• Sonuç bulunamadı

Bazı Meleklere Düşman Olmaları

2. KUR’AN’DA KÂFİRLERİN TASVİRİ

2.2. KÂFİRLERİN ALLAH’I LAYIKIYLA TAKDİR EDEMEYİŞLERİ

2.2.7. Bazı Meleklere Düşman Olmaları

Yahudiler her ne kadar kitaptan nasiplenmiş olsalar da, melekleri layıkı veçhile takdir etmekten uzaktırlar. Kur'an-ı Kerîm Cibrîl’e düşman olduklarını beyan etmektedir. Peygamber efendimiz Medineye hicret ettiklerinde, içlerinde alimlerin bulunduğu yahudilerden bir grup, soru sormak maksadıyla Resûlullah’a gelmişler, sordukları dört müşkil soruya da doğru cevaplar almışlardı. Bunun üzerine Peygamberimize, kendisine vahiy getiren meleği sormuşlardı. “Cibrîl” cevabını alınca da “O bizim düşmanımızdır, o kıtlık savaş ve sıkıntı getirir. Eğer başka bir melek (Mîkâîl) gelseydi sana vahiy getirseydi inanırdık.” diyerek de inkar ve tekzibe sapmışlardır. Bunun üzerine de şu âyet nâzil olmuştur918: “Kim Cebrail’e düşman ise iyi bilsin ki, bu Kur'an’ı daha önceki kitapları tasdik etmek, inananlar için bir rehber ve müjde olmak üzere, Allah’ın izniyle senin kalbine o indirmiştir.” Abdullah b. Selam’ın da belirttiği gibi yahudilerin Cibrîl’e düşmanlıkları önceye dayanabilir919. Merhum Elmalılının tercih ettiği bir başka rivayet açısından ise, Cebrâil’e düşmanlığın sebebi vahyi İsrail oğullarından birisine değil de Hz. Muhammed’e getirmesinden kaynaklanmakta olabilir920.

Her hâlükarda bu durumun Cibrîl’e düşmanlıklarını artırdığı muhakkaktır.

Cinlere ve şeytana tapınmaya geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, her ne kadar farklı nevilerden olsalar da melekler ve cinler, görülmeyen, müşahede edilmeyen varlıklar olma noktasında aynı cinsten mütalaa edilirler. Bundan dolayı da bazı âyetlerde geçen “cinn” veya “cinne” isimlerinin, mecâzen melekler için de kullanıldığı

916 Nisa, 4/117.

917 Elmalılı, Hak Dini, III, 86.

918 Ahmed b. Hanbel, I, 278; Taberî, Câmiu'l-beyân, I, 606-608.

919 İbn Kesîr, Tefsir, I, 187.

“cinn” ve “cinne”den maksadın melekler olduğu, tefsirlerde belirtilmektedir921. Her iki kelime de gizlemek ve duyularla görülmemek anlamına gelen “cenne” fiilinden türetilmiştir922. Hattâ Elmalılı, “Cinleri -Allah yaratmışken- O’na ortak koştular...923” âyetindeki “cinn” kelimesinin şumulüne, fizik ötesi kuvvetleri, ruhanî varlıkları yani melekleri, cinnleri şeytanları, akıl, nefis, madde, kuvvet, tabiat, gizli ve tabiat ötesi esbabı, mutavassıt tanrılar gibi her türlü metafizik putları dahil etmektedir924.

Müşriklerin tapındıkları ruhânî, metafizik varlıklardan bir diğeri de cinlerdir. Cinler hakkındaki itikatları da, bazı farklılıklarla beraber, melekler hakkındaki iddialarına benzer: “Bir de tutup Allah ile cinler(cinne) arasında bir soy bağı uydurdular...925” İslam öncesi araplar, kendilerini çevreleyen tabiatın, insanlardan üstün, fakat özel vasıtalarla kendi hizmetlerine alınabilen kuvvetlerle dolu olduğuna inanırlardı. Bu kuvvetler ise cinlerdi. Bu cinleri tanrını kızları sayıyorlardı. Cinler hayır ve şer işlerini yapmaya muktedir sayılırlardı. Bu sebeple onların teveccühünü kazanmak, onlara saygı göstermek ve ibadet etmek icab ederdi. Her cinin belirli bir yeri olduğu ve kayaları, ağaçları ve putların içini mesken tuttukları kabul edilirdi926. Cahiliye devrinde adamın birisi, ıssız bir vadide yatmak veya bir müddet kalmak istese, “Ey bu vâdinin efendisi, senin emrinde olan sefihlerden sana sığınırım derdi. Böylece cinin kendisini koruyacağına inanırdı927.

İblis’in Adem’e secde emrine karşı isyanını anlatan şu âyet, cinlere ve şeytanlara tapılma hususunda kapsamlı bilgiler ifade etmektedir: “...Ne var ki İblis secde etmedi. O cinlerdendi. Rabbinin emrinin dışına çıktı. Ey Adem’in evlatları! Onlar size düşman oldukları halde, siz kalkıp benden ayrı olarak onu ve zürriyyetini mi hâmi, dost ediniyorsunuz. Zalimler için ne fena bir bedel! Ne zararlı bir takas! Ben onları göklerin

921 Âlûsî, Rûhu'l-Meânî, VII, 248.

922 İbn Manzûr, Lisanu’l-Arab, (cnn md.), XIII, 93-96.

923 En’am, 6/100.

924 Elmalılı, Hak Dini, III, 476-480.

925 Saffât, 16/158.

926 Çağatay, Neşet, İslam Dönemine Dek Arap Tarihi, Ankara 1989, s. 103; Macit, Şirk ve Müşrik

Toplum, s. 221.

ve yerin yaratılışına tanık etmediğim gibi, bizzat kendi yaratılışlarına da şahit kılmadım. Ben sapık ve saptıran kimseleri hiçbir zaman yanıma yaklaştırmam, yardımcı edinmem.928” Bu âyette Şeytan’ın cinlerden olması fasıklığının sebebi olarak belirtilmektedir. Şayet melek olsaydı, kendilerine emredilenin dışına çıkmayan, isyandan masum melekler gibi secde etmesi gerekirdi. Gerek kibirlenerek isyan etmesi, gerekse evlatlarından bahsedilmesi, cinlerin meleklerden farklı, insanlara benzer bir konumları olduğunu göstermektedir. Yine yaratma gibi, uluhiyyetin temel unsurlarından birisiyle hiç bir alakaları olmadığından ibadete de layık olmadıkları vurgulanmaktadır.929 Göklerin ve yerin yaratılışına şahid tutulmadıkları ifadesiyle ise, her iki âlemin tasarrufu ve tedbiriyle ilgili müşriklerin iddiaları ve uydurma ilahları iptal edilmektedir. Allah’ın bir şerîki, müşâviri, vezîri ve nazîrinin olmadığı belirtilmektedir930. Bu âyet cinler hakkında müşriklerin bu tür nitelemeleri olduğuna da işaret etmektedir931.

Kur'an-ı Kerîm’de, inkarcılar size mi tapıyorlardı şeklindeki bir soruya, meleklerin “Hâşa onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanıyordu932.” şeklinde cevap verdiği zikredilmektedir. Yine bir başka âyette müşriklerin tanrılaştırıp yalvardıkları kimselerin, ne yaparsam Allah’a daha yakın olurum diye kullukta yarıştıkları ve O’nun rahmetini umar ve azabından korkar oldukları belirtilmektedir933. Yani müşriklerce Allah’a şirk koşulan melekler, peygamberler, salih insanlar ve mü’min cinler, şirkten ve şerik olmaktan uzak, kulluk içindedirler934. İnsanlar şeytana da tapmaktadırlar. Bu ise, şeytan’ın vesvesesine, tezyînine ve iğvasına kapılarak ona itaat etmek suretiyledir. Putlara tapıyor olmakla beraber aynı zamanda şeytana da tapmış olmaktadırlar935.

928 Kehf, 18/50-51.

929 Zemahşerî, el-Keşşâf, II, 699.

930 Kurtubî, el-Câmi‘, X, 378; İbn Kesîr, Tefsir, V, 165-166.

931 Yıldırım, Uluhiyet, s. 345.

932 Sebe’, 34/40; Furkan, 25/17.

933 İsrâ, 17/57.

934 İbn Kesîr, Tefsir, V, 86.