• Sonuç bulunamadı

Dilde zengin ve geniş kapsamlı bir unsur ve bir odak noktası olan metafor hakkında son otuz yıl içinde yoğun çalışmalar yapılmıştır. Eğer bu dil unsuru böyle bir ilgi uyandırdıysa, bunun nedeni, tüm kavramlarımızın mecazi terimlerle çerçevelendiğinin giderek arttığının biliniyor olmasıdır. Dilsel işaret üzerine kurulu bir dil modeli (sözcüklerin dünyadaki dilleri, dil dışında belirteceğini ima eden bir model) yerine, dilbilimciler bugün kavramlar için bir figüratif altyapı bulunduğunu kabul etmeye daha eğilimli olmaya başlamıştır. Bu da kavramların, dünyada mevcut olan ve zihin tarafından keşfedilmeyi, ayrıca düşünürler tarafından tanımlanmayı bekleyen, çok dilli olmayan varlıkları anlamamıza yardımcı olmaktadır. Metafor teorisindeki ilerlemeler sayesinde kavramların kavramsal düşünce biçimlerini oluşturmak için dilde ve dilde birlikte çalıştığı düşüncelerin buluşu olduğu açıkça ortaya koyulmuştur (Underhill, 2011).

Grekçe metaphoradan gelen “metafor” kelimesi, meta: öte ve phrein: taşımak kelimelerinden mürekkeptir ve “bir yerden başka bir yere götürmek” anlamına gelir. İnsan, içinde yaşadığı gerçekliği ancak metaforlar vasıtasıyla metaforik olarak inşa edebilir. Buradan hareketle metaforlar hayatı, kendimizi ve “öteki”ni anlamanın biricik yoludur denilebilir. Metaforlar, dünya diye adlandırdığımız şeyi açığa çıkararak ve gizleyerek bize sunar (Lakoff ve Johnson, 2015; Leino ve Drankenberg, 1993).

İngilizce bir kelime olan “metafor” (metaphor), Türkçe’de “benzetme, eğretileme”, eski Türkçede “mecaz”, Arapça’da “istiare” kelimeleriyle

karşılanmaktadır. Metafor; bir şeyi veya bir fikri ona çok benzer niteliklere sahip başka bir şey ile genelde “gibi”, “benzer” sözcüklerini kullanmaksızın istenen tanımlamayı yaparak, anlatıma üslup güzelliği ve kolaylığı katmak amacıyla kullanılan sözcük ya da sözcük kümesidir. Ayrıca metafor; bir kavramı, kelimeyi, terimi, olguyu daha güzel ve iyi anlatabilmek için, başka bir anlamda olan bir sözcükle ilgi kurarak benzetme yoluyla kullanılmasıdır (Aydın, 2006).

Metafor, bir sözcüğü yerleşmiş anlamına yakın, ama ondan farklı anlamlı bir başka sözcük yerine kullanarak yapılan sapmaca; bir sözcüğü başka bir sözcük yerine eğreti biçimde kullanma olarak da tanımlanabilir. "Üzüntünün kaynağı" sözünde, su çıkan yer anlamındaki sözcük (kaynak), “neden” ya da “köken” yerine kullanılmıştır. Bu bir eğretilemedir (Guiraud, 1994).

Genel olarak bir fenomenin veya bir kavramın daha tanıdık ve bilinen terimlerle nitelendirilmesi olarak tanımlanan metaforların kesin ve bilinçli bir şekilde eğitim ya da öğrenme amaçlı kullanılmaları henüz yeni olmakla birlikte onların bir öğretim aracı olarak kullanılmaları çok eskiye dayanmaktadır (Arslan ve Bayrakçı, 2006).

Bir asır öncesine kadar sadece bir mecaz olarak kullanılan metaforlar, söylem analizinin gelişmesiyle birlikte çok daha fazla temsil etme gücüne ulaşmıştır. Metaforlar, birçok durumda bir bakış, bir görme, bir anlama açısını ve dünyayı yeniden organize etmeyi temsil eder. Günlük dilde yaygın olarak kullanılır ve bu nedenle bilişsel dünyamızda önemli bir rol oynar. İnsan düşünce süreçleri yani bizim kavramsal sistemimiz, metaforik olarak yapılandırılmış kabul edilmektedir. Böylece yaşantımızda metaforları bilinçli ya da bilinçsiz olarak kullandığımızda bize ait gerçeklikleri biçimlendirmiş olmaktayız (Adu-Ampong, 2016).

Aklın temel işlevi iki şeyi birbirine bağlamaktır. Bu nedenle Arapça asıllı bir kelime olan aklın temel anlamlarından biri de “bağlamak”tır. Bu anlamda akıl, genelde bilinen iki şeyi birbirine bağlayarak bilinmeyene ulaşmaktadır. Akıl yürütme yoluyla ya bilinen iki terim ya da iki önerme birbirine bağlanarak birtakım sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu bağ özsel olduğunda nesnel sonuçlar ortaya çıkabilmekte, aksi

durumda nesnellikten uzaklaşılarak metafora kapı aralamaktadır. Örneğin, “bütün insanlar ölümlüdür” yargısı ile “Ali insandır” yargısı bilinenlerdir. Bu iki yargı arasında kurulacak özsel ilişki bizi, zorunlu olarak “Ali ölümlüdür” sonucuna götürmektedir. Sonuçtaki “ölümlüdür” yüklemi, “Ali” ye, insan olmasından dolayı verilmiştir. Yani orta terim olan “insan” kavramı, “Ali” ile “ölümlü” kavramı arasında özsel ilişki kurmakta ve özsel nedeni oluşturmaktadır. Buna karşılık metafor, iki şey arasındaki özsel ilişkiden değil de ilintisel ilişki de diyebileceğimiz, benzerlikten hareketle birinde var olan niteliği diğerine de vererek ya da iki şeyi birbirine bağ- lamaktır (Ayık, 2009).

Metafor, duygusal zihnin para birimi gibi düşünülebilir ve esas itibariyle somutlaşır, sadece mecazdan ibaret değildir. Metafor, dil tarafından ikincil olarak benimsenen ve nörofizyolojik sürecin henüz belirlenmediği bir ifadesidir. Metafor, duygusal deneyimlerin, geçmişle bugün arasındaki benzerlik ve farklılıkların farkına varılmadan kategorize edilmesidir. Metaforlar, diğer kavramlara bilinçsizce erişmeyi sağlar ve onlarla empatik bağlantıyı besler (Modell, 2009).

Sosyal Bilimler Sözlüğü’nde metafor “bir kavram, terim yahut ifadeyi yaygın anlamının yerine çağrıştırdığı başka anlamları yükleyerek kullanmak; bir ifadeye bilinen anlamın dışında bir anlam veya içlem yüklemek” anlamlarında kullanılmaktadır (Demir ve Acar, 2002). İki nesneyi ya da kavramı birbirine bağlayan dilsel bir araç olan metafor, genellikle konuşmacılar ve yazarlar arasında deneyimlerin, bir alanından diğerine dramatik bir aktarımı ya da karşılaştırma yaratmak için, birbirine benzeyen iki değişik düşünceyi ilişkilendiren mecazi bir dil yapısı olarak kabul edilmektedir (Palmquist, 2001).

Metafor, gerçek ve sanal ortam arasındaki köprüdür. Sanal gerçeklik daima gerçek dünyamıza metaforik bir paralellik sağlar. Kaynak bilginin öğrenilmesi, yapay dünyalardaki metaforik somutlaştırmayla daha kolay yapılabilir ki öğrenciler bu bilgiyi doğrudan görselleştirip deneyimleyebilir ve yorumlayabilirler (Sanchez, Barreiro ve Maojo, 2000).

Eğer bir resim 1000 kelimeye bedelse, bir metafor da 1000 resme bedeldir; çünkü bir resim yalnızca durgun bir görüntü sağlarken, bir metafor bir şeyi düşünmek için kavramsal bir çerçeve sağlamaktadır. Kullandığımız metaforlar, belirli bir durumda neler gördüğümüzü, bir olayın yorumlanma biçimini, denenen çözümleri ve davranış tarzımızı şekillendirmektedir (Shuell, 1990).

Metafor kullanımında karşımıza iki alan çıkmaktadır. Başka bir kavramsal alanı anlayabilmek için metaforik ifadeleri alıp kullandığımız alan olan kaynak alan, bu şekilde anlaşılması sağlanan kavramsal alan ise hedef alan olarak adlandırılmaktadır. Hedef alan, bizim kaynak alanı kullanma yoluyla anlamaya çabaladığımız alandır. O halde tartışma, yaşam, fikirler ve diğerleri hedef alanlar; savaş, yolculuk, gıda ve diğerleri ise kaynak alanlar olmaktadır. Tartışma, yaşam ve fikir kavramlarının hepsi savaş, yolculuk ve gıda kavramlarına göre daha soyut kavramlardır. Metaforlar tipik olarak daha soyut bir kavramı hedef olarak kullanırken, daha somut ve fiziksel bir kavramı da kaynak olarak kabul ederler. Bir kavramın daha iyi anlaşılması isteniyorsa, bu o kavramdan daha somut, fiziksel veya elle tutulur başka bir kavramı kullanarak yapılmalıdır. Fiziksel dünya ile ilgili deneyimler ve yaşantılar, daha soyut alanların anlaşılmasında doğal ve mantıksal bir altyapı sağlamaktadır. Bundan dolayı, günlük hayatta kullanılan metaforların çoğunda kaynak ve hedef alanlar yer değiştiremezler. Söz gelimi gıdalardan fikir, yolculuktan aşk olarak bahsedilemez. Bunun nedeni tek yönlülük prensibidir, başka bir deyişle metaforik süreç doğal olarak daha somut olandan daha soyut olana doğrudur ve bu yön değişemez (Kövecses, 2010).

“Metafor” etiketini hak edecek bir şey için, en azından şu soruları cevaplanması gerekmektedir; i. Metaforun iki terimi hangileridir ve biz bunu nereden bilebiliriz?

ii. Metaforun hedef alanı ve kaynak alanı hangileridir ve biz bunu nasıl bilebiliriz? iii.

Metaforun kaynak etki alanından hedef etki alanına doğru hangi özellikler eşleştirilmelidir ve bunun seçimi nasıl kararlaştırılabilir? (Forceville, 2002). Bu ilişkiyi Saban (2004), metaforun konusu (örneğin, “Öğretmen bahçıvan gibidir.” cümlesindeki öğretmen sözcüğü), metaforun kaynağı (bahçıvan) ve metaforun kaynağından (bahçıvan kavramından) metaforun konusuna (öğretmen konusuna) atfedilmesi

düşünülen özellikler (bahçıvanın yetiştirdiği fidanlarla ayrı ayrı ilgilenmesi gibi öğretmenin sınıftaki öğrencilerin bireysel farklılıklarını dikkate alması) şeklinde örneklendirerek metaforun kaynağının, metaforun konusunu farklı bir bakış açısıyla anlamada bir filtre ve süzgeç görevi gördüğünü ifade etmiştir.

Metaforlar, mevcut durumun yorumlanmasını zenginleştirmek ve yeniden şekillendirmeye katkıda bulunmak, böylece yeni yorumlar sunmak ve yeni ve farklı eylem durumlarını teşvik etmede önemlidirler (Öztel ve Hinz, 2001). Metaforların sonuçları vardır. Bu sonuçlar bizim tutumlarımızı şekillendirir ve yansıtır, sonra da davranışlarımızı belirler (Strenski, 1989).

Lakoff ve Johnson, metaforu analiz etmek için yeni paradigmalar başlatarak yaptıkları çalışmalar ile kavramsal yapıların dilde gösterilmesi etrafında dönen tartışmaların şartlarını etkilemişlerdir. Bu çalışmalarının özü yedi noktada toplanabilir (Underhill, 2011); i. metaforlar canlıdır, ii. metaforlar sistematik yapılar oluştururlar,

iii. metaforlar vurgulanmakta ve gizlenmektedir, iv. kavramsal metaforlar genellikle

birbirleriyle çelişirler, v. metaforlar tecrübelere dayanırlar, vi. metaforlar benzerlik yaratırlar, vii. metaforlar önemli çatışmalardır.

Kavramsal metafor teorisinin teorik temelleri Lakoff ve Johnson tarafından ortaya konulmuştur. Yaklaşımlarının en temel tezi, metaforun yalnızca bir dilsel olgu olmakla kalmayıp, daha önemlisi ve daha doğrusu zihinsel, bilişsel bir ilke olmasıdır ki bu temel ilke, dünyayla ilgili deneyimimize nüfuz eder ve onu büyük oranda yapılandırır. Bu anlamda metafor, deneyimin zihinsel işlemesinin her yerde var olan bir ilkesidir. Metafor, kavramsallaştırma süreci olarak da tanımlanır ve böylece diğer alanlardan gelen kavramlarla ilgili belirli deneyimsel alanlar hakkında düşünmek ve konuşmak mümkün olur (Csatar, 2014).

Metafor, bir resim, öykü ya da herhangi somut bir şeyi kullanan edebi bir mecazdır ve biraz soyut özellik veya fikri ya da daha az somut bir şeyi temsil eder. Yunanca olan bu sözcük, transfer anlamına gelir. Aynı zamanda ortak noktalara sahip iki farklı şey arasında zımni bir karşılaştırmanın yapıldığı bir mecaz olarak da tanımlanır. Metafor, bilinen terimlerle bilinmeyenleri açıklar. Bir fenomenin veya

durumun bilinen bir terminolojide ifade edilebilmesi için de metafor kullanılır. Diğer yandan insanların zihinlerinde taşıdıkları şeyler, görüntüler, varsayımlar ve öyküler, sadece dünyayı nasıl hissettiğimizi değil, nasıl harekete geçtiğimizi de belirler (Kalra ve Baveja, 2012).

Metafor, öğrenmeyi geliştirmek için son derece değerli araçlardır: Yeni bir şey keşfetmek istiyorsak önce bunu hayal edebilmek zorundayız. Hayal gücümüzün muğlak kavramlardan ziyade net fikirler üretebilmelerinde metaforlar bir araç olduğu için sezgisel bir değere de sahiptirler. Benzetmeler ve metaforlar, kavramsal sistemimizi ve öğrencilerin dünyayı görme biçimlerini değiştirme gücüne sahiptir (Sanchez, Barreiro ve Maojo, 2000).

Metaforla ilgili yapılan tüm tanımlardaki ortak nokta, bir anlam transferinin, aktarımın olması ve bir benzerlik ilişkisinin kurulmasıdır. Metaforun en temel iki sacayağını bu iki özellik oluşturmaktadır (Türker, 2009). Sonuç olarak metafor için dünyayı kavrayışımıza ilişkin düşünme ve görme biçimidir diyebiliriz (Dal, 2005).

Hayatın her alanında yer alan mecazlar bilimden siyasete, edebiyattan ekonomiye en karmaşık düşünceler, anlam ve açıklamalar, ilişkilendirmeler mecazlar yoluyla anlatılmakta, farklı birikimlere sahip aydın insanlar birbirlerini anlar hale gelmektedirler. Birçok noktada insana, evrene, sevgiye, topluma, geçmişe ve geleceğe, iyiliğe ve doğruluğa, beklenti ve umutlara ilişkin en karmaşık mesajlar mecazlar yoluyla ifade edilmektedir. Ayrıca mecazlar insanın doğayı ve çevresini anlamada ve anlamlandırmada, anlamsız gibi görünen nesnel gerçekliklerden belirli yorumlamalar yoluyla anlamlar çıkarmada, yaşantı ve tecrübeye anlam kazandırmanın araçları olarak katkı sağlamaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2006).

Metaforların sahip olduğu özellikler şu şekildedir (Lakoff ve Johnson, 2015);

i. metaforlar temelde kavramsal olup metaforik dil ikincildir, ii. kavram metaforları

gündelik deneyimler ile temellenir, iii. bütünüyle de olmasa bile soyut düşünceler büyük ölçüde metaforiktir, iv. metaforik düşünce kaçınılmaz olup, hep mevcut ve çoğunlukla da bilinçdışıdır, v. soyut kavramlar metaforlar olmadan eksik kalmaktadır. Örneğin büyü, cazibe, delilik, birleşme, büyütme vb. metaforlar olmaksızın aşk, aşk

değildir, vi. kavram sistemimiz tamamıyla tutarlı değildir. Bunun nedeni kavramlar hakkında akıl yürütmek için kullanılan metaforların tutarsız olabilmesidir, vii. hayatımızı metaforlar aracılığı ile sağlanan çıkarımlar temelinde yaşamaktayız.

Temel bir nesne veya olayın özel özelliklerini açığa çıkarmaya yönelik bir araç olan metaforlar, bulguları iletmenin güçlü ve zeki yolları olabilir. Hatta tek bir ibarede güçlü bir metafor ile çok fazla anlam ifade edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken şey metaforların veya kavramların somutlaştırıldığı zaman açıklama değerlerini kaybederek gereksiz tekrar haline gelebilmeleridir. Bu yüzden metaforun güçlü bir aydınlatma aracı olarak kalabilmesi için metafor kullanımında dikkatli bir çizgi izlenmelidir (Patton, 2014; Denzin, 1978).

Son yıllarda metafor ve metaforik analizin eğitim uygulamalarında ve eğitim araştırmalarında kullanıldığı gözlenmektedir. Bireylerin farklı konularda görme ve düşünme biçimleri hakkında bilgi toplamak, sorunları bulmak ve bunları çözmek için yeni perspektifler oluşturmak adına eğitim, sınıf yönetimi, eğitim yönetimi, danışmanlık ve okul gelişimi gibi metaforların ve imlerin kullanıldığı temel alanlarda çalışmalar yapılmaktadır. Öğretim araçları olarak metaforlar, hem öğretmen eğitim programlarında eğitim görmüş üniversite öğrencileri için hem de ilköğretim ve ortaöğretim okul öğrencileri bir öğretim stratejisi olarak tartışılmıştır. Bununla birlikte, literatürdeki genel eğilim, metaforların üniversitelerde öğretmen eğitimi programlarında kullanılması doğrultusundadır (Balcı, 1999).

Metaforlarla çalışmak hem çalışmayı yürüten araştırmacılara hem de katılımcılara pek çok katkı sağlamaktadır. Üretilen metaforlar genel olarak araştırmacılara herhangi bir olgu, durum ya da sürece yönelik bireylerin yaklaşımlarını belirleyerek durum analizi yapmalarını sağlamakta ve konu ile alakalı gerekli önlemlerin alınmasına fırsat sunmaktadır (Koç, 2013).

Metaforlar, dilsel ve edebî araçlar olarak kullanılmalarının yanı sıra eğitim ve öğretim alanında da çok geniş bir kullanıma sahiptir. Sınıf içerisinde öğrencilerin özellikle zor kavram ve terimleri daha net bir şekilde anlayabilmeleri, soyut kavramları zihinlerinde somutlaştırma ve görselleştirmelerinde metaforların son derece yararlı

olmaktadır. Metaforların öğrenmeye katkıları ve kullanım alanlarının sınırlı olmasıyla birlikte öğrenilen bilgilerin akılda daha uzun süre kalmasını ve daha kolay hatırlanmasını sağlamakta, ayrıca öğrenmeye motivasyonu artırıcı etkisi olmaktadır. Bununla birlikte metaforlar, sınıf içerisinde kullanılırken farklı nedenlerden dolayı yanlış anlamalara veya yanlış yorumlara yol açabilmektedirler. Bu nedenle metaforların sınıfta kullanımı konusunda sınıf içerisindeki uygulamalarda dikkatli olunması; daha derin ve geçerlilikleri ispatlanmış öğretimsel kuramlar ile ilişkilendirilerek uygulamaya geçilmesinde yarar görülmektedir (Arslan ve Bayrakçı, 2006).

Eğitimde genel olarak az sözcükle çok şey anlatmasının yanı sıra zihinde görsel bir imge oluşturan metaforlar, kavramların ve konunun anlaşılmasını ve somutlaşmasını, konu hakkında örnekler sunarak öğrenmeyi kolaylaştırır. Öğrenilen bilgilerin hatırlanması, eski öğrenmelerle yeni öğrenmeler arasında köprü kurulması, benzerliklerin ve farklılıkların ayırt edilmesi ve kalıcı öğrenmelerin sağlanması metaforlar aracılığıyla mümkün olmaktadır. Metaforlar etkili bir analiz yapma imkânı sağlarken öğrenmedeki eksiklikleri ve yanlışlıkları da ortaya çıkarabilmektedir. Metaforlar bireylerin bilişsel ve duyuşsal süreçleri harekete geçirir, onların karar vermelerine yardımcı olur, hayal gücünü geliştirir ve yeni öğrenme alanları oluşturur. Ayrıca ifade gücünü geliştirme, iletişimi ve etkileşimi kolaylaştırmanın yanı sıra insanların ve toplumların yapısı, sosyokültürel özellikleri hakkında fikir verir (Akyol, 2017).