• Sonuç bulunamadı

B. The Administrative State ve Klasik Kamu Yönetimi Yaklaşımı

4. Karar Ölçütleri ve Felsefi Altyapı

Waldo’ya göre klasik yaklaşımın karar verme ve eylem aşamalarındaki felsefi altyapısını olguculuk (positivism), faydacılık (utilitarianism) ve pragmatizm bileşenleri oluşturmaktadır. Daha önce klasik yaklaşımı olgucu bir hareket olarak tanımlayan Waldo, olguculuk ve faydacılığın birbirinden iki ayrı kavram olmakla beraber “ruhen” çok yakın olduklarını belirterek her ikisinde de elle tutulamaz ölçütlere karşı bir itiraz olduğunun, metafiziğin yerine ölçmeyi önerdiklerinin ve bilimin egemenliğini onayladıklarının altını çizmektedir. Ona göre “olguculuk faydacı, faydacılık ise olgucudur.” 98

a. Olguculuk

Olguculuk, genel olarak, modern bilimi temel alan, metafizik ve dini insanlığın ilerlemesini engelleyen bilim öncesi düşünce tarzları olarak gören dünya görüşüdür. Francis Bacon, John Locke ve Isaac Newton tarafından savunulan bir görüş olarak gözlemin önceliğini ve tümevarımsal genelemeye dayalı nedensel açıklamanın önemini vurgular. Bilim felsefesinde doğrudan doğruya deneye dayalı ______________________________

97 a.k., s. 74.

98 a.k., s. 80.

gelenek içinde yer alan ve gözlem ve deneyime dayanan bir anlayış ve öğreti olarak, pozitif bilgi lehine metafiziği ve metafiziksel spekülasyonu reddeder, bilinebilir olanın sadece olgular olduğunu varsayar. Dış dünyayı sadece deneyim yoluyla bilebileceğimizi, her türlü bilginin son tahlilde duyu-deneyimine dayanmak durumunda olduğu tezini kabul eder. Farklı bilgi türleri olamayacağını, gerçek araştırmanın deneye dayalı olguların tanımlanmasından ve açıklamasından meydana geldiğini öne sürer. Bilimin yöntemlerinin bize olguların düzenli ardışıklığını ya da birlikte var oluşunun yasalarını verdiğini, doğa bilimlerinin yöntemlerini yani pozitif ya da deneysel yöntemleri kullanarak ve bu bilimlerin ulaştığı sonuçlardan yararlanarak fiziki ve insani fenomenleri içine alır, bütün bir fenomenler dünyasının resmine ulaşmaya çalışır. Olgular arasında var olan ilişkileri, deneyim dünyasındaki düzenlilikleri, deneyimin dışına çıkmadan keşfetmenin önemini vurgular.99

Olguculuk, bilimin doğası konusunda amprist bir bakışa ve toplumsal yaşamın amprist bir model çerçevesinde incelenmesine yönelik bir bilimsel yaklaşıma bağlılığı simgeler. Sosyal bilimlerde bu çizgi, en yaygın biçimde, sosyal bilim yöntemlerinin doğa bilimlerinin yöntemleri gibi modelleştirilmesi, doğa bilimlerinin keşfettiği yasa benzeri düzenliliklerle paralellik gösteren toplumsal yasaları keşfetme çabası ve olgularla değerlerin birbirlerinden ayrılması konusunda mutlak bir ısrar anlamına gelmektedir. Olguculuk eleştirileri daha çok doğa bilimsel yöntemlerin insan ya da toplum bilimlerine uyarlanamayacağı düşüncesine odaklanmıştır. Bilinç, kültürel normlar, sembolik anlamlar, doğa bilimleri ile insanın

______________________________

99 Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayımları, Ekim 2002, s. 849.

toplumsal yaşamının incelenmesi arasındaki derin metodolojik boşluğu yaratan ayırıcı nitelikler olarak görülür.100

Waldo’ya göre olguculuk karar verme probleminin “ne yapılmalı?” sorusuna

“bilim”, “gerçekler” ve “ölçüm” yanıtlarını vermektedir. Olguculukta bir önerme eğer bir ölçüm sonucunda doğru ya da yanlışlığı kanıtlanabiliyorsa bir anlam taşımaktadır. Mantık ve araştırmanın biçimleri olarak metafizik, retorik ve hüküm anlamsızdır, yalnızca ölçüm geçerlidir. Dolayısıyla klasik yaklaşım, olguculuğa insanlıkla ilgili meselelerde rehberlik yapacak bir bilim olarak bakan inancın sonucudur. Tüm gerçekler toplanır, ne anlama geldikleri ortaya konulacak şekilde birbirleriyle ilişkilendirilir ve gerekli ussal çıkarımlar yapılırsa yönetsel sorunlar çözülebilirler. Özetle yaklaşıma göre yanıtlar bilimsel gözlemlerde saklıdır. Bu inancın doğal yansıması da yönetim ve yöneticilerin önemidir. Uyum ve verimlilik arayışları yönetseldir ve bilimsel yasalara dayanmalıdır.101

b. Faydacılık

Waldo, klasik yaklaşımın “ne yapılmalı?” sorusunu yanıtlarken başvurduğu ikinci dayanağın faydacılık öğretisi olduğunu belirtir. İngiliz düşünürleri Jeremy Bentham’ın (1748-1832) temellerini atıp ve John Stuart Mill’in (1836-1873) geliştirdiği faydacılık öğretisine göre töresel gerçeğin ölçütü yarardır.102 Faydacılık, genel iktisadi bir öğreti, bir siyaset felsefesi ve toplum teorisi olarak, iyinin mutluluğa dolayısıyla da doğruya eşit olduğu görüşüdür. Bu anlamda faydacılık, belli bir nüfus veya tek bir birey söz konusu olduğunda genel olarak mutluluğu artıran ______________________________

100 Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayımları, 1999, s. 236.

101 Dwight Waldo, The Administrative State: A Study of the Political Theory of American Public Administration, s. 80.

102 Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, Ocak 2004, s. 452.

politika, tercih, karar ya da eylemin iyi ve dolayısıyla doğru olduğunu öne sürer.103 Faydacılık yaklaşımının temelleri Parmenides gibi antik Yunan filozoflarına kadar dayanmaktaysa da esas olarak 18. yüzyıl İngiltere’sinde ortaya çıkmıştır. Bu anlamda kökleri, ahlaki iyiyi fayda ile özdeşleştiren İngiliz filozofu David Hume’a (1711-1776) kadar gitmektedir. Ama yukarıda da belirtildiği üzere yaklaşımın asıl kurucuları Jeremy Bentham ve John Stuart Mill’dir.

Bütün bunlara karşın faydacılık yine de modern çağın en uzun soluklu etik teorisidir. Bunun nedeni ise faydacılığın 17. yüzyıldan itibaren güç kazanan kapitalizmin etik görüşü olması, faydacılıkla piyasa teorisi arasında kavramsal ve tarihsel ilişkiler bulunmasıdır. Her şeyden önce, faydacılığın en yüksek iyi olarak konumladığı haz, mutluluk ya da yarar, piyasanın gerektirdiği bireysel motivasyona ilişkin açıklama tarafından sağlanır. İkincisi hem faydacılık hem de piyasa aynı ussallık kavramını somutlaştırmaktadır. Yine faydacılık etiğe maliyet-fayda analizini sokmak bakımından da piyasa teorisine benzemektedir.104

Sonuçta faydacılık öğretisi toplumsallaşma çabalarına rağmen yine de tipik bir bireycilik öğretisidir. Bütün değerleri bireyin yarar duygusuna indirger. En üstün iyiyi, mutluluğu, erdemi ve tüzeyi bireysel yararla aynılaştırır.105 Faydacılık öğretisini “ilk çağ hazcılığının bireye dönük ilgisinin toplumsal bir ilgiyle tamamlandığı modern sürümü” olarak tanımlayanWaldo, faydacılıkta metafiziğin ve elle tutulamaz ölçütlerin yerini geçerli tek bir ölçüt aldığını söyler: fayda. Fayda, maksimum sayıda insanın maksimum mutluluğu anlamına gelmektedir. Waldo

______________________________

103 Ahmet Cevizci, a.g.e., s. 1110.

104 a.k., s. 1111.

olguculuk ve faydacılılığın temel kusurunun doğalcı yanlış’a (naturalistic fallacy) düşmeleri olduğunun altını çizer. Her ikisi de olgulardan yola çıkarak olandan olması gerekene ulaşma yanlışına düşmektedirler.106

c. Pragmatizm

Pragmatizm ise gerçeği işlerlikle sınar. Bir fikir eğer istenen sonuçları veriyorsa doğrudur. Deney önemlidir. Pragmatizmi soyut ve kuramsal olandan öte

“bilimsel”, görgül” ve “deneysel” gibi kavramlar temsil eder. Bu anlamda olguculuk ve faydacılığa çok yakındır. Klasik yaklaşım yazını da paragmatik bakışın örnekleriyle doludur. Uygulanan yönetsel politikalar istenilen sonuçları vermeli, zarar değil yarar getirmelidir. Yönetsel yaklaşımlar deneyimlere ve uygulamaya dayanmalı, “teori” en aza indirilmelidir. Waldo pragmatizmin klasik yaklaşımda verimlilik kavramına olan odaklanma ile ortaya çıktığını vurgulamaktadır.107