Baz senaryo varsayımlarına göre ülkemizde işgücü ve istihdam düzeylerinin gelişimi Grafik 4.4’te görülmektedir. İlgili işgücüne katılma ve işsizlik oranı varsayımları altında, 2050’li yıllardan sonra demografik nedenlerle işgücü ve istihdamda azalma yaşanacağı görülmektedir.

5,5 6,5 7,5 8,5 9,5 10,5 11,5 12,5 2011 2014 2017 2020 2023 2026 2029 2032 2035 2038 2041 2044 2047 2050 2053 2056 2059 2062 2065 2068 2071 2074 2077 2080 2083 2086 2089 2092 2095 2098

96

Grafik 4.4. Baz Senaryo Sonuçlarına Göre İşgücü ve İstihdam Projeksiyonları (2011-2100)

(Bin Kişi)

Baz senaryoda istihdamın tarım-tarım dışı ve işteki duruma göre ayrımına ilişkin olarak işgücüne katılma ve işsizlik oranlarındaki yakınsama varsayımının bir benzeri kullanılmış, bu amaçla istihdamdaki ilgili alt gruplar için yaş grubu ve cinsiyet detayında verilerin temin edilebildiği EUROSTAT istatistiklerinden yararlanılmıştır. Toplam istihdam içinde tarım istihdamının payına ilişkin olarak yaş grubu ve cinsiyete göre Türkiye için ilgili oranların 2045 yılında AB-28 ülkelerinin 2007 yılı ortalamasına yakınsayacağı varsayılmıştır. Benzer şekilde, ücretli-yevmiyeli, işveren- kendi hesabına ve ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilenlerin toplam istihdam içindeki paylarına ilişkin olarak Türkiye için yaşa ve cinsiyete göre ilgili oranların 2050 yılında AB-28 ülkelerinin 2013 yılı ortalamasına yakınsayacağı varsayımı kullanılmıştır. Projeksiyonlarda baz yıldan sonraki ilk on yıl için ilgili oranlar ülkemizde geçmiş yıllara ilişkin verilerin eğilimi dikkate alınarak varsayılmış, sonraki yıllar için yakınsama eğrisi hedef yıl değerlerine yatay olarak yakınsayacak şekilde ara yıl ve hedef yıl varsayım değerleri modele girdi olarak sağlanmıştır. Buna göre, baz senaryoda tarım istihdamının toplam istihdam içindeki payının projeksiyon yılları boyunca gelişimi Grafik 4.5’te görülmektedir.

2025; 35.759 2050; 42.314 2075; 37.858 2025; 32.654 2050; 39.050 2075; 35.006 20.000 25.000 30.000 35.000 40.000 45.000 2011 2014 2017 2020 2023 2026 2029 2032 2035 2038 2041 2044 2047 2050 2053 2056 2059 2062 2065 2068 2071 2074 2077 2080 2083 2086 2089 2092 2095 2098 İşgücü İstihdam

Grafik 4.5. Baz Senaryoda Tarım İstihdamının Toplam İstihdam İçindeki Payı (2011-2100)

(Yüzde)

Baz senaryo varsayımlarına göre, ülkemizde tarım istihdamının toplam istihdam içindeki payı gelecek yıllarda azalmakta, 2060’lı yıllardan sonra yüzde 5 düzeyinin altında sabitlenmektedir.

Grafik 4.6’da, baz senaryoda ülkemizde istihdamın işteki duruma göre dağılımı görülmektedir. Buna göre gelecek yıllarda işveren-kendi hesabına çalışanların ve ücretsiz aile işçilerinin payı azalmakta, ücretli-yevmiyeli olarak çalışanların payı önemli ölçüde artmaktadır. Baz senaryo sonuçlarına göre ücretli-yevmiyeli, işveren- kendi hesabına ve ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların 2050 yılında toplam istihdam içindeki payları sırasıyla yüzde 85, yüzde 12 ve yüzde 3 düzeyine ulaşmakta, bu yıldan sonra ilgili oranların düzeyi durağan hale gelmektedir.

İstihdamın alt gruplarında kayıt dışı istihdam oranları için, 2000-2012 yılları arası TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi ham verilerinden elde edilen serilerin eğilimleri referans alınarak yaş grubu ve cinsiyete göre ilgili oranların gelecek yıllardaki gelişimine ilişkin varsayımlar kullanılmıştır. Yaş grubu, cinsiyet, tarım-tarım dışı ve işteki durum ayrımlarına göre varsayımların modele sağlanmasıyla elde edilen kayıt dışı istihdam oranları Tablo 4.3’te görülmektedir. Buna göre, toplam kayıt dışı istihdam oranı gelecek yıllarda azalarak 2050 yılında yüzde 13 düzeyine ulaşmakta, uzun vadede bu oran yüzde 9 düzeyine yakınsamaktadır.

0 5 10 15 20 25 30 2011 2014 2017 2020 2023 2026 2029 2032 2035 2038 2041 2044 2047 2050 2053 2056 2059 2062 2065 2068 2071 2074 2077 2080 2083 2086 2089 2092 2095 2098

Grafik 4.6. Baz Senaryoda İstihdamın İşteki Duruma Göre Dağılımı (2011-2100)

(Yüzde)

Tablo 4.3. Baz Senaryoda Kayıt Dışı İstihdam Oranları (2011-2100)

(Yüzde)

2011 2020 2030 2040 2050 2075 2100

Kayıt Dışı İstihdam Oranı 42,1 33,3 26,0 18,4 13,1 9,4 9,3

Erkek 35,6 27,2 21,3 15,9 11,8 8,6 8,5 Kadın 57,8 44,7 33,4 21,8 14,8 10,5 10,4 Ücr.-Yevm. 25,1 19,6 16,0 12,2 8,6 6,7 6,6 İşv.-K.Hes. 56,5 51,1 44,0 36,3 28,4 16,4 16,2 Ücr. Aile İşç. 92,2 87,8 83,9 79,0 74,5 67,8 64,8 Tarım Dışı 27,8 22,1 18,2 14,3 10,4 7,8 7,8 Ücr.-Yevm. 22,6 17,4 14,4 11,4 8,0 6,3 6,3 İşv.-K.Hes. 44,0 40,8 35,7 30,4 23,8 13,5 13,6 Ücr. Aile İşç. 75,8 72,2 69,7 67,4 64,9 59,6 56,4 Tarım 83,8 79,5 74,2 67,3 59,5 45,0 41,9 Ücr.-Yevm. 84,0 78,6 72,5 65,7 58,6 44,3 36,2 İşv.-K.Hes. 72,1 66,5 59,7 52,0 43,9 27,9 26,3 Ücr. Aile İşç. 94,7 91,0 88,3 85,3 82,1 76,8 74,2

İstihdamdaki alt gruplara ilişkin kayıt dışı istihdam oranı varsayımlarına göre kayıtlı istihdam düzeylerinin elde edilmesinin ve kayıtlı istihdam büyüklükleri temel alınarak aktif sigortalı sayıları hesaplanmasının ardından, pasif sigortalıların da hesaplanmasıyla baz senaryo varsayımları altında projeksiyon yılları boyunca SGK’ya ilişkin sigortalı sayıları elde edilmiştir. Buna göre, 2050’li yıllara kadar aktif ve pasif sigortalıların sayılarında hızlı artışlar yaşanmakta, ancak bu yıllardan sonra nüfusla

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100 2011 2014 2017 2020 2023 2026 2029 2032 2035 2038 2041 2044 2047 2050 2053 2056 2059 2062 2065 2068 2071 2074 2077 2080 2083 2086 2089 2092 2095 2098

99

beraber sigortalı sayıları da azalmaktadır. Toplam aktif-pasif oranı incelendiğinde, Tablo 4.4’te görüleceği üzere 2020’li yıllara kadar bu oranın arttığı görülmektedir. Bunun nedeni, kadınların işgücüne katılma oranındaki hızlı yükselişe bağlı olarak toplam işgücüne katılma oranının artması, toplam istihdam içinde kayıt dışı istihdam oranının daha düşük olduğu tarım dışı istihdamın ve ücretli-yevmiyeli çalışanların payının artması ve aynı dönemde grup içi kayıt dışı istihdam oranlarının azalması süreçlerinin bir arada yaşanmasıyla aktif sigortalı sayılarının pasif sigortalılardan daha hızlı artmasıdır. Bu etkilerin zayıflamaya başlamasıyla, emekli olma yaşlarının halen düşük düzeylerde bulunması ve nüfusun yaşlanması nedeniyle 2020-2050 yılları arasında aktif-pasif oranında hızlı bir düşüş görülmektedir. Kayıtlı istihdam artışının yoğun olduğu dönemde sigortalı olan kişilerden emekli olanların ölerek sistemden çıkmaya başlamasıyla, 2050’li yıllardan sonra aktif-pasif oranında sınırlı da olsa bir iyileşme gözlemlenmektedir.

Tablo 4.4. Baz Senaryo Sonuçlarına Göre SGK’da Aktif-Pasif Oranları (2011- 2100) 2011 2020 2030 2040 2050 2075 2100 Toplam 1,86 1,99 1,88 1,75 1,58 1,58 1,60 SSK 2,13 2,35 2,16 1,98 1,74 1,75 1,82 Bağ-Kur 1,50 1,33 1,21 0,98 0,93 0,96 0,91 Bağ-Kur esnaf 1,29 1,27 1,25 1,06 1,00 0,99 0,96 Bağ-Kur tarım 2,20 1,46 1,12 0,79 0,72 0,84 0,78 Emekli Sandığı 1,49 1,54 1,48 1,51 1,43 1,41 1,41

Not: Yalnızca malullük-yaşlılık-ölüm sigortası kapsamındaki sigortalılar dâhil edilmiştir.

Modelde sosyal güvenlik sistemindeki aktif sigortalıların prime esas kazanç düzeylerine ilişkin varsayımlar, kazanç modülünde yaş ve cinsiyet ayrımında aktif sigortalılarla ilişkilendirilen prime esas kazanç dağılımlarının parametreleri üzerinden yapılmaktadır. Baz senaryoda yapılan varsayımlara göre, aktif sigortalıların prime esas kazançlarının, büyümenin yüzde 30’u düzeyinde reel artış alacağı varsayılan asgari ücrete oranları Tablo 4.5’te görülmektedir. Tabloda yer alan değerler, ilgili sigortalı grubunun ortalama prime esas kazancının asgari ücrete oranını ifade etmektedir. Ücretlerin genel düzeyinin yükselmesi, ücret kayıtdışılığının azalması ve aktif sigortalılar içinde prime esas kazanç düzeylerinin daha yüksek olduğu sigortalıların

100

oranının artmasıyla gelecek yıllarda ortalama prime esas kazancın asgari ücrete oranının artacağı varsayılmıştır.

Tablo 4.5. Baz Senaryoda SGK Aktif Sigortalılarının Prime Esas Kazançlarının Asgari Ücrete Oranı (2011-2100)

2011 2020 2030 2040 2050 2075 2100 Toplam 1,58 1,55 1,57 1,63 1,70 1,94 2,20 SSK 1,69 1,64 1,64 1,68 1,75 2,01 2,30 Bağ-Kur 1,06 1,06 1,05 1,07 1,11 1,21 1,25 Bağ-Kur esnaf 1,08 1,08 1,07 1,09 1,14 1,27 1,32 Bağ-Kur tarım 1,01 1,01 1,01 1,01 1,01 1,00 1,00 Emekli Sandığı 1,80 1,66 1,69 1,78 1,90 2,15 2,41

Efektif emekli olma yaşlarına ilişkin olarak, baz senaryo sonuçlarına göre yıl içinde yaşlılık aylığı bağlanan kişilerin yaş ortalamaları Grafik 4.7’de yer almaktadır. Baz senaryo sonuçlarına göre, SGK’da yıl içinde yaşlılık aylığı bağlanan kişilerin yaş ortalaması 2035 yılında 60, 2053 yılında 65 yaş düzeyine yükselmektedir. Bu durum, yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarına ilişkin geçiş sürecinin oldukça uzun bir zaman dilimine yayıldığını göstermektedir.

Grafik 4.7. Baz Senaryo Sonuçlarına Göre SGK’da Yıl İçinde Yaşlılık Aylığı Bağlanan Kişilerin Yaş Ortalaması (2011-2100)

Yıl içinde yaşlılık aylığı bağlanan kişilerin yaş ortalaması ile ilgili yaştaki yaşam beklentisi karşılaştırıldığında, Tablo 4.6’da görüleceği üzere SGK’da yaşlılık aylığı bağlanan kişiler için baz senaryo sonuçlarına göre emeklilikte yaşam beklentisi

47 52 57 62 67 72 20 11 20 14 2017 2020 2023 2026 2029 2032 2035 2038 2041 2044 2047 2050 2053 2056 2059 2062 2065 2068 2071 2074 2077 2080 2083 2086 2089 2092 2095 2098

2060’lı yıllara kadar azalma eğilimi içinde bulunmaktadır. Bu yıllardan sonra efektif emekli olma yaşının sabitlenmesine karşılık yükselen yaşam beklentisi değerleri nedeniyle emeklilikte yaşam beklentisi de artmaya başlamaktadır.

Tablo 4.6. Baz Senaryo Sonuçlarına Göre Emeklilikte Yaşam Beklentisi (2011- 2100) (Yıl) 2011 2020 2030 2040 2050 2060 2075 2100 Toplam 28,1 25,3 22,9 21,4 20,5 18,5 18,7 19,5 Erkek 27,1 23,3 21,3 19,6 18,7 16,7 17,3 18,0 Kadın 31,1 31,0 26,5 24,7 23,8 21,6 21,4 22,2

Yeni bağlanan aylık düzeylerine ilişkin olarak, Tablo 4.7’de baz senaryo sonuçlarına göre yıl içinde bağlanan yaşlılık aylıklarının aktif sigortalıların ortalama prime esas kazancına oranı görülmektedir. Buna göre, SSK ve Bağ-Kur’da bu oranın 2030’lu yıllara kadar hızlı bir düşüş eğilimi içinde olduğu, söz konusu düşüşün hızı azalarak da olsa 2040’lı yıllara kadar devam ettiği gözlemlenmektedir. Bunun nedeni, 1999 ve 2008 yıllarında yapılan reformlarda aylık hesaplama formülüne ilişkin öngörülen kademeli geçiş süreçlerinin aylık düzeylerini düşürmesidir. 2040’lı yıllardan sonra, azalan kayıt dışı istihdam oranlarına bağlı olarak prim ödeme gün sayıları artan sigortalıların yoğun olarak emekli olmalarının etkisiyle bu oran tekrar yükselmeye başlamaktadır. 2008 yılında yapılan reformda Emekli Sandığı için öngörülen aylık hesaplama formülü değişikliklerinin yalnızca bu yıldan sonra sigortalı olan kişileri kapsaması nedeniyle, Emekli Sandığı’nda bu orana ilişkin yaşanan düşüş uzun bir zaman dilimine yayılmaktadır.

Tablo 4.7. Baz Senaryo Sonuçlarına Göre Ortalama Yıl İçinde Bağlanan Yaşlılık Aylıklarının Ortalama Prime Esas Kazanca Oranı (2011-2100)

(Yüzde) 2011 2020 2030 2040 2050 2075 2100 Toplam 62,7 50,9 43,6 40,4 41,4 57,0 58,5 SSK 59,1 45,2 39,2 36,8 39,5 57,2 59,4 Bağ-Kur esnaf 84,7 55,3 42,2 38,1 39,9 59,6 61,6 Bağ-Kur tarım 69,1 48,6 40,0 37,9 40,8 63,1 65,8 Emekli Sandığı 82,9 84,6 86,0 80,8 66,2 70,9 71,7

Aylık bağlanmış kişilere ilişkin aylık düzeylerinin gelişimi bakımından, baz senaryo sonuçlarına göre ortalama yaşlılık aylığının ortalama prime esas kazanca oranı

Tablo 4.8’de görülmektedir. 2040’lı yıllara kadar SSK ve Bağ-Kur’da reform uygulamaları nedeniyle yıl içinde bağlanan yaşlılık aylıklarının ortalama prime esas kazanca oranı düşmektedir. Ancak, 2042 yılından sonra yıl içinde bağlanan yaşlılık aylıklarının ortalamasının mevcut aylıkların ortalamasından daha yüksek düzeyde olduğu gözlemlenmektedir. Genel eğilime bakıldığında, ortalama yaşlılık aylığının ortalama prime esas kazanca oranının 2050’li yıllara kadar azaldığı, bu yıllardan sonra tekrar yükseldiği görülmektedir.

Tablo 4.8. Baz Senaryo Sonuçlarına Göre Ortalama Yaşlılık Aylığının Ortalama Prime Esas Kazanca Oranı (2011-2100)

(Yüzde) 2011 2020 2030 2040 2050 2075 2100 Toplam 72,4 59,5 48,9 41,3 38,4 46,9 51,9 SSK 67,4 54,2 43,2 36,6 35,0 45,5 51,5 Bağ-Kur esnaf 89,6 70,4 54,9 43,1 37,8 49,9 57,5 Bağ-Kur tarım 70,3 54,6 44,5 38,8 37,4 55,6 62,2 Emekli Sandığı 81,6 82,7 82,3 79,1 71,3 62,5 64,0

Azalan aktif-pasif oranlarına karşılık 2050’li yıllardan sonra ortalama yaşlılık aylığının ortalama prime esas kazanca oranının tekrar yükselmesi, bu yıllardan sonra prim gelirlerinin emeklilik giderlerini karşılama düzeyinin azalacağını göstermektedir. Ayrıca, 1999 ve 2008 yılında yapılan reformlarda öngörülen emeklilik yaşının artırılması ile aylık düzeylerinin azaltılmasına ilişkin geçiş uygulamalarının sistemi etkileme hızlarının farklı olduğu gözlemlenmektedir. Baz senaryo sonuçlarına göre, aylık düzeylerinin azalması sürecinin emeklilik yaşlarının yükselmesi sürecinden daha hızlı bir şekilde gerçekleşeceği öngörülmektedir.

Aktif sigortalılardan pasif sigortalılara geçiş için baz senaryoda, ülkemizdeki mevcut sosyal güvenlik mevzuatında bulunan hükümler doğrultusunda aylığa hak kazanma ve aylık hesabı hususlarında detaylı kademeli geçiş koşullarını da kapsayacak şekilde uygulamaların devam edeceği varsayılmış olup prim oranları, aylıkların artış oranları ve diğer sosyal güvenlik uygulamaları için de benzer varsayım yapılmıştır. Bu sayede, baz senaryo varsayımları altında malullük-yaşlılık-ölüm sigortasına ilişkin projeksiyon yılları boyunca kişi sayılarına göre gelir ve gider büyüklüklerinin model tarafından hesaplanması mümkün olmaktadır.

103

SGK’ya ilişkin diğer nakit hareketlerinin projeksiyon yılları boyunca hesaplanabilmesi için, baz senaryoda diğer prim gelirlerinin malullük-yaşlılık-ölüm sigortası prim gelirlerine göre oranlarının geçmiş yıllardaki ortalama değerleri ve kanuni prim oranları referans alınmış, bu oranların sabit kalacağı varsayılmıştır. Kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin giderler için, ilgili sigortalı sayıları ve prime esas kazanç düzeyleri artışları temel alınarak hesaplamalar yapılmıştır. Prim gelirleri ve sigorta giderleri dışındaki diğer gelir ve giderler için, bu büyüklüklerin GSYH’ya oranlarının projeksiyon yılları boyunca korunacağı varsayılmıştır. Devlet katkısı ve prim teşvikleri gibi bütçe transferleri için, mevcut mevzuata ilişkin hükümlerin devam edeceği varsayımı kullanılmıştır. Malullük-yaşlılık-ölüm sigortasının aktüeryal denge durumunun incelenebilmesi amacıyla ilgili nakit giriş ve çıkışlarına göre net bugünkü değer hesaplamalarında, iskonto oranı olarak makroekonomik varsayımlarda yer alan faiz oranı kullanılmıştır.

Finansal varsayımlarda, SGK giderleri içinde tutar olarak önemli bir yere sahip olması nedeniyle genel sağlık sigortası giderlerinin gelişimine ilişkin varsayımların seçimi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, daha ziyade malullük-yaşlılık-ölüm sigortasına ilişkin nakit hareketlerinin projeksiyonuna odaklanıldığından, SGK’ya ilişkin genel sağlık sigortası giderlerinin gelişimi için modelde GSYH’ya oran olarak varsayım yapılmaktadır. Baz senaryoda, SGK’nın genel sağlık sigortası giderlerinin 2060 yılında GSYH’ya oran olarak yüzde 7 düzeyine ulaşacağı varsayılmaktadır. 2060 yılına ilişkin bu varsayım, Türkiye’de kamu sağlık harcamalarının GSYH’ya oranının, gider azaltıcı tedbirler uygulanması durumunda dahi 2060 yılında GSYH’ya oran olarak yüzde 8,6 düzeyine ulaşacağı tahmini üzerinden35, SGK’ya ilişkin sağlık

giderlerinin toplam kamu sağlık harcamalarının yüzde 80’i düzeyinde gerçekleşeceği varsayılarak elde edilmiştir. Baz senaryoda, SGK’nın genel sağlık sigortası giderlerinin GSYH’ya oranının 2060 yılında varsayılan düzeye lineer şekilde artarak ulaşacağı, bu yıldan sonra bu büyüklüğün GSYH’ya oran olarak düzeyinin aynı kalacağı varsayılmıştır.

104

Model, finansal büyüklükler açısından baz alınan 2014 yılı verilerine artış oranları uygulanarak çalıştırıldığından, hesaplamaların sağlıklı bir şekilde yapılması için 2011-2014 yılları arasında bu artış oranlarını etkileyen gelişmelerin model tarafından dikkate alınmış olması gerekmektedir. Bu amaçla, 6283 sayılı Kanunda öngörüldüğü şekilde 2013 yılı Ocak ayında emekli aylılarının intibakı için yapılan ilave zammın etkisi modelin baz senaryosuna yansıtılmıştır. Modeldeki hesaplamalara göre, söz konusu intibak uygulamasının projeksiyon yılları boyunca 2013 yılı değerine getirilmiş ek ödeme hariç birikimli maliyeti, 2013 yılı itibarıyla GSYH’ya oran olarak yüzde 2,7 düzeyinde olmaktadır.

Baz senaryoda nüfus projeksiyonu 2011 baz yıllı yapıldığından ve net dış göç oranı tüm yıllar için sıfır varsayıldığından, Türkiye’ye göç eden Suriyeli mültecilerin nüfus ve işgücü yapısına etkileri baz senaryoya dâhil edilmemiştir. Ayrıca, finansal varsayımlar 2014 yıl sonu itibarıyla gelişmeleri kapsadığından, sonraki dönemde 2015 yılında emekli aylıklarına yapılan seyyanen zamlar ve 2016 yılında asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk artış gibi etkilere baz senaryoda yer verilmemiştir.

Finansal varsayımların tamamlanmasıyla, finansal büyüklüklere ilişkin baz senaryo sonuçlarının model tarafından üretilmesi mümkün olmaktadır. Baz senaryo sonuçlarına göre, SGK’ya ilişkin temel finansal büyüklüklerin projeksiyon yılları boyunca GSYH’ya oran olarak gelişimi Tablo 4.9’da görülmektedir. Buna göre, 2020’li yıllara kadar prim gelirlerinin GSYH’ya oran olarak artması sayesinde devlet katkısı da artmakta, SGK’nın toplam gelirleri GSYH’ya oran olarak yükselmektedir. Bu yıllardan sonra, prim gelirlerinin GSYH’ya oran olarak azalmaya başlamasıyla, SGK’nın toplam gelirleri de azalma eğilimi içine girmektedir. SGK’nın toplam giderlerinin gelişimi GSYH’ya oran olarak incelendiğinde, artan genel sağlık sigortası giderlerine karşılık emekli aylığı ödemelerinin 2030’lu yıllara kadar hızlı bir şekilde azalması nedeniyle, bu yıllara kadar toplam giderlerin azalacağı görülmektedir. Bu yıllardan sonra, SGK’nın genel sağlık sigortası giderlerinin 2060 yılında GSYH’ya oran olarak yüzde 7 düzeyine ulaşacağı varsayımının etkisiyle giderlerin tekrar artmaya başladığı görülmektedir. Buna göre, 2020’li yıllarda SGK’nın gelir-gider