• Sonuç bulunamadı

Mehmet Akif’in Çankırı’ya Gelişi ve Çankırı Vaazı

MĐLLĐ MÜCADELE VE MEHMET AKĐF

3.2 MĐLLĐ MÜCADELE DÖNEMĐNDE KAMUOYU OLUŞTURMADA MEHMET AKĐF

3.2.6 Mehmet Akif’in Çankırı’ya Gelişi ve Çankırı Vaazı

Birinci Cihan Harbinden sonra Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ile birlikte son Müslüman Türk Devletinin parçalanması hedeflenmiş ve Sevr antlaşması zorla imzalatılarak Anadolu’da işgal edilmek istenmiştir. Bu durumu kabul etmeyip isyan eden şairlerimizin başında gelen Mehmet Akif, halkı aydınlatmak ve Milli Mücadele konusunda bilinçlendirmek için ilk önce Balıkesir Zağnos Paşa camiinde 23 Ocak 1920 Cuma günü bir vaaz vermiştir (Doğan, 2006: 39). Bu vaazını yayımladığı Sebilürreşad dergisinde de yayımlamış, bundan dolayı dergisi işgal kuvvetleri tarafından devamlı sansüre uğramış ve kendisi de takip altına alınmıştır. Đstanbul’da hizmet imkanı bulamayan Mehmet Akif, itibarlı ve yüksek maaşlı işini ve ailesini bırakarak 10 Nisan 1920 tarihinde Milli Mücadeleye katılmak üzere gizlice Ankara’ya doğru yola çıkmış, Büyük Millet Meclisinin açılışının ertesi günü 24 Nisan 1920’de Ankara’ya ulaşmıştır. Ankara’da hemen faaliyete geçerek 28 Nisan tarihli “Hükimiyet-i Milliye” gazetesinde haber verildiği gibi, 30 Nisan Cuma günü Ankara Hacı Bayram Camiinde kürsüye çıkarak halka hitap etmiş, Đstiklal Savaşı’na da Burdur mebusu olarak katılmıştır (Düzdağ, 2006: 11).

Mehmet Akif’in, Đstiklal Savaşı yıllarındaki hizmetleri arasında Kastamonu ve civarında yaptığı faaliyetlerin ayrı bir yeri vardır. Đstanbul’dan Anadolu’ya gemiyle gönderilen silahların ilk durak yeri Đnebolu limanıdır. Đnebolu limanından alınan silahlar, kağnılarla, at arabalarıyla, atların ve eşeklerin sırtında Kastamonu’ya gelir, oradan Ilgaz dağları aşılarak binbir güçlükle Çankırı’ya ulaşırdı. Çankırı’da büyük kışlada toplanan bu cephaneler, Çankırılılar tarafından aynı vasıtalarla Kalecik üzerinden Ankara’ya ulaştırılırdı. Silah sevkiyatının yapıldığı bu yol tarihe “Đstiklal Yolu” olarak geçmiştir (Yeşilay, 2000: 229). “Đnebolu, Kastamonu ve Çankırı yolunun Đstiklal savaşındaki önemi düşünülürse Akif’in bu bölgedeki halk üzerinde bilhassa durmasının sebebi anlaşılır. Bu yolun kapanması halinde Ankara’ya ikmal yapılması imkansız olurdu.”

Mehmet Akif 4 Ekim l920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne başvurarak Kastamonu’ya gitmek için izin istemiştir. Meclis zabıtlarından ise Akif’in “Propaganda” için Kastamonu’ya gönderildiği yazılıdır. Konu ile ilgili Matbuat ve

Đstihbarat Müdürlüğünün yazısı şöyledir:

“B.M.M. Riyaset-i Celilesine, Burdur Mebusu Mehmet Akif Bey’in bera-yı irşad Kastamonu havalisine izam edilmesi mücih-i fevaid görülmüş, mumaileyh müftehi-i azimet bulunmuş olduğundan kendisine me’zuniyet i’tasiyle keyfiyetin heyet-i idareye tebliği istirham olunur, efendim.

4 Teşrini evvel 1336, Matbuat ve Đstihbarat Müdir-i Umümisi Galip Bahtiyar”

Meclis Başkanı, 7 Ekim l920’de Akif’i 1,5 ay izinli saydıklarını bildirerek divanın bu kararını onaylamış, Meclis kabul etmiştir (Akandere, 2002: 18).

Mehmet Akif, yanında Çankırı (Kengırı) mebusu Hacı Tevfik Bey, Binbaşı Halim Bey ile Kastamonu’ya doğru yola çıkmıştır. Kafileyi Kalecik ilçesi yakınlarında Çankırı Kafkas topçu alayı kumandanı Yahya Bey karşılamıştır. Yahya Bey mücadele azmiyle dolu heyecanlı bir kumandandır. Mehmet Akif ve yanındakiler Yahya Bey’in delaletiyle yol üzerinde bulunan köylere uğrayarak, onları vaazları ile irşat edip, Milli Mücadeleye katılmaya davet ettiler. Çankırı’da Kafkas Topçu Alayının oluşu ve Çankırı’nın Kuva-yı Milliye ruhu ile çalkalanması Mehmet Akif’i çok memnun etmiştir.

Mehmet Akif’in Çankırı’da bulunduğu günlerde şehirdeki en aktif sivil toplum örgütlerinden birisi de Çankirı Müdafaa-ı Hukuk Teşkilatıdır. Çankırı Müdafaa-ı Hukuk cemiyetinin reisi Balcızade Müfti Ata Efendi (Yeşilay, 2000: 36), azalar ise; encümen-i liva azasından Şeyhzade Hilmi Efendi (Yeşilay, 2000: 36), meclis-i idare azalarından Hacı Şükrü Efendi, Dumluzade Đsmail Efendi, Fevzizade Abdullah Efendi, Belediye reisi Cemal Efendi ve Saraçzade Hasan Efendi’dir (Yeşilay, 2000: 35). Daha sonra kurulan Çankırı Gençler Mahfeli, (Kuruluşu: 12 Temmuz 1920) Milli Mücadele boyunca Mudafaa-ı Hukuk Cemiyetine yardımcı olmuştur (Yeşilay, 2000: 39). Mehmet Akif’in, bu cemiyetlerle yaptiğı çalışmalardan dolayı ile yakından ilgilendiğini söylemek mümkündür.

Milli şairimiz Mehmet Akif, 15 Ekim 1920 Cuma günü Çankırı’nın en büyük camisi olan ve halk arasında Büyük cami olarak bilinen, Kanuni Sultan Süleyman’ın

yaptırdığı Ulu camiinde bir vaaz vermiştir. Mehmet Akif, ibadetten önce hürriyetin geldiğini ve hürriyet olmadan yapılan ibadetlerin kabul olmayacağını, kafirin işgali altında olan halifenin de esir olduğu dolayısıyla gerçek halife olamayacağını, Yunanlılara ve kafirlere karşı cihad bayrağını açan Mustafa Kemal etrafında toplanmak gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Mehmet Akif vaazinda şunları söylemiştir:

“Muhterem Müslümanlar, Aziz Çankırılılar, Allah’a hamd u senalar olsun. Aylardan beri Cuma namazını kılmak firsatını Çankırı’da buldum. Đstanbul ve civarında kılamadım. Çünkü o yörelerde kafirlerin bayrağı dalgalanıyordu. O bayrağın altında kafirin kölesi idik. Rabbü’l-alemin müslümanlara köleliği haram kılmıştır. Kölenin [Cuma] namazı kabul değildir. Hürriyetinizi kazanacak sonra cumaya koşacaksınız. Kafirin bayrağı altında halifelik de kuru bir sözden ibarettir. Halifelik Đslam bayrağı altında olur. Yoksa halife de bir köledir. Allah’ın reddettiği bir haleftir. Öyleyse müslüman için evvela hürriyet sonra ibadet.

Aziz Çankırılılar, kafirlerin köleliğini kabul etmeyip hürriyet için cihad açan Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanınız ve ülkemizi yakıp yıkan hamile kadınların karınlarını deşen hiçbir günahı olmayan çocuklarımızı süngüleyip havada dolaştıran kız ve kadınlarımızın namuslarına tecavüz eden Yunan ordusunu ve onları destekleyen kafirleri kovmadıkça ve eli kolu bağlı yörelerimizde Đslam’ın bayrağını dalgalandırmadıkça sizlerin de ameli noksan [kalır] ibadeti makbul olamaz. Köleliği kaldıran ona cihad açan Kuvva-yı Milliye ordusuna katılınız. Cennetin kapısı daima şehitlere ve gazilere açıktır. Her iki cihanda da Allah’ın makbul kulları şehitler ve gazilerdir.”

Hatırat şöyle devam ediyor: Mehmet Akif’in vaazı sırasında sözü hıçkırıklarla boğazına tıkanarak gözyaşları ile duasını yapmıştır. Mehmet Akif Bey söylemiş Çankırılılar ağlamış, ağlamak neye yarar namazdan çıkan evine koşmuş, hazırlığını yapıp askerlik şubesine koşmuş, gönüllü erlerle şube önü dolup taşmıştır.

Mehmet Akif’in Çankırı’dan Kastamonu’ya hangi gün hareket ettiğini bilmiyoruz. Ancak yanındakilerle beraber, yol üzerinde bulunan yerleşim

yerlerindeki halka Milli Mücadeleyi anlatarak yoluna devam ettiğini biliyoruz. Mehmet Akif, 19 Ekim 1920 tarihinde yaylı bir araba ile Kastamonu’ya ulaşmış ve o günlerde Kastamonu’da yayımlanan Açıksöz gazetesi 21 Ekim 1920 tarihli nüshasında Mehmet Akif’in Kastamonu’ya gelişini okuyucularına duyurmuştur (Akandere, 2002: 18).

Mehmet Akif Ersoy’un Çankırı ziyareti ve Çankırı’da yapmış olduğu konuşma, modern Türk edebiyatında da işlenmiştir. Milli Mücadele yıllarında “Đstiklal Yolu”nun işlevi modern bir destan tarzında anlatılmıştır. Şair Vadi Çiçekli’nin yazdığı “Kağnılar Giderdi Đstiklal Yolunda” adlı epik eser VII bölümden oluşur. Vadi Çiçekli eserinde Mehmet Akif Ersoy’un Çankırı ziyareti ve konuşmasını şöyle anlatır:

-Yahya yüzbaşı bu kızgın hallerinde: “aydınlatacak din adamları lazım” der, kumandanlarına danışırdı hangi gündü kestiremiyorum talih yüzbaşı Yahya’ya güldü “Mehmet Akif gelecek” dediler... meğer Ankara ve yozgat’da köyleri kasabalı dolaşır halkı cihada davet edermiş aralarında çankırı mebusu Hacı Tevfik Efendi de varmış (kültür müdürü yüksel aslan’ın araştırma merkezine kazandırdığı “Mustafa Durlanık’ın Hatıraları” anlatılanları gün ışığına çıkarmıştı) -Hacı Tevfik Efendi’nin hikayesi uzun selanik civarında vaizlik yaparken ittihat terakki cemiyetine katılmış Atatürk’le olan arkadaşlığı o yıllarda başlamış,.. Yahya yüzbaşı duyunca

kalecik önlerine çıkıp karşılamıştı hep birlikte köylere uğrayarak köylüyü aydınlatıp uyarmışlar sonra çankırı’ya da geldiler muhafiz sustu

biraz soluklanması gerekiyordu: -cuma günü büyük cami dolmuş ahali dişarıda saf bile tutmuştu Mehmet Akif öyle bir konuştu ki kendi de duygulandı

hıçkırıkları boğazına tıkandı gözyaşına batarak duasını yaptı: “müslüman için evvela hürriyet sonra ibadet... aziz çankırılılar kafirlerin köleliğini kabul etmeyen hürriyet için cihat açan

Mustafa Kemal Paşa’nın etrafında toplanın” dedi...

daha ne desin emmi? (Çiçekli, 2008: 201-202) 3.2.7 Mehmet Akif Ersoy Kastamonu’da

19 Ekim 1920 tarihinde Kastamonu’ya hareket eden şairimiz, 25 Aralık 1920 tarihine kadar burada kaldı. 25 Aralık’ta Ankara’ya döndü ise de Yunan kuvvetlerinin orta Anadolu’ya doğru hız’a ilerlemesi üzerine; faaliyetlerini daha serbest yapabilmek ve halkı tenvir etmek için tekrar Kastamonu’ya geldi. M. Akif’in Kastamonu’ya gerek birinci, gerekse ikinci gelişinde şehir merkezinde bulunan “Nasrullah Camii” ve diğer camilerde, yüksek belagat kudreti ile söylemiş heycanlı vazları halkın üzerinde büyük te’sir bırakmıştır. Bu devrede pek şiir yazmadığı, daha çok va-zlara önem verdiği görülen Akif’in bundan gayesi, va’zların tesir bakımından şiire göre daha kuvvetli olduğunu düşünmesidir.