• Sonuç bulunamadı

1. ELAZIĞ İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

3.1. Düğün Öncesi

3.2.5. Gelinin Eve Gelişi

Gelin baba evinden ayrıldıktan ve eski türk inanışlarının uzantılarını uyguladıktan sonra damadın evine gitmek üzere yola çıkar.

Günümüzde düğünler, şehir merkezinde düğün salonlarında yapılmaktayken Kırsal kesimde ise köy düğünleri evlerde yapılmaktadır. Köylerde maddi imkânlarına göre salon düğünleri yapanların olduğu da gözlenmiştir.

Bir gelinin eve gelme olayı şu şekilde gerçekleşmektedir:

Gelin, kız evinden alındıktan sonra düğünün yapılacağı yere gelmek üzere yola çıkar. Oğlan evine gelindiği sırada gelin arabadan inmeden toplu halde dua edilir. Gelin arabasını açtırmak için damadın babası veya bir yakını şoföre bahşiş verir ve kapıyı açtırır. Gelin arabadan indikten sonra kurban kesilir. Damat ile birlikte gelin bu kesilen kurbanın üzerinden atlarlar. Daha sonra kaynana “seni bize gönderene hamd olsun” gibi sözlerle gelini karşılar. Bu arada damadı sağdıç ve birkaç genç dama çıkartır. Gelin tam kapının eşiğine geldiği zaman damat damdan gelinin başına bir elma atar ve sonra leğen içerisine konulmuş şeker, leblebi, kuru üzüm, para vs. gelinin üzerine döker. Daha sonra gelin evin kapısından içeri giderken, kapı eşiğine konan kaşığa basıp kırarsa, eve bolluk

getireceğine inanılır. Gelin, aynaya baktırılır ve Kur’an-ı Kerim üç defa gelinin başı üzerinde gezdirilir. Gelinin ayna ve Kur’an-ı Kerim ile karşılanmasının sebebi aydınlık gelecek, baht açıklığı olarak kabul edilir. Ayrıca gelin kapı eşiğine konan post üzerine basar. Gelinin bu post üzerine basmasında amaç, gelinin evlilikte koyun gibi uysal ve yumuşak huylu olması için yapılan bir uygulamadır. Gelin, eve girdikten sonra şarkılar, türküler söylenir ve eğlence devam eder. Genç kızlar ve konuklar oyuna kaldırılır. Sağdıç düğün esnasında gelini odasına götürüp gerekli öğütleri vermeyi ihmal etmez. Davetliler tebriklerini sunarak ve hediyelerini vererek düğün yerini terk ederler. Davul ve zurnacılar da ücretlerini alarak düğün yerinden ayrılırlar. (K-11)

Anlatılanlardan yola çıkarak, gerçekleştirilen uygulamalardaki eski Türk inançlarının izlerini bulmaya çalışalım:

a. Gelinin arabadan indikten sonra önünde kurban kesilmesi, Tanrı’ya gösterilen saygının ve şükranın simgesidir. Türkler, tarihleri boyunca Tanrı’ya yaklaşmak için kurbanlar kesmiş, Tanrı’yı memnun etmeye çalışmışlardır.

b. Damadın dama çıkarak gelinin başından şeker, leblebi, kuru üzüm, para vs atması yine eski Türklerin saçı geleneğinin birer uzantısıdır. Sembolik olarak atılan saçılarla bazı iyelerin ruhları memnun edilmeye çalışılır.

c. Damadın dama çıkarak gelinin başına elma atması bolluk ve bereketi simgelerken aynı zamanda damadın gücünü de temsil eder. Türk kültüründe “ölümsüzlük ilacı” olarak kabul edilen elma aynı zamanda zürriyeti de temsil etmektedir.

d. Kapı eşiğinden geçerken tahtta kaşık kırma, ev iyesini memnun etmek için yapılan bir pratiktir. Türk kültüründe kapı eşiği kutsal sayılmıştır. Kırılan kaşıktan çıkan ses, aileye yeni katılacak olan gelini kötüklerden korumak amaçlıdır. Çıkan sesle kötü ruhlar kovulacak ve böylece gelin kötüklerden uzak tutulacaktır. Bazı yörelerde sadece kaşık kırılmaz. Kaşığın yanı sıra testi ve bardak kırılarak uğursuzluklar ortamdan uzaklaştırılmak istenmektedir.

e. Kur’an-ı Kerim’in gelin tarafından üç kez başında gezdirilmesi, İslami kökenli bir uygulamadır. İslam dininin kutsal kitabı bu uygulama ile bir kez daha hatırlanacak ve ondan kutsallık alınacaktır.

Maden ilçesinde, düğün eğlencesi bittikten sonra gelin odasına/evine girerken gelinin ayağının önüne nar atılıp tanelerinin dağılması sağlanırdı. Narı atıldıktan sonra

ayağının önünde bir de bardak kırılırdı. Bütün bu uygulamalar bittikten sonra sonra gelin odasına/evine girerdi ve böylece düğün sona ermiş olurdu. (K-44)

Maden yöremizde saçı görevini “nar taneleri”nin üstlendiğini görmekteyiz. Düğünde gelin ve damadın üzerine saçılan saçıların yerini bu yöremizde nar almıştır. Türk kültüründe nar taneleri zürriyeti temsil edici sembol olarak kabul edilmektedir. Cennet meyvesi sayılan nar Türk kültüründe bereketi, doğurganlığı ve çoğalmayı sembolize eder. Ayrıca gelinin kapıdan içeri girerken çıkartılan seslerin (bardak kırılması) gürültü çıkararak kötü ruhların kovulması ile ilişkilendirilebilir. Çıkarılan gürültünün, gelinin yeni evin koruyucu iyelerine teslim edilirken kötü unsurların oradan uzaklaştırılması için yapıldığını söyleyebiliriz. Bir yandan saçılarla iyeler memnun edilmeye çalışılırken, diğer yandan gürültüler yaparak kötü ruhlar yeni gelinden ve evden uzaklaştırılmaya çalışılır.

Tadım köyü Alevi düğünlerinde gelen misafirlere yemekler ikram edilir. Düğünde yapılması zor yemekler tercih edilir. Harput köftesi, kavurmalı pirinç pilavı, lahana sarması, sütlaç, kadayıf vb. bu yemekler imece usulüyle toplu halde yapılır ve gelen misafirlere ikram edilir. Köyde maddi durumu iyi olmayan kişilere imece usulüyle düğün yapılır. Bu kişiler düğünde takacakları hediye miktarını yüksek tutarlar. Düğünde sağdıcın kim olduğu göstermek amacıyla sağdıcın koluna yazma bağlanır böylece sağdıcın kim olduğu simgelenir. (Köseoğlu, 2009: 29)

Damat, gelin eve geldiği zaman dama çıkarak gelinin başına leblebi, üzüm, bozuk para ve elma atar. Fakat günümüzde bu uygulama çok fazla rağbet görmemektedir. Gelin eve girerken ağaç kaşık kırar. Böylece evin bereketinin artacağına inanılır. Ayrıca, yeni eşyalarla düzenlenen evin nazardan korunması için herkesin kolaylıkla görebileceği bir yere iğde ağacının bir dalı asılır. Düğünden sonra damat arkadaşlarının yumrukları arasında gerdek odasına girer (K-69). Bu kısımda iğde dalı ile ağaç kültünün koruyucu vasfından yararlanmak istenilmiştir.

Yılangeçiren köyünde, düğün evine ulaşan gelin alayı düğün sahiplerince karşılanır. Eğer ailenin durumu iyiyse gelin arabasından inmeden arabanın önünde kurban kesilir. Daha sonra gelin arabadan indirilip Kur’an veya ayna eşliğinde avluya alınır. Bu sırada damda bulunan damat ve sağdıç maddi durumuna göre gelinin ve halkın üzerine yemiş veya ufak paralar serpilir. Herkes bu paranın uğur getireceğine inanmıştır. (K-5)

Gelin, erkek evinde avluya girince, babasının evinden ayrılırken duvardan söküp getirdiği çiviyi oğlan evinin duvarına çakar. Bu uygulama gelinin sürekli olarak oraya yerleştiğini gösteren bir uygulamadır. Daha sonra gelin evin iç kapısına gelince bir parça ekmeğe yağ sürülür, bir mum yakılır ve bunlar eşiğe bırakılır. Ardından eşiğe bir tahta kaşık konulur. Gelin tahta kaşığı kırar ve içeriye girer. Daha sonra gelin eşiğin bir adım ötesine serilen posta, ayaklarını sürer. Gelin bu postun üzerindeyken kayınvalide geline dili tatlı olsun diye bir parmak bal yedirir. Bu uygulamadan sonra gelin kayınpederinin ve kayınvalidenin elini öperek misafirlerin bulunduğu yere alınır (K-91). Gelinin baba evinden getirdiği çiviyi yeni evin duvarına çakması, gittiği evin iyelerine kendini kabul ettirmesi için yaptığı bir uygulamadır. Çivinin demirdenyapılmış olması sebebiyle, gelin, demirin kuvvetinden, koruyucu fonksiyonundan yararlanmak istemiştir. Gelin evin iç kapısına geldiğinde eline yağ sürülmüş ekmek verilmesi, gelinin eve bereket getirmesi, yumuşak huylu olması inancı ile uygulanan patriklerdendir. Kapıya mum bırakılması ateş iyesinin evliliği koruması amacıyla yapılan bir uygulamadır. Ateşin arındırıcı etkisi ile ortamda bulunun kötülükler uzaklaştırdığı inancı, bu uygulamayı yaptırmaktadır. Gelinin yumuşak huylu ve uysal olması inacı ile post üzerinden geçirilmesi ve kayınvalidesi tarafından bal yedirilmesi eski Türk kültüründen günümüze kadar gelmiş uygulamalardır.

Gelin, kendi evinden ayrılırken bir yasa bürünür. Yıllarca yaşadığı evinden, ailesinden ayrıldığı bu günde “hem giderim hem ağlarım” sözünü hatırlatırcasına ağlayarak baba ocağını terk edip, yeni bir döneme başlayacağı eve doğru ilk adımını atar. Evden çıkarken geline uygulanan pratikler evliliğin kutsanması için yapılan uygulamalardır. Gelinin yeni evine girerken uyguladığı pratikler de evlilik kurumunun geleceği ile alakalı faaliyetlerdir.