• Sonuç bulunamadı

Evlȃd-ı Fâtıma’ya Muhabbet

SÛFÎ GELENEKTE HZ FÂTIMA ALGIS

9. Evlȃd-ı Fâtıma’ya Muhabbet

Hz. Fâtıma ile Hz. Ali’nin evliliğine atfedilen kıymet, bu evliliğin se- meresinden de kaynaklanmaktadır. Bilindiği üzere Peygamber Efendimizin nesli, Hz. Ali ve Fâtıma evlâdından yürümüştür. Peygamber Efendimizin tertemiz neslini şiirlerine konu eden sȗfȋ şairlerin, ehlibeyt ve ȃl-i abâ kav- ramlarıyla birlikte yine aynı zümreye işaret etmek üzere “Ali ve Fâtıma nes- li”, “Ȃl-i Zehrâ”, “Evlâd-ı Zehra”, "Zürriyet-i Zehra” gibi terkipler kullan- dıkları görülür. Ehlibeyt ve muadili kavramlar şiirlerde öncelikle Peygam- ber Efendimize bağlılığın bir ifadesi olarak yer almakta, ayrıca başta Hz. Ali ve Fâtıma olmak üzere ikisinin evlâdından istimdat edilmekte ve şefaatleri beklenmektedir. Hz. Fâtıma ile Ali’yi ve onlardan devam eden Peygamber neslini sevmek, Allah ve Peygamber aşkıyla irtibatlandırılmış, bu muhabbet

özellikle bazı ehlibeyt muhiplerinde dinî bir rükün olarak tanımlanmıştır.497

Bir Ehlibeyt âşığı olan Seyyid Nigârî’nin aşağıdaki beyti bu hassasiyete gü- zel bir örnektir:

Farzdur Âlini vü Fâtımanı vü âlini sevmek Allah ü Nebî sevdiği bürhân-ı celîmdir498

İlk mısrâda açıkça dile getirdiği gibi şair, Hz. Ali ile Fâtıma’yı ve onların neslinden gelenleri sevmenin farz olduğu kanaatindedir. Çünkü Hak ve Resulü onları sevmektedir. Aynı şaire ait bir terci-i bendin vasıta beytinde, Allah aşkı ve ehlibeyt sevgisi, âlemin yaratılış sebebi olarak gös- terilmektedir:

Hilkat-i âlemden ancak hubb-i Mevlâ'dır garaz Ülfet-i Âl-i abâ vü evlâd-ı Zehrâ’dır garaz. 499

496 Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 62. 497 Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 61-62. 498D v n-ı Seyyid Nig r , İstanbul 1301, s. 239.

XV. asır Divan şâirlerinden Karamanlı Aynî ise Peygamber Ailesinin bütün dertlere deva veren hazık bir hekim hükmünde olduğunu, her der- din ilâcının onlarda bulunduğunu söyledikten sonra Hz. Ali ve Hz. Fâtıma evlâdını canın süsü, eşraf zümresinin en şereflileri olarak tavsif etmektedir. Bu şeref şüphesiz bu neslin önce Hz. Ali ile Fâtıma’ya ve dolayısıyla Resûlullâh’a mensubiyetlerinden kaynaklanmaktadır:

Tırâz-ı hilye-i cândur Alî vü Fâtıma nesli Eyâ mü’min nedür dinle şerîf-i zümre-i eşrȃf.500

Nâmık Kemâl, Kerbelâ’yı konu ettiği bir gazelindeki Bir nûr içinde hâlâ bin pâre bir siyehlik

Benzer o nûr âl-i Zehrâ’ya pâre pâre.501

beytiyle içinde binlerce siyahlık barındıran bir nûr tasviri yapmakta ve bu

nûr-ı siyahı, Fâtıma evlâdına benzetmektedir:502

Ahirette Hz. Peygamber’in şefaatine talip olanlar, Peygamber Efen- dimizin dört mahbubunu kendi mağfiretleri için vesile ittihaz edinmişler- dir. Seyyid Seyfullah’ın şu iki beyti bu teveccühe güzel bir örnek teşkil et- mekte ve şair, Peygamber Efendimizin kızı, damadı ve torunları hürmetine şefaat istemektedir:

Ali hem Fâtıma ol iki deryâ

Hasan lü’lü’ Hüseyn mercân-ı yektâ Bu dört nûr-ı İlâhî hürmetiyçün Bizi itme kıyâmet günü mahzun503

Fâtıma evlâdına muhabbet, aynı zamanda onlara karşı tavır alanlar ve onların aleyhinde bulunanlara nefreti netice vermekledir. Nev’ȋ’nin aşa- ğıdaki beyti bu meyandadır ve şâir, Hz. Fâtıma’nın tertemiz evlâdı aley-

hinde söz söyleyenlere alenen beddua ederek, “Onlara dil uzatanlar, dilsiz

kalsın!” demektedir:

500Karamanlı Ayn ve D v nı, haz. Ahmet Mermer, Ankara 1997, s. 272; Sarıkaya,

“N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 62.

501Namık Kemal’in Şiirleri, haz. Saadettin Nüzhet Ergun, İstanbul, ts., s. 100. 502 Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 63.

503 Seyyid Seyfullah D v nı, İstanbul 1288, s. 73; Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr

Evlâd-ı pâk-i Hazret-i Hayrun-nisâ içün Her kim dil uzada göreyin ola bî-zebân.504

Hz. Peygamber neslinden gelen bir seyyid olarak Hamza Nigârî, Hz. Fâtıma’ya neseben mensubiyetini dile getirdikten sonra, Ümeyye oğulları ile Hâşim oğulları arasındaki husumete göndermede bulunarak Resûlullâh’ın âline dost, bu ailenin karşısına koyduğu Ebȗ Süfyân nesline düşman olduğu- nu dile getirmektedir. Bu aileye düşmanlık gerekçesi ise evvel emirde Muâviye ve oğlu Yezîd’in Hz. Ali ve evlâdı karşısındaki tavırları olmaktadır.

505 Nigȃrȋ Ebȗ Süfyan nesline düşmanlığını şu şekilde dile getirmektedir:

Emîrem ü seyyidem ü şîr ibn şîrem âl-i Zehrâ’yem Habîb-i âl-i Hâşim ü düşmen-i evlâd-ı Süfyâ’nem506

Fâtıma ana ve evlâdına bağlılıklarını dile getiren sȗfȋ şairler, Kerbelȃ’yı hikâye ederken, hâdisenin bir facia ile neticelenmesine sebep olanları da telinden geri durmamışlardır.

Şiirlerinde Kerbelȃ hâdisesine en çok temas eden şairlerden bir tanesi Şeref Hanım’dır. O kadar ki Şeref Hanım şuarâ tezkirelerinde mersiye şairi olarak tanıtılmaktadır.

Yılda bir mersiye hûn-ı ciğerimle yazarım El-âmân rûz-t cezâ huccet-i. gufrân olsun.507

beytinden de anlaşıldığı üzere her sene Muharrem ayında bir mersiye söy- lemeyi kendisine vazife ittihaz ettiği gibi bu şiirlerin mağfiretine vesile ol-

masını da temenni etmektedir. Divân’ındaki mersiyelerin sayısına bakıldı-

ğında şairin gerçekten de bu sözünde durduğu, çok sayıda mersiyeyi, âdeta

ibadet vecdiyle kaleme aldığı anlaşılmaktadır.508 Bir mersiyeden alman aşa-

504Nev’ D v nı, Haz. Mertol Tulum & M. Ali Tanyeri, İstanbul 1977, s. 188; Sarıkaya,

“Cen b-ı F tıma Zehr Betül”, Vahiy Evinin Kızı Hz. F tıma 9, s. 67; Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 62.

505 Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 62; Sarıkaya,

“Cen b-ı F tıma Zehr Betül”, Vahiy Evinin Kızı Hz. F tıma 9, s. 67-68.

506D v n-ı Seyyid Nig r , İstanbul 1301, s. 166.

507Şeref Hanım D v nı, haz. Mehmet Arslan, İstanbul 2002, s. 132. Ayrıca “Mevc-i tu-

f n-ı teessüfle idüp c ş u hur ş / Yazarım her sene bir mersiye giry n giry n” beyti için bk. Şeref Hanım D v nı, haz. Mehmet Arslan, İstanbul 2002, s. 139.

ğıdaki beyitlerde Şeref Hanım, Hz. Hüseyin’in, Hz. Ali ile Fâtıma’nın evlâdı olduğunu hatırlatarak ona ve yanındakilere reva görülen muameleyi ve hâdisenin faillerini nefretle kınamaktadır:

Mâder Cenâb-ı Fâtıma olsun peder Alî Öyle zevât ile nice etdin adâveti. Ümmet olan a kâfir ü bî-dîn ü bî-edeb Âl-i Resûl’e böyle mi eyler riâyeti Ey kâş gelmeseydi vücûdun cihâna hiç Görmez idik bu mihneti böyle felâketi.509

Aynı hâdiseyi bir başka mersiyede hemen aynı kelimelerle yeniden dile getiren şair, Hz. Hüseyin’in herhangi biri olmadığını daha güçlü şekil- de vurgulamak için onu, annesi, babası ve dedesine nispet ederek zikret-

mektedir: 510

İki şehzâdeye kasd eyledi kâfir demedi Nesl-i Peygamber ü evlâd-ı muazzamdır bu Pederi Şîr-i Hudâ mâderi olsun Zehrâ Ne cesâret ne fezâhat nasıl âdemdir bu.511

Şeref Hanım, hem Hz. Hasan hem de Hz. Hüseyin’in şehadetinden doğrudan doğruya sorumlu gördüğü Yezîd’i telinden sonra Hz. Fâtıma’nın annelik vasfına bir defa daha vurgu yaparak böyle bir zulmün, hususen Hz. Fâtıma gibi bir annenin evlâdına revâ görülen bu zulmün kimsenin yanına

kâr kalmayacağını söyler:512

Kor mı ferdâ yanına kanın o şehzadelerin Mâder-i müşfiki Zehrâ gibi sultân olsun Bâ-husûs ol iki şâhen-şehin Allâh Allah Cedleri Hazret-i Peygamber-i zî-şân olsun513

509Şeref Hanım D v nı, haz. Mehmet Arslan, İstanbul 2002, s. 133-134 510 Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 63. 511Şeref Hanım D v nı, haz. Mehmet Arslan, İstanbul 2002, s. 125. 512 Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 63. 513Şeref Hanım D v nı, haz. Mehmet Arslan, İstanbul 2002, s. 131.

Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin durumuna belki biraz da hanım olmasından kaynaklanan hassasiyetle Hz. Fâtıma zaviyesinden bakan Leylâ Hanım, her şey bir yana bu faciaya sebep olanların öncelikle Hz.

Fȃtıma’dan utanmaları gerektiğinin ısrarla altını çizer: 514

Katı bî-dîn idi havf eylemeyüp Mevlâ’dan Hîç âr eylemedi Fâtıma-i Zehrâ’dan.515

514 Sarıkaya, “N m u N ’t-ı F tıma Zehr Bet l”, Keşkül, Bahar 2006, s. 63. 515Leyl Hanım D v nı, haz. Mehmet Arslan, İstanbul 2002, s. 160.

İSLAM MEZHEPLERİ KAYNAKLARINDA HZ. FÂTIMA: