• Sonuç bulunamadı

MEDYA OKURYAZARLIĞINA GETİRİLEN İKİ FAKLI YAKLAŞIM

Medya okuryazarlığı ile ilgili yapılan tanımlara ve uygulamalara bakıldığında kavramla ilgili genel olarak iki farklı yaklaşım olduğu görülmektedir. Bunlardan biri “Ana Akım Medya Okuryazarlığı”, diğeri ise “Eleştirel Medya Okuryazarlığı”dır (Özonur ve Özalpman: 2009: 196). Ana akım yaklaşımı insanları sorgulamadan

114 uzaklaştıran, korumacı bir anlayışa sahipken; eleştirel medya okuryazarlığı adından da anlaşılacağı üzere eleştiri temeli üzerine kurulmuştur ve demokrat bir anlayışı barındırır (Kurt ve Kürün, 2010: 23-24). İlk yaklaşım çocukların medyaya karşı korunması gerektiğini savunurken, ikinci yaklaşım yasakların ve korumanın tek başına yeterli olmadığını destekler ve korunmanın yanı sıra bireylerin sorgulayan, üzerinde düşünen daha etkin bir medya kullanıcısı olmasını amaçlamaktadır. Tüm bu araştırmaların temel noktası, kitle iletişim araçlarının bireyler, toplum ve kültür için önemli etkilerinin olduğunu ortaya çıkarmaktır

2.12.1. Ana Akım: Korumacı Medya Okuryazarlığı Yaklaşımı

Ana akım medya okuryazarlığı var olan yapıyı sorgulamaktan uzak, medyayı yalnızca mesaj içeriği olarak gören bir yaklaşımdır. Özellikle çocuklar söz konusu olduğunda medya okuryazarlığı, yalnızca medyadan korunmayı ve değerlere bağlılığı sağlamayı amaçlamaktadır (Hasdemir ve Demirel, 2012: 181). Korumacı yaklaşım, insanların medyanın olumsuz etkilerine karşı korunması gerektiği inancına göre şekillenmiştir ve izleyiciyi pasif bireyler olarak konumlandırır (Çetinkaya, 2008: 48). Böyle bir yaklaşım, öğrencilerin tercihlerini manipüle edilmiş tercihler olarak görme eğilimindedir ve onları idrak ve muhakemeden mahkum varlıklar olarak konumlandırır (Çetinkaya, 2008: 50).

Bazı alan uzmanları medya okuryazarlığı kavramının sadece çocukları ya da gençleri medyanın olumsuz mesajlarından korumak olarak “korumacı” bir anlayış çerçevesinde açıklarlar. Oysa bu korumacı yaklaşım öğretmen ve öğrenci arasında bir bariyer oluşturur ve bu bariyer, öğrencinin sahip olduğu olumlu ve olumsuz medya deneyimlerini öğretmeniyle paylaşmasına engel oluşturur (Gömleksiz vd., 2012: 45). Koruyucu Pedagoji, kitle iletişim araçlarının bireyler ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerine odaklanmış ancak toplumun demokratikleşme yönünde eğitilme potansiyelini göz ardı etmiştir. Bunun yanı sıra iletişim teknolojisinden eğitim amaçlı yararlanılabileceği, kitle iletişim araçlarının günlük yaşamda iyi, doğru ve bireysel ya da toplumsal amaçlarla kullanılabileceğinin olabilirliğinin üzerinde durmamıştır (Alver, 2011: 50).

115 Korumacı yaklaşımın öğrencilerde var olan bilgi birikimini ve bilme potansiyellerini görmezden geldiğine dikkat çeken Çetinkaya (2008: 48-49) bu yaklaşımda aynı zamanda öğrencilerin kendilerini zararlı medya etkilerinden korumalarını sağlayacak bir altyapının var olabileceği ya da kendi düşünce süreçleriyle bu altyapıyı oluşturabilecekleri ihtimalini de göz ardı edildiğine değinmiştir.

Toplumsal sorunların baskın olduğu devletlerde iktidar Ana akım medyayı kullanarak toplumsal grupların önyargılarını daha da artırır ve şiddetin söylemden eyleme geçmesine neden olabilmektedir. Ancak, toplumun özgürlükçü bir düşünceye sahip olması ve “öteki” olarak konumlandırılana karşı önyargılarından korunması halinde medyanın toplumsal barışın sağlanmasında etkin bir rol aldığı görülebilir (Çoban, 2010: 9). Koruyucu pedagoji çalışmalarının başarılı olamaması ve materyalist kuramın yeniden önem kazanması nedeniyle koruyucu yaklaşımın dışına çıkılarak, eleştirel kuram açısından medya pedagojisi çalışmalarına doğru bir eğilim olmuştur (Alver, 2011: 51).

2.12.2. Eleştirel Medya Okuryazarlığı Yaklaşımı

Ana Akımın çatısı altında yer alan korumacı medya okuryazarlığı eğitiminde, demokrat vatandaş olabilmenin iki temel şartı olan eleştirel düşünme ve kendini ifade etme becerilerine yer verilmemektedir (Jols ve Thoman, 200: 14). Zamanla artan bilinç, ana akım medya okuryazarlığının popülerliğini geride bırakarak, eleştirel medya okuryazarlığına olan ilgili artırmıştır. Medya okuryazarlığı eğitiminin gençleri medyanın istenmeyen zararlı etkilerinden koruyacağına dair iddiayı bir kesim kabul ederken, eleştirel pedagoji anlayışını savunan diğer kesim ise karşı çıkmaktadır.

Eleştirel medya okuryazarlığı yaklaşımı korumacı ve sansürcü yaklaşıma etkili bir alternatif olarak medya eğitiminde öğrencinin kendi fikir, değer ve yorumlarına kendi özdüşünümsel süreçleriyle ulaşmasına vurgu yapan ikinci yaklaşımı temsil etmektedir (Çetinkaya, 2008:51). Özellikle eleştirel yaklaşım, medyanın bir eğitim aracı olarak yararlanılması ya da medyanın teknik olarak öğretilmesi değil, medyanın

116 manipülatif yapısına karşı demokratik ve katılımcı bir bilinç yapısının ya da modelinin oluşturulmasının önemli olduğunu savunmaktadır (İnal, 2009: 15).

Eleştirel medya okuryazarlığı bilinci; yurttaşlığı odağa alan, insan hakları konusunda bilinçli, kültürel çeşitliliklere saygılı, cinsiyetçi, ırkçı ve savaş yanlısı düşüncelere karşı demokratik kültürü yücelten çabalara katkı sağlar (Binark ve Bek, 2010: 108). Yukarda sayılanlara ek olarak Kubey (2002: 5) güven, saygı, sorumluluk, doğruluk, önemseme ve vatandaşlığın oluşturduğu karakter eğitiminin altı yapı taşının medya okuryazarlığı ile entegre edilmesi gerekliliğinden bahseder.

Çocuklarda olumlu yönde bir beklentinin oluşabilmesi için, onlara neyin iyi neyin kötü olduğunun empoze edilmesinden ziyade; kendi görüşlerini geliştirmelerine ve medya deneyimleri sonucunda ne olmak istedikleri konusunda başkalarının etkilerinden uzak kendi kararlarını vermelerine yardımcı olacak bir ortamın hazırlanması gerekmektedir (Çetinkaya, 2008: 50).

Sosyal bilim araştırmalarının, medya okuryazarlığı eğitiminin gençleri medyanın olumsuz etkilerinden koruduğunu göstermeleri mümkün olsun ya da olmasın eğitimciler, pedagojik zemindeki koruma söylemini kabul etmezler. Bu görüşe göre, kendilerinin öğrenciyi koruduğunu düşünen eğitimcilerin ortaya koyduğu öğretim yöntemleri sınıfta etkili olmaz. Medya okuryazarlığı becerileri, medya kültürünün karşısında konumlandırıldığında, öğretimin niteliği tehlikeye girmektedir (Hobbs, 2004: 126). Koruma yaklaşımının çocuğun eleştirel düşünme yeteneği önünde engel teşkil edeceğine inanılmaktadır.

Çocuk, genç ve yetişkinlerin medyanın olumsuz etkilerine karşı korunmasına yönelik pasif bir yurttaş yaratılmasını hedefleyen korumacı yaklaşım yerine bireyin medyayı etkin şekilde incelediği ve medya kültürü alanına müdahale ettiği eleştirel bir medya okuryazarlığı anlayışı gittikçe benimsenmeye başlamıştır (İnal, 2009: 86). Liberal-çoğulcu ve eleştirel medya çalışmalarında yer alan aktif izleyici anlayışı ve eleştirel pedagojinin öğrenme sürecinde vurgulanan aktif birey anlayışıyla kesişmektedir. (Çetinkaya, 2008: 3). Bu bakış açısına göre medya okuryazarlığı

117 programları ile ulaşılması gereken nihai amaç, medya mesajları karşısında bilinçli tercihler yapabilen aktif tüketiciler yetiştirmektir. (Özonur ve Özalpman, 2009: 197).

Etkin medya çalışmaları kapsamında belirli bir medyanın seçilmesi rasgele değil; içeriğe, iletim amacına, hedef kitleye ve üretimin çerçeve koşullarına bağlı olarak yapılmaktadır (Alver, 2011: 52). Medyanın ideolojik sistemlerle kesiştiği noktalara yaptığı vurgu ile de, insanları yerleşik sistemleri sorgulamaya ve bunlara direnmeye yönlendirir (Çetinkaya, 2008: 12).

Eylem ve Katılım Yönelimli Medya Pedagojisi Çalışmaları; edilgen izleyicinin etkinleştirilmesini, medyanın öneminin ve işlevinin sorgulanması ile olası görmüş ve medya tüketiminin irdelenmesinde sosyal bağlamın ve kişisel özelliklerin göz önünde bulundurulmasını önermiştir. Eylem ve Katılım Yönelimli Medya Pedagojisi Çalışmaları öncesinde “medyanın tüketicilere yaptıkları” önemli görülmüş, alımlayıcı, medyanın kurbanı olarak düşünülmüş ve bireysel medya kullanımındaki seçiciliği önemsenmemiştir. Bu eksikliği önemseyen Eylem ve Katılım Yönelimli Medya Pedagojisi, medya içeriklerinin rastlantısal olarak seçilmediğini, sosyal bağlam ve kişisel eğilimler, güdüler ve beklentiler gibi nedenlerle seçim yapıldığını ortaya koymuştur. Böylece yalnızca medya tüketimi ve medyanın insanlar üzerindeki etkileri değil, medya kullanıcısının medya üzerinde yapmayı amaçladığı etkilerin de tartışılması amaçlanmıştır (Hüther ve Podehl’den Aktaran: Alver, 2011: 52).