• Sonuç bulunamadı

Kur’an Uslübu Açısından Küfürle İlgili Bazı Hususlar

3. KAVRAM TEFSİRİ VE BAZI NİTELİKLERİ

1.2. KÜFRÜN KUR’AN’DAKİ ANLAM ÇERÇEVESİ

1.2.6. Kur’an Uslübu Açısından Küfürle İlgili Bazı Hususlar

Şirk, nifak, fısk gibi terimler tahlil edilirken de yer yer belirtildiği gibi, Kur'an-ı Kerîm’in anlam örgüsünde küfür odak kavramlardandır. Diğerlerine nisbetle küfür daha kapsamlıdır. Hidayet ve nûrun tek olmasına rağmen dalâlet ve karanlık ise çeşit çeşittir. Bundan dolayı kâfirler, her ne kadar tek bir millet ise de kendi içinde çeşit çeşittir; alt gruplara ayrılırlar. Bazı hususiyetleriyle tebârüz ederler.

Küfür kelimesi, mutlak olarak geçtiğinde gerek kitap ehlini gerekse müşrikleri kapsar ve bütün kâfir grupları da bu iki isimlendirme altında toplanabilir415.

İbn Teymiye’nin

413 İbnü’l Esîr, Mecdüddin Ebu’s-Saadât el-Cezerî, en-Nihaye fi ğarîbi’l-hadis ve’l-eser, Beyrut, 1979, IV, 185-186; İbn Manzûr, Lisanü’l-Arab, (kfr md.), V, 146; Zebîdî, Tâcü’l-Arûs, (kfr md.), VII, 450-456.

414 İzutsu, Toshihiko, İslam Düşüncesinde İman Kavramı, çev. Salahadin Ayaz, İstanbul 1984, s. 18-19.

de belirttiği gibi, küfür kelimesi tek başına ve Ahiret azabıyla ilgili tablolarda geçtiğinde Müşrikleri, Ehl-i kitabı ve Münafıkları kapsamaktadır416. Kafirler, dünyada, içtimâi açıdan değişik cemaatlere ayrılabilir. Müşrik, Ehl-i kitap ve Münafık gibi isimlendirmelerle de dini-içtimâi farklılık ve hususiyetlere işaret edilir. Âhirette kendilelerini bekleyen vaîd-i ilâhî ve azabta müşterektirler. İbn Teymiye’nin vurguladığı ve bizim de dikkatimizi çeken bir hususiyet, Ahiretle ilgili vaîdlerde küfür terimi diğer müteradiflerine nisbetle ekseriyettedir417. Bu husus da küfrün odak bir kavram olduğunu gösteren bir işaret olarak algılanabilir.

Küfür kelimesi, bazı âyetlerde mutlak olarak veya tek başına geçmez. Tekzib, tevellî, nifak, isyan, fısk gibi müteradifleri ve yakın anlamlı kelimelerle ma’tuf-ma’tufun aleyh, şart-meşrut gibi ilişkiler içinde geçer. Bu tür hallerde küfür kelimesi, kaplamına dahil olanların tamamına değil, bazılarına delalet etmektedir. Yine kâfir gruplarının tamamını değil bir kısmını ifade etmektedir. Birer misal vererek bunları izahını arzedelim:

Bazı âyetlerde, küfür üzerine tekzib atfedilmek suretiyle birlikte geçmektedirler. “İnkar edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, cehennemliktirler; hem de orada ebedî kalacaklardır.418” Daha önce belirtildiği gibi, tekzib, küfrün kavramsal çerçevesini oluşturan şirk, istikbâr, cuhud gibi terimlerden biridir. Burada geçen ve tekzib kelimesiyle de takyid edilen küfür kelimesinin anlamı tekzib dışındaki diğer vecihlerden biridir. İnsanları tekzibe sevkeden ya cuhud ve istikbardır ki, Taberî bu anlamı vermiştir. Yahut şirktir ki Kurtubî bu manayı tercih etmiştir419. “İnkar edip yalanlayanlar cümlesi, birçok âyette “İman edip salih amel işleyenler..” ibaresine mükabil geçmektedir420.

Bu ise, imanın şubeleri olduğu gibi, küfrün de şubeleri vardır ilkesini hatırlatmaktadır. Başka âyetlerde de küfür kelimesinin akabinde, (tekzibin dışında) başka küfür şubeleri, küfrün kapsamına giren unsurlar ve onun açılımını ifade eden kelimeler geçmektedir. Meselâ “saddû” fiili bunlardan birisidir. Küfür kelimesinin

416 İbn Teymiye, Ahmed b. Abdülhalim, el-Îman, Beyrut 1993, 71-72.

417 Bkz. Nahl, 16/27; Yunus, 10/4; A’raf, 7/50; Zümer, 39/59.

418 Bakara, 2/39: نوﺪﻟﺎﺥ ﺎﻬﻴﻓ ﻢه رﺎﻨﻟا بﺎﺤﺻأ ﻚﺌﻟوأ ﺎﻨﺕﺎﻳﺂﺑ اﻮﺑﺬآو اوﺮﻔآ ﻦﻳﺬﻟا

و

Bkz. Teğabün, 64/10.

419 Taberî, Câmiu'l-beyân, I, 354; Kurtubî, el-Câmi‘, I, 311.

akabinde, ekseriyetle ona atfedilmek suretiyle âyetlerde geçmektedir421. Bununla beraber, iman masdarıyla karşıt olarak küfür kelimesine tekabül eder şekilde de geçmektedir422.

Küfür kelimesi, bazı âyetlerde nifak kelimesiyle beraber geçmektedir423. Meselâ “Ey peygamber! Kâfirler ve münafıklarla mücahede et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!424” Âyette geçen “münafikîn” kelimesiyle inkarlarını gizleyen kafirler kastedilmektedir. “Küffâr” kelimesiyle ise, inkarı zahir kafirler, yani Kitap ehli ve müşrikler kastedilmektedir425. K-f-r kökü inkarcılardan bazılarına delalet etmektedir. “Münafikîn” kelimesinin “vav” atıf edatıyla “küffâr” üzerine atfedilmesi, farklı gruplara delalet ettiğini göstermekle beraber, kastedilen her iki grubun inkarcı kimliğindeki ayniyeti ortadan kaldırmaz. Hüküm açısından aynı oldukları gerçeğiyle çatışmaz426.

Aynı anlam sahasına dahil, ortak anlam sahaları olan terimlerin birbirlerine atfedilmesiyle doğan muğayerete rağmen hükümde aynilik meselesinin biraz açılması kavram çalışmaları açısından önem arzetmektedir. İbn Teymiye, kelimelerin delaletleri semantik alanları açısından bu hususa vurgu yapmaktadır. Meselâ “Namazlara ve ve orta namaza dikkat edin, koruyun...427” Âyette beş vakit namaz üzerine, ikindi namazı atfedilmektedir. Atfın muğayereti gerektirdiğinden yola çıkarak ne beş vakit namazlarda ziyade, ne de salat-ı vustânın diğerlerinden namaz olma veya hüküm açısından farklı olduğu düşünülemez428. Elmalılı’nın da belirttiği gibi bu âyetteki atıf, şu âyeti hatırlatmaktadır: “Kim Allah’a, meleklerine, resûllerine, Cebrail’e, Mîkâil’e düşman ise, iyi bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır.429

Bu âyette önce melekler

421 Nisâ, 4/167; Nahl, 16/88; Muhammed, 47/1, 32, 34; Fetih, 48/25.

422 Nisâ, 4/55.

423 Tevbe, 9/68, 97; Ahzab, 33/1; Haşr, 59/11; Nisâ, 4/140.

424 Tevbe, 9/73; Tahrim, 66/9. ﻦﻴﻘﻓﺎﻨﻤﻟاو رﺎﻔﻜﻟا ﺪهﺎﺝ ﻲﺒﻨﻟا ﺎﻬﻳأ ﺎﻳ

425 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, III, 354; II, 138; İbn Teymiye, el-Îman, 71-72.

426 İbn Teymiye, el-Îman, s. 165-169; Râzî, Mefatîhu'l-gayb, XI, 238-239.

427 Bakara, 2/238. ﻦﻴﺘﻥﺎﻗ ﷲ اﻮﻣﻮﻗو ﻰﻄﺱﻮﻟا ةﻼﺼﻟاو تاﻮﻠﺼﻟا ﻰﻠﻋ اﻮﻈﻓﺎﺡ

428 Âlûsî, Rûhu'l-meânî, II, 235; Tabersî, Mecmau’l-beyân, II, 127; Elmalılı, Hak Dini, II, 125.

zikredilmekte akabinde ise meleklerden bazıları hassaten zikredilerek öncesine atfedilmektedir. Bu husus, Cebrail ve Mikâil’in melek olmasına muğayir değildir. Hüküm açısından birdir. Ayrıca Allah’a düşman olan diğerlerine de düşman olur. Bu açıdan hepsi de iman edilip sevgi ve saygı duyulması gereken varlıklardır. Yani hüküm noktasında birdirler. Bu misallerle beraber düşünüldüğünde, küfrün, kavramsal çerçevesine dahil veya müşterek alanları bulunan terimlerle birlikte zikredilmeleri daha kolay anlaşılacaktır. Böyle kullanımların, küfrün odak kavram olduğu teziyle de çatışmadığı görülecektir.

Kur'an-ı Kerîm’de küfür masdarı gerek müşrikler, gerekse Ehl-i kitap, için kullanılmaktadır. Bazı âyetlerde “kâfirûn veya “yekfurûn” ifadeleriyle kastedilenler müşriklerden ve Ehl-i kitabtan başkası değildir. Bununla beraber inkarcı grupları birlikte zikredildiklerinde, mümeyyiz vasıfları ve farklılıkları esas alınmakta ve farklı isimlerlerle, âyetlerde ifade edilmektedirler430.

Kur'an-ı Kerîm’de bazı kelimelerin anlamıyla ilgili birtakım genellemeler yapılmıştır. Doğrusu biz böyle bir genelleme yapmamakla beraber dua niteliğindeki âyetlerde ekseriyetle inkarcı gruplar, “kâfirler” olarak ifade edilmektedir. Meselâ “kafir topluma karşı bize yardım eyle431” gibi ifadelerde ekseriyetle k-f-r kökü geçmektedir432.

Duâlardaki bu kullanım, küfrün, şirk nifak tekzib istikbar cuhûd gibi terimlerden daha genel ve bunları kapsayan şemsiye bir kavram olduğu tezini destekleyici olarak addedilebilir. Genel ve bütün inkarcı çeşitlerini kapsayıcı niteliğinden ötürü, k-f-r fiil kökü, duâlarda ekseriyetle seçilmiş olabilir. Ancak her şeyi en iyi ve doğru olarak ancak Allah bilir.

430 Kâfirûn, /1091-3; Bakara, 2/105; Beyyine, 98/1-2.

431 Âl-i İmran, 3/147; Bakara, 2/286. ﻦﻳﺮﻓﺎﻜﻟا مﻮﻘﻟا ىﺎﻋ ﺎﻥﺮﺼﻥﺎﻓ