• Sonuç bulunamadı

III. ÇOBAN SESLENMESĠ

2.3. Masallarda Çobanlık

2.3.3. Mitolojik Özellikler TaĢıyan Çobanlar

Mitolojik dönemden baĢlayarak sözlü gelenekte önemli bir rol üstlenmiĢ çoban, masal türünde mitolojik izleri taĢımaya devam etmektedir. Toplumda çobana yüklenen anlamı kavrayabilmek için kültürümüz içerisinde yer alan mitolojik unsurların masallarda ve çobanlıkta yansımasına bakmak gerekir.

Çobanlar, destan ve efsanelere göre masallarda daha silik mitolojik izler taĢırlar. Onlar yine kağanların veya zenginlerin sürülerini güderler. “Kizek” (Kedi) adlı Altay masalında “Bu hayvanlar kimin” diye soru sorulan ve baĢka dünyaya geçiĢ yolunda karĢılaĢılan at çobanları, inek çobanları ve koyun çobanları olarak karĢımıza çıkar. Altay masalarından “Boro KuĢkaĢ”ta (Boz KuĢ‟ta) açgözlü bir zengin olan Baybarak‟ın, atadan kalma iyi niyetli koyun çobanı ihtiyara yaptığı kötülükler ve sonunda cezasını çekmesi anlatılmaktadır. Tanrı, iyi kalpli çoban Kodurlu ve eĢinin hizmetine sarı gözkapaklı kara köpek ve o günden beri evlerin arasında yaĢamaya baĢlayan boz kuĢu göndermiĢtir. Üç kardeĢin en küçüğü, fakiri, akıllısı ve iyi niyetlisi olan ÇelmeĢ, kağanın deve çobanlarının yanında bir gece konakladıktan sonra bahtı açılmıĢ ve Altay‟a kağan olmuĢtur. Ançı masalında Aybıçı adlı zenginin ahmak kızı yerine, fakir koyun çobanı Küdüçi‟nin akıllı kızı tercih edilmiĢtir (Ergun, 2011: 328-329). Çobanlar kutlu kiĢilerdir. Kahramanlara gizli bilgileri söyleyen, yol gösteren, bilge kahramanlardır. Çobanlara yakın olan kahramanın bahtının açılması ve kağan olması,

çobanların kutlu kiĢiliğiyle çevrelerindeki insanlara yansıyan olumlu özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Fakir çoban kızının ahmak zengin kızına tercih edilmesi de çobanın bilge kiĢiliğinin kızına da yansımıĢ olmasından kaynaklanabilir.

“Üç Dilek” masalında ülkenin birinde, karın tokluğuna hayvanları güden bir çoban varmıĢ. Bir gün ak sakallı bir ihtiyar bu çobanın yanına gelmiĢ ve yanındaki katırıyla onun üstündeki sandığı çobana emanet ederek, biraz sonra döneceğini söylemiĢ ama bir daha geri dönmemiĢ. Ġki gün bekleyen çoban, ihtiyar geri dönmeyince sandığı açmıĢ. Ġçinden perileri kıskandıracak kadar güzel bir kız çıkmıĢ ve ona, kendisinin kısmeti olduğunu söylemiĢ. Bu kızla evlenen çoban, yaĢamını mutluluk içinde sürdürmeye baĢlamıĢ. Günün birinde memleketin kralı, çobanın güzel karısına göz koymuĢ. Çobanı huzuruna çağırarak ondan üç dilekte bulunmuĢ. Onları yerine getirirse canını bağıĢlayacağını söylemiĢ. PadiĢah ilk dileğinde herkesin yiyeceği fakat hiç bitmeyecek bir üzüm ister. Çobanın karısı çobanı yüce dağa gönderir. Oradaki dilek taĢının da yardımıyla hiç bitmeyen üzümü padiĢaha götürerek ilk dileği gerçekleĢtirmiĢ. Ġkinci dileği de yüce dağa giderek gerçekleĢtiren çoban, üçüncü dilekte geçitsiz dağda bulunan bir mağaraya gider. Burada farklı bir âleme geldiğini anlayan çoban, padiĢahın cennetteki annesiyle konuĢur ve geldiği mağaradan dıĢarıya çıkarak padiĢahın üçüncü isteğini de yapmıĢ olur. Bunlardan sonra padiĢah hatasından dönmüĢ ve çobanla birlikte o ülkedeki insanlar daha mutlu yaĢamıĢlar (Yavuz, 2002: 367). Çoban, dağ baĢına giderek orada erginlenme sürecini yaĢar. Dağ baĢı Allah‟a yakın olunan mekân, zirve olarak düĢünülebilir. Yüksek tepelerin Tanrı‟ya yakın olma inancı edebi eserlerde sıkça görülen bir durumdur.

Çoban, temiz yaradılıĢlı bir insan olmasının karĢılığında, ak sakallı bir ihtiyar tarafından kendisine bir emanet bırakılır. Bu emanetin çobana verilmesi bir tesadüf değildir. Çoban halk muhayyilesinde ermiĢ yaradılıĢta bir tiptir. Onun eĢi olacak kiĢi de olağanüstü bir Ģekilde karĢısına çıkarılmıĢtır. Bu durum Türk mitolojisinde özellikle destanlarda karĢımıza sıkça çıkan bir durumdur. Çoban, bu masalda birçok imtihandan geçer, bu imtihanları geçerken de mitolojik unsurlardan olan dağ, taĢ ve mağaradan destek görür. Ġnsanoğlunun iç dünyasını sembolize eden dağ, mağara sembolleri masallarda sıkça karĢımıza çıkmaktadır.

“Her kim mağaraya, kendi içinde taĢıdığı bilincin dıĢındaki karanlığa girerse, kendini önce bilinç dıĢı bir dönüĢüm sürecinde bulur. Bilinç dıĢına girmesi, bilinci ve bilinç dıĢının içerikleri arasında bir bağ kurmasını sağlar. Bunun sonucunda, kiĢilikte

99

olumlu ya da olumsuz anlamda, kökten değiĢim olabilir. DönüĢüm, genelde yaĢam sürecinin uzaması ya da ölümsüzlüğe adaylık olarak yorumlanır.” (Jung, 2003: 63). Erginlenme vakti gelmiĢ olan çoban, bundan kaçmadan bilinmeyenlerin bulunduğu mağaraya ve dağa gitmeyi görev bilir. Çoban, mağaraya girerek bilinenden bilinmeyene doğru ilerlemiĢ ve eĢiği geçme zorunda kalmıĢtır.

“Çoban Ahmet” masalında bir fakire karĢılıksız koyun verip duasını alan Çoban Ahmet, Ġstanbul‟a gider. PadiĢahın kızı kaçarken Çoban Ahmet‟le yanlıĢlıkla kaçar. Çoban Ahmet‟le baĢka padiĢahın ülkesine yerleĢirler. Su ararken bir çamın dibinde su bulur. O çamın sahibi de bir derviĢ, suyun içinde de cevahir dolu imiĢ. Kıymetli taĢlardan padiĢaha götürünce, karısına göz koyan padiĢah Çoban Ahmet‟i daha fazla taĢ bulması için gönderir. Çoban Ahmet dağdan dağa dolaĢır. Çamın dibinde su içer, bakar ki götürdüğü kızdan daha güzel bir kız o çamda. Karabulut adındaki devin korkusundan, bu ağaçta duran kızı, elindeki bastonla devin kulağındaki küpeye vurarak kurtarır. O kız da Mısır padiĢahının kızıymıĢ. PadiĢaha istediği taĢları getirir. PadiĢah hediye olarak gelir gider defterini çobana verir. Çoban Ahmet‟i padiĢah daha zor bir iĢe gönderir. Daha önce getirdiği gülden on tane daha getirmesini ister. Çoban Ahmet Mısır padiĢahının kızının yardımıyla yola koyulur. Bir dere boyunca gider bir mağaraya varır. Cin padiĢahının kızını alıp kaçırır. Bu kızı eve getirir. Kızı sabaha kadar güldürürler. GülüĢünden elde ettikleri gülleri padiĢaha vererek kurtulur. PadiĢah da ona mührünü hediye olarak verir. Diğer taraftan çobanı ortadan kaldırmak için onları zehirlemeye çalıĢan padiĢah ve vezir, kendi tuzağına düĢer. Zehirlenerek ölürler. Bunun üzerine halk toplanır, devlet kuĢunu uçururlar. Gidip Çoban Ahmet‟in baĢına konar. Üç defa tekrarlarlar, kuĢ hep Çoban Ahmet‟in baĢına konar. Çoban Ahmet gidip saraya oturur. Üç kızla rahatça yaĢar (Sakaoğlu, 1973: 529).

Çoban Ahmet‟in gittiği yerler çok çeĢitli biçimlerde belirir: yabancı bir ülke, orman, mağara, dağ, su kenarı… Neresi olursa olsun bunların özelliği, kahramanın olağanüstü beklenmedik olaylarla karĢılaĢmasını sağlayacak, bilincin ötesinde yerler olmasıdır. Kuralları, değer yargıları, yaĢam biçimi ve imgeleri alıĢılagelmiĢten farklı bir ortamdır burası. Ritüel ve mitoslardaki Tanrıça‟nın beldesi ve bilinçdıĢının simgeleridir. Bazı öykülerde kahraman Yüce Tanrıça‟nın çeĢitli yüzlerinden biri, ya da birkaçıyla karĢılaĢır buralarda. Kahramanın gittiği dünya gene de onun dünyasıdır, çünkü bu yerler Yüce Tanrıça‟nın aldığı simgesel biçimlerdir. Kahramanın bu beldede yaĢamını sürdürebilmesi için buranın koĢullarını ve tehlikelerini süratle sezinleyip ona göre

davranıĢlarını ayarlaması gerekmektedir. Bu ortamda geçireceği sınavlar ve deneyimler sonucunda kahramanın durumunda değiĢiklik olur. YaĢamını baĢarıyla sürdürebilmiĢse güçlenir ve geriye ödüllerle döner, eğer uyum sağlayamamıĢsa eli boĢ döner. Kahramanın öbür ortamdaki baĢarısını çoğu kez somut eĢyalar ve kiĢilerle simgelendiğini görüyoruz. Kazanılıp geri getirilen sihirli tüy, ilaç, altın hayat otu gibi Ģeyler, tehlikeli iĢler sonucu kurtarılan ya da kazanılan gelin/kız hem kahramanın o diyarda geçirdiği aĢamayı, hem de güçleniĢini yansıtır (Gökeri, 1979: 63)

Çoban Ahmet masalında çobanın yaptığı iyiliğin karĢılığını alması için bir yolculuğa çıkması gerekmiĢtir. Bu yolculukta padiĢahın kızıyla evlenmiĢ, zengin olmuĢ ve padiĢah seçilmiĢtir. Türk mitolojisinde mitik kahramanın sefere çıkmasına sebep olan evlenme motifi zenginliğe ulaĢmanın bir yoludur.

“Bir kahraman olağan dünyadan doğaüstü tuhaflıkların bölgesine doğru ilerler. Burada masalsı güçlerle karĢılaĢır ve kesin bir zafer kazanılır. Kahraman bu gizemli maceradan benzerleri üzerinde üstünlük sağlayan bir güçle geri döner.” (Cambell, 2000: 41). Çoban Ahmet, çok zor iĢlerin üstesinden gelmiĢtir. Devi yenmesi, zor imtihanlardan baĢarı ile çıkması onu ruhsal yönden geliĢtirir. AĢama gösteren Çoban Ahmet, ideal padiĢah olabileceğini kanıtlar. PadiĢah olacak kiĢi güçlü ve adil olmalıdır. Çoban Ahmet, devleti temsil edecek bir kiĢide bulunması gereken özellikleri erginleĢme sürecinde edinmiĢtir.

Mitik dönemdeki tanrısal karakterlerin yerini masallarda padiĢahlar almıĢtır. Masallarda rastladığımız padiĢah tiplemeleri de halkın Ģuur altında kalmıĢ mitolojik tiplerin bir uzantısı olarak görülmektedir. PadiĢahların gücü ve saltanatı temsil etmeleri de bundandır (Doğramacıoğlu, 2011: 21).

Türk mitolojisinde dağ sırlı bir mekândır. Dağ zenginliğe ulaĢtıran bir mekândır (Doğramacıoğlu, 2011: 170). Türk mitolojisinde dağların arkasında farklı dünyaların bulunduğuna inanılır. Dağlar gizemli yerler olarak bilinir. Yerine getirilecek zor vazifeler genellikle dağın arkasında olur. Çoban Ahmet‟in padiĢahın istediği kıymetli taĢları bulması için dağları aĢması gerekmiĢtir.

11. Yüzyılda derlenmiĢ eski bir Türk Ģiirinde, bir kaynak suyunu içme ile düĢmana karĢı zafer, yan yana getirilmiĢtir (Ögel, 1971: 311). Çoban Ahmet dağdaki kaynaktan su içtikten sonra deve karĢı üstün gelmiĢtir. Elindeki bastonla devin kulağına vurarak onu yenen çoban, Basat‟ın Tepegöz‟ü öldürürken onun gözünü hedef almasını ve sihirli yüzüğü anımsatmaktadır.

101

Ağaç, eski Türklerde mukaddes kabul edilirdi. Türk mitolojisinde ağaç ilk ana gibi düĢünülür. Türklerde dağ, ağaç ve orman kültü çok yaygın Ģekilde kabul görüyordu. Ağaç bir bakıma sığınma yeridir, yaĢamın devamlılığını sembolü ve kurtuluĢ mekânıdır. Çoban Ahmet masalında da devin korkusundan suyun yanındaki ağaca sığınmıĢ kızı çoban görür; alır ve evine götürür.

Kültürümüzde mağara kültü vardır. Bu kültün sınıflamadaki yeri dağ, kaya, toprak kültlerinde olduğu gibi yeryüzü iyeleri ile iliĢkili olmakla birlikte, su kültünde olduğu gibi yer altı boyutu da vardır. Sahipli mağaralar bulgusu, bize göre mağara iyesi konusu için yeterli bir tespittir. Mağaranın ana rahmine benzetildiği, içi ile dıĢının iki ayrı âlem olarak düĢünüldüğü söylenebilir.22

Mağaralar insanlara hep gizemli gelmiĢtir. Çoban Ahmet‟in cin padiĢahının kızını bulduğu yer de mağaradır.

Kelkit-KarĢıyaka‟dan derlenen “Ne Ġdim, Ne Oldum, Ne Olacağım” masalında uzun yıllar bekledikten sonra bir derviĢin verdiği Ģifalı elmayla doğmuĢ kutlu padiĢah kızı, kötü niyetli vezirden kaçarak ormanda bir ulu ağacın baĢında saklanır. Ertesi sabah sürüleriyle oradan geçmekte olan iyi kalpli çoban evlenir; üç çocukları olur. Bir zaman sonra evlerine misafir olan padiĢah ile vezirin huzurunda durum anlaĢılır; kötü vezir idam edilir iyi kalpli çoban baĢ vezir olur. Türk halk anlatılarının mitolojik doğum sembollerinden birisi, burada görüldüğü gibi elmadır. Aynı adı taĢıyan ve Elazığ‟dan derlenen masalda padiĢah kızı, gelin giderken olağanüstü bir Ģekilde mitolojik sembol olan deniz kıyısına gelir ve bir çobanla evlenir. (Ergun, 2011: 329). Kızı ormandaki arınma sürecinde çoban bulur. Çoban, ağaçtaki kıza Allah‟ın kendisine göndermiĢ olduğu rızık ve emanet gözüyle bakar. Kıza iyi davranmasının mükâfatını da baĢ vezir olarak almıĢ olur.

Kızın saklanmak için ulu bir ağaca tırmanması aklımıza ağaç kültünü getirmektedir. Eski Türk inanç sisteminde ağaçlar kutsal sayılırdı. Oğuz Kağan destanında ağaç kovuğuna bir ıĢığın düĢmesi ve sonunda oradan çıkan kızla evlenme gibi motiflerin sayısı bir hayli çoktur. Eski Türklerde Umay‟ın kadınların ve çocukların hamisi olduğuna inanılırdı. Ġnanca göre Umay su kenarında yaĢarmıĢ (Doğramacıoğlu, 2011: 70).

ġiran Koyunbaba‟dan derlenen “PadiĢah Oğlu ile Çoban Oğlu” masalında her iki çocuk, kut timsali bir yıldızın doğduğu gece ana rahmine düĢerler. Aynı anda doğan çocuklardan çobanın oğlu, daha olağanüstü özelliklere sahip olarak dünyaya gelir. Buna

22

tahammül edemeyen padiĢah, çobanın oğlunu öldürmek için çeĢitli hilelere baĢvurur. Çobanın oğlu, saklandığı dağda padiĢahın askerleri tarafından yakalanacağı sırada icat ettiği uçağa binerek “Ya Allah” der ve havalanarak kurtulur. Türk‟ün yaratıcı mitolojik düĢüncesi, uçağı icat edenin bir Türk olduğu mitini bu masala monte etmiĢ; halk anlatılarının kendini yenilemesine ve çağa ayak uydurmasına Ģahitlik etmiĢtir (Ergun, 2011: 330). Daha çok destanlarda karĢımıza çıkan kahramanın olağanüstü dünyaya geliĢi bu masalda da görülmektedir. Olağanüstü dünyaya gelen çoban, kendisinden beklenilen Ģekilde uçağı icat ederek olağanüstü iĢler baĢarmıĢtır. Çoban oğlunun padiĢahın oğlundan daha üstün yeteneklere sahip olması, çobanlık mesleğinin kutlu özelliğinden ileri gelmektedir. Halkın içinden çıkmıĢ bir tip olan çoban, halktan uzak kiĢilerden üstün tutulmuĢ ve halkın muhayyilesinde daha değerli bir makama layık görülmüĢtür.

Masallar sözlü kültürümüzün en önemli öğelerinden biridir. Masallarla hayatın içerisindeki birçok geliĢme ve değiĢme, sözle ilgili pek çok unsur, somut olarak aktarılmaktadır. Televizyon, bilgisayar gibi teknoloji ürünlerinin hayatımıza tam anlamıyla girmesinden ve hayatımızı tam anlamıyla yönlendirmesinden sonra masallara modern hayata ait uçak gibi ifadeler de girmiĢtir.

“Yazılan Yazı Bozulmaz” masalında, bir padiĢahın oğlu kabristana ekmek bırakmaya gittiğinde, kabristandaki delik geniĢler ve onu içeri alır. PadiĢah burada meleklerle konuĢur. Meleklerden yeni doğmuĢ bir çoban kızının kendisine eĢ olarak yazıldığını öğrenir. Yerin altından dıĢarı çıkınca, ben bu yazıyı bozacağım der ve kızın yaĢadığı mahalleye gidip çobanın evini bulur. BeĢikteki çoban kızını üç yerinden bıçaklar. Kız ölmemiĢtir. Yıllar sonra çoban memleketinden ayrılır ve tesadüfen padiĢahın yaĢadığı Ģehre gelir ve onun çayırlığında çadırını kurar. Hayvanlarını çayırda otlatırken padiĢah çadırın önünden geçer ve çoban kızını görür. Bu kız ona dünya güzeli görünür. PadiĢahın oğlu annesini gönderir ve çoban kızıyla evlenir (Sakaoğlu, 1973: 417). Yer altı, bilinç dıĢının simgesidir. Yerin altına gönderilen masal kahramanı, ilk eĢiği geçerek sınavlar yoluna girer. Kısmetine yazılan çoban kızını istemeyen Ģehzade, üç yaĢında iken kızı bıçaklayarak yazılan yazıyı bozmak ister. Öldürmeyen Allah öldürmez; çayırdaki çoban çadırda gördüğü aynı kıza âĢık olur ve evlenir. Hiçbir masal kahramanı boĢluğa, kuyuya, deliğe düĢünce ölmez. Bahçeye, eve, güzel bir mekâna yolu çıkar. Mitolojide evren yer altı ve yer üstü diye iki kısımda değerlendirilir. Yer

103

altında kahramanın düĢmanları yaĢar. Yer altındaki bütün durumlar, Ģekiller ve olaylar yer üstündekilerden farklıdır.

GümüĢhane Çamlıköy‟den derlenen “PadiĢahın Rüyası” ve Erzurum‟dan derlenen “Mektup” masalları da benzer bir konuya sahiptir (Ergun, 2011: 329). Mektup isimli masalda, lalası ile gezmeye çıkan padiĢaha bir çoban, kızının bir çoban oğlu ile evleneceğini söyler. PadiĢah çobanı bulur, bol para vererek oğlunu satın alır, öldürmesi için vezire teslim eder. Lalanın dağ baĢında bıraktığı çocuğu bir keçi emzirir. Keçinin sahibi nene de onu alır bulur büyütür. PadiĢahla lalası derviĢ kılığında tebdil gezerken çocuğun yaĢadığını öğrenirler. PadiĢah oğlanın eline, içinde kendi idam hükmünü taĢıyan mektubu verir saraya yollar. Çocuk sarayın bahçesinde bir ağaca yaslanarak uykuya dalar. Prenses gelir, onu görür âĢık olur. Prenses mektubu değiĢtirir, hemen evlendirilmeleri lazım geldiğini yazar. Çobanın oğlu ile prensesin düğünü yapıldıktan sonra padiĢah gelir, çobanın oğlunu damatlığa kabul etmek zorunda kalır (Seyidoğlu, 1975: 62). Kahramanların benlik mücadelelerinin yaĢandığı yerler, balinanın karnıyla simgelenen dağ baĢı gibi mekânlardır. Bu mekânlara adım atan kahraman, türlü sınavlara tabi tutulur. “Kahramanın macerası, ya kaynağa nüfus etme ya da birtakım erkek ya da kadın, insan ya da hayvan kiĢileĢmelerin yardımıyla sona erdiğinde, maceranın yaĢam değiĢtiren gezisinden dönmesi gerekir.” (Campbell, 2000: 225) Kahramanlar, sınavlar yolunda verdikleri mücadelelerin ardından dönüĢlerinde evlilikle ödüllendirilirler.

Kıbrıs‟tan derlenen “Muradına Nail Olmayan Dilber” masalında olağanüstü özelliklere sahip olarak yaratılan kutlu kızın yardımına çoban ve eĢi koĢar, Ģehzadeye kavuĢmasına yardım ederler. Kırgızlardan derlenen Rum PadiĢahı ile Turum PadiĢahı ve Boz Atmaca masallarında da mitolojik Ģifreleri oluĢturan bilinmezleri bilen çobanlar, kahramanlara akıl verirler (Ergun, 2011: 330).

Altın ġamdan masalında padiĢahın oğlu niĢanlıdır, fakat Ģamdandan çıkan kızı sever. PadiĢahın oğlu harbe gidince niĢanlısı gelir Ģamdanın içindeki kızı parça parça doğrar ve kuyuya atar. Kuyudaki kızı bir bezirgân çıkarır, onu bir çobana teslim eder. Çoban, iyileĢmesi için cerrah tutar ve kızı iyileĢtirir (Seyidoğlu, 1975: 63). Çobanlar genellikle erkek olsa da bu masalda kadın olarak karĢımıza çıkar. Kamlık geleneğinde olduğu gibi genellikle kadın çobanların sağaltma fonksiyonu daha ön plandadır. Bu masalda parça parça doğranıp kuyuya atılan kadın kahraman “çoban nine” tarafından sağaltılır (Ergun, 2011: 331).

“Çoban Mehmet Baba” isimli masalda Çoban Ahmet dolaĢırken, elinde sopasıyla dağdan inen Çoban Mehmet Baba ile dost olur. Çoban Baba, Ahmet‟in ayağına basar, Ahmet kendisini Ġstanbul‟da bulur. Çoban Baba, Ahmet‟e padiĢahın kızını istemeye gider. PadiĢahın yerine getirilmesi son derece güç olan üç dileğini Çoban Mehmet Baba yerine getirir ve kızı Çoban Ahmet‟e alır. Yaptığı bütün iyiliklere karĢı Çoban Mehmet‟in Çoban Ahmet‟ten tek bir isteği vardır. Düğün günü evvela dua edip namaz kılacak, sonra güveyi olacaktır. Çoban Ahmet verdiği sözü yerine getirmeyince kendisini Erzurum‟da fakir evinde bulur. Çoban Mehmet‟in bir çocuğu olur ve hiç susmadan ağlamaya baĢlar. PadiĢahın kızı çocuğunu da yanına alarak kocasını aramaya çıkar. Prenses çobanın memleketine gelir, Aras kenarında çadır kurar. Çobanın annesi oğlunun çamaĢırlarını alıp çadıra girince susmayan çocuğun sesi kesilir. Prenses de böylece kocasını bulur. Çoban, prensesle Ġstanbul‟a dönmeye hazırlanır, hatıra olarak Aras üzerine bir köprü kurmak isterler. Bütün uğraĢmalara rağmen köprüyü nehir üzerinde tutturamazlar. Çoban Mehmet Baba elinde sopası ile dağdan iner, nehrin kıyısına sopa ile dokununca köprü kendi kendine kurulur. Sırrı meydana çıkan Çoban Mehmet gömüleceği yeri vasiyet eder ve ölür. Prenses, Çoban Ahmet‟le memleketine döner (Seyidoğlu, 1975: 57).

“Çoban Mehmet Baba”, ve “Serencam” masallarında kullanılan çoban dede ve çoban baba ifadeleri masallardaki çobanın yaĢı açısından bir anlam taĢımaktadır. “Çoban Mehmet Baba” masalında Çoban Mehmet Baba‟nın masalın diğer çoban kahramanı olan Ahmet‟e Ġstanbul‟da padiĢahtan kızını istemesi de geleneksel kültürde kız istemeye gidenlerin niteliği göz önünde tutulursa, onun yaĢça belli bir olgunlukta olduğu düĢünülebilir.

Dede-baba ifadeleri, yaĢ göstergesi olmanın yanı sıra çobanın evliya kiĢiliğinin yansıması olarak da yorumlanmalıdır. Dikkatimizi çeken bir nokta olarak dede ve baba unvanlarının verildiği bu iki masaldaki çoban tipi, menkıbelerdeki çoban-velî tipine daha yakındır. Fuzuli Bayat, eserinde ata-baba kültünün zaman içinde ocaklara dönüĢtüğünü ve Ġslâm dininin kabulünden sonra evliya kültünün ortaya çıkmasında etkili olduğunu, zaman içinde tersine bir etki ile ata kültünün özellikle Orta Asya, Azerbaycan ve Anadolu sahasında evliyalık özelliği kazandığını, yine Ġslâmiyet‟in kabulünden sonra ev hayvanlarının ve seferde olanların koruyucusu olan “çoban ata” mitinin zamanla “baba” olarak bilinen evliya çobanlara dönüĢtüğünü belirtiyor (Yılmaz, 523: 2011).

105

Çoban Mehmet Baba tiplemesi daha çok efsanelerde karĢımıza çıkarken burada masal karakterine bürünmüĢtür. Çoban Mehmet Baba, bazı dini vecibeleri yerine getirmesi Ģartıyla Çoban Ahmet‟in padiĢahın damadı olmasını sağlar. Olağanüstü gerçekleĢen seyahatten sonra Çoban Ahmet‟in evliliği gerçekleĢir. Çoban Ahmet sözünü tutmayınca bazı olumsuzluklar gerçekleĢir. Bu olumsuzluklar, yine Çoban Mehmet‟in yardımıyla ortadan kalkar. “Asa-sopa, Türk mitolojisinde hayat ağacını simgelemektedir. Çoban Mehmet Baba, Tanrı tarafından verilen sırrı ortaya çıktığı için ölür ve vasiyet ettiği yere defnedilir.” (Ergun, 2011: 331).

Çoban Mehmet Baba masalında karĢımıza çıkan çoban değneği, bu mesleğin