• Sonuç bulunamadı

Hz Peygamber Sonrası Gayrimenkul Miras/Terekesinin Tasarrufu

HZ PEYGAMBER’İN MİRASI (TEREKESİ) BAĞLAMINDA HZ FÂTIMA HZ EBÛ BEKİR İLİŞKİLERİ

B- Hz Fâtıma ve Hz Abbas’ın Miras Talepler

IV- Hz Peygamber Sonrası Gayrimenkul Miras/Terekesinin Tasarrufu

Müslümanların ilk halifesi, “Peygamberler miras bırakmaz” hadisin- den hareketle Rasûlullah’ın mallarını miras olarak paylaştırmadığı gibi, yi-

ne o, "Şüphesiz Allah Teâlâ, haraç vb. ile rızıklandırıp sonra da katına alınca, on-

dan sonra bunları onun yerine geçen kimsenin tasarrufuna bırakır."207 hadisine

dayanarak da, Hz. Ali ile Hz. Abbas'ın, Hz. Peygamber'in Harcama yaptığı

yerlere aynen harcama yapmak208 şartı ile bu malların kendi tasarruflarına

verilmesi taleplerini de reddetmiştir.

Ancak, Hz. Ömer iktidara geldikten sonra, hadisin tasarrufunu ken-

disine bıraktığı bu mallardan olan Medine'deki Benî Kurayza209 ile Benî

Nadîr210 mallarının tasarrufunu iki yıl elinde tuttuktan sonra, Hz. Peygam-

ber’in yaptığı gibi yapmak şartıyla Ali ve Abbas’a bırakmıştır. Fedek arazisi ile Hayber’deki hissenin tasarrufunu ise kendi elinde tutmuştur. Daha son- ra Medine’deki bu malların tasarrufunun tamamını Hz. Ali eline almış on-

dan sonra da oğullarına bu tasarruf intikal etmiştir.211

İbn Şebbe, Gassân’ın şöyle dediğini rivayet ediyor: “Peygamber’in sadakaları bu günlerde halifelerin elindeler. Onlar buraları idare ediyorlar, meyvelerinden fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine veriyorlar Hz. Ömer’in Hz. Ali ile Abbas’a verdiği ve bu ikisi arasında husumete yol açan yer ise

Fedektir.”212

206 İbn Hacer, VI, 353

207 İbn Hanbel, Müsned, I, 4; İbn Şebbe, I,198; Beyhakî, Sünen, VI, 303; M. Taberî, 1,191. 208 Hz. Peygamber, elindeki bütün bu malların gelirlerinden ailesinin yıllık nafakasını

temin ettikten sonra arta kalan kısmını, Allah yolunda Müslümanlann menfaati için harcıyordu. Bkz., Buhârî, V, 24, VIII, 4; İbn Şebbe, I, 203-204; Ebû Davud, III, 380. 209 İbn Manzûr, XV, 144. Muhayrık’ın hediye ettiği yedi ated bahçenin daha önce Benî

Kureyzalılara ait olduğuna dair rivayetler göz önünde bulundurularak bu bilgiyi değerlendirmek uygun olacaktır.

210 Buhârî, Sahîh, V, 23; Müslim, II, 1378; İbn Şebbe, I, 203.

211 Cem Zorlu, İslam Tarihinde İlk iktidar Mücadelesi, İstanbul 2014, s.283 212 Semhûdî, I, 218; III, 995, 998

Hz. Fâtıma, Hz. Ebû Bekir’e ‘babam Fedek’i bana vermişti’ dedi. Şahid olarak da Hz. Ali ile Ümmü Eymen’i gösterdi, ancak bunlar şahidlik kriterleri bakımından yeterli görülmedi. İleride Hz. Ali ve Abbas tekrar ta- lepte bulundular, bunun üzerine Hz. Ömer, Fedek’in tasarrufunu bu ikisine verdi. Ancak Hz. Ali buranın eşine Rasûlullah tarafından verildiğini iddia edince amcası Abbas ile aralarında tartışma çıktı. Tekrar buraların tasarrufu halifeye geçti. Ta ki Ömer b. Abdülaziz dönemine kadar. O buranın Hz. Fâtıma evladına verilmesini emretti. Yezid b. Abdülmelik iktidara geçtiği

zaman buraya tekrar el koydu.213

Hz. Ömer, Fedek ve Hayber’i kendi tasarrufunda bırakıp Medi- ne’deki sadakaların tasarrufunu Hz. Ali ve Abbas’a verdi. Hz. Ömer, “Fedek ve Hayber Peygamber’in sadakalarıdır. Buraları ihtiyaten ayırmış-

tır. Buraların işi devlet başkanına kalmıştır.”214 diyerek ötekilerin tasarrufu-

nu neden vermediğinin gerekçesini ortaya koymuştur.

Hz. Ebû Bekir’in halife seçildiği esnada terekenin mülkiyeti istenmiş olabilir, ancak daha sonraki günlerde istenilen şey malların mülkiyeti değil tasarruf hakkıydı. Nitekim Hz. Ali, halife olunca bu malların mülkiyetini

üzerine almamış, yönetimini üstlenmiştir.215

Bazı rivayetlere göre Hz. Fâtıma, ‘babam hayatta iken Fedek’i bana hibe etmişti’ diyerek Hz. Ebû Bekir’den adı geçen araziyi mülkiyetiyle bir- likte istemiştir. Buna dair rivayetlerden bazıları şu şekildedir:

Ebû Davud Sünen’inde şöyle rivayet etti: “Ömer b. Abdülaziz halife olunca Mervan oğullarını topladı ve onlara dedi ki: “Fedek Peygamber’e aitti. O, Fedek’in gelirlerinden infakta bulunurdu. Haşim oğullarının kü- çüklerine verir, borçlularını evlendirirdi. Kızı onu istedi; Peygamber ver-

medi. Bu durum böylece Peygamber’in vefatına kadar devam etti.”216

Hz. Fâtıma, Hz. Ebû Bekir’e gelerek ‘babam Fedek’i bana hibe etmişti onu bana vermelisin’ deyince Hz. Ebû Bekir, ‘doğru söylüyorsun ey Hz. Fâtıma! Ancak ben Rasûlullah’ın buranın gelirlerini fakir, miskin ve yolda kalmışlara verdiğini gördüm, Sen Fedek’i nasıl yapacaksın?’ karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Fâtıma, ‘ben de babam gibi tasarrufta bulunaca- ğım’ deyince Hz. Ebû Bekir, ‘babanın yaptığı gibi yapmak bana düşer, bu

213 Semhûdî, III, 999; İbn Hacer, VI, 331 214 İbn Hacer, VI, 316

215 Ebû Zehra, IV, 427 216 Şaût, s.114

benim görevimdir dedi.’ Bu sefer Hz. Fâtıma, ‘andolsun sen böyle yapmalı- sın’ dedi. Hz. Ebû Bekir de böyle yapacağına yemin etti. Hz. Ebû Bekir bu gelirleri önce Âl-i Beyt için harcıyor arta kalanı üç gruba ayırıp paylaştırı-

yordu. Halefi Hz. Ömer de aynı şekilde yapmaya devam etti.217

Fedek’i miras olarak değil de kendisine daha önceden hibe edilen hu- susi bir mal olarak talepte bulunan Hz. Fâtıma ile bu hususta şahid isteyen Hz. Ebû Bekir’in aralarında geçtiği rivayet edilen bir haber şu şekilde özet- lenebilir:

Hz. Fâtıma’nın Fedek hurmalığını Resûlullah’ın kendisine hibe etti- ğini söylemesi üzerine Hz. Ebû Bekir’in Hz. Fâtıma’dan şahit istediği, onun da Hz. Ali ile Ümmü Eymen’i şahit gösterdiği, halifenin Hz. Ali’nin şahade- tini davacının kocası olması sebebiyle geçerli saymadığı, sadece Ümmü

Eymen’in şahadetini de yeterli görmediği belirtilmektedir.218

Yukarıdaki rivayet doğru kabul edilse bile Hz. Ebû Bekir’in verdiği

hükümlerde dinî esaslara ne kadar titizlikle riayet ettiğini gösterdiği219 için

eleştirilmek yerine takdir edilmesi gerekir.

Esasen Fedek hibe edilmişse mirasa konu edilemez. Ya biri ya öteki olmalıdır. Rasûlullah daha önce değil de ölüm anında böyle bir hibede bu- lunmuşsa o bundan münezzehtir. Zira tam ölmek üzere iken birisin varisler arasında hak ettiğinden daha fazlasına malik kılmak Peygambere yakış- maz. Daha önceki günlerde, sağlıklı döneminde hibe etmişse bu şartları ta- mamlanmış bir işlemdir. Kendisine hibe olunan şahıs bunu hibe edenin ve- fatına kadar gizlemişse cumhura göre bu hibe batıldır. Peygamber nasıl olur da eşleri, diğer akrabaları ve sahâbîlerin bilgisi dışında Fedek’i hibe etmiş olabilir ki sonra bu bilgiyi sadece Hz. Ali ve Ümmü Eymen ile sınırlı

tutmuştur bu doğru olamaz.220

Şayet Peygambere varis olunuyorsa bu durumda ilk muhataplar, Rasûl-i Ekrem’in eşleri ve amcası olurdu. Dolayısıyla onların aleyhine Fedek’i Hz. Fâtıma’ya tahsis talebi diğerlerinin hak kaybına yol açacağın-

217 Muhubbiddin et-Taberî, er-Riyadu’n-Nâdire, Beyrut 1996, II, 126; Abdülaziz el-

Endelüsî, Mu'cemü Mesta'cem min Esmâil Bilâd ve'l-Mevâzî, I-IV, thk. Mustafa es- Sekkâ, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut ty, I, 207; İbn Kayyim el-Cevziyye, el-Muntazam, V, 223; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 313; Makdisî, el-Bed ve’t-Tarih, V, 200

218 M. Taberî, I, 385

219 Benzer bir değerlendirme için baktım: İbn Şebbe, I, 199; İbn Teymiyye, Muhtasar

Minhacu’s-Sünne, Medine 1415/1995, I, 240-241

dan böylesi bir meselede bir erkek ile bir kadının şahitliği yeterli sayıla-

mazdı.221

Ümmü Eymen, ‘Cennet ehli kadınlarındandır’ şeklindeki hadis ge- rekçe gösterilerek Hz. Ebû Bekir nasıl olur da onun sözünü dikkate alarak Fedek’i Hz. Fâtıma’ya vermez demek tam cahilane bir ihticactır. Bilinmedir bu hadis bir şahsın kişiliğini ifade etmek üzere söylenmiştir. Yoksa başkala- rına ait malları bir başkasına vermede tek başına bir kadının şahitliğişeran yeterli sayılamaz. Üstelik bu hadis sahih hadis kaynaklarında yer almaz. Kocanın eşine şahitliği de tek başına yeterli görülmemiştir. Hz. Ali ‘hakla beraberdir’ şeklindeki hadis uydurmadır. Hz. Ali Peygamber mi,masum

mu ki, ismet sıfatına mı sahip ki hak onunla olsun?!222

Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında Hz. Ebû Bekir’in Fedek’i baba- sının kendisine yaptığı bir hibe olması sebebiyle değil miras olarak talep etmiştir diyebiliriz.