• Sonuç bulunamadı

Duyarlılık Analizi ve Reform Seçeneği Niteliğinde Senaryoların

4. MODELİN KULLANIMINA ÖRNEK OLUŞTURAN SENARYO

4.2. Duyarlılık Analizi ve Reform Seçeneği Niteliğinde Senaryoların

Modelin baz senaryosunun oluşturulmasının ardından, ilgili varsayım değişikliklerinin model sonuçları üzerindeki etkilerinin görülmesi, modelin varsayım niteliğindeki değişkenlere olan duyarlılığının incelenmesi bakımından önem taşımaktadır. Üretilen bir senaryo üzerinden, modelin belli bir değişkene göre duyarlılığının analiz edilebilmesi için varsayım olarak modele sağlanan diğer değişkenlerin sabit tutulması gerekmektedir. Bu şekilde üretilen senaryolara ilişkin olarak, özellikle tutarlılığın sağlanması adına birlikte değiştirilmesi gereken varsayımların olduğu durumlarda dikkatli olunması gerekmektedir. Bununla birlikte, model hesaplamalarının ilgili varsayım değişikliklerine tepkisinin ölçülmesi bakımından bu tür senaryoların üretilmesinde yarar bulunmaktadır. Kamu emeklilik sistemleri üzerindeki olası politika değişikliklerinin ve reform uygulamalarının etkilerinin görülmesi amacıyla oluşturulan senaryolarda ise, modelin kullanılmasıyla söz konusu etkilere ilişkin olabildiğince gerçekçi bir tahmininin elde edilmesi amaçlandığından, bu tür senaryolar üretilirken model içinde birbirinden güçlü bir şekilde etkilendiği düşünülen varsayım niteliğindeki değişkenlerin birlikte değiştirilmesi hususuna dikkat edilmesi gerekmektedir.

Bu bölümde, duyarlılık analizi ve reform seçeneği incelemeleri için aşağıdaki senaryolar oluşturulmuştur:

 Doğuşta yaşam beklentisi artışı: Modelin doğuşta yaşam beklentisine duyarlılığı için üretilen bu senaryoda erkek ve kadınlarda doğuşta yaşam beklentisi, hedef yıl olan 2100 yılında baz senaryoya göre 1 yaş fazla olacak şekilde varsayılmıştır.

 Doğurganlık artışı: Modelin toplam doğurganlık oranı varsayımına duyarlılığının ölçüldüğü bu senaryoda, tüm projeksiyon yılları boyunca toplam doğurganlık oranının 2,0 düzeyinde olacağı varsayılmıştır.  Dış göç alınması: Modelin net dış göç varsayımına olan duyarlılığının

ölçülebilmesi için üretilen bu senaryoda, ülkemizin 2025 yılında net dış göç almaya başlayacağı varsayılmıştır. Alınan net dış göçün 2035 yılına

kadar kademeli bir şekilde artarak yılda 250 bin kişi düzeyine geleceği ve bu yıldan sonra her yıl bu düzeyde net dış göç alınacağı öngörülmüştür.

 Gelişmiş ülkelere yakınsama sürecinin uzaması: Baz senaryoda yer alan, işgücü-istihdam yapısına ilişkin olarak ülkemizin gelişmiş ülkelerin göstergelerine yakınsama süresi varsayımının on yıl uzatılmasıyla elde edilen bu senaryoda, kayıt dışı istihdam oranlarına ilişkin olarak baz senaryoyla aynı varsayımlar kullanılmıştır.

 Kayıtlılığa geçiş sürecinin uzaması: Baz senaryoda kayıt dışı istihdam oranları için öngörülen azalma sürecinin on yıl uzayacağı varsayımıyla üretilen bu senaryoda, kayıt dışı istihdam oranları dışındaki varsayımlar değiştirilmemiştir.

 Prime esas kazanç artışı: Baz senaryoda asgari ücretin büyümenin yüzde 30’u düzeyinde reel artış alacağı dikkate alınırken bu senaryoda söz konusu oran yüzde 40 olarak varsayılmaktadır. Memur maaş katsayısı artış oranı için de baz senaryoda büyümenin oranı şeklinde olan varsayım benzer şekilde 10 puan artırılmıştır. Bu senaryoyla, modelin prime esas kazanç artışına duyarlılık düzeyinin ölçülmesi amaçlanmıştır.

 Aylıkların enflasyonun üzerinde artırılması: Baz senaryoda TÜFE artış oranı temel alınarak artırılan SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarının, bu senaryoda projeksiyon yılları boyunca büyümenin yüzde 30’u düzeyinde reel artış alacağı varsayılmış, model sonuçlarının aylık artış parametresine olan duyarlılığının ölçülmesi amaçlanmıştır.

 Prim oranının artırılması: Malullük-yaşlılık-ölüm sigortası prim oranının 2040-2050 yılları arasında kademeli olarak yüzde 20’den yüzde 25 oranına çıkarıldığı bu senaryoda, ilgili politika değişikliğinin etkilerinin görülebilmesi amaçlanmıştır.

 Emeklilik yaşının artırılması: Reform seçeneği incelemesi niteliğindeki bu senaryoda, 2040-2050 yılları arasında emeklilik yaşı kademeli olarak 65’ten 67’ye çıkarılmaktadır. Emeklilik yaşlarının

artırılmasına bağlı olarak ilgili yaşlarda kayıtlı istihdam düzeylerinin artacağı da varsayılmıştır.

 Aylık bağlama oranının düşürülmesi: Reform seçeneği incelemesi niteliğindeki bu senaryoda, 2040-2050 yılları arasında aylık bağlama oranı kademeli olarak yüzde 2’den yüzde 1,5 düzeyine düşürülmektedir.

 Erken emeklilerin aylıklarından vergi alınması: Reform seçeneği incelemesi niteliğindeki bu senaryoda, 2020 yılından itibaren, yaşlılık aylığı alan 65 yaşın altındaki emeklilerin aylıklarından yüzde 20 oranında vergi kesilmektedir.

Oluşturulan senaryoların sonuçları aktif-pasif oranı bakımından karşılaştırıldığında, baz senaryoya göre aktif-pasif oranını en fazla artıran senaryonun emeklilik yaşının artırılması senaryosu olduğu Tablo 4.10’da görülmektedir. Doğurganlık artışı ve dış göç alınması senaryolarında da çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfusa oranının artması nedeniyle bu oranın önemli ölçüde iyileştiği gözlemlenmektedir. Bu iyileşmede, doğurganlık artışı ve dış göç alınması senaryolarında işgücü-istihdam yapısında baz senaryoya göre bozulma yaşanmadığı varsayımının da etkili olduğu unutulmamalıdır. İşgücü-istihdam yapısında gelişmiş ülkelere yakınsama ve kayıtlılığa geçiş sürecinin yavaşladığı senaryolarda, projeksiyonun ilk yıllarında kayıtlı istihdam artışının yavaşlaması nedeniyle aktif- pasif oranı baz senaryoya göre kötüleşmekte, sonraki yıllarda kayıtlı istihdamdan emekliliğe geçen kişilerin sayısının azalması nedeniyle bu oran iyileşmekte, geçiş süreçlerinin tümüyle tamamlanmasıyla baz senaryoya göre fark azalmaktadır. Baz senaryoya göre doğuşta yaşam beklentisi artışının varsayıldığı senaryoda, emeklilikte geçirilen sürelerin artması nedeniyle aktif-pasif oranı kötüleşmektedir. Doğuşta yaşam beklentisinin 2100 yılına kadar söz konusu senaryoda yalnızca bir yaş artırıldığı düşünüldüğünde, yaşam beklentisinin daha fazla arttığı durumlarda aktif-pasif oranının kötüleşmesi hususunda ciddi bir risk bulunduğu görülmektedir.

Tablo 4.10. Aktif-Pasif Oranı İçin Karşılaştırmalı Senaryolar (2025-2100)

2025 2050 2075 2100

Baz Senaryo 1,94 1,58 1,58 1,60

Fark (Senaryo-Baz)

Doğuşta Yaşam Beklentisi Artışı 0,00 -0,01 -0,05 -0,06

Doğurganlık Artışı 0,01 0,06 0,21 0,30

Dış Göç Alınması 0,02 0,16 0,22 0,24

Gelişmiş Ülkelere Yakınsama Sürecinin Uzaması -0,08 0,06 0,07 0,00

Kayıtlılığa Geçiş Sürecinin Uzaması -0,04 0,00 0,03 0,01

Prime Esas Kazanç Artışı 0,00 0,00 0,00 0,00

Aylıkların Enflasyonun Üzerinde Artırılması 0,00 0,00 0,00 0,00

Prim Oranının Artırılması 0,00 0,00 0,00 0,00

Emeklilik Yaşının Artırılması 0,00 0,00 0,36 0,71

Aylık Bağlama Oranının Düşürülmesi 0,00 0,00 0,00 0,00

Erken Emeklilerin Aylıklarından Vergi Alınması 0,00 0,00 0,00 0,00

SGK’nın gelir-gider dengesi üzerindeki uzun vadeli etkiler bakımından senaryo sonuçlarına ilişkin karşılaştırmalar Tablo 4.11’de yer almaktadır. Emeklilik yaşının artırılması, doğurganlık artışı ve dış göç alınması senaryolarında aktif-pasif oranındaki artışa bağlı olarak baz senaryoya göre gelir-gider dengesinde belirgin bir iyileşme sağlanmaktadır. Aylık bağlama oranının düşürülmesi senaryosunda da giderlerin azalması sayesinde gelir-gider dengesinin önemli ölçüde iyileştiği görülmektedir. Gelişmiş ülkelere yakınsama ve kayıtlılığa geçiş sürecinin uzaması senaryolarında, aktif-pasif oranı üzerindeki etkiler doğrultusunda projeksiyonun ilk yıllarında gelir-gider dengesi baz senaryoya göre kötüleşmekte, ancak sonraki yıllarda aktif-pasif oranındaki artışa bağlı olarak söz konusu denge iyileşmekte ve ilgili süreçlerin tamamlanmasıyla baz senaryo değerlerine yaklaşılmaktadır. Prim oranının artırılması senaryosunda gelir artışı sayesinde gelir-gider dengesinin iyileştiği gözlemlenmektedir. Prime esas kazanç artışı senaryosunda ise, prim gelirleri ve emekli aylığı giderlerinin ikisi de artmakta, ancak gelir etkisinin daha fazla olması sayesinde baz senaryoya göre gelir-gider dengesi iyileşmektedir. Aylıkların enflasyonun üzerinde artırılması senaryosunda emekli aylığı giderlerinin artmasına bağlı olarak özellikle projeksiyonun ilk yıllarında baz senaryoya göre gelir-gider dengesi önemli ölçüde kötüleşmekte; bu senaryo, SGK’nın gelir-gider dengesine ilişkin olarak baz senaryoda 2020-2040 yılları arasında öngörülen finansal açıdan avantajlı dönemde

111

gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel bir riski ifade etmektedir. Doğuşta yaşam beklentisi artışı senaryosunun sonuçlarına göre de, yaşam beklentisi artışlarının SGK’nın uzun vadeli gelir-gider dengesi üzerinde ciddi bir risk oluşturabileceği görülmektedir. Erken emeklilerin aylıklarından vergi alınması senaryosunda gelir-gider dengesinde baz senaryoya göre farklılık bulunmamasının nedeni, elde edilen vergi gelirlerinin SGK’ya ilişkin bir gelir unsuru oluşturmamasıdır. Bu senaryoya ilişkin etkiler, söz konusu vergi gelirinin senaryo çıktılarında toplam bütçe transferlerinin ilgili alt kaleminde negatif işaretli olarak gösterilmesiyle SGK’ya yapılan toplam bütçe transferlerindeki değişimler üzerinde görülmektedir.

Tablo 4.11. Gelir-Gider Dengesinin GSYH’ya Oranı İçin Karşılaştırmalı Senaryolar (2025-2100)

(Yüzde)

2025 2050 2075 2100

Baz Senaryo 0,2 -1,6 -4,0 -5,1

Fark (Senaryo-Baz)

Doğuşta Yaşam Beklentisi Artışı 0,0 0,0 -0,1 -0,2

Doğurganlık Artışı 0,0 0,2 0,9 1,2

Dış Göç Alınması 0,0 0,9 1,3 1,3

Gelişmiş Ülkelere Yakınsama Sürecinin Uzaması -0,3 0,2 0,4 0,2

Kayıtlılığa Geçiş Sürecinin Uzaması -0,1 0,0 0,2 0,1

Prime Esas Kazanç Artışı 0,4 0,9 0,7 0,6

Aylıkların Enflasyonun Üzerinde Artırılması -0,6 -0,6 -0,3 -0,2

Prim Oranının Artırılması 0,0 1,3 1,1 0,8

Emeklilik Yaşının Artırılması 0,0 0,0 1,0 1,2

Aylık Bağlama Oranının Düşürülmesi 0,0 0,3 1,1 1,0

Erken Emeklilerin Aylıklarından Vergi Alınması 0,0 0,0 0,0 0,0

SGK’ya yapılan toplam bütçe transferlerine ilişkin senaryo sonuçlarına göre karşılaştırmalar Tablo 4.12’de yer almaktadır. Senaryolara ilişkin toplam bütçe transferlerinde görülen baz senaryoya göre değişimler, temelde gelir-gider dengesindeki değişikliklere bağlı olarak toplam bütçe transferleri içinde yer alan açık transferinin değişiminden kaynaklanmaktadır. Buna göre, senaryolarda gelir-gider dengesinin baz senaryoya göre iyileştiği durumlarda azalan açık transferi nedeniyle SGK’ya yapılan toplam bütçe transferleri de azalmakta, açık transferinin arttığı durumlarda toplam bütçe transferleri azalmaktadır. Bununla birlikte, baz senaryoya göre prim gelirlerinin farklılaştığı senaryolarda, prim gelirlerinin bir oranı olarak SGK

111

gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel bir riski ifade etmektedir. Doğuşta yaşam beklentisi artışı senaryosunun sonuçlarına göre de, yaşam beklentisi artışlarının SGK’nın uzun vadeli gelir-gider dengesi üzerinde ciddi bir risk oluşturabileceği görülmektedir. Erken emeklilerin aylıklarından vergi alınması senaryosunda gelir-gider dengesinde baz senaryoya göre farklılık bulunmamasının nedeni, elde edilen vergi gelirlerinin SGK’ya ilişkin bir gelir unsuru oluşturmamasıdır. Bu senaryoya ilişkin etkiler, söz konusu vergi gelirinin senaryo çıktılarında toplam bütçe transferlerinin ilgili alt kaleminde negatif işaretli olarak gösterilmesiyle SGK’ya yapılan toplam bütçe transferlerindeki değişimler üzerinde görülmektedir.

Tablo 4.11. Gelir-Gider Dengesinin GSYH’ya Oranı İçin Karşılaştırmalı Senaryolar (2025-2100)

(Yüzde)

2025 2050 2075 2100

Baz Senaryo 0,2 -1,6 -4,0 -5,1

Fark (Senaryo-Baz)

Doğuşta Yaşam Beklentisi Artışı 0,0 0,0 -0,1 -0,2

Doğurganlık Artışı 0,0 0,2 0,9 1,2

Dış Göç Alınması 0,0 0,9 1,3 1,3

Gelişmiş Ülkelere Yakınsama Sürecinin Uzaması -0,3 0,2 0,4 0,2

Kayıtlılığa Geçiş Sürecinin Uzaması -0,1 0,0 0,2 0,1

Prime Esas Kazanç Artışı 0,4 0,9 0,7 0,6

Aylıkların Enflasyonun Üzerinde Artırılması -0,6 -0,6 -0,3 -0,2

Prim Oranının Artırılması 0,0 1,3 1,1 0,8

Emeklilik Yaşının Artırılması 0,0 0,0 1,0 1,2

Aylık Bağlama Oranının Düşürülmesi 0,0 0,3 1,1 1,0

Erken Emeklilerin Aylıklarından Vergi Alınması 0,0 0,0 0,0 0,0

SGK’ya yapılan toplam bütçe transferlerine ilişkin senaryo sonuçlarına göre karşılaştırmalar Tablo 4.12’de yer almaktadır. Senaryolara ilişkin toplam bütçe transferlerinde görülen baz senaryoya göre değişimler, temelde gelir-gider dengesindeki değişikliklere bağlı olarak toplam bütçe transferleri içinde yer alan açık transferinin değişiminden kaynaklanmaktadır. Buna göre, senaryolarda gelir-gider dengesinin baz senaryoya göre iyileştiği durumlarda azalan açık transferi nedeniyle SGK’ya yapılan toplam bütçe transferleri de azalmakta, açık transferinin arttığı durumlarda toplam bütçe transferleri azalmaktadır. Bununla birlikte, baz senaryoya göre prim gelirlerinin farklılaştığı senaryolarda, prim gelirlerinin bir oranı olarak SGK

tarafından merkezi bütçeden tahsil edilen devlet katkısına ilişkin sonuçlar da farklılaşmakta, bu durum toplam bütçe transferleri üzerinde ilave bir etkiye neden olmaktadır. Ayrıca, bir bütçe transferi kalemi olan emekli aylıklarına yapılan ek ödeme tutarları senaryolar arasında emekli aylığı giderlerindeki değişimden etkilendiğinden, sınırlı düzeyde de olsa emekli aylığı giderlerine ilişkin senaryolar arası değişimler de emekli aylıklarına yapılan ek ödeme üzerinden toplam bütçe transferlerini etkilemektedir. Erken emeklilerden vergi alınması senaryosunda, özellikle yıl içinde yaşlılık aylığı bağlanan kişilerin yaş ortalamasının kademeli geçiş süreci içerisinde 65 yaşından oldukça düşük olduğu dönemde merkezi bütçeye önemli ölçüde vergi geliri sağlandığı görülmekte, ilgili kademeli geçiş sürecinin tamamlanmasının ardından bu senaryo ile baz senaryo arasında fark kalmadığı gözlemlenmektedir.

Tablo 4.12. Toplam Bütçe Transferlerinin GSYH’ya Oranı İçin Karşılaştırmalı Senaryolar (2025-2100)

(Yüzde)

2025 2050 2075 2100

Baz Senaryo 3,0 4,7 6,6 7,0

Fark (Senaryo-Baz)

Doğuşta Yaşam Beklentisi Artışı 0,0 0,0 0,2 0,2

Doğurganlık Artışı 0,0 -0,2 -0,7 -0,8

Dış Göç Alınması 0,0 -0,6 -0,8 -0,6

Gelişmiş Ülkelere Yakınsama Sürecinin Uzaması 0,2 -0,3 -0,4 -0,1

Kayıtlılığa Geçiş Sürecinin Uzaması 0,1 0,0 -0,2 -0,1

Prime Esas Kazanç Artışı -0,3 -0,5 -0,3 -0,1

Aylıkların Enflasyonun Üzerinde Artırılması 0,6 0,6 0,3 0,2

Prim Oranının Artırılması 0,0 -0,9 -0,7 -0,5

Emeklilik Yaşının Artırılması 0,0 0,0 -1,1 -1,3

Aylık Bağlama Oranının Düşürülmesi 0,0 -0,3 -1,1 -1,1

Erken Emeklilerin Aylıklarından Vergi Alınması -0,5 -0,2 0,0 0,0

Senaryoların karşılaştırılması sonucunda, modelde kullanılan temel parametreler içerisinde, ülkemizde kamu emeklilik sistemlerinin uzun vadeli finansal durumunu en çok etkileyen parametrenin emeklilik yaşı olduğu görülmektedir. Bu durum, ülkemizdeki kamu emeklilik sistemlerinin finansal gelişimi bakımından uzun vadede demografik eğilimlerin birinci derecede belirleyici olmasından kaynaklanmaktadır. Zira, emeklilik yaşının artırılması senaryosunun yanı sıra doğuşta yaşam beklentisi artışı, doğurganlık artışı ve dış göç alınması senaryolarının sonuçları

tarafından merkezi bütçeden tahsil edilen devlet katkısına ilişkin sonuçlar da farklılaşmakta, bu durum toplam bütçe transferleri üzerinde ilave bir etkiye neden olmaktadır. Ayrıca, bir bütçe transferi kalemi olan emekli aylıklarına yapılan ek ödeme tutarları senaryolar arasında emekli aylığı giderlerindeki değişimden etkilendiğinden, sınırlı düzeyde de olsa emekli aylığı giderlerine ilişkin senaryolar arası değişimler de emekli aylıklarına yapılan ek ödeme üzerinden toplam bütçe transferlerini etkilemektedir. Erken emeklilerden vergi alınması senaryosunda, özellikle yıl içinde yaşlılık aylığı bağlanan kişilerin yaş ortalamasının kademeli geçiş süreci içerisinde 65 yaşından oldukça düşük olduğu dönemde merkezi bütçeye önemli ölçüde vergi geliri sağlandığı görülmekte, ilgili kademeli geçiş sürecinin tamamlanmasının ardından bu senaryo ile baz senaryo arasında fark kalmadığı gözlemlenmektedir.

Tablo 4.12. Toplam Bütçe Transferlerinin GSYH’ya Oranı İçin Karşılaştırmalı Senaryolar (2025-2100)

(Yüzde)

2025 2050 2075 2100

Baz Senaryo 3,0 4,7 6,6 7,0

Fark (Senaryo-Baz)

Doğuşta Yaşam Beklentisi Artışı 0,0 0,0 0,2 0,2

Doğurganlık Artışı 0,0 -0,2 -0,7 -0,8

Dış Göç Alınması 0,0 -0,6 -0,8 -0,6

Gelişmiş Ülkelere Yakınsama Sürecinin Uzaması 0,2 -0,3 -0,4 -0,1

Kayıtlılığa Geçiş Sürecinin Uzaması 0,1 0,0 -0,2 -0,1

Prime Esas Kazanç Artışı -0,3 -0,5 -0,3 -0,1

Aylıkların Enflasyonun Üzerinde Artırılması 0,6 0,6 0,3 0,2

Prim Oranının Artırılması 0,0 -0,9 -0,7 -0,5

Emeklilik Yaşının Artırılması 0,0 0,0 -1,1 -1,3

Aylık Bağlama Oranının Düşürülmesi 0,0 -0,3 -1,1 -1,1

Erken Emeklilerin Aylıklarından Vergi Alınması -0,5 -0,2 0,0 0,0

Senaryoların karşılaştırılması sonucunda, modelde kullanılan temel parametreler içerisinde, ülkemizde kamu emeklilik sistemlerinin uzun vadeli finansal durumunu en çok etkileyen parametrenin emeklilik yaşı olduğu görülmektedir. Bu durum, ülkemizdeki kamu emeklilik sistemlerinin finansal gelişimi bakımından uzun vadede demografik eğilimlerin birinci derecede belirleyici olmasından kaynaklanmaktadır. Zira, emeklilik yaşının artırılması senaryosunun yanı sıra doğuşta yaşam beklentisi artışı, doğurganlık artışı ve dış göç alınması senaryolarının sonuçları

113

da demografik parametrelerin sistemi önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bunların yanı sıra, gelişmiş ülkelere yakınsama ve kayıtlılığa geçiş sürecinin uzunluğu ile prime esas kazanç artışı düzeylerinin de SGK’nın uzun vadeli finansal durumu üzerinde önemli etkileri bulunduğu görülmektedir.

Baz senaryo sonuçlarına göre SGK’nın finansal durumunun 2020-2040 yılları arasında olumlu bir görünüm içinde olduğu, ancak bu tablonun 2040’lı yıllardan sonra hızla bozulmaya başladığı dikkate alındığında, emeklilik yaşının artırılmasının yanı sıra aylık bağlama oranlarının düşürülmesi ve prim oranlarının artırılması gibi politika seçeneklerinin en azından malullük-yaşlılık-ölüm sigortasının bozulan dengesinin düzeltilebilmesi için etkili olabileceği görülmektedir. Ancak bu noktada, aylıkların enflasyonun üzerinde artış oranları kullanılarak artırılması riskinin gerçekleşmesi durumunda, 2020-2040 yıllarına ilişkin söz konusu olumlu görünümün bozulması ve sonraki dönemde emeklilik yaşlarının yükseltilmesi ile aylık düzeylerinin düşürülmesi bağlamında daha keskin reformlara ihtiyaç duyulması muhtemel görünmektedir.

4.3. Senaryoların Değerlendirilmesi

Baz senaryoya göre, yaşlı nüfus oranında görülen artışlar, hızla yaşlanan ülkemizde uzun vadede kamu emeklilik sistemleri üzerinde demografik kaynaklı baskıların artacağını göstermektedir. Baz senaryo sonuçlarına göre kamu emeklilik sistemlerine ilişkin toplam aktif-pasif oranı incelendiğinde, 2020’li yıllara kadar bu oranın arttığı, ancak bu yıllardan sonra azalmaya başlayarak uzun vadede 1,6 düzeyine ulaştığı görülmektedir. Kadınların işgücüne katılma oranındaki hızlı yükselişe bağlı olarak toplam işgücüne katılma oranının artması, toplam istihdam içinde kayıt dışı istihdam oranının daha düşük olduğu tarım dışı istihdamın ve ücretli-yevmiyeli çalışanların payının artması ve aynı dönemde grup içi kayıt dışı istihdam oranlarının azalması süreçlerinin bir arada yaşanmasıyla artan aktif-pasif oranı, bu etkilerin azalmaya başlamasıyla emekli olma yaşlarının halen düşük düzeylerde bulunması ve nüfusun yaşlanması nedeniyle 2020-2050 yılları arasında hızlı bir düşüş göstermektedir.

Baz senaryo sonuçlarına göre SGK’nın gelir-gider dengesi incelendiğinde, 2020’li yıllarda SGK’nın gelir-gider dengesinin fazla verdiği, 2030’lu yıllardan sonra yeniden gelir-gider açığı oluşmaya başladığı, sonraki yıllarda da söz konusu açığın hızla büyüyerek uzun vadede GSYH’ya oran olarak yüzde 5,1 düzeyine ulaştığı görülmektedir. Buna bağlı olarak, bütçe transferleri de uzun vadede GSYH’ya oran olarak yüzde 7 düzeyine ulaşmaktadır.

Baz senaryoda, bağlanmış olan SSK ve Bağ-Kur aylıklarının reforma riayet edilerek TÜFE artış oranlarına göre artırılacağı varsayıldığından ve yeni bağlanan aylıkların düşük düzeylerde olmasından dolayı, GSYH’ya oran olarak emekli aylığı giderleri baz senaryo sonuçlarına göre 2040’lı yıllara kadar hızlı bir azalma eğilimi içinde bulunmaktadır. Bu yıllardan sonra aylık düzeylerinin artmasıyla söz konusu denge kötüleşmeye başlamakta, uzun vadede malullük-yaşlılık-ölüm sigortası açığı GSYH’ya oran olarak yüzde 1,5 düzeyine ulaşmaktadır. Ancak, geçmiş yıllardaki uygulamalara bakıldığında, özellikle 2020-2030 yılları arasındaki finansal açıdan avantajlı dönemde aylıkların enflasyonun üzerinde artış oranları kullanılarak artırılması yönünde ciddi bir risk bulunmaktadır. Bu durumda, söz konusu döneme ilişkin avantajın kaybedilebileceği ve sonraki yıllarda emeklilik yaşlarının artırılması ve aylık düzeylerinin düşürülmesi bağlamında keskin reformların yapılmasının gündeme gelebileceği düşünülmektedir.

Duyarlılık analizi ve reform seçeneği niteliğinde oluşturulan senaryoların karşılaştırılması sonucunda, modelde kullanılan temel parametreler içerisinde, sistemin uzun vadeli finansal durumunu en çok etkileyen parametrenin emeklilik yaşı olduğu görülmektedir. Emeklilik yaşının artırılması senaryosunun yanı sıra doğuşta yaşam beklentisi artışı, doğurganlık artışı ve dış göç alınması senaryolarının sonuçlarından da görüleceği üzere demografik parametrelerin sistemi önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahip olmasından dolayı, ülkemizde kamu emeklilik sistemlerinin finansal gelişimi bakımından uzun vadede en önemli belirleyicinin demografik eğilimler olduğu değerlendirilmektedir. Buna ek olarak, gelişmiş ülkelere yakınsama ve kayıtlı istihdama geçiş süreçlerinin uzunluğunun ve prime esas kazanç artış düzeylerinin de SGK’nın uzun vadeli finansal durumu üzerinde önemli etkileri bulunduğu gözlemlenmektedir.

5. ÖNERİLER

Yasal zorunluluk bulunmasına rağmen ülkemizde kamu emeklilik sistemlerine ilişkin aktüeryal projeksiyonların yapılabilmesi için kullanılan, güncellenen ve raporlanan bir aktüeryal modelin mevcut olmaması nedeniyle, bu alandaki eksikliğin giderilmesi amacıyla ülkemizin özelliklerine uygun, sisteme ilişkin eğilimlerin ve geçmiş reform etkilerinin yansıtılabildiği, mevcut veri imkânlarına göre güncellenebilir, geliştirilebilir ve temel politika seçeneklerinin incelemesine imkân veren bir aktüeryal modelin acilen oluşturulması gerekmektedir. Bu çalışmada inşa edilen ve kullanım örneklerine yer verilen modelin, söz konusu aktüeryal modelleme çalışmalarında bir başlangıç adımı oluşturabileceği düşünülmektedir. Bu konuda yapılacak çalışmaların kurumsal düzeyde sahiplenilmesi ve söz konusu çalışmalara ilişkin sonuçlarla uluslararası göstergeler için istatistik üretilmesi büyük önem taşımaktadır.

Ülkemizdeki kamu emeklilik sistemlerinin aktüeryal modellemesi için üretilecek olan modelde, Türkiye’deki karmaşık sosyal güvenlik mevzuatı hükümlerinin, kademeli geçişlerin ve kayıt dışı istihdamın uygun bir şekilde modelde yer bulabilmesi gerekmektedir.

Modellemede kritik bir parametre olan prim ödeme gün sayısına ilişkin olarak, aktif sigortalıların birikimli prim ödeme gün sayılarına ilişkin verilerin elde edilebilmesi hususunda SGK idari kayıtlarının iyileştirilmesi gerekmektedir.