• Sonuç bulunamadı

Melekleri ve Cinleri Allah’a Ortak Koşmaları

2. KUR’AN’DA KÂFİRLERİN TASVİRİ

2.2. KÂFİRLERİN ALLAH’I LAYIKIYLA TAKDİR EDEMEYİŞLERİ

2.2.6. Melekleri ve Cinleri Allah’a Ortak Koşmaları

Allah’ı layıkıyla tanımamakla daha başta yanlış yapan müşrikler, eğri sopanın doğru gölgesi olmadığı gibi, hatalı ve batıl itikatlarına yenilerini eklemişlerdir. Görünmeyen ruhanî varlıklarla Allah arasında hâlık/mahluk ilişkisinin dışında bir irtibat ihdas ederek onlara uluhiyet isnad etmişler ve ibadetlerini onlara yöneltmişlerdir890.

884 Tantavî, Benû İsrâil, s. 538.

885 Bakara, 2/94-96.

886 A’raf, 7/169.

887 Kurtubî, el-Câmi‘, VII, 279.

888 Mümtahine, 60/13.

889 Tabbâra, Afîf Abdülfettah, el-Yehûd fi’l-Kur’an, Beyrut 1995, s. 33, Tantâvî, Benû İsrâîl, s. 81.

Rağıb el-İsfehanî ve Elmalılı’nın yaptığı tasnifte de görüldüğü üzere, ruhanî varlıklar melekler ve cinlerdir. Melekler sadece hayır işlerler. Cinlerin İblis gibi şerlileri ve kâfirleri vardır. Yine cinlerin hayırlıları veya mü’minleri vardır891.

Melek kelimesinin, risalet ve elçilik anlamına gelen “elûke” masdarından geldiği belirtilmektedir. Râğıb el-İsfehanî, melâike kelimesinin hem çoğul, hem de tekil için kullanıldığını söyledikten sonra, “milk” kökünden türetildiği görüşünü de göz ününde bulundurarak “melek” kelimesinin kuvvet ve tedbirle, “melâike”nin ise, risalet ve habercilikle ilgili kullanımına dikkat çekmektedir892.

Melekler, Allah tarafından bir vahiy ile kullarından dilediği kimselere ilahî mesajı bildirmek893, mü’minlere şavaşta yardım etmek894, onlar için istiğfarda bulunmak895, kafirlerin arkalarına vura vura, mü’minlerin ise tatlılıkla canlarını almak896, Allah’ın azap hükmünü yerine getirmek897, peygamberlere ve diğer şeçkin kullara müjdeler getirmek898 gibi vazifeleri olan, Allah’ın mükerrem kullarıdır. Allah onlara sormadıkça ağızlarını bile açamazlar, sadece kendilerine emredileni yaparlar. Allah’ın razı olduğu kimseden başkası hakkında şefaat edemezler. Allah’a ta’zimden dolayı O’ndan çekinir ve titrerler. Kibirlenmeden, yorulmadan gece gündüz Allah’ı tesbih ederler899. Melekler Allah’a kul olmaktan kaçınmazlar900. Allah’a asla isyan etmez ve kendilerine verilen bütün emirleri tastamam yerine getirirler901.

Melekler, Allah’ın emriyle hareket ettiklerine göre onlardan günah sadır olması düşünülemez. Eğer günah işleyecek

891 Râğıb, Müfredât, s. 204; Elmalılı, Hak Dini, III, 499.

892 İbn Manzûr, Lisanü’l-arab, (elk md.), X, 496; Rağıb, Müfredât, s. 776, 82.

893 Nahl, 16/2. 894 Âl-i İmrân, 3/124-125. 895 Ahzâb, 33/43. 896 Muhammed, 47/27; Nahl, 16/32. 897 Hûd, 11/81. 898 Hûd, 11/69; Meryem, 19/17-19. 899 Enbiyâ, 21/26-29; Zuhruf, 43/19. 900 Nisâ, 4/172. 901 Tahrim, 66/6; Nahl, 16/50.

olsalardı, bu Allah’ın emriyle olurdu902. Halbuki “Allah hiç bir zaman kötülüğü emretmediğinden903 böyle bir şey de söz konusu olamaz.

Kur'an-ı Kerîm, “meleklere imanı” temel inanç esasları arasında zikreder904. Hz. Peygamber de, altı iman esasından birisi olarak sayar905. Meleklere iman, meleklerle ilgili nassların çizdiği çerçeve dahilinde şekillenmeli, ne eksik ne de ziyadeye gidilmelidir. Âlusî bunu şöylece özetlemektedir: “Meleklerin masum, günah işlemez, isyan etmez, Allah tarafından kendilerine emredilenleri bütün güçleriyle yerine getiren varlıklar ve Allah’ın yarattığı şerefli kulları şeklinde olmalıdır906.”

Meleklerin varlığı ve bazı hususiyetleri hakkında, tahrif edilmekle beraber müşriklerin bazı bilgilerinin olduğu anlaşılmaktadır. Konumları ve mahiyetleri hakkında yanlış itikada sahip olsalar da onların varlıklarından şüphe etmemektedirler. Önceki peygamberlerin tebliğ ve ta’limlerinden meleklerin varlığı, hatta Allah’ın görevlendirmesiyle bazı icraatlarından haberdardılar907. Müşriklerin meleklere tapmalarıyla, onlara tevdî edilen vazifeler ve fiilleri arasında bir irtibat düşünülebilir. Meselâ, Hz. Peygamber’in nübüvvetine delil olarak beraberinde bir melek indirilmesi gerektiğini ileri sürmeleri908,

meleklerin vazifelerinden birisi olan risalet görevinin yanlış anlaşılması ve tahrif edilmesi olarak düşünülebilir.

Müşrikler, halık-mahlûk farkını farkedememiş, meleklere gereği gibi iman etmemiş ve onlar hakkında dalalete ve iftiraya yönelmişlerdir. En büyük yanılgıyı ise, “Müşrikler tuttular kullarından bir kısmını O’nun cüz’ü (parçası) saydılar. Gereçekten İnsan çok

902 Cebeci, Kur’ana göre Melek, s. 47-48; Erbaş, Ali, Melekler Âlemi (İlahî dinlerde Melek İnancı), İstanbul 1998, s. 221-222.

903 A’raf, 7/28.

904 Bakara, 2/285, 177; Nisâ, 4/136.

905 Müslim, İman, 1; Nesâî, İman, 6.

906 Âlûsî, Rûhu'l-meânî, III, 110.

907 Derveze, Hz. Huhammed’in Hayatı, I, 336; Yıldırım, Uluhiyet, s. 341; Cebeci, Kur'an’a göre Melek, s. 154

nankördür.909” meâlindeki bu âyette belirtildiği üzere varlıktaki konumlarında yapmışlardır.

Başlanğıçta “teşbih” ve “muşahhas susuzluğu” daha sonra da “taklid” gibi başlıca sebeplerle müşrikler, Allah’ın da nesli olacağını zannettiler. Yahudî ve hiristiyanlar Allah’a oğul iftirasında bulunurken, müşriklerde de özellikle Allah için kızlar uydurdular910: “Resûlüm! Şimdi sor o müşriklere (hala şirklerine devam edip) kız evlatları senin Rabbine, erkek evlatları da kendilerine mi verecekler? Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar buna şahit mi olmuşlar? Haberiniz olsun ki onlar sırf iftira ederek Allah doğurdu derler. Onlar yalancının ta kendileridirler.911” Melekler, Allah’ın kızları olunca neslinin de kutsal olması, bir bakıma Tanrının bir parçası kabul edilmesi kaçınılmazdı912. Tâbiînden ed-Dahhâk, bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Müşrikler şöyle düşündüler: Melekler Allah’ın kızlarıdır. Biz de onlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. Bundan sonra onları rabler edindiler, genç kızlar suretinde temsil ve tasvir edip süslediler ve dediler ki: ‘İşte bunlar, kendilerine taptığımız Tanrı kızlarına benziyorlar. Bundan melekleri kastediyorlardı913. Kelbî, müşriklerin bununla da kalmayıp Allah’ın cinlerle evlendiğini bundan da melâikenin ortaya çıktığını söylediklerini haber vermektedir914. Nitekim müşriklerin “Melekler Allah’ın kızlarıdır” iddialarını karşılık Hz. Ebû Bekir, onları ilzam etmek için, “Peki anneleri kimdir” diye sorduğunda “Yüce cin kızlarıdır” cevabını vermişlerdir915.

Müşrikler, meleklerle Allah arasında bir soy bağı ihdas etmenin yanında, onlara ibadet ediyorlardı. Ancak bu onların mücerred ruhânî varlıklarından öte kadın şeklindeki tasavvurlarına idi: “Allah’tan başka onlar sadece bir kısım dişilere tapıyorlar ve yalvarıyorlar. Onlar aslında Allah’ın lanet ettiği o inatçı şeytandan başkasına

909 Zuhruf, 43/15.

910 Taberî, Câmiu'l-beyân, VII, 387.

911 Saffât, 16/149-152.

912 Yıldırım, Uluhiyet, s. 341.

913 İbn Kesîr, Tefsir, II, 367.

914 Beğavî, Meâlimü’t-tenzîl,VII, 63.

yalvarmıyorlardı.916” Müşriklerin en çok taptıkları, gönül verip yalvardıkları tanrıları dişilerdir. Onların nazarında ma’bud tasavvuru bir kadın hayâlidir. Onlara göre tapınmanın en büyük misali kadına tapmadır. O bütün zevkini ve ilhamını kadından almak ister. Pek çok putun dişi isimleriyle isimlendirilmesi de kadına tapmanın ruha hakim olmasındandır917.