• Sonuç bulunamadı

III. ÇOBAN SESLENMESĠ

2.8. Türkülerde Çoban

2.8.5. Ağıtlar

Türküler konuları bakımından oldukça çeĢitlilik gösteren edebi ürünlerdir. Halkın, türkülerle coĢkusunu, sevincini, mutluluğunu yansıtması ne kadar tabii ise, acısını, üzüntüsünü ve ıstırabını yansıtması da o kadar tabiidir. Dolayısıyla ağıt olarak karĢımıza çıkan lirizm yüklü bu hüzün dolu parçalar, aynı zamanda türkü niteliğinde olan eserlerdir (Kaya, 2004: 321).

Bazı ağıtlar, hayvanlarını kaybetmiĢ bir çoban tarafından yakılırken, bazı ağıtlar da sevdiğine kavuĢmamıĢ bir çoban için yakılmıĢtır.

Divriği Sarıçiçek Yaylası‟nda dolu ve Ģiddetli yağmura maruz kalan bir çoban, Ayı Mağarası adı verilen büyükçe bir mağaraya davarlarını doldurur, ağzına taĢ kapatır, mağaranın iç tarafına da bir ateĢ yakar. Abasını baĢına çeken çoban, uyumaya baĢlar. Rüzgârın etkisiyle biraz sonra mağara içindeki kuru otlar ve gübreler tutuĢur, çıkan dumandan koyunlar boğulur. Can çekiĢen davarların sesi ve çoban köpeğinin ulumaya

baĢlamasıyla uyuyan çoban, yüz elliden fazla davarın boğulduğunu görünce Ģöyle ağıt yakar:

Çoban Ağıdı

Aşağıdan gelir baharın yazı Çıra gibi parlar koyunun gözü Sürüsünden ayrılan bir emlik kuzu Katamadım yüreğime dert oldu Çoban vardı, kara taşa yaslandı Ah dedikçe dağlar taşlar seslendi Kelek asılı kaldı, kırklık paslandı Kırkamadım yüreğime dert oldu Kara koyun, koyunların beğidir Ak koyun da yüreğimin yağıdır Davarın yaylası Çiçek Dağı‟dır Yayamadım yüreğime dert oldu Pösünük‟te ötüşür virane kuşlar Çoban aba atmış itini okşar Kara teke ile kınalı koçlar Katamadım yüreğime dert oldu

(Üçer, 2011: 267-268). Bu ağıdın benzeri yine Sivas‟ta Ģu Ģekilde derlenmiĢtir:

Koyun Seni Güde Güde Yöre: Sivas

Koyun seni güde güde getirdim Getirdim de ağ kuzuna yetirdim Mor menevşe sarı çiğdem bitirdim Yayamadım yüreğime dert oldu

175

Koyun seni salamadım çayıra Ayakların değmez oldu bayıra Meğer Allah beni senden ayıra Sağamadım yüreğime dert oldu Dağların başını bir duman aldı Bu dağlar başımı dertlere saldı Kara koyunlarım ellere kaldı Yayamadım yüreğime dert oldu45

Ağıtlar, baĢta ölüm olmak üzere ayrılığın yahut üzüntünün doğurduğu ıstırap sebebiyle ortaya konulan lirik ürünlerdir (Kaya, 2004: 258). Kimi insanlarda hayvan sevgisi yoğun bir Ģekilde görülür. Bu hayvanlar, birde o kiĢinin geçim kaynağıysa önemi daha da artar ve hayvanların ölümü çobanı üzüntüye boğar. Sanatkâr ruhlu olanlar, hayvanlarının ardından türküler, ağıtlar söyler.

Yıldırım Beyazit Han‟ın, Timur‟la yaptığı savaĢın hüzün ve elemiyle, dertli dertli kavalını çalan bir çobana rastladığı ve ona Ģu cümleleri söylediği rivayet olarak anlatılır: “Çal, çoban çal! Ertuğrul gibi oğlun mu öldü? Sivas gibi kal‟an mı düĢtü?” (Üçer, 2011: 259). Bu ifadeden çobanların kavalıyla çevresindekileri derinden etkileyebilecek ezgileri çıkarabilecek duygu zenginliğine sahip olduğunu anlıyoruz.

“Gara CamıĢları Vurdum Bayıra” türküsünde Erzurum yaylalarında çamıĢ (manda) güden bir çobanın hikâyesini anlatır. Bu çoban, çamıĢların dilinden anlarmıĢ, çamıĢlar da onun dilinden. Kavgaya tutuĢmuĢ çamıĢları ayırmak çok zor olsa da garip çoban, çamıĢları rahatlıkla ayırırmıĢ. Garip çoban, bir kız bulmuĢ; evlenecek olmuĢ. Bir odacık ev yaptırmıĢ. Düğün süresince çamıĢları baĢka birine havale etmiĢ. Kendisi de damatlıkları giyinmiĢ. Düğünün tam ortasında, iki çamıĢ bayırda kavgaya tutuĢmuĢ. Kimse ayıramayınca çoban, gitmek zorunda kalmıĢ. Çobanı damatlıklar içinde tanımayan çamıĢlar, aralarında sıkıĢtırarak ölümüne sebep olmuĢlar (Tanses, 2005: 190).

Yöre: Erzurum

45

Gara camışları vurdum bayıra Döğüşe döğüşe yendi çayıra Diyin güvegiye gele ayıra Güveginin işini Allah gayıra Giderem giderem

Dudu gumru gibi durmaz öterem Hulisi gönülden gahar giderem Bir oda yaptırdım döşedemedim Üç günlük ömrümü beş edemedim Kahpe felek ile baş edemedim Bu gara bahtıma küsmüş giderem

(Tanses, 2005: 189).

Türküler, yaĢanmıĢ olayların halkın üzerinde bıraktığı izlerin yansımasıdır. Kendi düğün gününde kavgaya tutuĢmuĢ çamıĢları ayırmak isterken ölen çobanın yerine koyan köylülerin duygu dünyasından bu ezgiler ortaya çıkmıĢtır.

Her türkünün bir öyküsü vardır. “Arpaçayı AĢtı DaĢtı” türküsünde Kars‟a bağlı Mugan denilen beldede varlıklı bir ağa ve onun Saran adında bir kızı yaĢarmıĢ. Saran‟ın babasının sürüsünü güden bir çoban varmıĢ. Han isimli çobanla Saran sevdalanmıĢlar. Han Çoban, derdini yaĢlı ninesine anlatmıĢ. Nine, ağayı razı edebilmek için köyün ileri gelenlerini toplamıĢ ve Saran‟ı Han Çoban‟a istemiĢ. Ağa önce kızmıĢ, itiraz etmiĢ. Sonra bir Ģartla olur demiĢ. “Çobana niĢan ederim, ama yedi yıl kızla oğlan birbirlerini görmeyecekler. Han Çoban yayladaki otlaktan köye inmeyecek.” Saran‟la Han Çoban, yeter ki sağlık olsun yedi yıl çabuk geçer diyerek razı olmuĢlar. Saran her yıl için bir halı dokuyup çeyizini tamamlamıĢ. Düğün günü beklenirken Saran kardeĢleriyle birlikte dokuduğu halıları yıkamak için Arpaçay‟ına gitmiĢ. Derken gök gürlemiĢ, ĢimĢekler çakmıĢ o sırada sel halıların birini götürmüĢ. Saran kız, çeyizini kurtarmak için kendisini suya atmıĢ. Bir anda suyun içinde kaybolup gitmiĢ. Saran‟ın cesedini sudan çıkarmıĢlar. Kızını o durumda gören Saran‟ın anası bu ağıdı yakmıĢ. Çoban ne olmuĢ dağlara mı çıkmıĢ, yoksa kendini Arpaçay‟a mı atmıĢ bilen yok. Kars‟ta Arpaçayı‟nda Saran‟ın türküsü söz olmuĢ dile, ses olmuĢ tele dökülmüĢ.

177

Yöre: Kars -Arpaçayı

Arpaçayı aştı daştı Sel Saran‟ı aldı kaçtı Üç bacının gözü yaştı Apardı seller Sara‟mı Bir uca boylu balamı Gedin deyin Han Çoban‟a Gelmesin bu el Mugan‟a Gelse batar nahak gana

Arpaçayı derin olmaz Akar sular serin olmaz Sara‟m kimi gelin olmaz Adabalar gelir goşa Men kurbanam gelen gaşa Oğlan elin çıktı boşa

(Tanses, 2005: 227-228).

Çobanların evliliklerinde genellikle sorunlar çıkmıĢtır. Ya ağasının kızına âĢık olup imkânsız bir sevdanın peĢinden koĢmuĢtur. Ya da mesleği icabı zorlu tabiat Ģartlarında baĢına bir iĢ gelmiĢtir ve sevdiğine kavuĢamamıĢtır.

Ġnsanlar, toplumu etkileyen olaylarda tepkisini türkülerde dile getirir. Diğer halk Ģiirlerinin bireysel niteliğine rağmen, türkülerde sosyal taraf ön plana çıkar. Ġnsanların çektiği çileler, mutluluklar türkülerde dile gelir.

Türk halk müziğindeki çobanla ilgili ezgilerin, daha çok Yahyalı Kerem, Misket, Muhalif ses dizilerinde olduğu görülmektedir. Usul olarak bakıldığında genel olarak; 2 numaralı ana usulün 3‟erli Ģekli olan 6/8‟lik usul, 4 zamanlı ana usul, 7/8 ve 9/8‟lik birleĢik usul, 10 ve 11 zamanlı karma usulün kullanılmıĢ olduğu görülmektedir (Altınölçek, 2011: 370).

Son yıllarda modern tesislerin yapılması ve çobanlığa talebin azalmasıyla birlikte çobanla ilgili çeĢitli konuların türkülere yansıması da azalmıĢtır. Kültürel

zenginliğin önemli bir göstergesi olan türkülerin yaĢamasıyla toplumun duygu ve düĢünceleri gelecek kuĢaklara aktarılabilecektir.