• Sonuç bulunamadı

3. KAVRAM TEFSİRİ VE BAZI NİTELİKLERİ

1.5. KÜFÜR KELİMESİNİN FARKLI KULLANIMLARI

1.5.1. Mağfiret

Durum böyle olunca küfür kelimesinin imanla irtibatı başka kavramlarla da zıtlık ilişkisi vardır. Burada temel iki karşıtı zikredilmiştir. Küfrün anlam alanındaki şirk fucûr gibi kavramların karşıtları, küfrün de karşıtlarıdır. Dolayısıyla da iman kavramına müteradif ve yakın terimlerdir.

1.5. KÜFÜR KELİMESİNİN FARKLI KULLANIMLARI

1.5.1. Mağfiret

Kur'an-ı Kerîm, küfür kelimesinin anlam sahasına katkıda bulunmuş yeni manalar yüklemiştir. Mağfiret veya günahların bağışlanması, söz konusu katkılardan bir tanesidir. Bir önceki başlıkta incelenen temel anlamlardan, “örtmek” ile irtibatlıdır. Kanaatimizce örtmek temel anlamına yapılan bir katkı ve zenginleştirmenin neticesidir.

653 Teğâbün, 64/2.

654 Kehf, 18/29.

655 Enfal, 8/55.

Kur'an-ı Kerîm bu katkıyı tekfir masdarıyla dile getirmiştir. Günahların örtülerek bağışlanması şeklinde başlık atmak yerine mağfiret ismini zikrettik. Zira tekfir ve mağfiret kelimeleri hem lugat, hem de dinî anlamlarıyla birbirine yakındır. “Küfür” masdarı gibi, “ğufran” masdarının da luğavî anlamı “bir şeyi setretmek yani örtmektir.657. Mağfiret günahların bağışlanması demektir. Kur'an-ı Kerîm’de, k-f-r kökünden türetilmiş “tekfir” kalıbına da günahların örtülmesi ve bağışlanması anlamı yüklenmektedir: “İman edip iyi işler yapanların geçmiş kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.658” Bu âyette, Yüce Allah’ın, kullarının seyyiatını tekfir ettiği, yani onları affetmek suretiyle örttüğü anlatılmaktadır.

Âyetlerde tekfir masdarıyla birlikte geçen “seyyie” kelimesinin kökü olan “sû’” tabiri, Rağıb el-İsfehânî’nin belirttiği gibi, insanı üzen kederlendiren dünyevî, uhrevî bedenî ve ruhî hallerdir. Kötülük ve musibet olarak isimlendirilebilir. Seyyie ise, çirkin, kötü fiil ve davranışlardır. Zıddı “hasene” kavramıdır659. Seyyie, kişiyi neticesi veya mahiyeti itibarıyla üzüntüye, ve kedere dûçar kılan fiiller, yani günahlardır. Seyyie günahı ifade eden bir kavramdır. Dâmeğânî, seyyie kelimesinin Kur’an’daki anlam çerçevesini şirk, azâb, zarar, fâhişe (ahlakî yozlaşma), şerr ve küçük günahların meydana getirdiğini kaydetmektedir660. Zikredilenlere bakıldığında şirk gibi en büyük günahtan en küçüğüne kadar masiyetin, seyyie kapsamına dahil olduğu görülmektedir.

“Hayır durum hiç de öyle değil, kim seyyie işler ve bu günahı kendisini her taraftan kuşatırsa, işte onlar cehennem ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.661” Bu âyette zikredilen seyyie kelimesi, şirk manasını taşımaktadır662.

Âyetin siyakına bakıldığında iman ve amel-i salihle karşıt olarak zikredilmektedir ki, bu bağlam, seyyie kelimesinin, inkar ve şirkten başlayarak küçük günahlara uzanan bir anlam dokusuna sahip olduğuna işaret etmektedir. “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük

657 Cevherî, es-Sıhâh, Beyrut 1990, (ğfr md.), II, 770; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, (ğfr md.), V, 25.

658 Ankebut, 29/7.

659 Rağıb el-İsfehânî, Müfredâtü elfâzı’l-Kur’an, Dımeşk 1992, s. 441.

660 Dameğânî, el-Vucûh, ve’n-Nezâir, Beyrut 1985, s. 256; Neysâburî, İsmail b. Ahmed,

Vucûhu’l-Kur’ani’l-Kerîm, Dımeşk 1995, s. 176.

661 Bakara, 2/81.

günahlarınızı (seyyiât) örtüp affederiz.663” Bu âyette ise, kebâir kelimesiyle birlikte geçmesi de göstermektedir ki seyyie küçük günahlar manasındadır664. Nitekim meşhur olan da bu kelimeyle küçük günahların kastedildiğidir665.

Seyyiâtın örtülüp bağışlanması bağlamında tekfir kalıbı, ondört âyette yer almaktadır. Bunlardan bir tanesi, Mekkî surede ve esvee kelimesiyle birlikte geçmektedir. Diğer onüç âyet, Medenî surelerde olup buralarda tekfir kalıbı hep seyyie kelimesiyle birliktedir666. Seyyiât tabir edilen günahların, Yüce Allah tarafından, tevbe, takva, amel-i salamel-ih, sadaka gamel-ibamel-i hasenât nevamel-inden amel-iyamel-i davranışlar vesamel-ilesamel-iyle, tekfamel-ir edamel-ildamel-iğamel-i yanamel-i bağışlandığı anlatılmaktadır. Neticede söz konusu örtülme veya bağışlanma, bunlardan dolayı kulların hesaba çekilmemesi manasına gelmektedir667. Meselâ bir âyette meâlen şöyle denilmektedir: “Eğer Ehl-i Kitap iman edip fesatçılıktan ve diğer fenalıklardan sakınsalardı, elbette biz onların geçmiş kötülüklerini örter ve onları naîm cennetlerine yerleştirirdik668.”

Günah konusunun anlatıldığı âyetler incelendiğinde tekfir ifadesiyle, bağışlamak anlamındaki “ğufrân”, silmek affetmek anlamındaki “afv”, gidermek ve izale etmek manasındaki “izhâb” masdarlarının anlam paralelliği ve terâdüf içinde olduğu görülmektedir669. Mağfiret ve tekfîr kavramları arasındaki yakınlık önceden de belirtildiği üzere, kelimelerin lugat anlamlarından başlamaktadır. Zikredilen kavramlar sadece tekfirle değil, kendi aralarında da güçlü bir irtibata sahiptir. Meselâ, Kur’an’da, Allah’ın “Afüvv” ismi, ekseriyetle “Ğafûr” ismiyle birlikte geçmektedir670.

663 Nisâ, 4/31.

664 Şevkânî, Muhammed b. Ali, Fethu’l-kadîr el-Câmi’ beyne fenneyi’rivaye ve’d-diraye fî ilmi’t-tefsir, Beyrut 1997, I, 582

665 Kılıç, Sadık, Kur'an’da Günah Kavramı, Konya 1984, s. 140.

666 Zümer, 39/35; Maide, 5/12; Feth. 48/5; Bakara, 2/271; Al-i İmran, 3/195.

667 Buharî, Tefsiru Sureti Hud, 6; Râğıb, Müfredat, 717; Taberî, Câmiu'l-beyân, IV, 282; Zuhaylî, Vehbe,

et-Tefsiru’l-münîr, Beyrut 1991, V, 125; Öztürk, Y. Nuri, Kur’an’ın Temel Kavramları, İstanbul 1995,

s. 468.

668 Maide, 5/65.

669 Âlûsî, Şihabuddin Mahmûd, Rûhu'l-meânî fî tefsîri’l-Kur’ani’l-Azîm ve’s-seb’il-mesânî, Beyrut 1997, IV, 257; Beydâvî, el-Kâdî, Envârü’t-tenzîl ve esrâru’t-te’vil, (Mecmau’’t-tefâsir içinde), III, s. 32; Hud, 11/114; Şûrâ, 42/25; Al-i İmran, 3/193; Ahkaf, 46/16.

Tekfir bağlamında söylenecek bir husus da “keffâret” terimidir. Keffâret, mubalağa ifade eden bir isimdir. Tekfir kelimesiyle aynı köktendir. Hemen hemen aynı anlama gelmektedir. Ancak keffâratün vezniyle sadece son nâzil olan surelerden Mâide suresinde ve dört defa geçmektedir671. Ancak muhteva olarak başka âyetlerde de geçmektedir672. Kısas hakkından ferağat, Yemin bozmanın keffareti, ve ihramlıyken avlanmanın keffareti gibi konuları ihtiva eden bu âyetlerde, günahların mağfireti için gerekli olan salih ameller belirli ve muayyendir. Tekfir de ise, başta tevbe olmak üzere, takva, amel-i salih, sadaka gibi hasenât nevinden iyi davranışlardır. Duruma göre değişebilir. Meselâ şirk ifade eden bir seyyienin tekfiri, tevbe ve imanla olur.