• Sonuç bulunamadı

Hatemi’nin İkinci Cumhurbaşkanlığı Döneminde Türkiye-İran İlişkileri (2001-

2.5. MUHAMMED HATEMİ DÖNEMİ TÜRKİYE – İRAN İLİŞKİLERİ

2.5.2. Hatemi’nin İkinci Cumhurbaşkanlığı Döneminde Türkiye-İran İlişkileri (2001-

2001 yılının ilk altı aylık döneminde İran’da reformcular ve muhafazakâr bloklar arasındaki güç mücadeleleri, Muhammed Hatemi’nin Mayıs 2001’de tekrar cumhurbaşkanı seçilmesi ile alevlenmiştir. Hatemi’nin ilk döneninde gerçekleştirmek istediği reformlar muhafazakâr blok ve Dini Lider’in baskıları sonucu hayata geçirilememiştir. Hatemi’nin ilk dönemindeki başarısızlığı sonucu muhafazakâr blok iyice güçlenmiş ve belediye seçimlerinde çoğunluğu elde etmiştir. İran’ın kötü

162 “Eski Suriye’nin Yerini İran mı Aldı”, Hürriyet, 27 Temmuz 1999,

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/eski-suriyenin-yerini-iran-aldi-39093162

163 Robert Olson, Türkiye-İran, s. 59.

seyreden ekonomik göstergeleri de Hatemi yönetimini zora sokmuştur. Türkiye’de ise koalisyon hükümetindeki çatlak sesler ve iç çekişmeler iç ve dış politikada karar mercilerini etkilemiştir. 2000’li yıllarda uluslararası ortamın yaşadığı değişim ve dönüşüm Türkiye-İran ilişkilerinde ideolojik farklılığın bir kenara atılıp, milli çıkarlara dayalı pragmatist bir dış politika izlemesinin yolunu açmıştır. İlişkilerin ideolojik temelden uzaklaşmasının en büyük göstergesi, 22 Haziran 2001’de FP’nin kapatılmasının, İran’da büyük bir sessizlikle karşılanması olmuştur.165

ABD’de yaşanan 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrası Türkiye-İran ilişkilerinde ortak sorun ve ortak çıkar alanları iki ülkeyi birbirlerine yakınlaştırmıştır. 11 Eylül terör saldırıları sonrası; ABD’nin Ortadoğu’da artan etkisi ile birlikte Afganistan ve Irak müdahalelerinin yaşanması Türkiye-İran ilişkilerinin bu olaylardan bağımsız değerlendirilmesini imkânsız hale getirmiştir. 22 Ekim 2001’de Ankara’da bir araya gelen İran Dışişleri Bakanı Kemal Harazi ve Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem, uluslararası konjonktürün yarattığı ortamda güvenlik ve iş birliği toplantıları gerçekleştirmişlerdir. İki ülke dışişleri bakanları da PKK ve HMÖ ile mücadele de iş birliğine yönelik sağduyulu açıklamalar yapmıştır. 166

11 Eylül terör saldırıları sonrası ABD, 1990’lı yıllardaki çevreleme politikasından vazgeçerek, “terörü önleyici savaş doktrinini benimsemiştir. ABD, yeni dış politikası için “biz ve öteki” kavramlarını seçerek; teröre karşı “ABD’nin yanında olanlar ya da ABD’ye düşman olanlar” stratejisini belirlemiştir. Bir nevi 11 Eylül saldırıları ABD’ye dünya jandarmalığı için artan etkisini göstermek adına bir fırsat olmuştur. Ocak 2002’de bir basın toplantısı düzenleyen ABD Başkanı George W. Bush haydut devlet kavramı ile terörü destekleyen ve kitle imha silahları barındıran ülkeleri ‘şer ekseni’ içerisine almıştır. ABD’nin şer ekseni ilan ettiği ülkeler İran, Irak ve Kuzey Kore olmuştur.167

165 Çağla Demirel, a. g. m., s. 296-297. 166 İrina Svistunova, a. g. m., s. 77.

167 Burak Bilgehan, Özpek, “En Uzun On Yıl: 11 Eylül Sonrası Ortadoğu”, Ortadoğu Etütleri, Cilt 3,

Başkan Bush’un basın toplantısının ardından ABD’nin Irak’ı işgal edeceği siyasal ve toplumsal çevrelerce bilinir hale gelmiştir. ABD’nin Afganistan’ı işgalinin ardından Irak’a müdahale planı Türkiye ve İran’ı birbirine yakınlaştırmaya başlamıştır. ABD, İran’ı şer ekseni içerisine almış olsa da bu süreçten sonra Türkiye ve İran ilişkilerinde gözle görülür bir iyileşme söz konusu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin resmi daveti üzerine 17-18 Haziran 2002 tarihlerinde İran’a gitmiştir. Gayet samimi ortamda gerçekleşen görüşmelerde, ekonomik ilişkiler, Afganistan’ın yeniden inşası, Irak ve Ortadoğu krizi ile alakalı birçok konu görüşülmüştür. Birbirlerine dostum diye hitap eden iki lider, ısınan bölge dinamiklerinde dostluk mesajları vermişlerdir. Hatemini’nin reform politikalarına destek veren Sezer, bu ziyarette Dini Lider Ali Hamaney’i ve muhafazakâr kesimden politikacıları ziyaret etmemiştir. Hatemi ile birlikte İran’ın yoğun Türk nüfusunun yer aldığı Tebriz’i ziyaret eden Sezer burada ilk defa açılan Azerbaycan Türk Dili ve Edebiyatı bölümünün açılışını gerçekleştirmiştir. Sezer’in bu ziyaretinin ardından iade-i ziyaret yapan Hatemi Ekim 2002’de Türkiye’yi ziyaret etmiştir.168

3 Kasım 2002’de Türkiye’de yapılan erken seçimleri Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (Ak Parti) kazanması da İran’da olumlu karşılanmıştır. Ak Parti yönetiminin, kapatılan Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nin muhafazakâr İslamcı kadrolarından oluşması İran’da sempati uyandırmıştır. Nitekim 1990’lı yıllarda Necmettin Erbakan döneminde ki iyi ilişkiler, yeniden aynı muhafazakâr kadroların Türkiye’de tek başına iktidar olması ile birlikte iyimser bir hava yaratmıştır. Ak Parti’nin oluşturmak istediği “çok boyutlu dış politika” stratejisi üzerine komşularla arasını iyi tutmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda 11 Eylül terör saldırılarının ardından Ortadoğu’da yaşanan hareketlenmeler değerlendirildiğinde Türkiye komşusu İran’la ideolojik boyuttan arındırılmış, pragmatist ilişkiler kurmaya gayret etmiştir.169

ABD’nin Irak işgaline hazırlanması İran’ı PKK/PJAK ile mücadele konusunda politika değişikliğine itmiştir. 2002 yılından itibaren PKK’nın İran kolu PJAK’ın

168 “Turkey’s President Arrives İn Tabriz”, Tehran Tımes, 19 June 2002 169 Sedat Laçiner –Arzu Celalifer Ekinci, a. g. e. , s. 117-118.

İran’da terör faaliyetlerini arttırması, İran açısından güvenlik için büyük önem arz etmiştir. Sezer-Hatemi görüşmelerinde de PKK/PJAK ve HMÖ gibi örgütlere karşı birlikte mücadele ve iş birliği yapma sözleri verilmiştir.170

ABD’nin Irak’a olası bir müdahalesini engellemek için büyük bir gayret gösteren Ak Parti hükümeti, Irak konusunda istişareler yapmak için İKÖ üyeleri ile görüşmeler gerçekleştirmiştir. Başbakan Abdullah Gül 12 Ocak 2003’te İran’ı ziyaretinde, iki ülkenin de kaygılarının ortak olduğunu belirterek, Irak Lideri Saddam Hüseyin’i silah denetçileriyle şeffaf iş birliği yapması hususunda uyararak, BM Güvenlik Konseyi’ni rahatlatıcı adımlar atmasını istemiştir. İran, Suriye, Suudi Arabistan ve Ürdün, Başbakan Gül’ün bu girişime öncülük etmesinden dolayı memnuniyet duymuştur. İKÖ üyesi altı ülke Saddam Hüseyin’e Irak’ı toprak bütünlüğünün korunması adına garanti vermiştir. Gül’ün İran ziyaretinde Hatemi ile verdiği ortak demeç de Irak’a karşı Türkiye ve İran’dan olası bir tehdidin söz konusu olmadığı belirtilerek, Bağdat yönetimini silahsızlanmaya teşvik edecek adımlar atılmıştır.171

1 Mart 2003 tarihinde ABD’nin Irak müdahalesinin öncesinde 62 bin ABD askerinin ve teçhizatının Türkiye topraklarından Irak’a geçişi için TBMM’ye sunulan tezkere salt 276 oy çoğunluğunu sağlayamayarak reddedilmiştir. Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tezkerenin geçişi ile alakalı verdiği demeçte: “Tribünde kalmayalım sahaya inelim” mesajına rağmen Ak Parti’li 99 milletvekili tezkereye hayır oyu kullanmıştır. ABD askerlerinin Türkiye topraklarından geçişine hayır diyen Türkiye’nin tavrı, İslam Dünyasında ve İran’da olumlu karşılanmıştır.172

Tezkereye hayır demek Türkiye’ye siyasi ve ekonomik (Irak’ta oyun kurucu rolünden ve ABD’nin maddi yardımlarından mahrum kalmak) anlamda önemli şeyler kaybettirse de İslam Dünyası nezdinde kredibilitesini ve itibarını arttırmıştır. Bu

170 Faruk Sönmezoğlu, a. g. e., s. 586-587.

171 ”Altı Müslüman Ülkenin Sözcüsü Olacağız”, Milliyet, 14 Ocak 2003,

husus, Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin her dediğini gerçekleştiren bir devlet olmadığını ispatlamasına imkân vermiştir.173

ABD’nin Irak müdahalesinin ardından Türkiye ve İran için birçok ortak sorun ve ortak çıkar alanları meydana gelmiştir. Öncelikle Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulmasını istemeyen Türkiye ve İran bu hususta ortak hareket etmeye başlamıştır. Tezkerenin TBMM’den geçmemesinin ardından Kuzey Irak Kürtleri ve PKK konularında Türkiye’nin taleplerini göz ardı eden ABD, bu süreçte Kürtleri kendisine müttefik olarak seçmiştir. Kuzey Irak’taki Kürt grupların ABD’ye yakınlık göstermesi, Kürtlerin istenildiği zaman İran’a karşı harekete geçirebileceği varsayımlarını da beraberinde getirmiştir. Bu bağlam da İran, KDP, KYB ve PKK’nın kendi aleyhine kullanılma tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır. Türkiye-ABD ilişkilerinde önemli sorun alanı oluşturan PKK konusunda ABD salt bir politika belirleyememiştir. ABD, PKK terörünü İran’a karşı kullanma ve İran sınırına yerleştirme eğiliminde bulunmuştur. 2003’te İran topraklarında PJAK’ın kurulması, İran’ın da terör ile mücadele konusunda Türkiye ile aynı çizgide yer almasına neden olmuştur.174

Ortadoğu coğrafyasında, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı yerler; Türkiye, İran, Irak ve Suriye olmuştur. ABD’nin 2003 Irak İşgalinin ardından Kuzey Irak’ta otoritenin tamamen kaybolması ve Irak’ın bölünüp bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulacak olması Türkiye, İran ve Suriye’yi endişelendirmiştir. Bu süreçte Türkiye, İran ve Suriye tarafından Irak’ın durumunu konuşmak üzere “Irak’a komşu ülkeler” platformu kurularak, istişare toplantıları düzenlemişlerdir. Bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulmasını istemeyen bu 3 ülke iş birliği üzerine yoğunlaşmışlardır. Bu toplantılar her ne kadar olumlu hava da seyretse de İran, olası bir Irak Devleti’nin parçalanması durumunda Türkiye’nin Musul ve Kerkük’ü kuşatabileceği endişesini

173 Sedat Laçiner –Arzu Celalifer Ekinci, a. g. e., s. 123. 174 Burak Bilgehan Özpek, a. g. m., s. 193-194.

sürekli taşımıştır. Öyle ki İran için Musul ve Kerkük’ün hâkimiyetinin Kürt gruplarda olması bir sorun teşkil etmemiştir. 175

2002 yılında İran Ulusal Güvenlik Danışmanı Ali Rıza Caferzade’nin İran’ın Natanz ve Arak’ta uranyum zenginleştirilebilecek teknolojiye sahip gizli nükleer tesislerinin bulunduğunu dünya kamuoyuyla paylaşması İran’ı zor durumda bırakmıştır. Zaten ABD tarafından şer ekeni içerisine alınan İran, gizli nükleer tesisleri ile de ABD’nin tezlerini kuvvetlendirmiştir. 2002 yılından itibaren İran- ABD-AB arasında yaşanan nükleer krizden etkilenen ülkelerden biri de hiç şüphesiz komşusu Türkiye olmuştur. Türkiye, bu tarihten itibaren komşusu İran ve müttefik durumunda bulunan ABD ve AB arasında kalmıştır. Öte yandan bölgesel rekabet içerisinde bulunduğu İran’ın uranyum zenginleştirilebilecek teknolojiye sahip gizli nükleer tesislere sahip olması da Türkiye’yi İran konusunda endişeye sevk etmiştir.

Türkiye’de Ak Parti iktidarı ile birlikte “komşularla sıfır sorun” politikası kapsamında Türkiye-İran ilişkilerinde faydacı ve iş birliği odaklı bir hava oluşmuştur. 27-29 Temmuz 2004 tarihlerinde İran’a resmi ziyaret gerçekleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan burada Hatemi ile görüşmüştür. Terörle mücadele konusunda iki ülke arasındaki iş birliği boyutu bu ziyaretle en verimli dönemi geçirmiştir. Yapılan anlaşama ile İran, PKK’yı bütün uzantılarıyla birlikte terör örgütü olarak kabul ederken, Türkiye’de HMÖ’nün terör örgütü olarak kabul etmiştir. Bu doğrultuda, Türkiye ve İran PKK/PJAK ve HMÖ örgütleri ile mücadele de tutuklanan örgüt mensuplarını birbirlerine iade etmişlerdir.176

Hatemi döneminde yabancı sermayenin ülkeye girişi için “Yabancı Yatırımın Teşviki ve Koruma Yasası” (FIPPA) Ekim 2002’de İran Meclisine gelmiş ve 2003 Şubat ayında onaylanmıştır. Yabancı yatırımcı için vergileri %60’dan %25’e düşen İran için ilk ciddi yatırımları Gübretaş, TAV ve Turkcell gibi Türk firmaları gerçekleştirmişlerdir. İran İmam Humeyni Havalimanı (İKA) için yapılan ihaleyi

175 İrina Svistunova, a. g. m., s. 77.

kazanan Tepe-Akfen-Vive (TAV) şirketi kazanmış ve yap-işlet-devret modeli ile bu projeyi bitirmiştir. TAV, İKA Havalimanını bitirdikten sonra İran’daki muhafazakârlar ve reformcular arasındaki çatışmanın ortasında kalmıştır. Devrim Muhafızlar İKA’nın açıldığı ilk gün havalimanını kuşatarak güvenlik gerekçesi ile uçuşları durdurmuştur. TAV şirketinin ABD ve İsrail ile ilişkileri bulunduğunu öne süren Devrim Muhafızları, Milli güvenliğe tehdit olarak nitelendirerek TAVın işletmeciliğini iptal etmiştir. Bir başka Türk şirketi olan TURKCELL’de İran’ın telekomünikasyon ve haberleşme ağı için İRANCELL’i kurmak istemiş, ancak bu girişimde Devrim Muhafızları engeli ile karşılaşmıştır.177

177 Atay Akdevelioğlu, “Türk Şirketlerinin İran’da Yatırım Girişimleri, TAV ve TURKCELL

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: MAHMUD AHMEDİNEJAD DÖNEMİ

TÜRKİYE – İRAN İLİŞKİLERİ