• Sonuç bulunamadı

III. ÇOBAN SESLENMESĠ

2.5. Halk Hikâyelerinde Çobanlık

2.5.1. Asıl Çobanlar

Bazı halk hikâyelerinde çobanları asıl kahraman olarak görürüz. Bu durum, hikâyenin yaĢandığı ve anlatıldığı yörede hayvancılığa bağlı olarak çobanlık mesleğinin büyük değer taĢımasından kaynaklanmaktadır.

ÂĢık Halil Hikâyesi‟nde Halil, amcasının kızı ile beĢik kertme niĢanlandırılır. Ancak Sultan, Halil‟i istemez. Çobanlığa heves edip çobanlık yapan Halil, saz çalıp türkü söylemeyi öğrenir ve âĢık olur. Çobanlık yaparken kuzuların, koyunların birbirlerine meleĢmeleri onu efkârlandırır. Ġçinde oluĢan bu duygu selini saza ve türküye döker. Halil çobanlıktan bey kimliğine bürünmesine rağmen, Sultan onu istemez. BaĢkasına gelin giderken Sultan‟ın kına gecesine âĢık olarak katılır ve kavuĢmalarını sağlayacak türküler söyler (Görkem, 2000: 107). ÂĢık Halil Hikâyesi‟nde ergenlik yıllarında uzunca bir müddet çobanlık yaptığı anlatılmaktadır. Konar-göçer Türk topluluklarında hayvancılığa bağlı olarak koyun sürüleri ve çobanlık mesleği önemsenir. Bu sebepten çobanlık mesleğine hikâyede çok yer verilmiĢtir.

Çoban Süleyman ile PeriĢan Sultan Hikâyesi‟nde Erzurum‟un Ġspir Kazası‟nın Yoncalı Köyü‟nden Çoban Süleyman‟ın baĢından geçenler anlatılır. Süleyman on yedi yaĢlarındadır ve Garip Köyü‟nde çobanlık yaparken Yoncalı Köyü‟nde deprem olur. Depremi duyup köyüne giden Süleyman‟ın bütün akrabaları ölmüĢtür. Çoban Süleyman feleğe sitem eder ve ağlayarak sızlayarak yollara düĢer. Çoban Süleyman‟a Allah öyle bir güzellik vermiĢ ki, bu güzellik hiç kimsede yok. Bu güzelliğinin yanında bir

119

güzelliği daha vardı, çok da güzel kaval çalardı. Kavalı elinde, yüreği yanık, yolda kavalını çala çala geldi. Bir ihtiyara rastladı.

Yemeğini Süleyman‟la paylaĢan piri ihtiyar baba, Süleyman‟dan türkü söylemesini ister.

Çoban Süleyman‟ım sorma acımı Ben yitirdim neydem can ilacımı En son göreydim dertli bacımı Yurdum yuvam viran olmuş ağlarım

Piri ihtiyar baba, Süleyman‟a Değirmen Köyü‟ne gitmesini söyler. Bu köye geldiğinde köyün zengini Mahmut Bey‟in çobanı olmak ister. Mahmut Bey, Süleyman‟ın güzelliğine kıyamadığından onu çoban almak istemezse de Süleyman‟ın ısrarı üzerine çoban tutar (Yılmaz, 2011: 3-5) Halk hikâyelerinde ak saçlı ihtiyar (pir), kahramanın eğitiminde, sevgiliyi aramak için gurbete çıkmasında karĢımıza çıkar ve kahramana yol gösterir.

Mahmut Bey‟in kızı PeriĢan, Süleyman‟ın güzelliğini duyup küçümsese de ona ilk görüĢte âĢık olur. Bunu Süleyman‟a söyler fakat karĢılık bulamaz.

Aldı PeriĢan:

Böyle midir bu dünyanın oyunu Ben sormadım asaletin soyunu Ne düşündün zalim çoban koyunu İstersen gönlümü yol kabul eyle

(Yılmaz, 2011: 6).

PeriĢan Sultan sormamıĢtı, Süleyman kimdir, nereden gelmiĢ, kimin oğlu, kimin soyu diye sormamıĢtı? Sadece Çoban Süleyman‟ın simasının güzelliği onun gönlünü celp etmiĢti. Çoban olması PeriĢan Sultan için önemli değildi. Çoban Süleyman, ekmeğini yediği adamın kızına dönüp bakmam, anlayıĢındadır. Kızın kendisinden vazgeçmeyeceğini anlayan çoban, ağasından helallik isteyerek köyü terk eder. Halk hikâyelerinde sevgilisiyle karĢılaĢan erkek kahramanın gurbete çıkması ve daha sonra büyük engellerle karĢılaĢması çok sık görülen bir durumdur.

Bir süre sonra PeriĢan‟ı Ahmet Bey‟in oğlu Kahraman ister. PeriĢan istemese de annesinin zoruyla niĢan aĢamasına gelinir. Ġspir‟e baba dostunun yanına giden

Süleyman, rüyasında ala koyun görür, koyun ağlıyordur. Süleyman‟a ne olur dön diye seslenmektedir (Yılmaz, 2011: 11). Ġki âĢık arasına maddi açıdan diğerinden daha üstün bir rakip girer. Rüyadan sonra Çoban Süleyman, PeriĢan Sultan‟a karĢı ilgisiz olduğundan kendisini vefasızlıkla suçlar. PeriĢan Sultan‟ın düğünü yapılacağı gün geri döner ve kaval çalar. Ağanın adamları Çoban Süleyman‟ı yakalar. Ağanın adamları Süleyman‟ı öldürelim mi diye sorunca, ağa son arzusunu sormalarını ister. Süleyman ağaya:

Ben garibim ağam değmeyin bana Ey yaradan rahmana bağışlan beni Öyle derde düştüm çarem olmadı Okunan Kuran‟a bağışla beni Ağa sorma beni ben bir garibim Bırakın da başımı alıp gideyim Ben garibim buna çare nedeyim Yaradan Süphan‟a bağışla beni Ağa sorma benim halim çok yaman Ne yapım ki bana âşık Perişan İsmim Süleyman‟dır mesleğim çoban Veysel Karani‟ye bağışlan beni

Bu türküden etkilenen Kahraman‟ın babası PeriĢan‟a Süleyman‟ı sevip sevmediğini sordurur. PeriĢan:

Perişanım gözden akar kanlı yaş Cariye arkadaşım Telli‟dir sırdaş Ben Kahraman‟a bacı o bana kardaş Süleyman‟dan başkasını istemem

Aldığı cevap üzerine Kahraman‟ın babası PeriĢan‟la Çoban Süleyman‟ın evlenmesine izin verir. (Yılmaz, 2011: 19-20-21).

121

Çoban Süleyman, kendisine sahip çıkan insanın kızına âĢık olmayı kendisine yakıĢtırmazsa da daha sonraki geliĢmeler ve rüyasında aĢığın bade içmesi gibi PeriĢan Sultan‟ı görmesi, ölümü göze alarak PeriĢan Sultan‟ın peĢinden gitmesine yol açmıĢtır. Hikâyede saz çaldığını görmeyiz ama kaval çalıp türkü söylemektedir. Söylediği türküde Veysel Karani gibi kendisinin de çoban olduğunu vurgulayarak kötü bir niyetinin olmadığını belirtiyor. PeriĢanın da Çoban Süleyman‟ı sevdiğini söylemesi âĢıkları kavuĢturmak için yeterli olmuĢtur. Bir ağa kızı ile çobanın evlenebileceğini göstermesi açısından dikkate değerdir.

Yaralı Mahmut Hikâyesi‟nde Mahmut, “Eli Tacir‟in böyük oğluydu. Özünnen küçük Ehmet adlı bir gardaĢı daha varıdı. Babaları öldükten sonra, elde avuçta kalan servetlerini de yediler. Bu yetimler maldan mülkten avara kaldılar. Ele tüĢkün oldular ki, bir çöreye möhtaç kaldılar. Bir gün Mahmut anasına dedi ki: GonĢularımızdan danası olannara de ki, danalarınızı gönderin bizim Mahmut otarsın. Belki günnüh ekmeğimizi çıhardah.” Anası dedi “Oğul sen Eli Tacir‟in oğlu olasan, dana otarasan, men buna razı değilem.” Mahmut dedi: “Ana çobanlığı yapmah mı eyidi, yohsa ona- buna ağız açmah mı eyidi?” Anası birez fikre gettikten sonra dedi: “Oğul, sen hahlısan.” Gerez, anası gonĢularınnan danası olannara haber verdi ki, danalarınızı gönderin bizim Mahmut otarsın. GonĢulardan danaları olannar danalarını gatdılar Mahmud‟un gabağına. Beli, Mahmut oldu dana çobanı, yanı danacı.” (Ensar, 1990: 138).

Danaları otarmaktan getiren Mahmut, tellalın bağırdığını görür. Tellalın yanına gidip ne söylediğini sorar. Tellal Çoban Mahmut‟a senlik iĢ yok der. Bu söz üzerine Mahmut sinirlenir ve çobanlıkta kullandığı değneğiyle tellalı tehdit eder. Değneği gören tellal: “YahĢı oğlan herslenme. Herkese deyirem sene de deyirem. Çünkü bu menim vezifemdi.” Tellal, padiĢahın Gence‟de bulunan kıymetli taĢları getireni ödüllendireceğini söyler. Bunun üzerine Mahmut, Gence‟ye gitmeye niyetlenir ve gitmeden herkesin danasını sahibine teslim eder. Annesini ikna etmek için “ana bele ölmehtense ele ölmeh daha eydi.” der (Ensar, 1990: 139). Değnek burada sembolik bir Ģekilde iktidar göstereni olarak kullanılmıĢtır. Çobanlar, değneğini koyunlar üzerinde hâkimiyet kurmakta kullanırken Mahmut, değneğiyle tellal üzerinde hâkimiyet kurmuĢtur.

Halk âdet ve geleneklerini, inanmalarını ve halk yaĢayıĢına ait birçok unsuru halk hikâyelerinde buluruz. Çobanlık fakirlerin mesleğidir. Hiçbir iĢi olmayan insanların içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için yapabileceği ilk iĢ olarak

görülmektedir. Bu hikâyede çobanlık yapmak Mahmut‟un annesi için utanılacak bir durum olarak görülmektedir. Mahmut, yoksul bir çoban olarak kalmaktansa, büyük tehlikelere atılmayı tercih eder. Tellalın çobanı adam yerine koymak istememesi, o dönemde çobanın sosyal statüsünün göstergesidir.

Hasret ile Ferhat Hikâyesi‟nde, Ġskender Bey‟in kızı Hasret, amcasının oğlu Kahraman ile beĢik kertmesidir. Hasret Kahraman‟ı sevmemektedir. Bir gün Ġskender Bey‟in kapısına on yedi yaĢlarında kimsesi olmayan, çok yakıĢıklı bir delikanlı olan Ferhat çobanlık yapmak için gelir. Bu güzel simalı delikanlıya acırlar ve kapılarında çobanlık yapmasına izin verirler. Koyunların baĢını sağılmaları için tutan Ferhat‟ı gören Hasret, ilk görüĢte âĢık olur ve dua eder: “Ya Rabbül Âlemin, sen bu çobanın kaderini baĢkasına yazmamıĢsan ya Rabbül Âlemin, on sekiz bin âlemin kaderini yaratan, bunun kaderini bana yaz da, bu güzel delikanlı baĢka bir kıza nasip olmasın.” dedi. Hasret, bir gün Ferhat‟ı sevdiğini annesine der. Böyle deyince sanki anasının bağrına bir bıçak vurdu. Anası inançlı biriydi, hakir görmüyordu çobanı, kızının mutlu olması için çobana verirdi; ama töreleri göz önüne aldığı zaman, olmayacak bir iĢti bu. ġimdilik gizli tutarlar (Yılmaz, 2011: II. Cilt 187-188-189).

Hasret‟in amcası oğulları Kahraman ile Osman kavga ederler ve Kahraman ölür. Ferhat çok gariban bir çobandır. Hasret‟e korkusundan bakamamaktadır. Hasret‟le hiçbir araya gelmemiĢlerdi, konuĢmamıĢlardı. Ağanın ekmeğini yediğinden nankörlük etmek istemiyordu. Koyunları dağa çıkaran Ferhat, türkü söyler:

Ferhat‟ın gönlünde bitmedi sızı Kimisi kadere olmuyor razı Her hal bana âşık ağamın kızı Ne anam var ne babam var ağlıyam

Hasret Ferhat‟ın peĢinden gelmiĢtir ve türküyü duymuĢtur. Bizi burada bir gören olur, yapma Hasret, Allah‟ı seversen, sonra benim baĢıma bela açarsın. Benim kimim kimsem yok zaten, periĢan olurum, ben buradan öteye nereye giderim? Ferhat, bir gören olur, hiç iyi olmaz, diye endiĢe ediyordu.

123

Kimse kaderini bilemez canım Ben senin arzunu bilemem Hasret Sen ağa kızısın ben de bir çoban Akan gözyaşını silemem Hasret

Hasret türküye cevap verir:

Eğer kaderine razı olursan Seni seviyorum bilesin Ferhat Yıllardır görürüm içim sızılar Benim bir yüzüme gülesin Ferhat

(Yılmaz, 2011: II. Cilt 194-195).

Ferhat, Hasret‟e pek ümit vermez. Günün birinde dayısının oğluna Hasret‟i isterler. NiĢan takılacağı gün damadın babası Yahya Bey, türkü söylemesi için Ferhat‟ı çağırır.

Ferhat:

Sorma baba sorma benim halımı Ben gariban bir çobanım baba can Kayıp ettim anam ile babamı Bundan öte yok imkânım baba can Sorma sorma baba dertle kalmışım Yıllar önce kaderime razı olmuşum Bir an bir bağda bülbül olmuşum Soluyor gül şanım benim baba can

Bu türkünün üzerine çobanın âĢık olduğu söylenir. Hacı Yahya Bey, asıl niyetini açıklar ve amacının Ferhat‟la Hasret‟i evlendirmek olduğunu söyleyerek Hasret‟i babasından Ferhat için ister ve âĢıkları birbirine kavuĢturur.

ġu gördüğünüz yanık sesli, Davut nefesli, bülbül avazlı Ferhat‟ım için yeğenim Hasret‟i Allah‟ın emri, Peygamber‟in kavliyle Ġskender Bey‟den istiyorum der ve sevenleri kavuĢturur (Yılmaz, 2011: II. Cilt 200-201).

Çobanların hakir görüldüğü bir sosyal yapı vardır. Hasret, Çoban Ferhat‟ı sevdiğini annesine söylediğinde bu durumu, korkusundan eĢine anlatmaz. Çünkü yoksul bir çobana ağa kızı verilmez.

Çobanlar, genellikle kimsesi olmayan kiĢiler olarak halk hikâyelerinde karĢımıza çıkar. Ferhat, kimsesi olmadığı için Hasret‟e talip olmaya çekinir. Hasret‟i isteteceği bir akrabası dahi yoktur. Çoban Ferhat, âĢıklık özelliğini kullanarak saygıyı hak eder ve kendisine yardım edecek insanları bulur. Türküler söyleyen bir âĢık olmak, saygıya değer bir durumdur. Halk hikâyelerinde yapılan dualar kabul olur. Bu hikâyede de Hasret‟in yaptığı dua kabul olmuĢ ve Hasret, Çoban Ferhat‟a kavuĢmuĢtur.