• Sonuç bulunamadı

Hz Fâtıma’nın Kendisine Mirastan Pay Vermeyen Hz Ebû Bekir’e Küsmesi Meseles

HZ PEYGAMBER’İN MİRASI (TEREKESİ) BAĞLAMINDA HZ FÂTIMA HZ EBÛ BEKİR İLİŞKİLERİ

B- Hz Fâtıma ve Hz Abbas’ın Miras Talepler

VII- Hz Fâtıma’nın Kendisine Mirastan Pay Vermeyen Hz Ebû Bekir’e Küsmesi Meseles

Hz. Fâtıma’nın talep ettiği mirası vermeyen Hz. Ebû Bekir’e karşı na- sıl bir tavır takındığı hususunda kaynaklarda değişik rivayetlere rastlanıl- maktadır. Bazı rivayetlere göre peygamberlerin miras bırakmadığına dair hadis gerekçe gösterilerek kendisine miras verilmeyen Hz. Fâtıma bu sözü kabullenmiş, herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Diğer taraftan Hz. Fâtıma’nın miras verilmemesi durumuna olumlu ya da olumsuz bir şekilde tepki vermediği, kendisine ilgili hadis hatırlatıldıktan sonra gerisin geri evine döndüğü ifade edilmektedir. Üçüncü bir rivayet grubuna göre ise Hz. Fâtıma miras verilmemesini kabullenememiş, Hz. Ebû Bekir’e küsmüş ve bir daha ölene kadar onunla konuşmamıştır.

Yukarıdaki bir ve ikinci görüşü değerlendirmeye gerek duymuyoruz. Bazı kaynaklarda miras sebebiyle Hz. Fâtıma’nın Hz. Ebû Bekir’le irtibatını koparması, onunla bir daha konuşmaması hatta cenazesine gelmesine bile vasiyet ederek engel olmasıyla ilgili haberler üzerinde durmak istiyoruz.

Ma’mer, Zühri, Urve, Aişe rivayetine göre istediği miras verilmeyin- ce Hz. Fâtıma, Hz. Ebû Bekirden uzaklaşmış ve ölene kadar bu mal varlığı

hususunda onunla bir daha konuşmamıştır.252

Hz. Fâtıma, Peygamber’in Medine’de tasadduk ettiği Fedek’i ve Hayber’in humusundan arta kalanı istiyordu. Hz. Aişe dedi ki Hz. Ebû Be-

252 Bkz. Taberî, II, 447-448 Tirmizi de hocalarından (seninle konuşmayacağım yani bu

meselede) böyle naklediyor. Krş. Bkz., İbn Sa’d, II, 315; İbn Hacer, VI, 316, 322; İbn Kesîr, Bidaye, V, 285. İmam Şafi’ye göre hadisde geçen hicran hiç konuşmama şek- lindedir, zira hicran kelimesinden önce fegadibe ibaresi tekiden geçmektedir. İbn Hacer, VI, 322

kir şöyle söylemiştir: “Bize varis olunmaz, bizden kalanlar sadakadır. Bun- lardan ancak Al-i Muhammed yerler, yediklerinden fazlası onlara verilmez. Yemin ederim ki ben Peygamber’in sadakaları hususunda onun zamanın- daki tasarrfu değiştirmem.” Bu sözden sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Fâtıma’ya bunları vermedi. Hz. Fâtıma buna kızdı ve onu terketti ölene dek de onunla

konuşmadı.253

Bu olay sebebiyle Fâtıma’nın Hz. Ebû Bekir ile konuşmadığına dair rivayetlerde yer alan kayıtlar, bazı kimseler tarafından ona küstü, ölene ka- dar bu küskünlük devam etti şeklinde anlaşılmıştır. Bununla birlikte riva- yetlerde yer alan ve konuşmama, onu terk etme şeklinde ibarelerin küsmek ve terk etmek anlamına gelmediğini belirtenlerin yoğunlukta oldukları an- laşılmaktadır.

Hz. Fâtıma’nın Hz. Ebû Bekir’i terki ve ölene kadar bir daha konuş- mamasıyla ilgili olarak daha ziyade tercih edilen görüş, onun bu meselede yani miras konusunda Hz. Ebû Bekir ile bir daha konuşmadığı şeklindedir. Hz. Ebû Bekir’in gerekçe gösterdiği hadis-i şerif karşısında ikna olan Hz. Fâtıma bu meseleyi bir daha konuşma konusu yapmamıştır. Bu husutaki haberlerde ravilerin pek çoğunun ‘onu terk etti ve bir daha konuşmadı’ iba- resinden hemen sonra ‘bu konuda konuşmadı’ şeklinde bir kayda yer ver- dikleri görülmektedir.

Hz. Fâtıma’nın Peygamber’in vefatının ve yeni halifenin iş başına ge- lişinin henüz ikinci gününde gerçekleşen miras talebi sonrasında Hz. Ebû Bekir ile bir daha bu konuyu konuşmadığına dair haberleri kabul etmekle birlikte onun halife ile mirasa dair sonraki günlerde de pek ala görüşmüş olabileceğini söyleyebiliriz. Kendisi görüşmese bile temsilcilerinin bu husu- su tekrar gündeme getirdikleri anlaşılmaktadır. Ancak gerek kendisi gerek- se temsilcilerinin bir daha konuşmadıkları mesele Peygamber’in terekesinin rakabesi yani mülkiyetinin taleb edilmesidir, yoksa onlar bu mirasın tasar- ruf hakkının kendilerine verilmesi için başka zamanlarda da halife ile gö- rüşmüşlerdir. Buna dair pek çok rivayete rastlamak mümkündür, hatta söz konusu tasarruf hakkıyla ilgili müracat sadece Hz. Ebû Bekir ile sınırlı kal- mamış, halefi Hz. Ömer nezdinde de sürdürülmüştür.

Hz. Fâtıma’nın miras talebinin hiç de ummadığı şekilde reddedilme- si, sonrasında hiç değilse söz konusu mirasın tasarruf hakkının kendilerine verilmesi isteğinin de benzer şekilde halife tarafından kabul edilmemesine

gücendiğini söyleyebiliriz. Bunu söylerken en güçlü delilimiz pek çok hadis ve tarih kaynaklarında geçen ve Hz. Fâtıma’nın mirastan dolayı Ebû Bekir’e gücendiğini beliten haberler ile onun insani vasıflarıdır. Zira binbir hayal ile halifeye müracaat eden Hz. Fâtıma’nın hiç de aklına getirmediği şekilde ha- lifenin huzurundan eli boş dönmesi onu üzmüş olmalıdır. Ancak bu üzün- tü onun halife ile irtibatını tamamen kesmesine sebep olmuştur, onunla hiç konuşmamıştır denilecek boyuta vardırılmamıştır.

Hz. Fâtıma kendisine gerekçe olarak sunulan hadise rağmen neden Hz. Ebû Bekir’e kızdı, ona gücendi?

Hz. Ebû Bekir’in ileri sürdüğü gerekçeye rağmen Hz. Fâtıma’nın ona kızma sebebi onun bu husustaki farklı tevili ile alakalı olmalı. İbn Hacer’e göre “Hz. Fâtıma bu konuda umumu tahsis etmiştir. ‘Biz miras bırakmayız ifadesi geneli değil özeli ifade etmek için kullanılmıştır. Bu yasak arazinin mülkiyetiyle alakalı olup tasarrufunu kamsamamaktadır. Hz. Ebû Bekir ise

bu ifadeden umumu anlamıştır.”254

Anlaşıldığı kadarıyla onun hicranı yani terki haram olan ayrılık şek- linde olmayıp karşılaşmamayı kast etmiştir. Zaten bu karşılaşmama kast et- tiği dönem de çok kısa sürmüştür. Zira o, bu dönemde hem babasının hüz-

nü hem de kendi hastalığıyla meşguldü.255 Hz. Ebû Bekir’in onların evine

gidip rızalarını almaları da bu hicranın uzun sürmediğin göstermektedir.256

Hicran hangi şey için oldu? Bu sorunun cevabı rivayetin kendinde geçmektedir. Buna göre Hz. Fâtıma’nın terki Hz. Ebû Bekir’e karşı olmayıp

ölene kadar bir daha miras lafını ağzına almaması şeklinde tecelli etmiştir.257

Hz. Fâtıma, Peygamber’den sonra sadece altı ay yaşadı, bu kadar kısa süre iki kişinin bir birinden hicranı gerçekleştirdi demek için çok kısadır. Özellikle de Hz. Fâtıma gibi birisinin içerisinde bulunduğu konumdaki için. Zira o, bu kısa süre zarfında yakalanmış olduğu ağır hastalıkla meşgul ol- duğu gibi babasının acısıyla da meşgul idi. Ayrıca o ehli beyt için evlerinde kalın emrine sıkı sıkıya bağlı bir kadın olarak öyle rast gele dışarı çıkma- maktaydı. Diğer taraftan Hz. Ebû Bekir’in kısa süren hilafeti esnasında dev- leti çok meşgul eden işlerle uğraşması da bu iki kişinin bir araya gelmeleri- ne imkân vermemekteydi.

254 Semhûdî, III, 996; İbn Hacer, VI, 323

255 Semhûdî, III, 996. Benzer görüş için bkz., İbn Hacer, VI, 322-323 256 İbn Hacer, VI, 322-323

İkisinin karşılaşıp da konuştuklarına dair hiçbir rivayet yoktur, yuka- rıdaki sebeplerle ikisi bir araya gelemedikleri için konuşamamışlar, Hz. Fâtıma evinde oturup kalmış, bu durum da bazı raviler tarafından hicran

olark nitelendirilmiştir.258

“Onun hicranı Bekir ile karşılaşmama şeklinde olmuştur ki bu da ha- ram olan hicran değildir. Haram olan hicran ise karşılaştıklarında birbirle- riyle konuşmamaktır” şeklindeki görüşlere katılmak da mümkün değildir. Zira Peygamber’e en yakın bir kişi olarak bilinen bir kişiye karşı bir hicran

söz konsudur, dolayısıyla burada mübah olan hicran bile doğru olmaz.259

Güya miras vermediği için Hz. Fâtıma Hz. Ebû Bekir’e kızmış, ona küsmüş ve bir daha konuşmamış, babasıyla görüşüp ona şikayet edene ka- dar bu tavrını sürdüreceğine dair yemin etmiştir. Hz. Fâtıma hiç böyle bir şey yapar mı? Hakime müracaat eden kişinin hakime kızması, ondan nefret etmesi övülecek bir davranış değildir. Aksine hâkimin hükmüne rıza gös-

termek övgüye değerdir.260

Hz. Fâtıma, Hz. Ebû Bekir ile karşılaşmamaya çalıştı, onunla bir ara- ya gelmeye gayret gösterdi. Bu hicran haram olan küskünlük boyutunda gerçekleşmemiştir. Hadisi duymasına rağmen neden kırgınlığı devam et- tirdi? Hz. Fâtıma hadisi umum anlamında yorumlamadı, tahsis edilebilece- ğini düşündü. Buranın mülkiyeti değilse bile tasarrufunun kendisine veri-

lebileceğini düşündü. Bu da yapılmadığı için gücendi.261

Kızmak beşeri bir özelliktir ve kişi için nakısalık teşkil etmez. Nite- kim rivayette geçtiği üzere Hz. Fâtıma da Hz. Ebû Bekir’e kızmıştır. Bu ne onun için ne de Hz. Ebû Bekir için bir nakısalıktır. Gerçek şu ki rivayetlerin hepsinde Hz. Fâtıma’nın Hz. Ebû Bekir’e kızdığından bahsedilir. Rivayet- lerde ‘vecedet’ ibaresi geçmektedir. el-Gadab kelimesi hicran anlamına gelmemektedir. İbn Manzûr’un Tâcu’l-arûs’una göre vecedet kelimesi beş anlamda kullanılmaktadır: Tercih edilen görüşe göre ise buradaki ‘vecede’ kelimesi ‘el-Gadab’ anlamındadır. Oysa bu ravinin zannıdır. Ravi bu kanate Hz. Fâtıma’nın Hz. Ebû Bekir ile konuşmamasından hareketle varıyor. Esa- sen Hz. Fâtıma, miras hususunda acele etmiş, sonra pişmanlık duyduğu

258 Şaût, s.108. Fegadibet Fâtıma ev vecedet ala Ebi Bekir şeklindeki rivayetteki ifade

mücerret bir zan ifadesidir. Ravi bu kanaate Hz. Fâtıma’nın Hz. Ebû Bekir ile ko- nuşmamasından hareketle varıyor. Şaût, s.105

259 Şaût, s108-109 260 İbn Teymiyye, I, 247

için Hz. Ebû Bekir ile karşılaşmamaya çalışıyordu. Kendi kendine de kız- maktaydı; zira halifeden dünyalık namına bir talepte bulunmuştu, bunu bir türlü kabullenemiyordu.

Hicran ravilerin zannına dayanmakta. Oysa onların birbirleriyle kar- şılaşıp da konuşmadıklarına dairbir bilgiye rastlanmamıştır. Hicran kelime- sini küsüp bir köşeye çekilmek olarak nitelendirmek Hz. Fâtıma validemize

yakıştırılamaz. Zira o böyle davranacak birisi değildir.262