• Sonuç bulunamadı

1. ELAZIĞ İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

1.7. Elazığ ve Elazığ Kültürü Üzerine Yapılan Çalışmalar

Bir toplumun, bir milletin kültürel değerlerinin geçmişten günümüze kadar gelmesi, hem gelenek ve göreneklerin canlı bir şekilde yaşatılması hem de o toplumu anlatan eserlerin sayısının fazla olması ile alakalıdır. İlimizin kültürel zenginliğini ortaya koyan ve bilgilerin nesillerden nesillere aktarılmasını sağlayan Elazığ sevdalısı şahıslar, Elazığ’la ilgili pek çok çalışma yapmışlardır. Geniş bir kültür mirasına sahip olan bu eşsiz şehir Elazığ hakkında eşsiz eserler veren pek çok değerli şahsiyet, çalışmalarıyla hem edebiyatımıza hem de kültürel zenginliğimize katkıda bulunmuşlardır. Bulunduğu toplumun kültürel dokusunu yapıtlarında bizlere sunan ve birer kültür elçisi sayılan önemli şahsiyetler bu memleketin maddi ve manevi kültürünü bizlere en güzel şekliyle çalışmalarında sunmuşlardır.

Şehrimize kıymetli eserler kazandıran isimlerden bazılarını burada aktarmak istiyoruz. Elazığ- Harput hakkında yazılan, hemen her konuya kaynaklık eden ve Harput hayatını bütün yönleriyle çok güzel bir üslup ile anlatan İshak SUNGUROĞLU’nun yazdığı ve Elazığ’da hemen her evin kitaplığında bulunan Harput Yollarında adlı çalışma dört ciltlik ölümsüz bir eserdir (Sunguroğlu, 1968). Harput ve Elazığ kültürüne bütün ruhunu adayan Fikret MEMİŞOĞLU’nun yazmış olduğu Harput Ahengi ve Harput Halk Bilgileri önemli eserlerden birkaçıdır (Memişoğlu, 1966-1995). Harput’ta Ejderha Taşı adı verilen bir efsanenin Ahmet KABAKLI tarafından kaleme alındığı Ejderha Taşı isimli eser de Elazığ kültürü için vazgeçilmez eserlerdendir (Kabaklı, 2007). Eğitimci, gazeteci, siyasetçi ve araştırmacı yazar Nurettin ARDIÇOLĞU Harput Tarihi adlı eseriyle Harput tarihi ve kültürü hakkında bilgiler vermektedir (Ardıçoğlu, 1997).

Bahsedilen eserlerin dışında daha pek çok çalışma edebiyatımıza kazandırılmıştır. Konumuzla ilgili olan çalışmalardan bazıları şunlardır: Ali Berat

3

ALPTEKİN’ in Fırat Havzası’nda en çok bilinen efsaneleri yazıya aktardığı Fırat Havzası Efsaneleri (Alptekin, 1993). Ağın doğumlu olan Günerkan AYDOĞMUŞ’un Ağın’ı anlattığı yöresel araştırma kitabı Ak Topraklar Üzerinde Bir İlçe-Ağın ve Harput’ta yaşamış din adamlarının anlatıldığı Harput Kültüründe Din Âlimleri (Aydoğmuş, 1992- 1998). Ahmet BULUT’un yöresel yemeklerimizi tanıttığı Elazığ- Harput Yöresel Yemekleri. Harput’la ilgili efsanelerinin konu edildiği ve Meftune GÜLER tarafından yazılan Elazığ Efsaneleri (Güler, 2000). Elazığ efsaneleri hakkında bilgi veren ve İsmail GÖRKEM tarafından yazılan Elazığ Efsaneleri (Görkem, 2006). Elazığ sahasında anlatılan masalları anlatan Umay GÜNAY’ın Elazığ Masalları (Günay, 1975). Elazığ fıkraların anlatıldığı İ. Ekrem KATI tarafından yazılan Elazığ Fıkraları (Katı, 1999). Tam anlamıyla bir Elazığ sevdalısı olan Zekeriya BİCAN tarafından kaleme alınan ve Elazığ’ a gönül vermiş önemli şahsiyetlerin anlatıldığı adeta bir kültür hazinesi sayılabilen eşsiz bir eser olan Sekizinci Şehir c.1, c.2. (Bican, 2009- 2011).

Kitap olarak basılan eserler dışında, yüksek lisans tezlerine, doktora tezlerine ve akademik çalışmalara konu olan Elazığ kültürü, konuyla ilgili pek çok tez ve çalışmayı bünyesinde barındırmaktadır. Elazığ kültürü hakkında bilgiler veren bazı örnekler şunlardır: Ayşe DUMAN’ın yazdığı Elazığ Ninnileri (Duman, 1996), Birol AZAR tarafından kaleme alınan Elazığ Manileri (Azar, 1995), Tülin ER tarafından yazılan Elazığ ‘daki Halk Hekimliği’nde Ocak Anlayışı ve Buna Bağlı İnanışlar (Er, 2005) , Mehmet Halim GÜNEŞ’in yazdığı Elazığ Masallarında İslam Öncesi ve İslam Sonrası Dini Motiflerin Tespit ve Tahlili (Güneş, 2005) , İsmail GÖRKEM tarafından kaleme alınan ve bir doktora tezi olan Elazığ’da Belli Yerlere Bağlı Olarak Anlatılan Efsaneler (Görkem, 1990), İkrami HANGÜN’ün yazdığı Elazığ Fıkraları (Hangün, 2002), Ali ŞİMŞEK tarafından yazılan Elazığ’da Yaşayan Balkan Göçmenlerinin İnançları (Şimşek, 2001), Ebru TURGUT’un yazdığı Elazığ Çocuk Oyunlarının Halk Bilimi Açısından İncelenmesi (Turgut, 2005), Gülda ÇETİNDAĞ tarafından yazılan Elazığ Türküleri (Çetindağ, 2005) ve Mustafa UZUN’ un yazdığı Elazığ ve Çevresi Geleneksel Kültüründe Evlenme (Uzun, 1992). Elazığ kültürü ve eski inançlarla olan ilgilerini konu edinen yüksek lisans tezleri dışında pek çok bilimsel makale ve bildirim de söz konusudur.

Dinler tarihi açısından da önemli olan inanışlarla ilgili birçok araştırma da ilahiyat fakültesinde yapılmıştır. Bu çalışmalardan bazıları şunlardır: İbrahim

Köseoğlu’nun kaleme aldığı yüksek lisans tezi Elazığ Merkeze Bağlı Tadım Köyü Alevilerinin Halk İnanışları ve Bunların Dinler Tarihi Açısından Değerlendirilmesi (Köseoğlu, 2009), bu çalışmada Tadım köyüne ait inanışlar ve bu inanışların eski dinlerle olan ilgisi aktarılmaya çalışılmıştır. Mehmet POLATCAN ise Pertek ve Çevresinde Yaygın Halk İnanışları başlıklı yüksek lisans çalışması ile bu yöredeki inanışları ele almıştır (Polatcan, 2006). Baskil ve çevresini konu edinen bir diğer çalışma ise Abdülkadir KIYAK tarafından yapılmıştır. Baskil ve Çevresinde Yaygın Halk İnançları başlıklı yüksek lisans çalışması ile Baskil yöresindeki inanışlar aktarılmaya çalışılmıştır (Kıyak, 2005).

BİRİNCİ BÖLÜM

1. TÜRKLERİN İNANÇ SİSTEMLERİ

İnsanoğlu, insanlık tarihinin varoluşundan beri daima bir şeylere inanma gereği duymuştur. Genellikle “din” adı verilen bu inanmalar, kültürlerin ve toplumların vazgeçilmez bir parçası olmuştur.

İnsan, içinde bulunduğu dünyayı, yaşadığı hayatı ve olayları anlamlandırmak ister. Bu anlamlandırma sürecinde ise dünyayı algılamak amacıyla bir takım sorular sorar. Kişi, sorduğu bu sorulara kendi zihinsel kapasitesi ölçütünde cevaplar veremez ve din adı verilen olgu ile bu sorulara cevaplar bulmaya çalışır. Böylelikle de din kavramı bu anlam arayışında etkili olur ve hayatımızın her alanında karşımıza çıkar.

Tarihin hangi dönemine bakılırsa bakılsın, insan her zaman ve her yerde yüce, kudretli ve ulu olan bir varlığa sığınma, ona güvenme ve ondan yardım dilenme ihtiyacını hissetmiştir. Bu duygular insanda öyle güçlüdür ki tarih boyunca bütün insanlar şu veya bu şekilde bir kişiye, nesneye ya da varlığa kutsallık ve yücelik misyonu yükleyerek bağlanmışlardır. İnsanoğlu, bağlandığı bu inanışları zamanla bir sisteme oturtturmak istemiş ve böylece yüzyıllardır süre gelen inanç sistemleri oluşturmuştur Türkler de tarih sahnesinde yer aldıkları andan itibaren yaşadıkları dönemlerde bir inanç sistemine dâhil olmuş ve o inanç sistemine bağlı kalmışlardır. Eski Türk inanç sistemleri incelendiğinde, Türklerin göçebe bir hayat tarzı benimsedikleri için, bulundukları coğrafyadaki inanç sistemlerini benimsedikleri ortaya çıkar.

Çok eski devirlerden itibaren geniş bir coğrafyada göçebe bir hayat tarzı yaşayan Türkler, ister istemez başka kavim ve milletlerin kültür ve dinleriyle iç içe yaşamak zorunda kalmıştır. Dolayısıyla, Türkler içinde yaşadıkları toplumda, diğer kavimlerle dini ve kültürel bir alışveriş içerisinde bulunmuşlardır. Bu da Türklerin kültürel çeşitliliğinin ve zenginliğinin birer göstergesidir. (Günay-Güngör, 1998: 5)

Türkler, kendilerine ait birçok öğenin bir araya gelmesiyle oluşmuş kültür öğelerinin yanı sıra tanıştıkları yeni kültürlerden, bünyelerine uygun gördükleri pek çok unsuru kabul etmiş ve inanç sistemlerine dâhil etmişlerdir.

Yaşar Kalafat, Türk kültürü unsurları içinde ve yaşayışımız üzerinde, dini inançların ve bu inançlara bağlı uygulamaların rollerinin büyük olduğunu vurgulamıştır.

Dolayısıyla da bu inançların insan hayatı üzerindeki etkilerinin muazzam olduğunu, dünyada yaşayan tüm cemiyetler içinde de durumun böyle olduğunu ileri sürmüştür. (Kalafat, 1995: 11)

Türkler, yaşadıkları her toplulukta bir inanç sistemine dâhil olmuş, o inanışları benimsemiş ve günlük hayatlarında her alanda uygulamışlardır. Çalışmamızın ilk bölümünde Türklerin tarih içerisinde dâhil oldukları eski inanç sistemlerini açıklamaya çalışacağız.