• Sonuç bulunamadı

İran-Irak Savaşı’nın Türkiye-İran İlişkilerine Etkisi

2.3. İMAM HUMEYNİ DÖNEMİ TÜRKİYE – İRAN İLİŞKİLERİ

2.3.3. İran-Irak Savaşı’nın Türkiye-İran İlişkilerine Etkisi

İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinden hemen sonra başlayan İran-Irak Savaşı, 1980-1988 yılları arasında Türkiye-İran ilişkilerinin belirleyicisi olmuştur. Savaşa neden olan konu ise Fırat ve Dicle nehirlerinin birleştiği İran-Irak arasında kalan Şattülarap suyolu ve deltasındaki hâkimiyet mücadelesi olmuştur. Şattülarap suyolu sorunu Irak’ın Osmanlı hâkimiyetinde bulunduğu dönemden itibaren İran için bir sorun olmuştur. Osmanlı ve İran arasındaki Şattülarap sorunu 1825 ve 1827 tarihli Erzurum anlaşmaları ile çözüme kavuşturulmuştur. Ancak 20.yy. başlarında tekrar sorun haline gelen Şattülarap sorunu iki ülke arasında 1913 İstanbul Protokolü ile çözüme kavuşabilmiştir. Şattülarap sorunu Birinci Dünya Harbi’nden sonra Irak’ın bağımsızlığı ile birlikte bu defa Irak ile İran arasında sorunlar yaratmaya devam etmiştir. Sadabad Paktı öncesi M. Kemal Atatürk sorunun çözümü için Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey’i Tahran’a yollamış ve İran-Irak arasındaki sorun 4 Temmuz 1937 tarihinde çözüme kavuşturulmuştur. Şah Muhammed Rıza’nın 1960’lardan sonra Basra Körfezindeki emelleri dolayısıyla tekrar gündeme gelen Şattülarap suyolu sorunu 1975 yılında Cezayir Anlaşması ile iki ülke arasında mesele olmaktan çıkmıştır.107

İran İslam Devrimi’nin ardından İran ile Irak arasında Cezayir Anlaşması’nın yarattığı olumlu hava dağılmaya başlamıştır. İran’daki Humeyni rejiminin Iraklı Şiileri kışkırtması ve İslam Cumhuriyeti kurmaya davet etmesi Iraklı yöneticileri tedirgin etmiştir. Bunun üzerine Irak yönetimi, İran’daki Kuzistan bölgesinde yaşayan Arapları silahlandırmaya başlamış ve Humeyni rejimine karşı isyana teşvik etmiştir. Humeyni rejimi ise Kuzey Irak’taki Kürt Aşiretleri desteklemeye başlamış ve Irak’a karşı birlik olma çağrısı yapmıştır. Irak lideri Saddam Hüseyin ülke içindeki Şiilere karşı tedbirleri arttırmış ve Iraklı Şiilerin lideri olan Ayetullah Beni Sadr’ı idam ettirmiştir. Bu durum Irak ile İran arasındaki ilişkileri tamamen koparmıştır. 16 Eylül 1980 tarihinde bir basın toplantısı düzenleyen Saddam Hüseyin, İran’la yapılan Cezayir Anlaşması’nı yırtmış ve anlaşmanın feshedildiğini

107 Zafer Yıldırım, “İran’ın Irak Politikasında Şattülarap Su Yolu Sorunu”, Satranç tahtasında İran

açıklamıştır. 22 Eylül 1980 sabahı Irak Hava Kuvvetleri, İran’ı bombalamaya başlamış ve böylelikle 8 yıl sürecek yıpranma savaşı başlamış olmuştur.108

İran-Irak Savaşı başlamadan 10 gün önce 12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye’de TSK yönetime el koymuştur. Türkiye bu süreçte arabuluculuk teşebbüslerinde bulunsa da başarılı olamamıştır. İran-Irak Savaşı’nın başlamasının ardından Körfez ülkeleri (Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn) Irak’a destek verirken, Suriye ve Libya İran’a, Suudi Arabistan başta sessiz kalmışsa da savaşın ilerleyen safhalarında Irak’a destek vermiştir. Türkiye ise Arap ülkelerinin aksine İran-Irak Savaşı’nda “aktif tarafsızlık” politikasını benimsemiş, her iki ülkeye de askeri malzeme ve teçhizat yardımı yapılmayacağını belirterek askeri uçaklara da hava sahasını kapatmıştır.109

Türkiye, komşuları olması nedeniyle hem İran hem de Irak ile iyi ilişkiler kurmaya gayret göstermiştir. İki ülke arasında savaş başladıktan sonra Türkiye adına en büyük endişe petrol ithalatının zarar görebileceği endişesi olmuştur. Çünkü Türkiye, enerji tedariki konusunda dışa bağımlı bir ülke olması ve petrol ithalatını bu iki ülke aracılığı ile yapması nedeni ile endişeye kapılmıştır. Türkiye bu kapsam da hem Irak ile hem de İran ile ayrı ayrı anlaşma yoluna giderek petrol ithalatının ve ikili ticaretinin istisnalar dışında zarar görmemesini sağlamıştır.110

Savaş yıllarında beklenilenin aksine Türkiye’nin İran ve Irak ile olan ikili ticaret hacmi artmaya başlamıştır. İran ve Irak temel ihtiyaç gereksinimlerini Türkiye üzerinden sağlamaya başlamıştır. Bu bağlam da Türkiye her iki ülke ile de temas halinde olup siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirme yoluna gitmiştir. Bu amaçla

108 Oral Sander, a. g. e., s. 193-194.

109 Selcan Özdemirci, Türk Basınına Göre İran-Irak Savaşında Türkiye’nin Arabuluculuk Faaliyetleri

(1980-1988), (Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü, Ortadoğu Siyasi Tarihi ve

Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2014, s. 75-77.

Başbakan Yardımcısı Turgut Özal İran’a gitmiş ve başta petrol olmak üzere birçok ticari anlaşma imzalamıştır.111

Türkiye’nin savaş süresinde İran’dan kendisi için hayati öneme sahip bazı talepler de bulunmuştur. Bunlardan öncelikli olanı Irak-Türkiye ticaretinin zarar görmemesi olmuştur. Türkiye, İran’dan Irak’la olan petrol sevkiyatına müdahale edilmemesini ve Irak petrolünün Türkiye üzerinden sevkiyatının sabote edilmemesini istemiştir. Irak’tan ise Türkiye – İran demiryolu ağının zarar görmemesini talep etmiştir. Hem İran hem de Irak Türkiye’yi “nefes borusu” olarak gördükleri için istisnalar dışında ikili ticaretlere zarar gelmemiştir.112 Bu süreçte Suriye, Irak petrol boru hattını

patlatmış ve Irak petrolünün uluslararası sevkiyatı için tek güvenli liman Türkiye’deki Kerkük-Yumurtalık boru hattı kalmıştır. Ayrıca savaşın ilerleyen safhalarında İran orduları Kerkük’e doğru ilerlemeye başlamış ve Kerkük- Yumurtalık boru hattının güvenliği tehlikeye girmiştir. Ancak Irak ordularının toparlanması ve İran’ın Türkiye’nin tarafsızlığını kaybetmekten çekindiği için bir sorun çıkmamıştır.113

İran-Irak Savaş yıllarında Türkiye-İran ilişkilerinde önemli bir diğer sorun ise İran’ın PKK’ya sağladığı destek olmuştur. Irak’ın, İran Araplarına sağladığı desteğe karşılık, İran’ın da geleneksel politikası olarak Kuzey Irak Kürtlerini desteklemesi Türkiye’yi tedirgin etmeye başlamıştır. Savaş yıllarında Kuzey Irak’ta yaşanan otorite boşluğundan faydalanan PKK, 1984 yılında Türkiye’de silahlı eylemler gerçekleştirmeye başlamıştır. Türkiye, PKK terörüne karşı askeri tedbirlerini arttırıp operasyon hazırlıklarına başlamıştır. Bu bağlam da Irak’la Kuzey Irak’ta operasyon gerçekleştirme konusunda anlaşmaya varan Türkiye, benzer bir anlaşama metnini İran’a önermiş ancak İran bunu reddetmiştir. Türkiye ile Irak arasında yapılan güvenlik anlaşmasına da tepki gösteren İran, bunun tarafsızlığa aykırı olduğunu belirtmiştir. Ancak Türkiye’nin dostluğunu kaybetmek istemeyen İran, Kasım

111 Selcan Özdemirci, Türk Basınına Göre İran-Irak Savaşında Türkiye’nin Arabuluculuk Faaliyetleri

(1980-1988), (Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü, Ortadoğu Siyasi Tarihi ve

Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2014, s. 89.

112 Baskın Oran, Türk Dış Politikası Cilt II, s. 153-154. 113 Tayyar Arı, 2000’li Yıllarda Basra, s. 204-205.

1984’te Türkiye ile terör operasyonlarında kendi ülke topraklarının kullanılması konusunda anlaşmaya varmıştır.

Türkiye ilerleyen yıllarda da Kuzey Irak’ta operasyonlar gerçekleştirmiş ve bu durum anlaşmaya varılmış olsa bile İran’ı rahatsız etmeye devam etmiştir. İran’ın bu tavrının arkasında, Türkiye’yi Musul ve Kerkük petrollerinden uzak tutmak, Kürt aşiretleri üzerindeki nüfuzunu kırmak ve İran’da yaşanabilecek karışıklıkta Azeri Türklerinden uzak tutmak şeklinde açıklanabilir. Nitekim İran bu politikalarında başarılı olmuş, bilhassa Türkiye’yi Musul ve Kerkük bölgelerinden uzak tutmuştur.114

Savaş yıllarında iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler ise olumlu yönde seyretmeye başlamıştır. 1964 yılında Türkiye, İran ve Pakistan arasında imzalanan RCD anlaşması, 1979’da İran İslam Devrimi sonrası Şah döneminin ürünü olduğu için etkisini yitirmiş ve işlevsiz hale gelmeye başlamıştır. Bu bağlamda Başbakan Turgut Özal’ın çabalarıyla RCD hukuki zeminde aynı kalarak, sadece isim değişikliği ile 1985 yılında ECO adını almıştır. 1980’li yılları kurumsallaşma eğiliminde geçiren ECO, 1990’lı yıllar da etkisini hissettirmeye başlamıştır.

1980-1988 yılları arasında sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı’nda Türkiye aktif tarafsızlık politikası izleyerek bu hususta başarılı olmuştur. Türkiye’nin arabuluculuk faaliyetleri iki ülke için o kadar olumlu karşılandı ki 1987 yılında hem Tahran hem de Bağdat yönetimleri kendi diplomatik temsil işlemlerinin Türkiye tarafından karşılanmasını istemiştir. Savaş öncesi dönem de petrol hariç bu iki ülke ile de ticaret hacmi birkaç yüz milyonu bulmazken, savaş yıllarında hem İran’la hem de Irak’la ticaret hacmi milyar dolarları bulmuştur.115 1988 yılında İran-Irak Savaşı

sonra ererken akabinde 3 Haziran 1989’da İran lideri Ayetullah İmam Humeyni’nin ölümü ile Türkiye İran ilişkileri farklı bir havaya bürünmeye başlamıştır.

114 Türkkaya Ataöv, “İki Doğu Komşumuz Irak ve İran”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 44,

Sayı 1, 1989, s. 131-133.

2.4. ALİ EKBER HAŞİMİ RAFSANCANİ DÖNEMİ TÜRKİYE –