• Sonuç bulunamadı

Malatya Kürecik’e Füze Savunma Sisteminin Kurulması

3.2. AHMEDİNEJAD DÖNEMİ TÜRKİYE – İRAN SİYASİ VE GÜVENLİK

3.2.4. Malatya Kürecik’e Füze Savunma Sisteminin Kurulması

19-20 Kasım 2010’da Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapılan NATO toplantısında; NATO’nun on yıllık planı belirlenirken aynı zamanda NATO’nun birincil önceliği olan kolektif savunma içinde yeni adımlar atılmıştır. Daha önce ABD’nin savunma planı olan “Füze Savunma Sistemi” (Missile Defence System) ya da diğer adıyla “erken uyarı sistemi” (early worming radar systems) NATO konsepti çerçevesinde hayata geçirilmesi hedeflenmiştir. Füze savunma sistemi İran ve Kuzey Kore gibi nükleer başlık ve aynı balistik füzelere sahip ülkeler için NATO ülkelerini korumak amacıyla düşünülmüştür. Lizbon zirvesinde füze savunma sisteminin Türkiye topraklarına (Malatya/Kürecik) konuşlandırılması kararlaştırılmıştır. Türkiye bu kararı kabul ederken, füze savunma sisteminin ülkelerin değil eylemlerin tehdit olarak algılanmasını önemsemiştir.232 Türkiye’nin çabalarıyla füze savunma sistemi

kararı açıklanırken herhangi bir ülkenin adı zikredilmemiştir. Türkiye bu tezi savunurken 4 Kasım 1949’da Sovyet Birliği tehdidine karşı kurulan NATO’nun kuruluş metninde Sovyetler Birliği’nin metnin hiçbir maddesinde geçmemesine atıfta bulunmuştur.233

Türkiye, füze savunma sisteminin Malatya/Kürecik’e kurulmasını Eylül 2011’de onaylamış ve bu karar Türkiye-İran ilişkilerinde Suriye krizi ile birlikte yeni bir soğuk savaş sürecini başlatmıştır. Başbakan Erdoğan, füze kalkanı değil sadece bir radar üssü olduğunu belirtirken, radar üssünün hiçbir ülkeyi hedef almadığını ifade etmiştir. Bu süreçte hem Türk medyasında hem İran medyasında füze savunma sisteminin İsrail’i, koruma amaçlı olduğu iddiaları gündeme gelmiştir.234 Bu iddiaları

destekleyici açıklama ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’dan gelmiştir. Panetta, söz konusu savunma sisteminin İran’a yönelik olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte Beyaz Saray’daki bazı yetkililer; füze savunma sisteminin kuruluşunun

232 Sait Yılmaz, “NATO Lizbon Zirvesi Sonuçları, Füze Savunma Sistemi ve Türkiye”, 21.Yüzyıl, s.

25-26,

233 Mustafa Kibaroğlu, “NATO’nun Balistik Füze Savunma Sistemi ve Türkiye”, Uluslararası İlişkiler

Dergisi, Cilt 9, Sayı 34, Yaz 2012 s. 194.

234 Kemal İnat-İsmail Numan Telci, “Türkiye’nin İran, Suriye, İsrail, ve Lübnan Politikası 2011”,

Türk Dış Politikası Yıllığı 2011, Editörler: Burhanettin Duran – Kemal İnat – Ali Resul Usul, ,

Almanya’daki NATO üssünden yönetileceğini belirtirken, radar sisteminin tüm NATO müttefiklerinin hizmetinde olacağını açıklamışlardır. Yetkililer radar sisteminin NATO ortaklarına ve stratejik işbirliğinde bulunan ülkelere de açık olduğunu vurgularken; Türkiye’nin talep etmesi durumunda İsrail’le veri paylaşımı yapılmayacağını belirtmişlerdir.235

Füze savunma sisteminin İran’a yönelik olduğunun Amerikan kaynaklarından açıklanması ve İsrail’i koruma projesi gibi iddialar İran tarafından Türkiye için çok sert açıklamaların gelmesine neden olmuştur. İran Devrim Muhafızları Hava ve Uzay Kuvvetleri komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade: kendilerine yönelik bir tehdit durumu olduğu takdirde ilk hamlelerinin Kürecik’teki radar üssünün vurmak olacağını söylemiştir. İran Savunma Bakanı Ahmet Vahidi ise olası bir saldırı durumunda tüm ABD üsleri ve İsrail’in hedef alınacağını duyurmuştur.236

İran tarafından bu denli tehditkâr açıklamalarının devam etmesinin ardından Dışişleri Bakanı Davutoğlu Ali Ekber Salihi ile görüşerek bu açıklamalarının Türkiye-İran dostluğuna zarar verdiğini ifade etmiştir. Her ne kadar bu açıklamalar İran’ın üst makamlarından gelmese de yönetimin izni olmadan tehditkâr açıklamaların yapılabilmesi İran hiyerarşisinde mümkün değildir. Diğer yandan Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise füze savunma sisteminin Türkiye topraklarına konuşlanacak olması ile alakalı; Türkiye’nin İran’ın samimi dostu olduğunu belirtirken ancak düşmanların füze savunma sisteminin İran’ın aleyhinde olduğunu ve bu nedenle dikkatli olmalarının şart olduğunu ifade etmiştir. Radar üssünün, bölgenin ve Türk halkının yararına olmadığını belirten Ahmedinejad, bu sistemin Siyonist rejimin varlığını korumaktan başka bir işe yaramadığını ifade etmiştir. Bununla birlikte Türkiye ile ilişkilerin iyi olduğunu ve konu ile alakalı çekincelerini Türk yetkililere aktardığını söylemiştir.237

235 “Füze Kalkanın Eğrisi Doğrusu”, Milliyet, 9 Ekim 2011

236 “İlk hedefimiz Türkiye’deki füze radarı, sonra diğerleri !”, Mehr News Agency, 26 Kasım 2011 237 “Ahmedinejad: Füze Kalkanı Türk Halkının Yararına Değil”, Mehr News Agency, 07 Kasım 2011

İran’la ilişkilerin gerginleşmesine neden olan radar sistemi Türkiye hükümetinin iç politikada da muhalefetle karşılaşmasına neden olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’deki grup toplantısında Başbakan Erdoğan’ın “Kürecik’te füze kalkanı değil radar üssü kurulduğu” yönündeki açıklamalarına ithafen “Demek Sayın Başbakan radarla füzeyi ayrıma yeteneğine sahip, iyi teşekkür ederiz kendisini kutluyorum. Oranın bir radar üssü olduğu halk arasında da İsrail kalkanı olarak adlandırıldığını herhalde Sayın Başbakanın bilmesi gerekir” demiştir.238 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet

Bahçeli’de füze kalkanı ile alakalı kendisine yöneltilen soruya “Sayın Başbakan Erdoğan İsrail’e katil diyorsa o zaman füze kalkanının öncelikle kimi muhafaza etmek için planladığını açıkça ve dürüstçe milletimize açıklamalıdır” ifadelerini kullanmıştır.239

Bu bağlamda füze savunma sisteminin Türkiye topraklarına yerleştirilecek olması hem iç politikada hem dış politika da bilhassa İran’la Türkiye’nin sert muhalefetle karşılaşmasına neden olmuştur. Özellikle 2002 yılında Ak Parti iktidarı ile birlikte İran’la sürdürülen iyi ilişkilerde güven olgusu azalmaya başlamıştır. İran’la güç dengesini gözeten Türkiye, atılan bu adımlarla İran’ın silahlanma yolunda meşrulaştırıldığını düşünmüştür. Türkiye’nin bu sisteme onay vermesindeki en büyük etkenlerden biride “eksen kayması” tartışmalarının odağından kurtulmak istemesi ve hala Batı’nın bir müttefiki olduğunu göstermek istemesi olmuştur. Nükleer kriz dosyasında İran’la olan yakınlaşmadan dolayı Türkiye bu yönde bir politika izlemek zorunda kalmıştır.