• Sonuç bulunamadı

MEDYA OKURYAZARLIĞINDA ELEŞTİRELLİĞİN GEREKLİLİĞİ

Eleştirel düşünme, bireyin karşılaştığı olayı sunulduğu gibi kabul etmeyip, olayın nedenleri ve sonuçlarını geçerli, güvenilir verilere dayandırarak açıklamaya çalışan ve “neden” sorusuna yanıt arayan bir düşünme biçimidir. Medya okuryazarı olan bir bireyin eleştirel bir tüketici olabilmesi için bir takım düşünme becerilerine sahip olması gerekmektedir ve bu becerilerin başında da eleştirel düşünme yeteneği yer almaktadır (Kurt ve Kürüm, 2010: 21). Eleştirel bir bakış açısından medya içeriklerinin ne sunduğu, sunulanın kime hizmet ettiği veya ne tür ideolojileri desteklediği sorularını sürekli olarak gündemde tutmak, iktidarın amacını (Paker,

118 2007: 130) gerçekte ne verilmek istendiğini anlamak açısından önemli görülmektedir.

Medyanın amacı oluşturduğu içeriği izleyiciye ulaştırmaktır. Ancak bilinçli bir izleyicinin gerekliliği olarak bireyin bu içeriği olduğu gibi kabul etmek yerine, mesajın kendisine niçin bu kanal aracılığıyla iletildiğini, kanalın sahiplik yapısını, kontrol mekanizmalarını, ilişki içinde olduğu kurumları, sivil toplum örgütlerini, kâr güdüsünü, dolayısıyla böyle bir mesajı oluşturma pratiklerini etkileyecek pek çok faktörü düşünmesi gerekmektedir (Nacaroğlu, 2006: 85). Tüm bunları yapabilmek için de medya mesajlarına, içeriğine karşı eleştirelliği sağlayan medya okuryazarlığı anlayışı gerekmektedir. Böyle bir anlayış medyada veya çevresinde karşılaştığı herhangi bir durumu doğru şekilde algılayıp değerlendirilmesine imkan sağlar.

Medyaya eleştirel yaklaşma eylemi medya okuryazarlığının ilk ayağını oluşturur. Bu alanda bir yaklaşım; medyanın yapısını, işleyişini; medya mesajlarının gerçekliğini ve doğallığını, işlevlerini; medya araçları ve mesajlarının alıcıları olarak kendi konumlarımızı/konumlanışlarımızı sorgulamayı ve ideolojik süreçlerin farkında olmayı beraberinde getirecektir (Çetinkaya; 2008: 31). Bu bilince sahip insan, mesajları doğru şekilde algılamada, işlemede ve üzerine yorum yapmada ayrıca altında yatan anlamın farkına varma konusunda diğer insanlara göre daha aktif konumda olur.

Medyayı ayrıntılı şekilde analiz edebilmek için, egemen medya yapısının aktardığı metinlerin dışına çıkmak gerekir. Bunu yapabilmek için uygulamalı bakış açısı olması zorunludur. (İnal, 2009: 191). Bireye eğitim yoluyla kazandırılan analiz becerisi ile birey, metnin bütününü analiz edilerek parçalara ayrılarak inceler. Örneğin, okuduğu bir gazete haberinin başlığı, gazetenin hangi sayfasında hangi büyüklükte yer aldığı, fotoğraf kullanılıp kullanılmadığı, ne tür bir fotoğraf ya da illüstrasyon kullanıldığı, haberde dile getirilenler argümanlar ve göz ardı edilen durumların neler olduğu, kaynağının ne olduğu gibi bazı temel bileşenler parçalara ayrılır. Analiz sonunda metne yöneltilen sorulara bulunan cevaplar doğrultusunda o metinle ilgili bir yargıya, bir değerlendirmeye ulaşır (Çakmak, 2013: 216).

119 Yeni medya okuryazarlığının tanımlanması için iktidar ve politikaya bağlayan eleştirel pedagoji eğitimi ve okuryazarlığı etiği arasında bağlantının kurulması gerekmektedir (Binark ve Bek, 2010: 19). Medya okuryazarlığı dersi, gerçek bir ‘sorgulayıcı pedagoji’ idealine, ancak geniş katılımlı, kararlı, ortak uzlaşım noktalarından hareket eden, ısrarlı ve kendini ifade etme becerisine sahip, sahici bir sivil inisiyatifin desteğiyle yaklaşabilir. (Paker, 2007: 142). Binark ve Bek ‘e göre; eleştirel medya okuryazarlığının temelinde yatan eleştirel pedagoji bireyin özgürleşmesi için özsel bir süreçtir (2010:39). Medya metinleri eleştirel bir gözle incelenmediğinde birey kendisini dünyaya kapalı, soru sorma becerinden yoksun, dayatma konularla yaşayacağı bir dünya içinde bulması olasıdır.

Binark ve Bek’in de dediği gibi teknolojik bir ürün sadece mühendislik uygulaması değil aynı zamanda ekonomi, siyasal, askeri ve toplumsal kararların ve güç ilişkilerinin ürünüdür (2010:204). Bazen konu hakkındaki eksik bilgiden dolayı, bazen de kültürel-ideolojik denenlerden dolayı medya içerisinde taraflı ve yanlış içeriklere rastlamak mümkündür (Şahin, 2011: 51). Zaman zaman da dikkat çekmek ve reyting uğruna gerçekleşen bir olayı abartılarak anlatılmaktadır.

Farklı bilgi kaynaklarından, farklı enformasyon yayılmaktadır. Bu enformasyon genellikle ihtilaflı ve çelişki doludur. Örneğin kahve içmek, kırmızı et yemek medya tarafından kimi zaman sağlıklı, kimi zaman sağlıksız olarak nitelendirilir (Çınarlı ve Yılmaz, 2006: 163). İşte böyle bir durumda birey, karşılaştığı bu çelişkinin üstesinden gelebilmek adına bir takım yetilerini devreye sokması gerekir. Bu yetiler arasında eleştirellik ve düşünme özelliği yer alır. Düşünme eylemi soru sormayla başlar. Gerek günlük yaşamda, gerekse akademik yaşamda sıklıkla sorulan bu tür sorular, aynı zamanda yaşanan sorunların göstergeleri olarak da düşünülebilir. Bu sorulara verilen yanıtlar, yaşam biçimimizi etkiler (Kurt ve Kürüm, 2010: 24) ve hayata nasıl bakacağımız konusunda bizleri yönlendirir.

Bireyin bu araçların karşısında edilgen değil, etken ve sorgulayıcı bir tavır takınması günümüzde medya yapılanması ve işleyişinden kaynaklanabilecek olumsuzlukların giderilmesinde önlemlerden birisidir (Altun, 2006: 213). Her medya

120 kuruluşu kendisine has bir ideolojiye sahiptir. Burada önemli olan konulardan biri ise ideolojinin bütünüyle reddedilmemesi, bunun yerine ideolojilere yeni bir bakış açısı getirerek değerlendirmektir (Potter, 2004: 57).

Eleştirel düşünen bir medya okuryazarının; medya mesajlarının belirli bir yaratım sürecinde şekillendiğini, medyadan edinilen bilgilerin bir başkasının bakış açısıyla oluşturulduğunu bu nedenle bazı gerçekler üzerinde durulduğu, bazılarının görmezden gelindiği, bazılarının da üzerinde oynandığının farkında olması gerekmektedir (Kurt ve Kürüm, 2010: 30). Medya tüketicilerinin kendilerini ve toplumu ilgilendiren olaylara yönelik haberlere öncelik vermeleri, eleştirel yönlerine katkı sağlayabilir (Şahin, 2011: 128) ve bireye başat değer ve örüntülerin sorgulanması bilincini vermektedir (Binark ve Berk, 2010: 21).

Demokrasi, bilgi edinme ve ifade özgürlüğü açısından önemli olan medya okuryazarlığı eğitimi, bilginin bilinçli tüketilmesi ve üretilmesini sağlayarak bireye, eleştirel düşünme ve sorun çözme yeteneklerini kazandıracaktır (Treske, 2006: 18). Eleştirel düşünme; olay veya olguların sürekli olumsuz yönlerini görüp eleştirmek gibi yıkıcı bir süreç değil, kanıtlara dayılı olarak olay ve olguların yapıcı bir şekilde ifade edilmesidir (Kurt ve Kürün, 2010: 23-24). ). Binark ve Bek (2010: 111) eleştirel medya okuryazarı olan bir bireyin medya metinlerinde dolaşıma sokulan uzlaşımları ve başat kodları okumakla kalmayıp, ayrıca gündelik yaşamdaki köklerinin de farkına varılması gerektiğini vurgulamıştır.

Bir yaşam biçimini ifade eden eleştirel düşünme, tüm bireyler için gerekli ve önemli becerileri içeren bir kavramdır. Aynı zamanda bireylerin yaşama farklı şekilde bakabilmelerinin ve sağlıklı kararlar alarak mutlu yaşamalarının önemli yollarından birisidir. Eleştirel düşünme zaman içerisinde öğretilebilen veya geliştirilebilen bir düşünme becerisi olduğundan eleştirel bir düşünür olabilmek için planlı bir süreç içerisinde uygulamalar gerekmektedir (Kurt ve Kürüm, 2010: 28). Eleştirel bağımsızlığın gelişmesi, bu görüşün altında yatan çoğulculuk, öğretmenleri, öğrencilerin keşfetme potansiyellerini ve belirli bir gündemi öğrenciler baskı

121 yapmadan, kişisel, sosyal ya da politik eylemlerin gerçekleştirilmesini en üst düzeye çıkartmaya yardımcı olur (Hobbs, 2004: 130).

Medya okuryazarlığı becerisinin ögesi olan “analitik yeterliğe sahip olmak” sembollerle dolu metinleri doğru bir şekilde okumayı, bu metinleri oluşturan kültürel kodlara, geleneklere ve değerlere aşina olmayı gerektirir. İletiye yüklenen kültürel kodları okuyup, anlamak analitik beceriye sahip olmak açısından önemlidir (Kejanlıoğlu, 2006: 172). Düşünme sürecinin rastgele olmayan amaçlı, sistematik ve kapsamlı bir süreç olduğu, özünde sorgulamanın yer aldığı söylenebilir (Kurt ve Kürün, 2010: 26). Muhabirler günlük olayların bütünü içinde seçtikleri belli kesitleri yeniden bütünleştirerek yorumlarına dayalı olarak ortaya yeni bir yapıtın çıkmasını sağlarlar.

Jols ve Thoman (2008: 27), çalışmalarında medya okuryazarlığına ilişkin beş anahtar soru ve bu sorulara karşılık gelen beş temel kavram olduğunu belirtmişlerdir:

“1. Bu mesaj kim tarafından yaratıldı?

2. Bu mesajda ilgimi çekebilmek için ne tür teknikler kullanıldı?

3. Bu mesajı diğer insanlar benim anladığımdan farklı olarak nasıl anlamış olabilirler?

4. Bu mesajda hangi yaşam biçimlerine, değerlerine ve görüşlerine yer verilirken hangileri göz ardı edilmiştir?

5. Bu mesaj neden gönderilmiştir?”

“1. Medya mesajlarının tümü kurgulanmıştır.

2. Medya mesajları, kendine özgü kurallar kullanarak yaratıca bir dille kurgulanmıştır.

3. Aynı mesajı farklı kişiler farklı şekilde algılayabilirler. 4. Medyanın gizlenmiş değer ve görüşleri vardır.

5. Medyadaki mesajların büyük çoğunluğu kazanç ya da güç elde edebilmek için düzenlenmiştir”.

122 İnal, kitabında Silverblatt’ın ileri sürdüğü bir medya aktivistinin izlemesi gereken stratejilerine yer vermiştir. O stratejileri şöyle sıralamak mümkün:

“İmza kampanyası (dilekçe): Medya örgütleri, bir bireyin kanaatlerinden ziyade halkın toplu şikayetlerinden daima daha fazla etkilenir.

Mektup yazma kampanyası: Bireysel başvurunun etkisiz kalması durumunda, aynı medya kuruluşuna farklı kişiler aynı çerçevede yazılmış mektuplar gönderebilir.

Gözcülük yapma: Bunun sayesinde kamuoyunun dikkati medya kanalına ve sorununa çekilebilir. Marifet, bu eylemle medyanın dikkatini çekmektir.

Boykot: Medya örgütleri, kamunun ilgisinin kendi üzerinde olmasını sürdürmeye çabalayan reklamcılarının ilgilerine karşı çok duyarlıdırlar. Sonuçta, sizin ilginizi açıklayan gazetedeki bir reklamdan bahsetmek ve programın reklamcılarını listeye almak etkili bir adım olabilir” (İnal, 2009: 144).

2.14. MEDYA OKURYAZARLIĞINA YÖNELİK YAPILAN

ÇALIŞMALARIN BAZILARI

Geçmişi diğer ülkelere göre yeni olmasına rağmen, Türkiye’de de medya okuryazarlığıyla ilgili araştırmalar yapılmış çeşitli kitaplar, makaleler, bildiriler yayınlanmıştır. Özellikle Türkiye’de medya okuryazarlığının temellerini atan “1. Uluslararası Medya Okuryazarlığı Konferansı”yla birlikte, konuya olan ilginin artığı bilinmektedir. Bu bölümde medya okuryazarlığına yönelik hazırlanan çalışmalardan örneklere yer verilecektir.

“İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerinin Medya ve Medya Okuryazarlığı Dersine İlişkin Tutumları” isimli çalışmasıyla medyanın algılanma boyutunu inceleyen Elma vd., (2009a:103), konuyla ilgili bir takım sonuçlara ulaşmıştır. 120 öğrenciyle yapılan araştırma sonunda; öğrencilerin, medya araçlarının kültürel ve toplumsal değerlerin korunmasında gereken özenin gösterilmediğini, medyanın haber ve bilgi verme işlevini etkin biçimde yerine getiremediği doğrultusunda bir görüşe sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Öğrencilerin en az katıldıkları ifadelere bakıldığında ise

123 medyanın tarafsız olmadığı, haberlerin abartılı olarak sunulduğu ve eğlendirme- eğlence işlevini ön plana çıkarttıkları yönündeki maddeler olduğu görülmektedir.

Elma vd., (2009b: 94) Medya okuryazarlığı dersiyle ilgili okul müdürlerinin görüşlerini almak için dersin uygulandığı beş pilot ildeki okul müdürleriyle görüşmüşlerdir. Veriler 10 sorudan oluşan yarı yapılanmış görüşme formu yoluyla toplanmıştır. Araştırma sonunda aşağıda özetlendiği gibi bir takım sonuçlara ulaşmıştır: “Okul müdürleri dersin gerekliliği konusunda görüş birliği içerisindedir. Eğitim programının içeriği ve derste kullanılabilecek kaynaklar zenginleştirilmelidir. Başarı için dersi verecek öğretmenlerin hizmet içi eğitimden geçmesi gerekmektedir. Dersin tek başına etkiyi yaratamayacağı, eğitimcilerin olduğu kadar medya çalışanlarının da bu sürece aktif katkı sağlamaları gerekmektedir. Kendi yaş grubuna uygun programları izleme konusunda öğrencileri bilinçlendirmek açısından ders önemlidir.”

Gömleksiz vd (2012:52) tarafından ‘Üstün Zekâlı ve Üstün Yetenekli Öğrencilerin Medya Okuryazarlığına İlişkin Görüşleri’ isimli çalışmasında, bu öğrencilerin aile ve eğitim kurumlarından beklentilerine ilişkin bir analiz gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda öğrencilerin iyi bir medya okuryazarı olabilmesi için aile ve eğitim kurumundan daha az kısıtlama yapılmasını, ayrıca medya okuryazarlığı konusunda aile ve eğitim kurumları tarafında bilgi verilmesinin ve otokontrolün sağlanmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Medya okuryazarlığı hareketinin başlamasına yardım eden Masterman’ın, “Teaching the Media” kitabı temel kitap olarak görülmüştür. Masterman, eğitimcilerin medyanın nasıl çalıştığı, anlamı kurduğu ve günlük yaşamda nasıl işlev gördüğüne ilişkin eleştirel bilgiyi ilkokuldan, okul sonrası döneme iletmesinin gerekliliğini söylemiştir. Yoğun olarak Britanya kültürel çalışmalarına yaslanarak medya kurumu, metin ve retorik, ideoloji, izleyici ve medya eğitimine yaklaşımlar gibi konuları tartışarak medya eğitimine dair kapsamlı bir bakış sunmuştur (Kellner, 2007).

124 Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü (BÖTE) öğrencilerinin medya okuryazarlık düzeylerini belirlemek ve çeşitli değişkenlere göre medya okuryazarlıklarını incelemek için bir çalışma yapılmıştır. Som ve Kurt’un (2012:115) yaptığı araştırmada, BÖTE bölümü öğrencilerinin medya okuryazarlıklarının orta düzeyde olduğu, medya okuryazarlık düzeylerinin sınıflara göre farklılık gösterdiği, başka bir deyişle sınıf yükseldikçe medya okuryazarlık düzeylerinin de yükseldiği ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda öğrencilerin yaşlarının artmasıyla daha bilinçli hale gelmelerinin ve farklı biçimlerde de olsa medya ile deneyimlerinin artmasının bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olabileceği söylenebilir.

Çetinkaya (2008:98) “Bilinçli Medya Kullanıcıları Yaratma Sürecinde Medya Okuryazarlığının Önemi” başlıklı tez çalışmasında öğretmenlerin medya okuryazarlık dersine yönelik düşüncelerini öğrenmek adına öğretmenlerle derinlemesine mülakat yaparak bir takım sonuçlara varmıştır. Öğretmenlerin mülakat sorularına verdiği cevaplar ışığında, Türkiye’de Medya Okuryazarlığı derslerinin projenin amacına ulaşmada ne derece başarılı olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin, projenin demokratik toplum esaslarına uygun bir düşüncenin toplum içine yerleşmesi amacına hizmet ettiği anlayışını benimsedikleri ortaya çıkmıştır. Öğretmenler, medya ile ilgili görüşleri sorulduğunda, genellikle medyanın olumsuz yönlerine vurgu yapmışlardır ve Türk medyasının mevcut durumuna eleştirel yaklaşmışlardır. Mülakat esasında medyanın çocukları olumsuz yönde etkiledikleri üzerine öğretmenler görüş birliği sunmuşlardır. Bu alanda bir eğitimin daha bilinçli medya kullanıcıları yaratacağını belirten öğretmenler, bu bilincin medyayı daha seçici kullanmaya yol açacağına, bunun da medyayı kendine dönük önlemler almaya iteceğine inanmaktadır.

Karaman ve Karataş’ın 2009 yılında gerçekleştirdiği “Media Literacy Levels of the Candidate Teachers” isimli çalışmasında öğretmen adaylarının medya okuryazarlık düzeylerini ortaya koymak ve öğretmen adaylarının bilgisayar sahipliği, internet erişimi, gazete/dergi takip etme, TV izleme sıklığı ve internet kullanım sıklığı değişkenlerinin medya okuryazarlık düzeyi üzerindeki etkisini tespit etmek amaçlanmıştır. Uşak Üniversitesi’nde 495 öğretmen adayı üzerinde yapılan

125 araştırmada elde edilen bulgular; öğretmen adaylarının medya okuryazarlık düzeylerinin yüksek olduğunu ve bilgisayar sahipliği, internet sahipliği, gazete/dergi takip etme, TV izleme sıklığı ve internet kullanma sıklığı değişkenlerinin öğretmen adaylarının medya okuryazarlık düzeyi üzerinde anlamlı etkisi olduğunu göstermiştir.

Çakır, Koçer ve Aydın tarafından “Medya Okuryazarlığı Dersini Alan ve Almayan İlköğretim Öğrencilerinin Medya İzleme Davranışlarındaki Farklılıkların Belirlenmesi” isimli çalışma 2009-2010 eğitim-öğretim yılında Kayseri’de gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini medya okuryazarlığı dersini alan 1194, dersi almayan 1087 toplamda 2281 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda medya okuryazarlığı dersini alan ve almayan ilköğretim öğrencilerinin kitle iletişim araçlarını bilinçli bir şekilde izlemediklerini ve MOY dersini alan ve almayan öğrencilerin medyayı kullanmaya yönelik tutumlarındaki farkın yeterince olmadığını ortaya çıkarmıştır.

126 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÖĞRENCİLERİN MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSİNE BAKIŞININ İNCELENMESİNE YÖNELİK

SAHA ARAŞTIRMASI VE BULGULARI

Bu bölümde toplam 513 ortaokul öğrencisinin katılımıyla gerçekleştirilen; medya kullanım sıklığı, medyaya ve medya okuryazarlığına yönelik tutumlar, medya kullanım nedenleri, medya araçlarına duyulan güven, medyaya yönelik eleştirel bakış açısı ile tüm bunların sosyo-demografik özelliklerle ve medya okuryazarlığı dersini alıp almama durumuna göre farklılaşan istatistiki sonuçları ortaya koymayı amaçlayan alan araştırması bulgularına yer verilmiştir. Ancak söz konusu bulgulara yer verilmeden önce, araştırmanın metodolojisine ilişkin bilgilere yer verilecektir.