• Sonuç bulunamadı

2.3. İMAM HUMEYNİ DÖNEMİ TÜRKİYE – İRAN İLİŞKİLERİ

2.3.1. İran İslam Devrimi

Dr. Müsaddık Darbesinden sonra yönetimdeki hâkimiyetini tekrar sağlayan Şah Muhammed Rıza, 1953 yılından itibaren otoriter bir rejime doğru evrilmiş ve uluslararası ilişkilerde söz sahibi olmaya başlamıştır. Bilhassa petrol üretimi ve petrol ihracatının yarattığı zenginlik Şah’ın İran’ını güçlendirmiştir. Dünyada Suudi Arabistan’dan sonra petrol üretiminde ikinci sırada yer almış ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı’nın (OPEC) kuruluşunda yer almıştır.91 Şah, 1962 yılında “İnkılap-ı

Sefid” (Beyaz Devrim) ile başta toprak reformu olmak üzere, kadınlara oy hakkı verilmesi, sosyal hizmetler ve batılı yaşam tarzını teşvik etmiş ve İran’ı dünyanın ilk beş ülkesi arasına sokmaya çalışmıştır.92 Şah, Beyaz Devrim ile birlikte ülkedeki

ulema ve pazar sınıfını baskı altına almaya başlamıştır. 1960’lı yıllarda İran Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYİH) iki kat oranında artmış ve köyden kentlere göçler başlamıştır. 1968 yılında İngiltere’nin bölgeden çekilmesi ile de İran bölge de başat rol oynamaya çalışmıştır. 1957 yılında ABD desteğiyle “Barış için Atom Programı” kapsamında İran’da başlayan nükleer çalışmalar, bu süreçte Alman ve Fransız şirketlerin İran’da nükleer tesisler kurmasıyla devam etmiştir.93

1973 yılında gerçekleşen petrol krizi sonucu, petrolün varil fiyatları tavan yapmış ve Şah’ın İran’ı göz kamaştırıcı bir zenginliğe ulaşmıştır. Ancak petrol gelirlerinde elde edilen zenginlik halka adaletli bir şekilde dağıtılmayınca, İran’da Şah’a ve yönetimine karşı eleştiriler başlamıştır. 1978 yılına gelindiğinde köyden kente göç eden fakir halk, pazar sınıfı, Beyaz Devrim ile birlikte baskılara maruz kalan Ulema sınıfı ve komünist kesimler ayaklanmaya başlamışlardır. İran da sokak ayaklanmalarına liderlik eden kişi ise, 1965 yılından beri sürgünde olan Ayetullah Humeyni olmuştur. Ayetullah Humeyni, Beyaz Devrim’den itibaren Şah’a karşı muhalefetini sürdürmüş ve Şah tarafından sürgüne gönderilmiştir. İran İslam Devrimi’nden önce Şii Ulemanın toplantılarında, Camilerde, medreselerde ve gizli

91 Oral Sander, a. g. e., s. 552.

92 “İran'ın Devrimler Yüzyılı 5. Bölüm: Beyaz Devrim,”, BBC Türkçe, 09 Ocak 2018

93 Evren İşbilen, Nükleer Satranç: İran’ın Nükleer Politikası ve Türkiye, 1.Baskı, Ozan Yayıncılık,

toplantılarda Humeyni’nin kasetleri kitlelere dinletilmeye başlanmıştır. Ayaklanmaların şiddetlendiği Muharrem ayında, Humeyni 1 Aralık Bildirisi olarak kayıtlara geçen konuşmasında taraftarlarına “İslam’ı korumak için kanınızı feda ediniz ve bu kutsal Muharrem ayında tiranları ve asalakları deviriniz” diye seslenmiş askerlere ise; “Kışlalarını terk edip kutsal bir görev olan halkın yanındaki yerinizi alın” diye hitap etmiştir.94

Şah Muhammed Rıza, göstericilerin öfkesini dindirmek için Dr. Müsaddık döneminde kabinede yer alan Dr. Gulam Hüseyin Sadiki’ye hükümet kurma görevi vermiştir. Ancak Sadiki baskılar sonucu hükümeti kuramamış ülke genelinde grevler başlamıştır. Aynı zamanda petrol ihracatı da durmuştur. Gösteriler şiddetlenmeye başladıkça, Tahran’da bulunan yabancı ülke büyükelçileri ülkeyi terk etmeye başlamışlardır. ABD, 30 Aralık 1978’de büyük bir filoyu Basra Körfezi’ne yollamıştır. Tahran’da bulunan Şah’ı korumakla görevli muhafızlar ise ayaklanmalar karşısında tarafsızlıklarını ilan etmişlerdir. Şah son çare olarak, yine Ulusal Cephe saflarından Şahpur Bahtiyar’ı başbakan olarak atamıştır. Bahtiyar, serbest seçimlerin yapılmasını ve akabinde yeni hükümetin kurulması için bir program oluşturmuştur. Ancak Ulusal Cephe ve Humeyni’nin tepkisiyle karşılaşan Bahtiyar, istediklerini gerçekleştirememiştir. Ocak 1979’da Şah ülkeyi bir daha dönmemek üzere terk etmek zorunda kalmıştır.95

Ayetullah Humeyni, 1 Şubat 1979’da sürgünde bulunduğu Paris’ten dönerken, havaalanında bulunan yaklaşık 3 milyon İranlı tarafından karşılanmıştır. Humeyni ilk iş olarak 5 Şubat 1979’da Özgürlük Hareketi’nin lideri Mehdi Bezirgan’ı Başbakan olarak atamıştır. 11 Şubat 1979’da Bezirgân Hükümeti kurulduktan sonra İran 30-31 Mart tarihlerinde referanduma gitmiş ve halkın yüzde 99’u İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasını onaylamıştır. 3 Ağustos 1979’da resmi olarak İran İslam Cumhuriyet’i kurulmuştur. Anayasal konularda Humeyni ile ihtilaf düşen Bezirgân, 5 Kasım 1979’da istifa etmiştir. Aralık ayında yapılan yeni referandumla birlikte yeni anayasa

94 Oral Sander, a. g. e., s. 554.

95 Michael Axworthy, İRAN Altın İmparatorluğu Zerdüşt’ten Günümüze İran Tarihi, 1.Baskı, Say

kabul edilmiştir. Ocak 1980’de yapılan seçimler de Halkın Özgürlük Hareketi temsilcisi Aboulhassan Beni Sadr, İran’ın ilk cumhurbaşkanı seçilmiştir. Beni Sadr’da Bezirgân gibi önemli konularda Humeyni ile ihtilafa düşmüş ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.96

2.3.1.1. İran İslam Cumhuriyeti ve Humeyni’nin Dış Politikası

Devrimin başarıya ulaşmasının ardından, Humeyni’in talimatıyla 11 Şubat 1979’da hükümeti kuran Mehdi Bezirgân, 11 Mart 1979’da İran’ın CENTO’dan ayrıldığını açıklamış, SSCB ve ABD ile olan anlaşmaları feshetmiştir. Bezirgân, Dr. Müsaddık’ın ülkedeki İngiliz hegemonyasına son vermek istediği gibi var olan ABD nüfuzunu kırmak istemiştir. İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından ise Humeyni ile ters düşerek istifa etmek zorunda kalmıştır.

Teorisyenliğini kendisinin üstlendiği Velayet-i Fakih sistemini İran için hayata geçiren Ayetullah Humeyni, kayıp on ikinci imamın varisi Veliyi Fakih sıfatıyla İran’ın en üst makamını temsil eden Ruhani Lideri olmuştur. Veliyi Fakih sıfatıyla birlikte Ayetullah Humeyni için “İmam” kavramı kullanılmaya başlanmıştır. İmam Humeyni, Şah rejiminin tüm siyasal, kültürel ve sosyal argümanlarını reddetmeye başlamıştır. Humeyni, Şah dönemine ait bütün kurumları ortadan kaldırarak yeni bir siyasi yapılanmaya gitmiş, yeni kurumlar inşa etmiştir. Bu yeni kurumlarla birlikte İran’ın iç ve dış politikası kurucu bir iktidar sıfatıyla belirlenmeye başlamıştır.97

İmam Humeyni, dış politikada ‘Ne Doğu Ne Batı’ söylemi ile Şah döneminde İran’ı nüfuzu altına alan ABD’yi “büyük şeytan”, SSCB’yi “küçük şeytan”, İsrail’i ise “Siyonist rejim” olarak tanımlamıştır. Körfez’de bulunan ülkeleri ise ABD’nin uydusu olarak görerek “mini şeytanlar” şeklinde tanımlamıştır. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası dış politika ilkeleri kapsamında ‘kendisinin efendisi’

96 Tayyar Arı, Irak, İran, ABD ve Petrol, Alfa Yayınları, 2.Baskı, İstanbul, 2007, s. 351-357. 97 Bekir, Halhalli, “Humeyni Dönemi İran Dış Politikası”, Birey ve Toplum, s.76.

kavramını İran için ortaya çıkarmıştır.98 Veliyi Fakih sıfatı ile birlikte Humeyni, İran

için sadece İran Müslümanlarının değil tüm dünya Müslümanlarının lideri olarak görülmüştür. İmam Humeyni, İslam Devrimi’nin sadece İran toprakları ile sınırlı kalmayacağını ve rejimin ülke dışına yayılacağını belirmiştir. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın da sadece İranlılara değil, tüm Müslümanlara ve İslam’a atıflar yapılmış ve İran’ın dünya Müslümanlarının koruyuculuğunu üstlendiği belirtilmiştir. Anayasa’nın 5.maddesinde İran’ın değil tüm Müslümanların yöneticiliğini kayıp imamın yokluğunda dini liderin yaptığını belirtilerek: “Hz. Mehdi’nin gaybeti döneminde İran İslam Cumhuriyeti’nde Velayet-i Emir ve ümmetin imameti; adil, takvalı, çağının gereğini bilen, cesur yönetici ve tedbirci fakihin sorumluluğundadır ve bu sorumluluğu 107.maddeye göre üstlenir” ibaresi mevcuttur. 99 Bu bağlamda

Lübnan’da Hizbullah’a destek verilmiş, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün İran’da ofis açmasına müsamaha gösterilmiştir.