• Sonuç bulunamadı

B. The Administrative State ve Klasik Kamu Yönetimi Yaklaşımı

1. Maddi Arka Plan

Klasik kamu yönetim yaklaşımını biçim ve içerik olarak etkileyen birçok maddi etken mevcuttur. Waldo bunların en önemlileri arasında Büyük Toplum (Great Society) olgusunu, doğal kaynakların israfı sorununu, İşletme Uygarlığı

(Business Civilization) gerçeğini, “Şirket Devrimi”ni (corporate revolution), şehirleşmeyi, Amerika’ya özgü anayasal ve siyasal sistemi, uzmanlaşma eğilimini,

Dünya Savaşlarını ve Büyük Refah (Great Prosperity) ve Büyük Bunalım (Great Depression) dönemlerini saymaktadır.

Wilson’un “İdarenin İncelemesi” adlı makalesinin Amerikan Eyaletlerarası Ticaret Anlaşması ile aynı döneme rastlamasının yalnızca bir rastlantı olmadığını, bunun Amerikanın basit bir tarım toplumundan ileri derecede karmaşık bir “Büyük Toplum”a geçişine işaret ettiğini aktaran yazar “Günümüzde anayasayı uygulamak bir anayasa yapmaktan daha zor hale gelmektedir.”80 sözünü Wilson’un böyle bir

______________________________

80 Woodrow Wilson, “The Study of Administration”, Political Science Quarterly, Vol. 2, No. 2, June 1887, s. 200.

söylediğine dikkat çekmektedir. Bu yeni toplum ileri derecede bir iş bölümü, gelişmiş bir ulaşım ve iletişim ağı ve engin bir teknoloji gibi unsurlar üzerinde kurulmuştur ve Amerikan kamu yönetimi düşünürleri “Büyük Toplum” olgusunu yalnızca benimsemekle kalmamışlar aynı zamanda onu “İyi Toplum” haline getirmek için gerekli önlemlerin alınmasını bir zorunluluk olarak görmüşlerdir.

Klasik yaklaşımı etkileyen maddi koşullardan biri de kaynakların israfı sorunudur. Nüfusun mevcut kaynaklara kıyasla oranının artması ve kaynakların ölçüsüzce israf edilmesine bağlı olarak geniş kitlelerce kabul edilebilir bir yaşam sağlamakla ilgili geleneksel yolların başarısız olması, doğal uyuma, yani eğer dışarıdan müdahale edilmezse doğal olarak en iyi sonucun elde edilebileceğine ve en fazla sayıda kişiye en çok yarar sağlanacağına81 olan inancın da sarsılmasına neden olmuştur. Artık yeni bir uyum kavramı ortaya çıkmaktadır; insan tarafından sağlanan uyum. Temel olarak idare yani kamu bürokrasisi yoluyla elde edilecek bu yeni uyum ideali tüm kamu yönetimi yazarlarınca benimsenmiştir. Waldo bu yeni bakış açısının benimsenmesinde amacı “kaynakları korunmak” şeklinde açıklanabilecek

“korumacı” akımın önemine dikkat çeker. Doğal kaynakların korunması düşüncesi zamanla “insanın korunması” olarak tanımlanabilecek toplumsal bir felsefeye dönüşmüş, bu da sonuçta “planlanmış” ve “yönetilebilir” bir toplum düşüncesine yol açmıştır.

Doğal kaynaklardaki bu savurganlığa karşın Amerika yine de olağanüstü zengin bir ülkedir. Bu zenginlik bir İş Uygarlığı (Business Civilization) yaratmakta, bu da kamu yönetimi yazınını ve yönetim yöntemlerini büyük ölçüde etkilemektedir.

______________________________

81 the greatest good of the greatest number

İş dünyası kamu yönetimi araştırmaları için araştırma merkezlerine, mesleki örgütlere ve üniversitelere büyük parasal kaynaklar sağlamakta ama bu arada tarım, emek dünyası ve “tüketiciler” göz ardı edilmektedir. Doğal olarak ortaya çıkan sonuçlar da iş dünyasının görüş ve felsefesini yansıtmaktadır. Kamu yönetiminin özel sektör kökenli bu bağımlılığı “şirket devrimi” olarak nitelendirilebilecek yeni bir olguyla daha da derinleşmektedir. Özel sektör örgüt yapılarına olan ilgi kamu yönetimini derinden etkilemektedir.

Klasik yaklaşımı etkileyen en önemli maddi olgulardan biri de kentleşmeyle ilgilidir. Waldo’ya göre Amerika’nın kırsal yaşam biçiminden kentsel yaşam biçimine geçişi aynı zamanda Amerikan idealinin kentsel uygarlığın maddi ve manevi tatminlerine yönelmesine neden olmuştur.82

Bir başka faktör Amerika’nın anayasal ve politik sistemi ile ilgilidir.

Waldo’ya göre Kuvvetler Ayrılığı ilkesinin ve federal sistemin Amerika’daki özgün yorumu yönetsel sorunlara neden olmuştur. Buna ek olarak mevcut kurumsal politik çerçeve de bir bakıma “yağma” sistemine yol açmıştır. Özellikle bu ikinci sorun kamu yönetimi düşünürlerini etkin bir yönetim arayışına sevk etmiş, kamu yönetimi yazını yönetim işlevlerini kimlerin yerine getireceği, kamu görevlilerinin nasıl seçileceği ve nasıl eğitilmeleri gerektiği gibi konulara büyük ağırlık vermiştir.

19. yüzyılın sonlarında, “endüstri devriminin ikinci evresi” olarak adlandırılan dönemde baş gösteren üretim kapasitesinin mevcut pazarların talebini aşmaya başlaması sorununa çözüm üretim araçlarının daha etkin kullanılarak kârların

______________________________

82 Dwight Waldo, The Administrative State: A Study of the Political Theory of American Public Administration, s. 7.

artırılmasında aranmış, bu değişim ise “bilimsel yönetim” hareketinin doğmasına neden olmuştur. Frederick Taylor’un fabrikalardan başlattığı bu yeni yönetim modeli o dönemin yığın üretim yöntemlerine uygulanarak yaygınlık kazanmış ve 1910’lu yıllarda kamu yönetimi alanında da etkinlik kazanmaya başlamıştır.

Diğer çok önemli bir etmen uzmanlaşma eğilimindeki artıştır. Genel olarak her işten az çok anlayan, öncü-çiftçi olarak adlandırılabilecek tipik Amerikan insan tipinin yerini bir kuşaklık süre içinde profesyonel, işini bilen, uzman orta sınıf Amerikalı tipi almaya başlamıştır. Waldo’ya göre bu değişim dünya toplumsal ve tarihinin en hızlı ve önemli değişimlerinden biridir. Uzmanlığı ve dolayısıyla bilimi yücelten bu eğilim kamu yönetiminin de bir uzmanlık alanı, bir meslek olması gerektiği anlayışını ortaya çıkarmıştır. Eğitime ayrılan büyük kaynakların bir sonucu olarak, daha çok işletme dalında olsa da, birçok yüksek öğrenim kurumu açılmaya başlanmıştır. Bu gelişmeden kamu yönetimi okulları da payını almış, yeni bölümler ve kürsüler açılmış, kamu yönetimi disiplini hızla gelişmeye başlamıştır.

Waldo klasik yaklaşımı şekillendiren maddi koşulları sayarken son olarak dört önemli tarihsel olayın altını çizer: Dünya Savaşları, Büyük Refah dönemi ve Büyük Bunalım. Waldo’ya göre I. Dünya Savaşı, İlerlemecilik ve Reform hareketlerine ara verilmesine neden olmuş, Amerikan idealini çok daha dar bir çerçeveye, “Amerika’yı koruma” çerçevesine indirgemiştir. Ama yine de savaşın kamu yönetimi üzerindeki olumlu etkileri göz ardı edilemez. Yönetim organlarının sayısındaki artış ve yeni yönetsel araçların ortaya çıkışı bu olumlu etkilerden bazılarıdır. Örneğin bütçe reformu varlığını büyük miktarlardaki savaş harcamalarına borçludur. Ama kamu yönetiminin kuramsal yönü açısından savaşın en önemli yanı, Almanya’nın başarısının arkasında yatan en önemli etken olduğu düşünülen

verimlilik kavramı ile ilgilidir. Demokrasinin en üstün yaşam biçimi olduğuna ilişkin o güne değin sorgulanmayan inanç ve nihai zafere olan güven savaştaki Alman başarısıyla bir ara sarsıntı geçirmiş ama sonuçta aranan yanıt bulunmuştur. “Eğer demokrasi isteniyorsa özgürlük ve eşitlik ideallerine bir yenisi daha eklenmelidir;

verimlilik. Artık yalnızca fabrikalar ya da okullar değil bütün bir ulus verimli olmalıdır.”83

Savaşı izleyen ilk on yıl ise kamu yönetimi açısından önemli gelişmelerin meydana geldiği refah dönemidir. Kamu örgütleri ve çalışanlarının hızla arttığı ve birçok alanda araştırmaların yürütüldüğü bu dönemin bir özelliği de kamu yönetimi kitaplarının ilk kez ortaya çıkmasıdır.

Ama 1929 yılında başlayan ve ekonominin çökmesine neden olan Büyük Bunalım dönemi özellikle kamu yönetimi düşünürlerinin düşüncelerinde radikal değişikliklere neden olmuştur. Eskiden yalnızca özel sektör odaklı düşünenler bile artık ekonomik yaşama daha fazla devlet müdahalesini savunmaktadırlar. Ekonomik bunalımın kamu yönetimi üzerindeki bir diğer etkisi de daha önceleri vazgeçilmez olarak görülen ekonomi ve verimlilik kavramlarının artık sorgulanmaya başlanmış olmasıdır. Bir başka etki, tıpkı savaş döneminde olduğu gibi, kamu örgüt ve çalışanlarının sayısındaki olağanüstü artışa bağlı olarak, personel yönetimi, yönetici liderlik, finans yönetimi gibi çeşitli alanlarda çok sayıda eserin yayımlanmasıdır.

Waldo II. Dünya Savaşının etkilerinin birincisi ile hemen hemen aynı olduğunu belirtir.

______________________________

83 a.k., s. 11.