• Sonuç bulunamadı

1. ELAZIĞ İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4.3. Ölüm Sonrası

4.3.1. Ölüm Sonrası Yapılan Uygulamalar

4.3.1.6. Mezarlık Ziyaretleri

Eski Türklerde mezarlıklar kutsal yerler olarak kabul edilmiştir. Türkler için o kadar kutsal ve önemli yerlerdir ki eski Türkler mezarlıkların yanı başında kurbanlar

bile kesmişlerdir. İslamiyet inancında ise kabirler, ahiret hayatının başlangıcı olarak benimsenmiştir. Bu iki inancın iç içe geçmesi sebebiyle mezarlık ziyaretleri Türk kültüründe geçmişten bugüne kadar gelmiş ve bir gelenek halini almıştır.

Mezarlık ziyaretleri İslami bir inanç gibi görünse de, Türk boyları içinde en eski ve köklü bir inanç olan atalar ruhu ile ilgilidir. Yapılan ziyaretlerde ölenin ruhunun memnun edilmesiyle ondan gelecek olan kötülükler uzaklaştırılmaya çalışılır. “Eski

Türkler ölmüş atalarının ruhlarına daima saygı göstererek, onları her zaman hoşnut etmeleri gerektiğine inanmış, memnun edilmediği takdirde ruhlarının onlara gazap vereceği inancını yaygın olarak benimsemişlerdir. Bu yüzden haftanın bir günü, genelde Perşembe akşamı, ataların ve ölenlerin ruhu için Kur’an okunur ve dua edilir”.

(Kalafat, 2007/b:) Perşembe akşamları Kur’an okuma İslami bir gelenek gibi görünse de özünde ata ruhları memnun etmeyi barındıran bir davranıştır.

İlimiz ve çevresinde mezarlıklar ve mezarlık ziyaretleriyle ilgili inanışlar oldukça kuvvetlidir. Ölen kişinin mezarının belirli günlerde ziyaret edilmesi dini açından kabul görmüş yaygın bir davranıştır. Kabrin başında Kur’an ayetlerinden Fatiha suresi ve Yasin suresi okunur. Kabirde Kur’an okuyarak ölen kişinin ruhuna bağışlanır ve Kur’an okumanın peşinden kabulünü umarak ölüye dua edilir. Çünkü duanın ölüye fayda vereceğine inanılır.

Günümüzde türbe ziyaretlerinin arka planında yatan sebep de atalar ruhunu memnun etmedir Anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere mezarlık ziyaretlerinin asıl fonksiyonu Atalar kültüdür ve atalar kültü eski inanç sisteminin günümüze kadar gelmiş İslamlaşmış bir uzantısıdır.

Geleneklerimizde, belirli günlerin dışında ölülerin anıldığı, mezarlıklarının ziyaret edildiği günlerde vardır. Dini bayram günlerinin arifesinde mezarlıklar ziyaret edilerek, ölen kişiler anılır. Bu ziyaretlerde Kur’an-ı Kerim okumayı bilenler mezar başında Yasin Süresi okuyarak ölenin ruhuna bağışlarlar. Kur’an okumayı bilmeyenler ise Fatiha Süresi okuyarak dua ederler (K-81, K-98, K-44). Arife günü ziyaret yapılamazsa bayram sabahı da bu ziyaret gerçekleştirilebilir. (K-72, K-62)

Ayrıca askere gitmeden önce gençler yöreden ayrılırken mezarlık ziyaretinde bulunurlar (K-80). Burada askere gitmeden önce ata mezarlarının ziyaretiyle ataların ruhları memnun edilmeye çalışır ve böylece askerliklerinin hayırlı geçeceğine inanılır.

Yine düğün törenlerinde, gelin evinden aldıktan sonra, oğlan evine gelmeden önce mezarlığa götürülür ve orada evliliğin hayırlı geçmesi için dua edilir.

Hem askerin hem de gelinle damadın mezarlık ziyareti yapması atalara karşı duyulan saygıdan ibarettir. Eski Türklerde ve İslâmiyeti kabul eden Türk boylarında ata mezarlarını ziyaret ve onlara hürmet gösterme geleneği toplumsal hayatta önemli bir kavramdır. Hayatta karşılaşılabilecek güçlükler karşısında ata ruhlarında onlardan yardım alınacağı ve bu ruhların kötülükleri kovacağı inancı vardır.

Türkler, iyiliklerin ve kötülüklerin iyelerden ve ata ruhlarından geldiklerine inandıkları için, onları kızdırmamaya, onların yardımlarını kazanmaya ve onları memnun etmeye çalışmışlardır. İşte bu sebepten dolayı Türkler hayatın her safhasında kötülüklerden korunmak ve onların yardımlarını almak için pek çok pratiği uygulamaya koymuş, etrafında bugün gelenek, görenek, âdet dediğimiz toplumsal normları oluşturmuş ve bunların kuşaklar boyu dini inanç kimliği altında sürmesini sağlamıştır.

Çalışmamızın bu bölümünde, hayatın son geçiş evresi olan ölümü geleneklerle verip eski Türk inançlarıyla bağlantısını kurmaya çalıştık. Ölüm geleneklerinin araştırma yaptığımız her yörede ortak değerlere sahip olduğunu gördük. Hayatın diğer safhalarında yöreler arası farklılıklarla rastlamamıza rağmen bu safhada farklılıklara pek rastlayamadık.

Yaptığımız araştırmalar da gördük ki bugün de uyguladığımız pratiklerin bir kısmının İslami değerlerle bir kısmının da eski Türk inançlarının kalıntılarıyla gerçekleşmektedir. Yaşar Kalafat’ın da dediği gelenek ve göreneklerimizin çoğu merkezinde Tanrı yer alır. Türkler tarih boyunca Tanrı merkezli, yardımcı ve koruyucu iyelerle, yer-gök iyeleriyle, kara iyelerle ve atalar ruhu ile birlikte bir inanç sistemi geliştirerek ona inanmış ve gelenek görenekleri bu sistem çerçevesinde geliştirmişlerdir. Türkler, iyiliklerin ve kötülüklerin iyelerden ve ata ruhlarından geldiklerine inandıkları için, onları kızdırmamaya, onların yardımlarını kazanmaya, onları memnun etmeye çalışmışlardır. İşte bu sebepten dolayı Türkler hayatın her safhasında kötülüklerden korunmak ve onların yardımlarını almak için pek çok pratiği uygulamaya koymuş ve etrafında bugün gelenek, görenek, âdet dediğimiz toplumsal normları oluşturmuş ve kuşaklar boyu dini inanç kimliği altında sürmesini sağlamıştır.

İnançlar açısından değerlendirecek olursak Tanrı inancı kanaatimizce ad değiştirse de Tanrı’ya olan inanç başlangıçtan beri değişmemiştir. Eski inanç sistemlerinde yer alan iyelerin yerini bugün melekler almıştır. Kara iye diye adlandırdığımız iye bugün şeytan olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna ek olarak iyelerin ruhların bugün cin şeklinde tasavvur edilmesi bölgede hala eski inanç sisteminin

(bilinmese de) devam devam ettiğinin göstergesidir. Eski inanç sisteminin İslamiyet adı altında hâlâ devam ettiğini yaptığımız araştırma sonucunda söylememiz mümkündür.

BEŞİNCİ BÖLÜM

5. ELAZIĞ’DA GÜNLÜK HAYATLA İLGİLİ UYGULAMALAR VE BUNLARIN ESKİ TÜRK İNANCIYLA İLGİSİ

Türk kültürü içerisinde ve toplumsal hayatta dini inanışlarla iç içe geçmiş bir takım uygulamalar vardır. Bu uygulamalar, insanlığın başlangıcından bugüne kadar gelmiş ve hayatın her döneminde geçerliliğini korumuştur. Hayatın geçiş dönemleri olarak adlandırdığımız doğum, evlenme ve ölüm aşamalarında uyugulanan pratikler insanların bir dönemden yeni bir döneme geçişini kolaylaştırmak hayata geçirdiği uygulamalardır. Doğum, evlenme ve ölüm gibi geçiş dönemlerinde uygulanan pratikler dışında günlük hayatı kolaylaştırmak için gerçekleştirilen bazı pratikler de mevcuttur. Doktorun olmadığı yerlerde, hava tahminlerinin yapılmadığı dönemlerde, hayvanların veteriner olmadığı zamanlarda hayvanlara yapılan tedavilerde halk birtakım işlemleri kendi yöntem ve teknikleriyle gerçekleştirmiştir. Çalışmamızın bu bölümünde halkın günlük hayatta kendi çabalarıyla geliştirdiği uygulamalardan bahsedeceğiz.