• Sonuç bulunamadı

Miras Taleplerinin Reddedilme Nedenler

HZ PEYGAMBER’İN MİRASI (TEREKESİ) BAĞLAMINDA HZ FÂTIMA HZ EBÛ BEKİR İLİŞKİLERİ

B- Hz Fâtıma ve Hz Abbas’ın Miras Talepler

V- Miras Taleplerinin Reddedilme Nedenler

Ümmühânî şöyle rivayet etti: Hz. Fâtım, Hz. Ebû Bekir’e ‘sen öldü- ğünde sana kim varis olacak’ diye sordu, o, ‘eşim ve çocuklarım’ deyince ‘o halde Peygambere neden biz değil de sen varis oluyorsun’ diye itiraz etti. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir “ey Allah Rasûlünün kızı! Vallahi ben babanın ne arazisine, ne altın ve gümüşüne, ne de hizmetiçisine ve herhangi bir malı- na varis olmuş değilim’ dedi. Hz. Fâtıma, ‘Hayber ve Fedek’deki hisselerimi- ze ne oldu’ diye sordu. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir dedi ki, “Ben Peygam- berimizin şöyle dediğini duydum: ‘O mallar ancak Allah’ın beni doyurduğu

bir rızıktır. Ben öldüğümde ise bunlar Müslümanların olacaktır.”223

İbn Sa’d’ın naklettiği bir haberde ise Hz. Ebû Bekir ile tartışan Hz. Ali’nin, Hz. Süleyman’ın, Hz. Dâvud’a varis olmasını ve Hz. Zekeriyya’nın, Yüce Allah’tan yerine geçip kendisine ve Yakup Oğullarına mirasçı olacak

bir velî istemesini224 hatırlatması üzerine o “bu böyle, vallahi sen de benim

bildiğim gibi biliyorsun” demişti. Hz. Ali ise, “bu Allah’ın konuşan kitabı-

dır” demiş, bunun üzerine herikisi susarak dağılmışlardır.225

221 İbn Teymiyye, I, 244 222 İbn Teymiyye, I, 246 223 İbn Şebbe, I, 198 224 Neml 27/16; Meryem 19/6 225 İbn Sa’d, II, 315

İbn Kuteybe’ye göre ‘biz peygamberler miras bırakmayız’ hadisi Zekeriyya (as)’ın, ‘Bana bir çocuk ihsan buyur ki bana da mirasçı olsun, Yakub ailesine de mirasçı olsun’ ayetine ters düşmez. Çünkü Zekeriyya be- nim malıma mirasçı olsun dememiştir. Sonra Zekeriyya’nın hangi malı vardı ki onu akrabalarından sakınsın ve Allah (cc)’dan kendisine, malına mirasçı olacak bir evlat vermesini istesin. Halbuki Zekeriyya sadece bir ma-

rangoz ve aynı zamanda bir din adamıydı.226

Süleyman Davud’a varis oldu demek malına değil Nübüvvet ve ikti- darınadır. Mala varis olmak söz konusu olsaydı Davud Peygamber böyle bir temennide bulunmazdı. Zira onun malına varis olacak çocukları zaten vardı.227

Hadisin ayetlerle çelişmesi söz konusu değildir. Zira hadiste geçen irs kelimesi ismi cins olup sadece mala varis olma anlamında kullanılmayıp il- me, nübüvvete ve iktidara varis olmayı da içerir. Mesela Fatır 32 de ilme varis olma anlamında kullanılmıştır. Yine bir hadis-i şerîfe göre de Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Peygamberler ne bir dinar ne de dirhem bıras bırakırlar. On-

lar sadece ilim mirasında bulunurlar.”228 Dolayısıyla bir kişinin kalkıp da

ayette geçen irs kelimesini sadece mala varis olmak şeklinde sınırlandırması doğru olamaz. Şu şunun halifesidir, sözü malının halifesidir, karısının halife- sidir, iktidarının halifesidir vb. şeklinde anlaşılmaya açık genel bir ifadedidir.

Dolayısıyla neyine halife olduğunun açıklanması gerekmektedir.229

Malını bırakmak için varis istemek övünülecek bir davranış olmadığı gibi ibret alınacak bir kıssa da değildir ki bu, Kur’ân-ı Kerîm’de bir pey- gamberi övmek ve ondan hisse alınmak üzere anlatılmış olsun. Tam tersi mal mirası için çocuk istemek büyük insanların değil cimrilerin yapacağı bir iştir. Diğer murislere mal bırakmama adına evlat istemek cimriliğin ta

kendisidir.230

Hz. Ebû Bekir kendisinden talep edilen mirası Hz. Ali’ye vermemekle şu mesajı sunmak istemiştir: Peygamber’in miras bırakmadığını söyleyerek ‘Peygambere olan yakınlığı sebebiyle hilafete daha çok hak sahibi olduğunu

226 İbn Kuteybe, Hadis Müdafası, s.452; İbn Teymiyye, I, 239. Vehb b. Münebbih’e göre

bu husus onun malının olmadığının bir delilidir.

227 İbn Kesîr, M. Tefsir, II, 667; İbn Teymiyye, I, 239; İbn Kesîr, Bidâye, V, 290; İbn Kesîr,

es-Siretü’n-Nebeviyye, II, 514

228 Ebû Davud III, 432; Tirmizî, IV, 153 229 İbn Teymiyye, I, 239

düşünen Hz. Ali’nin bu düşüncesini boşa çıkarmış olacaktı. Zira şayet Hz. Peygamber özel mülkü olan bir akarını bile yakınlarına miras bırakmıyorsa kamunun işi, makamı olan bir işi (iktidar makamını) akrabalarına bırakma-

ması daha evleviyetlice olurdu.231 diyen Ahmed Efendi el-Elfi’nin görüşlerine

katılmak mümkün değildir. Zira bir hak sahibini politik bir mesaj uğruna mağdur etmek Hz. Ebû Bekir’e yakışmayacağı gibi hak kaybına uğrayan Hz. Ali’nin bu durum karşısında sessiz kalması da uygun olmayacaktır.

Hz. Aişe bizzat halifenin kızıydı, o da Peygamber’in varislerindendi. Ama Hz. Ebû Bekir’in rivayet ettiği bu hadisle o da hissesinden mahrum kalıyordu. Şayet Hz. Ebû Bekir fıtratın gereği bir uygulamadan yana olsay-

dı, herhalde kendi kızını mirasçı yapmak isterdi 232

Hz. Ebû Bekir bu mirası Hz. Fâtıma’ya vererek onun gönlünü kolay- ca kazanabilir böylece iktidar yolunda daha güçlü adımlarla ilerleyebilirdi, ancak onun için aslolan Peygamber’in emanetine bağlı kalmaktı. O Pey- gamberlerin miras bırakamayacağı sözünü duyduktansonra bunun hilafına

davranarak hiyanette bulunamazdı.233 Hz. Ebû Bekir’in ne kendisi ne de ai-

lesi vermediği malların hiç birinden istifade etmemiştir.234

Miras bırakmama tıpkı fey ve humus gelirlerine sahip olma gibi Pey-

gambere has bir özelliktir.235 Buharî’nin Sahih isimli eserinde (IV, 85) geçen bir

hadise göre Peygamber kendisine tahsis edilen malların maliki olmayıp sade- ce tasarruf hakkına sahip olduğunu ifade etmektedir. “Ben(bu malları) kim- seye vermeye veya yasaklamaya yetkili değilim. Ben ancak emrolunduğum gibi taksim edici birisiyim”. Aallah onu melik peygamberlik ile kul peygam- berlik arasında muhayyer bırakmış, o, kul peygamberliği tercih etmiştir. Me-

lik malı dilediğine verir, kul ise sadece Allahın dilediği yere verebilir. 236

Resûl-i Ekrem, BenîNâdir, Hayber ve Fedek arazisinin rakabesine sa- hip değildi, sadece tasarrufu hususnda yetkilendirilmişti, bu sebeple de

kendisinin olmayan bir malı varislerine bırakması söz konusu olamaz.237

231 Ahmed Efendi el-Elfi, es-Sıddîk, s.871

232 Ebû Bekir İbnü’l-Arâbî, el-Avasım min el-Kavâsım, s.48; İmadüddin Halil, İslam Tarihi

(Bir Yöntem Araştırması), çev., Ubeydullah Dalar, İstanbul 1985, s.19

233 İmadüddin Halil, s20 234 İmadüddin Halil, s.20

235 Peygambere has olan özellikler için bkz., Bünyamin Erul, Sahâbenin Sünnet Anlayışı,

Ankara 1999; Sami Şahin, Hz. Peygamber’e Mahsus Fiiller, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1991

236 İbn Teymiyye, I, 235

Peygamber’e varis olunamayacağına dair hadis sahihtir ve bu hadisin sıhhati hususunda sahâbenin icması vardır. Zira gerek Hz. Ebû Bekir ge- rekse Hz. Ömer bu hadis-i şerîfi sahâbîlerin bulundukları ortamlarda dile getirmişler, hiç kimse de buna itiraz etmemiştir. Nitekim Peygamber’in eş- leriyle amcası ve damadı bu hadisi duyduktan sonra miras talebinde bu- lunmaktan vaz geçmişlerdir. Hz. Ali, kendi halifeliği döneminde bu malları

temlik etmek için teşebüste bulunmamıştır. 238 Sadece bu durum bile Hz.

Ebû Bekir’in kararının isabetli olduğunu göstermek için yeterli görülebilir. Hz. Fâtıma, hayatta iken babasından mal talebinde bulunmuş, Pey- gamber ise vermemişştir. Oysa zilkurbaya dâhil olduğu için kızına pekâlâ mal verebilirdi, ancak Peygamber vermesinde mahzur olmadığı halde bunu yapmamış, kimse de kalkıp onu eleştirlmemiştir, bundan dolayı Hz. Ebû Bekir için de vermesi vacip olmayan bir malı vermemek bir kusur sa- yılamaz.239

Daha ziyade kabul edilen görüşe göre Rasûlullah miras bırakmadı, bütün mal varlığını sadaka olarak vakfetti, böylece Allah onunfaziletini da- ha da artırmayı murad etmiştir. Aynen kendisine helal olan hanımların

başkalarıyla nikâhlarının haram olması gibi.240

Miras talebleri ilk planda geri çevrilen Hz. Fâtıma veya Hz. Ali’nin ayetlerden delil göstermek suretiyle taleplerini tekrarladıkları anlaşılmak- tadır. Bununla birlikte Hz. Ebû Bekir gerek Peygamberlerin miras bırakma- yacağına dair Hz. Peygamber’den bizzat duymuş olduğu hadisi gerekse Rasûl-i ekrem dönemindeki bu mallarla ilgili uygulamaları gerekçe göstere- rek söz konsu ayetlerin ilgili hadisi tahsis edemeyeceği kanaatine varmıştır.

VI- Hz. Fâtım, Hz. Ali ve Hz. Abbas’ın Miras Talelerinin